Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Y eryüzü Kitaplığı CELÂL ÜSTER celaluster@cumhuriyet.com.tr Maya Angelou, insan hakları ve özgür düşünceyi savunan tekmil insanların sesiydi Hayatın kıçına tekmeyi yapıştırdı 928’de Missouri eyaletinin St. Louis kentinde, bar kuşu bir hemşire olan bir anne ile kapıcılık ve bahriyede aşçılık yapmış bir babanın kızı olarak dünyaya gelmişti. Annesiyle babası çok geçmeden ayrılmışlar; iki küçük çocuğa bakamayan annesi, Maya ile erkek kardeşini, Arkansas eyaletinin Stamps kasabasındaki Siyah mahallesinde bakkal dükkânı işleten büyükannelerinin yanına yollamıştı. Yedi yaşındayken St. Louis’ye annesini görmeye gittiğinde, annesinin sevgilisinin tecavüzüne uğradı. Olup biteni ailesine anlatınca, adam tutuklandı, yargılandı, hapse girdi, ama bir süre sonra salıverildi. Kısa bir süre sonra da öldürüldü; olasılıkla Maya’nın amcaları ya da dayıları tarafından. Bundan sonraki beş yıl boyunca Maya hiç konuşmadı. “Kendi isteğimle dilsiz olmuştum. Sesim vardı, ama kullanmayı reddediyordum,” diye yazacaktı yıllar sonra özyaşamöyküsünde. “O adamın öldürüldüğünü duyduğumda, sesimin bir insanı öldürmüş olduğunu, o yüzden de konuşmanın güvenli olmadığını düşündüm.” Sonradan, Siyahların ve kadınların eşitlik ve özgürlüğü için verdiği savaşımlarda, söz ve düşünce özgürlüğü yolunda yazdıklarında sesi çok gür çıktı Maya Angelou’nun. Ama, “Bağışlamak, kendine verebileceğin en büyük armağanlardan biridir. Herkesi bağışla,” demesinden de anlaşılacağı gibi, yıllar boyunca verdiği o sert, zorlu savaşımda her zaman hoşgörüden, sevecenlikten yana çıktı. Belki de o yüzden, pek çoklarından çok daha etkili oldu, şiirleriyle, yaşamını okurlarıyla paylaştığı kitaplarıyla ve konuşmalarıyla sesini dünyanın dört bir yanındaki çok geniş yığınlara duyurdu. Geçen ayın sonlarında seksen altı yaşında yaşama veda eden bu Afroamerikalı kadın için bir şeyler yazmaya çalışırken, işe yedi yaşında uğradığı tecavüzden başlamamda, kimi tutucu Amerikalıların, onun hemen tümü özyaşamöyküsel nitelikteki kitaplarında şiddet ve cinsellikten olanca açıklığı ve dobralığıyla söz etmesini kaşlarını kaldırarak “itici” bulmalarının da etkisi olsa gerek. Maya Angelou’nun, kimilerine göre “tutarsızlıklarla” dolu yaşamına kısaca bir göz atmak bile, onun şiddet ve cinsellikten dolambaçsız, açık yürekle söz açarak yaşamın pek çoklarınca hiç yaS A Y F A 2 0 n 1 9 1 şanmamış yanlarını bütün açıklığıyla gözler önüne sermesini anlaşılır kılabilir. Evet, tecavüze uğradıktan sonra beş yıl boyunca hiç konuşmayan, ama oburca kitap okuyan Maya, en sonunda, büyükannesinin bir dostu tarafından konuşmaya razı edilir: Onun şiire olan tutkusunu fark etmişlerdir; ama şiir, en iyi, yüksek sesle okunur… Aile dostu, onu, Shakespeare, Dickens ve Poe ile “tanıştırır”… ABD’nin, yalnızca en yoksul bölgelerinden biri değil, aynı zamanda ırk ayrımcılığı ve önyargının en acımasızca yaşandığı yörelerinden biri olan Güneydoğu’da kitap ve şiir okumak, hem de bağıra bağıra okumak, belki de koruyucu bir ses kalkanı oluşturur insanın çevresinde… Sonradan, o da, “Şiirin dilinden gelip dişlerinin arasından geçtiğini, dudaklarının arasından çıktığını hissetmelisin, yoksa şiiri asla sevemezsin” dediğini anımsayacaktır. AFALLATICI MESLEKLER Bir zaman sonra, artık San Francisco’da yaşayan annesinin yanına taşındı Maya. On beş yaşında, San Francisco’nun ilk kadın vatmanı oldu. On altı yaşına geldiğinde, bir erkek çocuk dünyaya getirdi. Çok geçmeden de, birbirini izleyen afallatıcı bir “meslekler” dizisinin içinde buldu kendini: dansçılık, garsonluk, fahişelik, genelev patroniçeliği, aşçılık… Ardından oyunculuk ve şarkıcılığa başladı. Kalipso şarkıları söylediği bir albüm doldurdu. Broadway’de sahneye çıktı ve “Porgy ile Bess” operasını oynayan bir toplulukla Avrupa’yı gezdi. 1951’de, geçimini elektrik tesisatçılığı yaparak sağlayan, ama yetenekli bir müzisyen olan Enistasios Angelos adında bir Yunanlıyla evlenecek, Angelou soyadını da ondan alacaktı. 1950’ler ve 1960’lar, ABD’de, Malcolm X ve Martin Luther King’in Siyah özgürlük rüzgârlarını var gücüyle estirdikleri yıllardı. Bir süre sonra ikisi de suikaste kurban gidecek bu Siyah önderlerle tanışması ve onların çalışmalarına katılması, Angelou’nun yaşamında bir dönüm noktası olacaktı. “O günlerde, pek çok genç insanla H A Z İ R A N 2 0 1 4 Angelou’nun bizde iki kitabı yayımlandı bugüne kadar: “Annem ve Ben” (Everest Yayınları) ve “Kızıma Mektuplar” (Profil Yayıncılık). İlk ve belki de en çok okunmuş kitabı “Kafesteki Kuş Neden Öter Bilirim” ise çevrilip yayımlanmayı bekliyor. Geçen hafta, ABD’de, Maya Angelou için bir anma toplantısı düzenlendi. Angelou’nun ailesi ve yakın dostlarının yanı sıra, “first lady” Michelle Obama, ABD’nin eski başkanlarından Bill Clinton ve televizyon programcısı Oprah Winfrey gibi ünlü hayranları da katıldı bu toplantıya. Clinton, Angelou’nun çocukluk çağında konuşmayı reddettiği günleri anımsattı, “Ama daha sonra gezegenimizdeki en yüce sesle konuştu” dedi. “Tanrı, ona sesini ödünç vermişti. Tanrı’nın sesiyle konuştu…” Clinton’ın “Tanrı’nın sesi” dediğine, ben “tekmil Siyahların, Afroamerikalıların, tekmil Siyah kadınların ve dünya kadınlarının, insan hakları ve düşünce özgürlüğünü savunan tekmil insanların sesi” demeyi yeğlerim. Maya, yaşamı boyunca, dünyanın yakasına yapıştı, hayatın kıçına tekmeyi yapıştırdı… n Maya Angelou MAYA ANGELOU’DAN SÖZÜN ÖZÜ İnsanlar senin söylediklerini de, yaptıklarını da unuturlar, ama onlara kendilerini nasıl hissettirdiğini asla unutmazlar. Hep normal olmaya çalışıyorsan, ne kadar şahane olduğunu hiçbir zaman bilemeyeceksin demektir. Birinin bulutunda gökkuşağı olmaya çalış. “Hayatını kazanmanın”, “hayatını yaşamak”la aynı şey olmadığını öğrendim. Bağışlamak, kendine verebileceğin en büyük armağanlardan biridir. Herkesi bağışla. İçindeki anlatılmamış bir hikâyeye katlanmaktan daha büyük bir acı yoktur. Kelebeğin güzelliğinden zevk alırız, ama onun o güzelliğe erişmek için geçirmiş olduğu değişimleri pek ender kabulleniriz. Genç bir kızın dünyanın üstüne yürüyüp yakasına yapıştığını görmeye bayılırım. Hayat kahpenin tekidir. Üstüne yürüyüp kıçına tekmeyi yapıştırman gerekir. Müzik benim sığınağımdı. Sürünerek notalar arasındaki boşluğa girer, kıvrılıp sırtımı yalnızlığa yaslardım. Kendini sevmeyen ve bana “Seni seviyorum” diyen insanlara güvenmem… Afrika’da şöyle derler: Çıplak biri sana bir gömlek veriyorsa dikkatli ol. Evrende her şeyin bir ritmi vardır, her şey dans eder. Ancak sevdiğin bir şeyde ustalaşabilirsin. Parayı amaçlama. Onun yerine, yapmayı sevdiğin şeylerin peşinden git ve onları o kadar iyi yap ki insanlar sana imrensin. n birlikte ben de eşitsizlikler karşısında büyük bir öfke duyuyor, protesto eylemlerine katılıyordum. Ama insan hakları hareketi ortaya çıkıncaya kadar, eşitsizliklere karşı çıkmanın açık seçik bir yolu yoktu ortada. Malcolm X ve Martin Luther King’le birlikte, onların yolundan yürüyenlerle birlikte, tüm insanların, tüm inanç gruplarının, tüm Âdem’ler ve Havva’ların güneşe kavuşacakları bir ülkeye sahip olacağından kuşkum yoktu. O iki insan öldürüldüğünde, hepimiz kör köstebekler gibi kösteklendik. Siyah Amerikalılar için tam bir yıkımdı” diye anlatacaktı sonradan. İşte tam o sıralar, yapıtlarında ırk ilişkilerini işleyerek Siyahların sözcüleri arasına giren yakın dostu James Baldwin’in desteğiyle, “Kafesteki Kuş Neden Öter Bilirim” adlı ilk özyaşamöyküsel kitabını yazdı Angelou. Bunu, hep yaşamından kesitleri, görüp geçirdiklerini dile getiren yapıtlar ve “Ölmeden Önce Bana Bir Bardak Soğuk Su Ver”, “Her Şeye Karşın Ayaktayım”, “Etkilenmeyeceğim” gibi şiir kitapları izleyecekti. KUNTA KİNTE’NİN BÜYÜKANNESİ Afroamerikalıların Afrika’dan Amerika’ya uzanan kölelik tarihini ekranlara getiren en çarpıcı televizyon dizilerinden biri olan “Kökler”, bir zamanlar Türkiye’de de büyük bir ilgiyle izlenmişti. İzleyenler, Kunte Kinte’nin Afrikalı büyükannesini oynayan Maya Angelou’yu anımsarlar mı, bilmiyorum. Zorluklar ve acılarla yüklü bir yaşam savaşımından gelerek, ABD’nin ırkçı önyargılar ve hoşgörüsüzlüklerden geçilmeyen bir döneminde Siyahların, öncelikle de Siyah kadınların özgürlük ve eşitlik savaşımına giren, tüm dünyada insan hakları ve düşünce özgürlüğü savaşımına büyük katkılarda bulunan C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1 2 7 0