05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

SOSYAL BİLİMLER 69. YUNUS NADİ ÖDÜLLERİ Teoman ERGÜL ‘Unutturulmuş savaşı gençlere öğretmek için yazdım’ sıyla Cumhuriyet karşıtlığı, şeriat özlemi aradan yüzyıl geçtiği halde o günlerden günümüze yansıyan anlayışlar. “HAİN GERÇEĞİNİ DEĞİŞTİRMEK KOLAY DEĞİL” Ödül alan kitabınız nasıl bir süreçten sonra yazıldı? Milli Mücadele dönemine daima ilgi duydum. Milli Mücadele’yi anlatan, yorumlayan kitapları, makaleleri ortaokullise yıllarımda okumaya başladım. Okuma yelpazem genişledi, çeşitlendi. Farklı cephelerden bilimsel, popüler okumalar o günlerle ilgili çok yönlü bir algılamaya neden oldu. Salih Özbaran’nın söylediği gibi tarihçiliğin temel taşları olan minik olayları bütün içinde incelemeye başladım. Hâlâ o günlere ait ne bulursam okuyorum. Peki, sizce Vahideddin hain mi? Bu görüşe katılıyor musunuz? Olayın geçtiği zaman dilimi içinde insanları “hain” ya da “kahraman” diye nitelendirmek pek doğru değil. Koşulları iyi bilmek, değerlendirmek gerekiyor. Şimdi Vahideddin’den bir “vatansever” çıkarmaya çalışan Türk Tarih Kurumu Başkanı’nın deyimiyle “İnsan tabiatı gereği hata yapmak durumunda ve ihanet noktasına varmadığı sürece de normal karşılanmalı.” Maalesef Vahideddin, o günün zor koşulları içinde, sorumluluğu altında bulunan vatan topraklarına ve insanlarına “ihanet noktasına” varacak hareketlerde bulunmuştur. Bu gerçeği değiştirmek o kadar kolay değil. Türk Tarih Kurumu Başkanı Mehmet Metin Hülagü, “Vahideddin ile Mustafa Kemal’in arası iyiydi, zaferden sonra bozuldu” diye bir iddiayı gündeme getirmişti... Mustafa Kemal ile Vahideddin’in değil, Mustafa Kemal ve arkadaşları ile saltanat ve hilafet makamlarının arası zafere kadar iyi. Sözlerinde bu makamlara karşı büyük titizlik gösteriyorlar. Sayın bilim adamı buna dikkat etmiyor! Vahideddin ile aranın bozulması ne zaman başladı, kesin olarak bilinmez ama Mustafa Kemal, 25 Eylül 1920 günü TBMM’de, “Bugün bu makamı işgal eden zat, bu millet ve memleket için hain bir adamdır” diye kesin teşhisini koyar. ABD Temsilcisi Amiral Bristol, Vahideddin’in İstanbul’dan ayrılışı sonrası gönderdiği raporda, “Yerel basın, bir hainin kaçışı ya da bir hainden kurtuluş olarak bu olayı yansıttı” diyor. İstanbul’la ilişkileri hiç bozulmamış Kazım Karabekir Paşa o günün defterine 2 0 1 4 Teoman Ergül, bu yılki Yunus Nadi Ödülleri’nin ‘Sosyal Bilimler Araştırması’ dalında birincilik ödülüne değer görülen “VahideddinMustafa Kemal Ekseninde Millî Mücadele” adlı kitabında Osmanlı’nın son padişahı Vahideddin’in Mekke bildirisinden başlayarak Milli Mücadele içindeki olumsüz rolünün öne çıkarılışını anlatıyor. Padişah Halife Vahideddin’in Şeyhülislam fetvasını, Kavayi İnzibatiye Ordusu ile tahrik ettiği ve başlattığı “iç savaş”ı detaylarıyla kitabında anlattığına değiniyor. Kitapta, Milli Mücadele dönemi isyanlarına da sıkça yer veriliyor. Ergül’le ödül alan yapıtı ve Milli Mücadele tarihi üzerine konuştuk r Selda GÜNEYSU ahideddinMustafa Kemal Ekseninde Milli Mücadele kitabınız Yunus Nadi Ödülleri’nin “Sosyal Bilimler Araştırması” dalında birinciliğe değer görüldü. Nasıl bir duygu Yunus Nadi Ödülü’ne sahip olmak? Milli Mücadele’nin simgesi ve sivil isimlerinden olan Yunus Nadi’nin adını taşıyan böyle bir ödülü almaktan ötürü onur duyuyorum. Benim için 2014’te bu konudaki bir eserle ödül kazanmak büyük bir anlam taşıyor. Osmanlı padişahları arasında günümüze izdüşümü, tehlikeli biçimde düşen tek padişah, Vahideddin’dir. Diğerlerinin güncel bir anlamı yoktur. Çok çok “Ulu Hakan” Abdülhamit’in saat kuleleri tutkusundan etkilenerek başkenti, Ankara’yı, uyduruk meydan saatleri ile donatırlar, bir süre sonra da saatler çalışmaz, geriye enkaz kalır. Ama Osmanlının son ve sözü ve gözü padişahı Vahideddin’in etkileri öyle değil. Güce karşı teslimiyetçilik, yabancılarla işbirliği “uluemre” itaat eğilimi ve “biat” bekleme, kardeş kavgası, toplumu ayrıştırma için dini iç savaş kışkırtıcılığına kadar kullanma, Milli Mücadele dolayıS A Y F A 1 2 n 1 9 “Padişah Vahideddin haini” diye not düşmüş. Halifeliğe atanan Abdülmecit Efendi buna benzer değerlendirmeler yapıyor. Zaferden sonra, Meclis’te, saltanatın “kamu vicdanı” tarafından mahkum edildiği ileri sürülüyor. Sanırım “hainlik” konusunda bu kadar delil yeter. “DEVLET İLE GÜÇ AYRILMAZ İKİ KAVRAM” Bir de bugüne dair soralım, “Türkiye Cumhuriyeti’ni askerler kurdu” diye bir yaygın bir kanı oluştu. Kurtuluş Savaşı’nı düşündüğünüzde sizin bu kanı hakkındaki görüşleriniz neler? Devlet ile güç ayrılmaz iki kavram. Devlet gücü temsil eder, bu güce dayanır. Güç olmadan devlet olmaz. Türkiye Cumhuriyeti’nin gücü de ordu, bu eşyanın tabiatı gereği. Bunu yadsımak, başka türlü olabileceğini düşünmek hayalcilik. Ancak Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş aşaması olan Milli Mücadele günlerine baktığımız zaman başka bir şey ön plana çıkıyor: Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı’ndan mağlup çıkan ordu ve subaylar bezgin, yorgun, saygınlıkları kalmamış. Milli Mücadele’ye subayların katılımlarını Rüştü Paşa, 1923 sonbaharında çok güzel, V çarpıcı bir biçimde anlatıyor. Anadolu halkı da onlara soğuk. Teslim ettikleri çocuklarını subaylar ve kurumsal anlamıyla ordu, Yemen’de, Galiçya’da, Sina çöllerinde, Sarıkamış’ta ya ölü ya diri bırakıp gelmiş. Gelenler de bacakları, kolları kopmuş, kulağı sağır olmuş sakat insanlar. Bunu çok güzel anlatan romanlarımız da var. Pek çok bilimsel araştırma, o günlerde Anadolu’da Milli Mücadele’ye karşı çıkanların bu sosyoekonomik koşullardan yararlandığı, para ve asker toplama yüzünden yaygın ve yoğun isyanların çıktığı sonucuna varmış. Yani ordunun, subayların halktan bir şey isteyebilecek yüzleri yoktur. Askerler firar etmekte, memleketlerine gitmektedirler. Çoğu dağa çıkmış eşkıyalığa başlamıştır. O günlerin karmaşasını iyi bilmek, iyi değerlendirmek gerekiyor. Bu koşullar altında ordunun, subayların herhangi bir girişime öncülük etmesi mümkün görünmüyor. Mustafa Kemal’in Erzurum Kongresi öyküsü bu konuda en çarpıcı örnektir. Bizzat subayların bile gösterdikleri isteksizliği, İzmir Suikastı dolayısıyla idam edilen Rüştü Paşa TBMM’de çarpıcı biçimde açıklamıştır. Bu koşullarda da devrede siviller vardır. Bütün Kurtuluş Savaşı boyunca, her aşamada subaylar, komutanlar Meclis’ten sürekli zaar işitiyor, eleştiriliyor. Çerkes Ethem’e daha çok itibar ediliyor. Bursa’yı terk eden Bekir Sami Bey ile Koçkiri İsyanı’nı bastıran Sakallı Nurettin Paşa, Meclis tarafından cezalandırılıyor veya cezalandırılmaları için baskı yapılıyor. Savaş askersiz kazanılır mı? Meclis kendi ordusunu kuruyor ve bu ordunun zaferi sağlamasını bekliyor. Sakarya Savaşı’na giden günlerde, Büyük Taaruz öncesi hep bu beklentiyi görüyoruz ve Meclis’te demokratik sayılacak bir denetim altında zafer kazanılıyor. Ondan sonrası da benim kitabımın konusu dışında. Ancak o güne kadar ordu ve subaylar hep sivil otorite, Meclis’in emrinde ve gerisinde. Onun için “Cumhuriyeti askerler kurdu” sözü benim için bir şehir efsanesi, algılama yanlışı ve anakronizm sonucu. Kitabınızda o dönemki isyanlara fazla yer vermişsiniz, bunun özel bir nedeni var mı? Sina Akşin hocamız, “günümüzde tutucu çevrelerin İç Savaşı görmeye, onu incelemeye pek yatkın olmadığını” söylüyor. Benim görüşüme göre, istisnaları dışında Kuvayi Milliyeciler de aynı eğilimde. Bunun çeşitli nedenleri olabilir. Ben, günümüzde yalan yanlış “Milli Mücadele’yi beraber yaptık” iddialarının, sahiplenmelerinin, rol çalma kurnazlıklarının önüne geçmek için isyanlara geniş yer verdim. TBMM açılıncaya kadar olan Milli Mücadele’ye karşı kışkırtmalara “isyan” demek mümkün ise de TBMM’nin açılmasından sonra, 11 Nisan 1920 kararnamesi ile başlayan girişimler, isyanın çok ötesinde “iç savaş” girişimidir. Unutulmuş, unutturulmuş iç savaşı yaşlılara hatırlatmak, gençlere öğretmek için geniş yer verdim. n VahideddinMustafa Kemal Ekseninde Millî Mücadele/ Teoman Ergül/ Akılçelen Kitaplar/ 700 s. H A Z İ R A N C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1270
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear