05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

.” rkiya çageçici üzden kopuD’de ilişkin albir işğin Üzerinarı olan leleriÇukua bienle, ailesiyhayaame aşka nların yacağı anlaerinncine nın eksel praküç işyanındındaerisine cine işçi olsa man işanında elde erine stlarız. ki işleadan lı oler. teren, yler im ilişr, bu leri ilişikimanlagörüarında bir işçi ş bir arasıniçine ir ve n içinn eser ı’nın eşmeye prak n niayrıçileşana rindeki de irskici, öküşüsebbist sisutacak p dee ayak¥ 1101 kaybetmesinin nedeni, Balkan göçmenleri ve hemen karşısında onunla aynı işi yapmak için dükkân açan Balkan göçmenidir. (Gültekin, s. 6588) Ancak geçmişin egemen sınıfı olan toprak ağaları, kapitalistleşmeyle konumlarını kaybetmez. Çoğu ya yeni süreçte toprak ağalığından kapitalistliğe evrilmiş ya da fabrika ve tarlada işçi ile patron arasında ara bir konum olan “elci” olmuştur. Bu elci Antakya’da bunlara çavuş derler kavramı Çukurova belki de Türkiye kapitalistleşmesinin kilit kavramlarından biri. Bu kavram, bir yandan geçmiş egemenlerin yeni kapitalist sisteme entegrasyonuna, öte yandan bir işletmede çalışan işçilerin toplu hareket edip bir sınıf bilincine ulaşamamasının önündeki önemli bir engele denk düşer. Kemal’in romanlarında “elci” tiplere sık sık rastlanır. “Makineleşmenin hız kazanmadığı dönemlerde büyük toprak sahipleri, aracılarla ‘elcilerle’ ırgat toplamaktaydılar. Romanda (Hanımın Çiftliği), bu büyük toprak sahiplerini Muzaffer Bey ile yansıtır. Kır kent ayrımından söz etmek yerine daha karmaşık bir ilişkiden söz edebiliriz. Her zaman köylerindeki yetersiz topraklarda çalışamayanlar, özellikle kentteki fabrikalarda iş bulamayan insanlar, işsizler, mevsimine göre tarım alanlarına taşınır. Bu durum Cemşir, Berber Reşit, Hamza ya da Muzaffer Bey’in yeğeni Ramazan gibi sömürücü karakterler de yaratır. Neredeyse kölelik koşullarında çalışan insanların emeği, piramidin en üst tabakasından alta doğru uzanan bir silsileyle sömürülür. Yazar, bunun tarım ve sanayinin çok güçlü bir olgusu olduğunu yansıtır.” (Gültekin, s. 140) Elciler, en genel anlatımla geçmiş zamanların egemen sınıflarının konumunu kaybeden ama yerel halk üzerindeki simgesel nüfuzunu devam ettiren bireylerden oluşur ve geçmişten getirilen bu bireysel nüfuz, kapitalist işletmelere işçi toplamak için kullanılır. Bu sistemde işçi patrona değil, elciye bağlıdır ve işçilerin ücretleri doğrudan işçilere değil, bu elcilere verilir. Elciler, bu ücretlerden kendilerine pay ayırdıktan sonra işçilere dağıtır. Burada işçiler, patronun yanında elci tarafından da sömürülür ve patron ile işçi arasında “geleneksel” bir dolaşım oluşturur. Yani modern işletmede olduğu gibi işçi ken¥ di emeğini özgürce satmaz, işçi veya işçi örgütü olan sendika ile patron arasında doğrudan bir ilişki ve pazarlık yoktur. İşçiler patrona değil elciye bağlı oldukları için işletmede çalışan işçiler arasında bir birlik kurulması zordur; aynı zamanda elci, getirmiş olduğu işçiler üzerinde geçmişten getirdiği simgesel nüfuza dayalı etkisini kullanarak işletmede işçiler arasında birlik oluşmasını daha da zorlaştırır. Elcilere dayalı bu işletme mantığı hâlâ Antakya civarında bulunan uluslararası arenada iş gören yaş meyvesebze ambarlarında devam eder. YENİ YAPIYA UYUM Eski geleneksel yapı egemenlerinden bazıları, yeni yapıya uyum sağlayıp kapitalist işletme sahibi olmuştur. Kemal’in Cemile romanındaki Numan Şerif Bey karakteri, öyle bir tiptir. Aristokrat aile kökeninden gelen Numan Şerif Bey, fabrikada Kadir Ağa’nın ortağıdır. Hanımın Çiftliği’ndeki Muzaffer Bey de öyle. Ancak bu sınıf üyelerinin kapitalist davranış kalıplarını içselleştirmesi zordur ve fabrika sahibi olmalarına rağmen parasal işlere mesafelidir: “Muzaffer Bey, o kadar geniş arazi ve gelire rağmen, yatırım yapmayı ve sanayiye doğru genişlemeyi düşünmez; onun düşündüğü, topraktan onun adına kazanılan paranın Avrupa’da harcanmasıdır. Onun serveti kazanılmış değil, verilmiştir. Bütün ahlaki ve dini değerleriyle, içinde yaşadığı toplumdan farklılaşmıştır. Bunlar, toprak mülkiyetinden gelen gücün kullanımıdır.” (Gültekin, s. 145) Kemal’in romanlarının diğer bir güzelliği, romanda yer verdiği karakterlerin konuşmalarını geldiği bölgenin şivesiyle vermesi. Yani o zamanın Çukurovası’nda var olan etnik ve kültürel çeşitliliğin dilsel görünümleri romanlarına olduğu gibi yansır. Gültekin’in eseri, Kemal’in romanları ile ilgili burada değindiğimiz veya değinemediğimiz birçok konuya sosyolojik bir perspektifle yaklaşırken bu romanların işlediği konuların, Türkiye’nin toplumsal, siyasal ve ekonomik hayatında ne kadar önemli bir yer tuttuğunu bize anlatıyor. Orhan Kemal’in Romanlarında Modernleşme, Birey ve Gündelik Hayat/ Mehmet Nuri Gültekin/ Everest Yayınları/ 274 s. 24 MART 2011 SAYFA 9 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1101
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear