28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Mustafa Kutlu’dan ‘Anadolu Yakası’ Muzo Gönül’ün naif hikâyesi Mustafa Kutlu’nun kitabına ismini de veren “Anadolu Yakası” adlı yerel bir kanalın başarılı sahibi Muzo Gönül’le bir gazete muhabirinin yaptığı nehir söyleşi, hikâye formatında sunuluyor okura. Yerel bir televizyon kanalı sahibiyle yapılan röportajdan doyumsuz bir uzun hikâye çıkaran yazar, okura Anadolu’yla İstanbul arasında gelgitler yaşatarak taşraşehir eksenindeki değişimi gözler önüne seriyor. ? Erdem ÖZTOP ustafa Kutlu’yu keşfedişim, Cumhuriyet Kitap’ı keşfettiğim yıllara denk düşer. Okumalarımı dergilerde ve kitap eklerinde çıkan kritiklerle pekiştirmeye çalışıyordum. 8 Haziran 2000 tarihinde yayımlanan Cumhuriyet Kitap ekinde Türkiye’nin yetiştirdiği önemli akademisyenlerden, aynı zamanda bir dil ustası da olan Prof. Dr. Gürsel Aytaç, Mustafa Kutlu’nun o tarihlerde yayımlanan “Uzun Hikâye” adlı ‘nefis’ kitabı için bir kritik kaleme almıştı. Aytaç’ın yazısından hareketle kitabı edinmek istedim hemen… Uşak’ta yaşıyordum ve yeni çıkan bir kitabı buralarda bulmak olası değildi. Hemen Kütahya’da yaşayan amcam Ali Öztop’u aradım ve Kutlu’nun kitabını oralarda bulup bulamayacağını sordum. “Bende imzalısı var, göndereyim,” deyince çok şaşırdım elbette. Mustafa Kutlu’yla amcamın, Kutlu’nun Tunceli’deki öğretmenlik yıllarına uzanan bir dostlukları olduğunu, her yazdığı yeni kitabı imzalı olarak amcama gönderişini vb. dinledim kendisinden… Bu kişisel ayrıntının ardından, Uzun Hikâye’yi okudum. Kutlu’nun yazdıklarına hayranlığım bu kitapla başladı ve devam etti, ‘Ya Tahammül Ya Sefer’ (1983), ‘Beyhude Ömrüm’ (2001), ‘Rüzgârlı Pazar ’ (2004), ‘Kapıları Açmak’ (2007), ‘Huzursuz Bacak’ (2008), ‘Tahir Sami Bey’in Özel Hayatı’ (2010) ve daha pek çoğu… ‘Uzun Hikâye’ bahsini kapamadan evvel belirtelim hemen: Mustafa Kutlu hikâye yazarlığının yanı sıra sinemaya da gönülden bağlıdır. Mesela Halit Refiğ’le Kurtar Beni filminin senaryo çalışmasına katılmıştır. Bu aralar Kutlu’nun ‘Uzun Hikâye’ kitabından Osman Sınav bir film çekiyor. Kenan İmirzalıoğlu’nun başrolünde; Altan Erkekli, Güven Kıraç, Zafer Algöz gibi isimlerin yer aldığı film yakında vizyona girecek. Heyecanla bekliyoruz! Mustafa Kutlu’nun bundan önce de Kapıları Açmak eseri gene Osman Sınav tarafından dizi film yapılmıştı, Müşfik Kenter, Olgun Şimşek gibi isim M ler yer almıştı dizide. Mustafa Kutlu her sene yeni bir kitabı okurlarına sunmayı şiar edinmiş yazarlardan. Bazen bir yıl bile dolmadan biz okurlarını mutlu eder. Bu kez de öyle oldu. Anadolu Yakası kitabıyla selamladı bizleri Mustafa Kutlu. Selamlarken de şaşırttı. Beni ters köşeye yatırdı. Şöyle ki: bundan altıyedi ay önce Mustafa Kutlu’yu arayıp ve kendisiyle hayatını konuşmak, popüler bir tanımla da ‘nehir söyleşi’ tadında sohbet etmek istediğimi iletmiştim. Bu dileğimi Kutlu’ya önce Cağaloğlu’nda Sahaf İbrahim’de çay sohbeti yaparken karşılaştığımda belli ettim, sonra da telefonla ilettim dileğimi/isteğimi. Bazı sebepler sürerek, nazikçe reddetti. Üzüldüm üzülmesine de, o sıralar yayınladığı Hayat Güzeldir adlı kitabıyla üzerimden attım bu hüznü. Derken, geçtiğimiz haftalarda, tesadüfî olarak Susurluk’ta bir otobüs mola durağında karşılaştığımız, Dergâh Yayınları’nın belkemiği Asım Onur Erverdi müjdeyi verdi: “Haberin olsun, Mustafa Kutlu’nun yeni kitabı geliyor haftaya, hem de nehir söyleşi,” dedi!” Takdir edersiniz ki, afalladım, ‘Mustafa Kutlu bunu bana nasıl yapar!’ dedim, haddimi kendi iç sesimce aşarak! Heyecan dolu bir haftanın sonunda kitabı elime aldığımda derin bir soluk aldım… Hesaba katmalıydım, Mustafa Kutlu’nun her yeni kitabında yeni deneyişlere girdiğini… Biraz daha açıklayayım da, meraklandıysanız, gidereyim merakınızı: Okuyacağınız Mustafa Kutlu’nun hayat hikâyesi değil, Muzo Gönül’ün… Nasıl mı? Anlatayım… Biraz önce de belirttiğim üzere, Mustafa Kutlu nehir söyleşi alt başlığıyla Anadolu Yakası’nda başlık oyunu yapıyor. Bu kez anlatmak istediği hikâyesini ‘nehir söyleşi’ formunda biz okurlarına takdim ediyor. Kahramanımız dediğimiz üzere Muzaffer Gönül. Taşranın bağrından kopup gelen, sinemaya, Yeşilçam sinemasına gönül veren, kendine büyük şehir İstanbul’da alnının teriyle yer edinen, yer edinmekle kalmayıp orta ölçekli bir televizyon kanalı satın alan ama geldiği yeri hiç mi hiç inkâr etmeyen, geçmişine gönülden bağlı, namı diğer Muzo Gönül… Asıl adı Muzaffer olan, taşradaki nüfus memurunun gazabıyla kimliğe Muzo olarak yazılan başkahramanımız… Yan karakterimizse gazeteci Erol kardeş… Hikâyenin –pardon nehir söyleşinin sonunda kendisini bir kardeşimiz kabul ettiğimiz Erol… Bana hak vereceksiniz oku duğunuzda… Erol’a çalıştığı gazetenin müdürü, Anadolu Yakası adındaki yerel televizyon kanalında meydana gelen bir taciz haberinin kulağına çalınmasıyla, Erol’u haber yapması için kanala gönderir ve kanalın sahibi Muzo Gönül’le konuşmasını, olayı aydınlatıp, haberi patlatması talimatını verir. Bu görev Erol’un kariyerinde bir nehir söyleşi kitabı yapmasına vesile olacaktır. Haber için gittiği Anadolu Yakası televizyon kanalında Muzo Gönül’le görüşür, olayı açıklatır. Sonra hemşeri de olduklarını öğrenir. Sohbet sonunda Erol’un aklına Muzo Gönül’ün hayat öyküsünü nehir söyleşi formunda kitaplaştırma düşüncesi yerleşir. İsteğini ve dileğini Muzo’ya aktaran Erol, teklife olumlu yanıt alınca işe koyulur hemen. Mustafa Kutlu bize Muzo Gönül’ün hayatından kesitleri aktarıyor işin özü. Bu vesileyle de gazeteci Erol’u aracı yapıyor. Muhabbeti ona devrediyor, aracı oluyor Muzo Gönül’le aramızda. SIRADAN HAYATTAKİ GİZ Muzo Gönül’ün hayatı sıradandır. Mustafa Kutlu’nun diğer tüm kitaplarında konu edindiği kahramanların hayatları gibi. Öyle ışıl ışıl parlamaz. Merak uyandırmaz. Bizi konuya odaklayan, kitabı elden bıraktırmayan püf noktası da burada ön plana çıkar. O da Mustafa Kutlu’nun anlatı ustalığıdır. Kutlu’nun dili, üslubu bizi kitaplarının müptelası yapar. Prof. Dr. Gürsel Aytaç da Uzun Hikâye için kaleme aldığı yazıda Kutlu’yu “anlatı sanatının ustası” olarak tanımlar. Aytaç sözü edilen kitaptan hareketle şöyle der ayrıca: “Uzun Hikâye’yi okunması keyifli bir metin haline getiren, işlediği insan manzaralarının çekiciliğinin yanı sıra, üsluptaki yarı mizahi, daha doğrusu ben anlatıcının kendisiyle ve hayat hikâyesiyle hafiften ‘gırgır’ geçmesi demek olan ‘humoresk’ tutum.” Sadece Uzun Hikâye’de değil, tüm kitaplarında yarı mizahi ve humoresk bir tutum takındığından dolayı bu alıntıyı yaptım. Anadolu Yakası’nda da Muzo Gönül, Erol’a hayatını yer yer mizahi, yer yer de hayatıyla gırgır geçerek anlatıyor. Muzo Gönül’ün sıradan hayatına da değinmekte yarar var: Köyden (Erol her hali ile Muzo’nun ifadelerinde bas bas bağıran sevimli bir köylü olduğunu söyler) öğret2 menin (Kemal Hoca’nın) yardımıyla kasabaya oradan da şehre iner. Kasabada ortaokul eğitiminde de Türkçe öğretmeni Lamia Hanım sayesinde de sinemayla tanışır. Bu tanışma Muzo’nun hayatını etkileyecektir. Üniversite sınavında da başarılı olan Muzo İstanbul’a kapağı atar. Orada sinemanın iç dünyasına, setlerin içinde bulur kendini. Sinema emekçisi olur. Muzo’nun setlerde getir götür işleriyle başlayan serüveni, yıllar içinde bir televizyon kanalı satın almaya kadar varır. Kitapta bu hayatı okuruz işte… Detayındaysa, az önce de dile getirdiğim Mustafa Kutlu üslubu, insanı hayatın bir parçası gibi, rötuşsuz anlatma ustalığı yatar. Sonrasında da muazzam bir köytaşraşehir üçgenindeki hayat kıyaslamasını dile getiriş yer alıyor kitabın ana meseleleri arasında. Muzo üzerinden taşralılıktan şehirliliğe geçişin sancılarını gözler önüne seriyor. Bunu da kitabın bir yerinde sinema üzerinden de yapmayı unutmuyor Kutlu: “Taşra sıkıntısı’ diyorlar. Yahu boş gezenin boş kalfası her yerde sıkılır. Sıkıntıyı dağıtan çalışmak, üretmektir. İş insanı güzelleştirir. Mesela rahmetli Ahmet Uluçay, köylüydü ama sinema tutkunu biri. Uğraştı, Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak filmini çekti. Merkezdeki sinemacıları solladı, ödül aldı.” Taşra kavramı ana mesele dedik kitapta. Yeni taşranın da merkezin bir taklidi olduğu tartışmalarına girip Erol’la sohbeti belirli bir noktaya çekiyor Muzo Gönül. Sonrasında da sohbet yerini kültürün diğer dallarına, oradan da modernleşmeye varan mevzusu derin, celalli tartışmalara bırakıyor. Devamındaysa Erol’un usta işi gazeteciliğiyle Muzo’yu hayatının kesitleri üzerine konuşturmayı başarıyor ve böylece yerel bir televizyon kanalının kurulma sürecine tanık oluyoruz… Toplumun yeni kitle iletişim araçlarıyla yeninden inşa edilmesi sürecinde yaşadığı serüvenler, sıkıntılar biraz da bu kitabın eksenini belirliyor. Hele bir de bu işi köyden çıkıp alaylı olarak yetişen, gönlü temiz Muzo Gönül yapınca… İş biraz farklılaşıyor, hal böyle olunca da hikâyenin devamını merak edip okuma ihtiyacı duyuyoruz. Klasik Mustafa Kutlu kitapları finalinde olduğu gibi Anadolu Yakası da beklemediğimiz bir anda, muhabbet en keyifli hale gelmişken son buluyor. Daha doğrusu Muzo böyle istiyor!.. Toparlarsak, Anadolu Yakası, Avrupalılaşma, Batılılaş(ama)ma sürecinde bizim için bir sığınak oluyor. SONUÇ YERİNE Yazının başında Mustafa Kutlu’nun nehir söyleşi teklifimi reddettiğini yazmıştım ya; neden reddettiğini kitabın daha ilk satırlarında anlattığını gördüm: “Nehir söyleşiler çokluk bir başarı hikâyesi anlatır. Başarılı adam ve kadınların çoğu şöhreti yakalamış, medyatik olmuştur. İnsanlar bu kişilerin özel hayatlarını merak ederler. Onlar da her gün medyada gözükmekten haz duyarlar.” (s.5) Mustafa Kutlu’nun ne şöhret olmak gibi bir derdi var, ne de medyatik... Tek meselesi var, hikâye yazmak… Onu da mükemmel yapıyor! İster ‘uzun hikâye’ tadında, isterse de ‘nehir söyleşi’ kıvamında… İyi ki, Prof. Dr. Gürsel Aytaç Cumhuriyet Kitap ekinde Kutlu ve eseri hakkında yazdı, ben de okuma şansı yakaladım… Sonrası malum… Hikâyelerinin takipçisi oldum… Bu yazı da başka Mustafa Kutlu okurları kazanımına sebep olur umarım… ? Anadolu Yakası/ Mustafa Kutlu/ Dergâh Yayınları/ 208 s. AĞUSTOS 2012 SAYFA 13 ? CUMHURİYET KİTAP SAYI 1172 ?
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear