05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

Metin And’dan ‘16. Yüzyılda stanbul’ İstanbul’un el kitabı 16. Yüzyılda İstanbul, Metin And’ın Osmanlı İmparatorluğu’nun zirve yaptığı dönemde, kent saray ve günlük yaşamı, genellikle seyyahlar ve diplomatların kaleminden çıkmış birinci el kaynaklardan alıntı yaparak anlattığı kitabı. 16. Yüzyılda İstanbul, büyük ölçüde okuyucuyu bilgilendirmeyi amaçlıyor, fakat bunun yanında dünden bugüne karşılaştırma yapma imkânı da sunuyor. Hemen hepsi ayrı hikâyesi olan birçok resimle de süslenen kitap, zirveden sonraki bozulmanın da kokularını okuyucuya hissettiriyor. Ë Eray AK “Bu şehri Sitanbul ki bîmisl ü behâdır Bir sengine yekpâre Acem mülkü fedâdır” le bu çokkültürlülüğe dikkat çekmek istiyor burada. İmparatorluğun gerçek kimliğini oluşturan insanların “giyimlerini, evlilik âdetlerini, yemelerini, içmelerini” anlatıyor bu bölüm. Denizlerdeki balıklar ve diğer ürünler, ödemek zorunda oldukları fiyatlar, kadınların yaşamları, etiket kuralları, toplumsal normlar, cezalar, fahişelik, uyuşturucular ve batıl inançlar da gözler önüne seriliyor bu kapsamda. 16. Yüzyılda İstanbul, işte tüm bu ele aldığı konular ve anlattıklarıyla, büyük bir şehrin yine aynı büyüklükteki tarihinin anahtarını elinde tutuyor. ALINTILAR KİTABI Metin And, yukarıda bahsettiğim şehre dair bütün ayrıntıları, birinci el kaynaklardan okuyucuya sunuyor. Şehre dair tüm bu bilgiler seyahatnamelerden, gezginlerin günlüklerinden ve diplomatların mektuplarından ayıklanarak önümüze koyuluyor. Yazarın çok az yorumu var bu sayfalarda. Yazar daha çok, kaynaklardan vurgulamak istediği parçaları alarak hazırlamış kitabını. Yani, tüm metin aslında “koca bir alıntı”. Bu durum, farklı kaynakların konu hakkındaki düşünceleri ve gözlemlerini öğrenebilmek adına çok yararlı; fakat diğer bir yandan, yazarın zaman zaman tekrara düşmesine de neden oluyor. Ancak bu, İstanbul’u okuma zevkini kesinlikle sekteye uğratmıyor. Sonuçta anlatılan İstanbul olunca, aynı hikâyeyi farklı kelimelerle tekrardan dinlemek çok büyük bir sorun yaratmıyor. “Betimleme”, kitap için çok önemli bir kelime. Tüm şehir, genellikle seyyah ve diplomatların gözünden anlatıldığı için, bilgi verme amaçlı kaleme alınmış Metin And’ın alıntı yaptığı tüm metinler. Bilgi de şehrin yaşayışını anlatmak amaçlı olunca betimleme yapmak gerekli bir hal almış. Böylelikle tüm şehir adeta yazıyla resmediliyor. Tüm bunların yanında kitap, görsel malzeme açısından da oldukça zenginlik taşıyor. Metin And, kitapta yer alan resimlerin, panoramaların, şehir planlarının hikâyelerini önsözde uzun uzun anlatıyor. Her resmin ve ona nasıl ulaşıldığının ayrı bir hikâyesi var. Hepsine bin bir emekle ulaşılmış, bazıları da ilk kez bu kitapla birlikte okuyucuların karşısına çıkıyor. Resimler kitaba o kadar hâkim ve güzel ki, 16. Yüzyılda İstanbul için bir “resimli tarih yolculuğu” demek yanlış olmaz sanıyorum. Osmanlı İmparatorluğu’nun 16. yüzyılı kendisi için zirveydi; fakat aynı zamanda zirveden sonraki çöküşün de başlangıç aşamasını oluşturuyordu. Bu yüzyıllık sürecin her aşamasını görüyoruz kitapta. Zirvenin lezzetli tadını da hissediyoruz, bozulmanın yeni başlayan, o burun sızlatan kokusunu da. Bu iki unsurun da – zirve ve bozulma tadı sinmiş satırların arasına. Buna bağlı olarak kitabın her satırında dün ve bugün arasındaki değişim de göze çarpıyor. Bu durum göze batan sayısız örnekle belli ediyor kendini. Mesela; “İstanbul’da kimsenin geceleyin sokakta soyulma korkusu yokmuş.” (s.85) Ya da; “Kimi kez balık sürüleri o denli yoğunlaşırmış ki elle yakalamak bile olasıymış.” (s. 165) Bir elçilik görevlisi Wratislaw ise “Türklerin hayvanlara karşı tutumları karşısında hayrete düşmüş.” Çünkü “Türkler hayvanlara çok iyi davranıyorlarmış.” Hepsi de günümüzden neden kadar uzak değil mi? İşte kitap bu gibi değişimleri de yüzümüze vuruyor. e.erayak@gmail.com 16. Yüzyılda İstanbul, KentSarayGünlük Yaşam/ Metin And/ Yapı Kredi Yayınları/ 316 s. Nedîm stanbul, asırlardır herkesin gözünde ayrı bir renk olmuş; herkese istediği gibi görünmüş, herkes onu istediği gibi görmüş. Divan şairi Nedîm, onun bir taşını bütün Acem topraklarından üstün tutarken Tevfik Fikret, dönemindeki siyasi baskıdan da bunalarak Sis şiirinde onu bir fahişeye benzetmiş. Orhan Veli ise tüm bunları bir kenara bırakıp gözlerini kapayarak sadece bu cânım şehri dinlemeyi tercih etmiş. Son sözü ise kanımca meşhur İstanbul kitabının yazarı Edmondo de Amicis söylemiş: “Harika ve berbatsın İstanbul.” İstanbul için bu söylenenlerin hepsi doğru, hiçbirinin yanlış tarafı yok; çünkü şehir çok rengi bünyesinde barındırıyor ve kim, nereden, nasıl bakmak isterse o yüzünü gösteriyor insanına. Tarihler boyunca bu hep böyle süregelmiş, bugün de böyle devam ediyor ve gelecekte de değişen bir şey olacağını pek sanmıyorum. Ancak şehir, özellikle bazı tarihlerde görkemin, cazibenin, özgürlüğün tüm dünyadaki tek odağı haline gelmiş. O tarihlerde İstanbul eğlencenin, sanatın, zenginliğin başkenti olduğu gibi ticaretin de merkeziymiş. Bu da Osmanlı İmparatorluğu’nun ekonomik açıdan en müreffeh çağına, topraklarının en geniş olduğu zamana rastlamış: Yani, 16. yüzyıla. Bir diğer deyişle, bugünlerde diziyle de gündeme gelen o “muhteşem yüzyıla”. Metin And, çeşitli konularda pek çok yapıt vermiş bir usta. Özellikle de tiyatro ve halk bilimi çalışmalarıyla tanınıyor. Bir diğer önemli özelliği ise “İstanbullu” oluşu. Usta araştırmacı bu çalışmasında, İstanbul’un 16. yüzyıldaki hallerine odaklanıp “birinci el” kaynaklardan bunları okuyuculara aktarıyor. And’ın bu çalışması, daha önce 1994 yılında yayımlanmış; fakat yeteri kadar okuyucuyla buluş(a)mamıştı. Çünkü yapılan özel bir baskıydı ve sadece belirli insanlar bu kitaptan faydalanabilmişti. Kitabın yapılan bu yeni baskısının da yeterince özel olmasıyla birlikte, ulaşılabilir olması onu kanımca daha özel kılıyor. ŞEHRİN ANAHTARI Metin And çalışmasında, II. Beyazid döneminin bir bölümü, I. Selim, Kanunî Sultan Süleyman, II. Selim, III. Murad ve III. Mehmed saltanatının dönemlerinSAYFA 14 24 MART İ den oluşan, imparatorluğun 16. yüzyılına ği hayvanlara burada rastladıklarını yazıodaklanıyor. 16. yüzyıldan ne bir gün ekyor. M. d’Aramon “Fransa’da fillerin eksik ne de bir gün fazla, sadece bu dönem lemlerinin olmadığına inanıldığını ve bu etrafında dönüyor kitap. Yazarın kendi nedenle de fillerin yatamadıklarının sadeyişiyle: “Bir yüzyıl öncesine veya sonnıldığını yazıyor. Ancak kendisi fillerin rasına bir yıllık bir taşma bile söz konusu bacaklarını bükebildiğini gördüğünü, değil” kitapta. dolayısıyla da bu inancın yanlış olduğu16. Yüzyılda İstanbul üç ana bölümnu belirtiyor.” (s. 129) den oluşuyor ve “Kent” bölümüyle okuKitabın ana bölümünü ise “Günlük yucularına kapılarını açıyor. Bu bölümYaşam” oluşturuyor. Metin And da kitade, “panoramalarıyla, anıtlarıyla, surlabını halkın günlük yaşayışı etrafına kurrıyla, ulaşımıyla, evleriyle, insanlarının ve mak istediğini belirtiyor zaten. Kitapta binalarının sayımıyla, camileri, hamamlaen çok konu başlığı bulunan bölüm de rı, su kanalları ve bahçeleriyle” yüzyılın burası. Bilindiği gibi, İstanbul’da “hepsi İstanbul’u ele alınıyor. O dönemde her kentin yaşamına ayrı bir renk katan değibiri ayrı bir kent olarak ilgi gören: İstanşik ırk, dil, din ve âdetlerle bezenmiş” bul’un merkezi, yani bugünkü tarihi yaçok sayıda insan yaşardı. And da özellikrımada, GalataPera ve Üsküdar da unutulmuyor. Onlar da “birinci el” yapıtlardan yapılan alıntılarla okuyucuya resmediliyor. “Yangın, kıtlık, deprem ve salgın hastalıklar gibi felaket ve afetler olduğu kadar, düzenin sağlanması, kamu sağlığının korunması ve kentin temizliği de”, ‘Kent’ bölümü kapsamında inceleniyor. Bir bayram gününde Tavuk Pazarı. Geri planda Çemberlitaş, Atik Ali Camii ve Elçi Hanı’nın bir bölümü görülmektedir (altta). Yukarıda ise Metin And ikinci bir grup kadın (Avusturya Ulusal Kitaplığı’nda bulunan bir Albümden). bölümde ise sarayı ele alıyor. Topkapı, diğer saraylar ve Sultan’ın sarayının anlatımı yer alıyor bu bölümde. Burada; “hükümdarın halkın içine nasıl çıktığına, nasıl av partilerine gittiğine, hanedan kayığıyla yaptığı eğlence gezilerine, şenlik ve yemeklere” dair ayrıntılı anlatımlar yer alıyor. Saray törenlerini anlatan bölümlerde hükümdarın Dîvân’a başkanlık edişi ve büyük elçileri kabulü de gözler önüne seriliyor. Sarayın, o yüzyıldaki tüm ihtişamı gösterilmeye çalışılıyor. Padişahın hayvanat bahçesi de bu bağlamda sarayın dikkat çeken bölümleri arasında yer alıyor. Seyyahlar da daha önce hiç görmedi 2011 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1101
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear