Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Sina Akyol’dan şiirler Vadedimveylaya Sina Akyol’un onuncu şiir kitabı Vadedimveylaya, onun şiirini pekiştiren, şiir çizgisini kalınlaştıran bir kitap. Bir şairin kendi şiirinden çıkarak yeni şiirler yazması önemli. O da bunu yapıyor, yapmış. ? Duygu KANKAYTSIN ina Akyol’un karakteristik bir şiiri var. Bu şiirler dil, biçim, sözcük dağarcığı, biçim araştırmaları, yapı, imge anlayışı gibi şiir değerleri üzerinden de incelenebilir; incelenmeli de. Denilebilirse eğer, Sina Akyol “bilinçbiçimli” bir şiir yazıyor. Buna bağlı kalarak yer yer görselliğin olanaklarını kullanıyor. Sözcüklerine bakıldığında her birini, tadını çıkarta çıkarta kullandığı görülüyor. Her sözcüğün kendiliğinden bir anlam, biçim ve ses değeri vardır. Şair sözcüklerin bu olanaklarına teslim olursa, yazdığı şiirde belirleyici olamaz. Sina Akyol yazdığı şiirin farkında olduğu için Türkçe’ye (dile) sonsuz malzeme bütünü olarak bakıyor. Dili kullanırken de bazen bir kuyumcu, bazen bir soğuk demirci, bazen bir heykeltıraş, bazen de bir dülger gibi sözcükleri inceltiyor, ince işçiliğe uğratıyor; eğip büküyor, yontuyor, onlara kayganlık kazandırıyor. Özetle yeni bir söz dizimi, şiirsel bütünlükte bir görsellik, özgün bir ses ve yeni bir biçim elde ediyor. Bu bağlamda yazdığı şiirler her boyutuyla ‘bilinçbiçimli’ bir yapı gösteriyor. Ancak bu, Sina Akyol’un yalnızca bir sözcük şairi olduğu anlamına gelmemeli; çünkü onun aynı zamanda bir dize şairi olduğu da pekâlâ söylenebilir. (Çoğu şairde her satır birer dizedir, ama Akyol’un hemen her dizesi birkaç satırdan oluşur.) O da herkes kadar, belki de herkesten daha çok biçimci bir şair. Sözcüklerin çağrışımlarına yaslandığı için imgeyi gözetiyor. Bireysel ve toplumsal derdi olduğu için şiirde temayı da gözetiyor elbette. Bir nokta daha: Sina Akyol’un, şiirini yalnızca yalın bir dille yazdığını belirtmekle yetinmeyip yalın insanın şiirini yazdığının da altı çizilmeli. ALGI VE GÖZLEM S hayıflanmadığı sayfaları da var çünkü” (1). Sina Akyol haklı. Olanabitene, yaşanılana ve yaşanılacak olana hayıflanan temalarla kitabı sınırlamak, diğer şiirlere haksızlık olur. Sanırım kitaba ilişkin içerik araştırmasını bu genişlikte yapmak Vademveylaya’daki şiirlerin bütünsel değerlendirmesini ve algısını getirir. Aslında buna da gerek var. Çünkü her şiiri kendi bütünselliği içinde değerlendirmek gerekir. Bu nedenle genelleme yapmak yanlış olur. Bu bakış açısıyla yaklaşıldığında Sina Akyol’un şiirlerindeki izlek zenginliği de açığa çıkıyor. Örneğin: “Her gün erken/ kalkan hayat../ bayram günü/ Elham okur. // (Biz bekleriz,/ öğlen olur.)/ (Gelir/ gelmez/ giderler.)” Bu dizelerde, Türk geleneklerinin, başat bir örnek üzerinden, algısı ve gözlemi var. Aile bireylerinden büyük olanların gelmesi beklenir. Bayramlaşılacaktır çünkü. Bu, sevinci beklerken hüznün gelmesidir aslında. Çünkü bayramlaşmaya gelenler, bir ritüeli yerine getirirler. Sanki anlık bir durumdur bu. Her gelip giden, ısırıcı bir boşluk bırakır geride. Hele sonrasında gelen bir yalnızlıksa, daha da yanar insanın canı: “İnsan bin türlü ayrılamıyor/ ken/ din/ den. Sanırım, insana karşı olan en kökten (radikal) devrim, ölümdür. Ölümle insanın buluşması bir karşıtlık değil, bir kaynaşma olarak düşünülebilir. Ölüm insana gelir ve insanda kalır. Sina Akyol’un bu dizelerinin çağrıştırdıkları bunlar. Başkaları farklı algılayabilir elbette. Yanlış da olmaz bu farklı algılamalar. Bir ironi de var bu dizelerde. Bir şairin, ölümü alaya alma hakkı vardır herhalde. Sina Akyol bu hakkını kullanmış sayılabilir: “Burada ben, gelsin diye/ otobüs/ bekliyorum.” // “Fakat unuttum,/ kime/ gidecektim?” // “Belki hatırlarım,/ geldiğinde/ otobüs.” Kendisiyle yaptığım bir söyleşide Vadedimveylaya’daki şiirlerin içeriğini saptarken şu yargıda bulunmuştum: “Vadedimveylaya, olanabitene, yaşanılana ve yaşanılacak olana hayıflanan bir kitap.” Sina Akyol sorumu yanıtlarken benim saptamamı eksik bulup şunları söylemişti: “Ağırlıklı olarak hayıflanan bir kitap demek daha doğru olmasın sakın? Olanabitene, yaşanılana ve yaşanılacak olana SAYFA 4 ? 22 MART SEVİMLİ BİR İRONİ Bu dizelerde de sevimli bir ironi var. Bildiği halde bilmezlikten gelme (tecahülü arif) söz sanatı üzerine kurulu bir şiir. Arif Damar’ın “Bir şair kendisinden başka kime gidebilir ki…” dizesini de anımsatıyor. Sina Akyol da öyle düşünüyor. Kendine gitmek için yola koyuluyor ama kime gideceğini unuttuğunu söylüyor. Sanırım bu doğrultuda çözümlenmesi gerekir bu metnin: “Bildim hem bilemem.” “Başka kelimeye/ gerek var mı diye,/ epey arandım./ Halbuki aynı/ kelime: // Bık/ tım.” Sina Akyol’un bu dizelerini, şiir yazma eylemiyle ilişkilendirebiliriz sanırım. Bir şairin şiir yazarken sözcük aranışına girdiği, en uygun sözcüğü bulmaya çalıştığı bilinir. Doğal olarak Sina Akyol da bunu yapıyor. Bu süreci yaşamanın acıtıcılığı da vurgulanıyor. Bu nedenle olsa gerek, bu çileli işin içerisinde onca zaman kaldıktan sonra aranan sözcük sadece bıktım olabilir. Sina Akyol da öyle yapıyor. “bıktım” sözcüğüyle bitiriyor şiiri. Yabana atılmayacak bir tutum bu. Aşağıdaki dizeleri de aynı bağlamda değerlendirmek doğru olur kanısındayım: “Yanağına değecek bir sözcük bulsam, o sözcük/ fazlasını anlatsa.. fakat değmese/ yanağına.. işte buna/ isyan etsem.. isyanımı peh,/ gizlime gömsem; ederim etmem/ kendime ayıp! // Zaten, isyanım da kayıp/ diyedir;/ onca kalem../ onca kâğıt../ .. mükemmelde/ buluştuk; // hatta susmanın/ kitabını yazdık // kalın.” Bu şiirlerde insanı burkan, hüzünlendiren, gelipgeçici hayatın algılanışı var. Böyle başlayan hayıflanma sonucu, olumsuzlukları yadsıyıp olumlu olanı öne çıkarma isteği var. Bu, aynı zamanda başkalarının önüne konulan bir görev olduğu kadar bir uyarı özelliği de taşır. Öte yandan hayıflanmalarla tanımlanabilecek temaların dışına taştığını, şairin kendisi Bir şairin şiir yazarken sözcük aranışına girdiği, en söylüyor. Doğrudur. Vadedimuygun sözcüğü bulmaya çalıştığı bilinir. Doğal olarak Sina Akyol da bunu yapıyor. veylaya’da şairin işaret ettiği farklı temaları örnekleyen başka şiirler de var. Bunların birkaçına bakmak bile yeterince açıklayıcı olabilir: “Fırtına/ dur dedi cer’yana. // Cer’yan da durup/ bekledi. // Ne güzel/ karanlıktı o;/ sustu tv. // Dedim ki kızıma:/ mum ışığında söyledim/ konuşalım bari! // Ne mümkün, cer’yan geldi;/ inip kalktı göğsümüz. // Onca ergen/ kurşun yakıp/ birer birer ölüştü. // Sen de yok ol, Nurhak Dağı/ Sen de yok ol, Nurhak Dağı.” Günlük yaşantıdan beslenen ama politik göndermeleri olan bir şiir bu. Cer’yan sözcüğü ile halk söyleyişine bir gönderme yapıldığı düşünülebilir. Gene halkın aralıksız televizyon izlediği, evin sahibinin televizyon olduğu da vurgulanıyor gibi. Cer’yan (elektrik) kesildiğinde ev bireyleri özgürlüklerine kavuşuyor sanki. Tam buluşup kendi aralarında iki söz edecekleri sırada, gene elektriğin gelmesiyle televizyonun işgali başlıyor. Şiirin alt metni içerisinde Nurhak Dağı’nda ölenlere bir selam gönderiliyor. “Ceryan” sözcüğü, ayrıca, “içeri”deki işkenceleri de akla getirmiyor değil. Çağrışıma dayalı, çarpıcı bir imge “cer’yan”: “Kısacık bir şiir yazdım. // Bunu zürafa/ olsun, anlamasın!/ Ben zaten/ kısacık şiiri/ karıncaya yazdım; // alıp götürsün, çarçabuk/ yeraltına indirsin. // Sonrası, köstebeğin işi:/ Mehmet Abi’ye okusun.” Herkesin yakından tanıdığı, gerek yazıları, gerekse çevirileriyle Türk edebiyatına büyük katkıları olan eleştirmen, denemeci Mehmet H. Doğan için yazılmış bir şiir bu. İnsanı burkan bir yanı var bu dizelerin. Bir ölüm olgusunun böyle anlatılması Türk şiirinde ilk örnek gibi geliyor bana. Bu nedenle önemli, üzerinde düşünülmesi gerek. MERMİ GİBİ YAŞAMAK Dile H ar Derg küler Emir’ isimli Öykü yaşam duğu ? Ö “Eskidikçe/ eskiyor içim. // Hatırlarım, süratiydi/ atılan cayır/ merminin// O merminin/ kovanıyım/ şimdi.” Bir şairin kendisine ilişkin algısı ancak bu denli güzel anlatılabilir. İnsanın değişmesi, dönüşmesi olgusu bu. İnsani bir değişim, ille de Kafka’nınki gibi olmak durumunda değildir. Sina Akyol’un dizelerinde bazen bir mermi gibi yaşarsınız. Sonra patladığınız günler gelir, mermi fırlayıp gider. Hedefine ya ulaşmıştır ya da ulaşamamıştır. Ama geride kalan, o merminin kovanıdır. Elbette insan kendini böyle algılayabilir. İnsani bir durum bu. İşte bu nedenden dolayı da etkileyici. Aşağıdaki dizeler de bir annenin ağzından söylenmiş, evet bunlar da etkileyici. Açıklamayı gerektirmeyecek kadar insan kokuşlu dizeler: “Annem dedi ki:/ ‘İçin hâlâ güzel.” Elbette Sina Akyol’un Vadedimveylaya’sındaki her şiir, tema ile şiir sanatı arasındaki ilişki açısından irdelenebilir. Sözünü ettiğim irdelemeyi yapacak olanlar, bu konudaki düşüncelerini, şiiri gözeterek ortaya koyarlarsa, bu, şiir sanatı açısından da yarar getirebilir. Bu bakımdan Sina Akyol’un kitabı, önemli düşünme ve tartışma uçları sunuyor şiir ilgilisine. ? Vadedimveylaya/ Sina Akyol/ Komşu Yayınları/ 112 s. (1) Duygu Kankaytsın, Sina Akyol ile söyleşi, Varlık, Eylül 2011 N k m y mek. B tı’nın k miz top ait kusu Emir’in tulama nından okurke meden sevebil bilirim rakteri cakta s bıraksa mi ölür bir yan kalmay ketmey de oldu rinde a yere git Sınır nüp ba den de dınlar v yenleri bizlere zor işti şeyin g sarıp ye oyunba büyüyü rın haş rıyla gö Dilek E ca yıl g dığımız pek de acımas ğin def den inc kütücü Ne de o te kötü tan bab taneler intikam ler vars yan Ne onlar y Püskür diye na M 2012 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1153 CUMH