25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Enis Batur'un yeni romanı "Kitap Evi” Enis Batur’un ana karakteri olarak sayfaları arasında dolaştığı yeni romanı “Kitap Evi”, gerçek kitap deneyimleri ve bu deneyimlerin paraleline açılan bir düş düzleminin yansıması. Batur, kitap ve tutkunlarının dünyasına genel bir çerçeve çiziyor romanında. Diğer yandan ise ancak kitapların dünyasına kapılıp gitmiş birinin anlayıp anlatabileceği, derinlerine inip kendiyle koşutluklar ya da zıtlıklar arayabileceği girift bir dünyanın anahtarını gösteriyor. r Eray AK itap tutkunu herhangi biri için edinilen her kitap farklı bir yaşam deneyimine eş değer. Bunun dışında, sadece “nesne” olarak bile bambaşka anlamlar ifade edebilir tutkuna, başkasının gözünde toz toplamaktan başka bir işlevi olmayan o kâğıtlar toplamı. İşte tam da bu nedenle anlaşılamaz tutkun toplum, hatta çevresine yerleştirdiği insanlar tarafından. Kendisinin sadece nesne olarak bile bin türlü masalsı imge yüklediği kitap, çoğu kişinin gözünde bir değer taşımaz. Tutkun da o “çoğu kişiyi” anlamaz ya ama yine, kendinin özel olduğunu bilir. Hem de dışarıdan bakıp ona “deli” denmesinden çıkarır bunu. Çünkü bu sıfat biraz da saygının eseridir. O “deli”nin dünyasına yanaşamama, yaklaşamama, kafasını anlayamamanın getirdiği saygının... Attığı adım kitap üzre olan Enis Batur’u da bu az nüfuslu “deliler” kervanının ön sıralarına koymakta bir sakınca olmasa gerek. Yıllardır, edebiyatın her alanında kendine yürüyecek bir zemin mutlaka bulan Batur, bunun yanında ciddi bir kitaplık sahibi aynı zamanda. Yani işin hem okuma, hem yazma hem de biriktirme kısmında çalışmalarını bilfiil sürdürüyor. Yukarıda da bahsettiğim gibi Batur, edebiyatın hemen her alanında kendine bir yol açarak çok yazdı. Hatta; “yaptıklarına bakarak yemediğini, içmediğini, uyumadığını, gezmediğini tozmadığını, özel hayatının, ezâlarının olmadığını sanıyorlar.” Deneme, şiir, roman, eleştiri; listeyi uzatabiliriz. Nitelik nicelik tartışmasında kazananın hangi taraf olduğunu söylemeye gerek yok ama Enis Batur, “kimilerine göre fazla” ürettiği için eleştirilse de işin her iki tarafını gözetiyor. Yazdıklarını sık yayımlatmasına karşın nitelik hep çıta üstü. Yazarın külliyatı, kaleme getirdiklerini sık yayımlatmasına paralel “Tamamlayabilene aşk olsun,” dedirtecek kadar var doğrusu ama bu külliyat içinde roman, diğer verimlerine bakarak daha az sayıda. Batur’un geçen günlerde yayımlanan yeni C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I romanı Kitap Evi ise külliyattaki türler arasında makasın roman lehine bir adım daha daraltmasının yanında, hem yazardan roman bekleyenleri hem de kitap tutkusuyla yaşamını sürdürenleri tatmin edecek türde. Enis Batur K Romanın konusu ve yatağından akarken izlediği yol, Batur’un “kitaba duyduğu saygı” çerçevesinde şekilleniyor. İroni ise hikâye güzergahında daha en başından elini belimize doluyor. Romanda, bir yurtdışı seyahati dönüşünde kendisine bir miras kaldığını öğrenir kahramanımız Enis Batur ancak bu mirası bırakanın ne kimliği ne de neden böyle bir mirası bıraktığı açıklanır. Mirasa hak kazanabilmesinin tek şartı da budur aslında. Kimin ve neden miras bıraktığını sorgulamayacak. Ya kabul ya da reddedecek. Miras ise sayısı kırk bine yaklaşmış bir kütüphane. Üstelik, Dragos sırtlarında, bir buçuk dönümlük bir koruluk arazinin ortasında, içinde yalnızca kitaplar bulunan bir binada. Bina dendiğine de bakmayın. Batur’un “Pervasız Pertavsız” yazılarında da andığı Philip Johson’un cam evine benzer bir yapı bu kütüphane ve söz konusu daha yazının başında bahsettiğim o “deli”lerden biri olunca reddedilmesi güç bir miras halini daha en başından alır. Ancak kabul edip etmeme konusunda tereddüt yaşar. Böyle bir sorumluluğu neden alayım sorusu bu tereddütün esas nedeni. Ancak dürtülerine yenik düşer ve kabul eder. Bu noktada akla düşen soru ise şu: “Beyefendi, neden kütüphaneyi bırakmak için beni seçmişti?” Yanıtı da hazır: Bu sorudan “çıkış, ille de olacaksa, Kütüphane’nin labirentinin sonunda belirebilirdi ancak.” Kahramanımız Enis Batur da bu sorunun ve kendince ürettiği çözüm yolunun peşine takılır ve roman, yüzeyde, kitaplar arasında kitap evinin sahibini bulma serüvenine dönüşür. Derinliğinde koskoca bir kitaplar dünyası bize açılır. Buna bağlı olarak okundukça, diğer kitaplara dallarını sarkıtan, başka kitapları da okuma isteği uyandıran bir roman Kitap Evi. Enis Batur’un yarattığı kitaplardan mürekkep bu dünyada, kitap tutkunlarının altını çize çize kitabı paralayacağı açıcı onlarca cümle ise cabası. KAHRAMANIMIZ ENİS BATUR ancak bu, Kitap Evi’nin satıraralarında, ayrıntılarında dolaşan inceliklere haksızlık olur. Ama bir yandan da doğru. Evet, Enis Batur, kitap ve tutkunlarının dünyasına genel bir bakış atıyor romanda. Diğer yandan ise ancak kitapların dünyasına kapılıp gitmiş birinin anlayıp anlatabileceği, derinlerine inip kendiyle koşutluklar ya da zıtlıklar arayabileceği girift bir dünyanın anahtarını “gösteriyor”. Gösteriyor çünkü kitap tutkunlarının kendi kitapları ya da sadece kitapla kurdukları bağın su yüzüne çıkmasını istiyor. O anahtara sahip olmanın bedel ve ödülleri, suç ve cezaları, haz ve günahları ise romanın hem şekil hem içerik olarak bambaşka bir yönünü açıyor bize. Ama daha da önemlisi samimi bir döküm olduğunu söyleyebiliriz Kitap Evi için. Gerçek yaşam deneyimleri ve kurgunun Fotoğraf: Vedat ARIK Ceketimin altında kitaptan başkası yoktur kol kola girdiği bir roman Kitap Evi. Hemen yukarıda da bahsedildiği gibi Enis Batur, kendi yaşamının hemen paraleline bir kurgu perdesi aralamış anlattığı hikâyede ve o perdenin ardında bir düş düzlemi yaratmış kendisine. Söz konusu kahraman Enis Batur olunca yaşam deneyimleri, kitaplar üzerine kurulmuş dünyalardan haber veriyor bize haliyle. Bu dünyanın içine daldıkça ise mücellitinden bibliyofiline geniş bir çerçevede, “kağıttan ibaret” yaşamların sızdığı ya da sızmaya çalıştıkları çatlakları daha iyi anlıyoruz. Bu bağlamda çıkış noktası kitap olmak kaydıyla Enis Batur, elindeki malzemenin görülebilecek hemen tüm yüzlerini göstermeye çabalıyor. Tam da bu yüzden zaman zaman anlattığı hikâyeyi bir kenara bırakıp alıştığımız denemelerini andıran üsluptaki cümleler romanın sayfaları arasına karışıyor. Cümleler de değil aslında. Enis Batur enikonu kendinin kahraman olduğu bir hikâyede kendini bir kenara bırakıp kitaplar ve çevresindeki pervanelerin dünyasını anlatıyor. İşte, esas ironi de burada başlıyor. Enis Batur’un bu roman için sadece bir dolgu olduğu, esas meselenin kitaplar, yine kitaplar olduğu anlaşılıyor. Enis Batur, romanıyla Cüneyd Bağdadi’nin “Cübbemin altında Allah’tan başkası yoktur,” sözleriyle bağlamları farklı olsa da eşdeğer duyguları anlatmaya çalışıyor aslında. Bağdadi bu sözüyle inandığı ilahta kaybolduğunu ve kendisinde, ondan başka hiçbir şey kalmadığını söylüyor. Enis Batur da aynı koşutta kitaplar ve tutkunlarına saygı duruşunda bulunuyor Kitap Evi’yle. n e.erayak@gmail.com Kitap Evi/ Enis Batur/ Sel Yayıncılık/ 132 s. Enis Batur’un ana karakteri olarak sayfaları arasında dolaştığı romanı Kitap Evi, gerçek “kitap deneyimleri” ve bu deneyimlerin paraleline açılan bir düş düzleminin yansıması. Batur kitaplar, kitaplıklar ve kütüphaneler üzerine çok yazdı. Son yayımlanan romanı ise yazarın genel bir bakışla kitaplar ve onlarla ilgilenenler üzerine söylediklerini der top ediyor diyebiliriz 1267 2 9 M A Y I S 2 0 1 4 n S A Y F A 9 KİTAPLAR VE TUTKUNLARINA SAYGI DURUŞU
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear