Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Daniel Wallace’la ‘Büyük Balık’ üzerine ‘Geleneksel roman akımını izliyorum’ Büyük Balık, Daniel Wallace’a büyük başarı kazandıran bir ilk roman. Penguin Yayınevi’nin Daniel Wallace’la yaptığı söyleşi, küçük boyuyla büyük işler başarmaya çalışan Büyük Balık’ı bir de yazarına soruyor. abanızla aranızdaki ilişki Büyük Balık’ı nasıl etkiledi? Siz de babanızı daha iyi anlamak için mitler inşa ettiniz mi? Babanız da Edward Bloom gibi büyüleyici bir gezgin miydi? Babam da cazibeli biriydi ve bir tür gezgindi, pek çok açıdan Edward Bloom’a benziyordu. Başarı, prestij ve para için aile hayatını ikinci plana atan bir işadamıydı. Düzensiz bir ilişkimiz vardı. Beni elinden geldiğince sevdiğini biliyordum ama her zaman daha fazlasına ihtiyaç duyuyordum. William’ın kitapta hissettikleri benim gerçek hayatımda hissettiklerime çok benziyor, dolayısıyla Büyük Balık en azından bu açıdan gerçeği yansıtan otobiyografik bir roman. Ama içinde gerçeklere dayanan tek bir sözcük bile yok: Her sözcüğü ben kurguladım. Romandaki mitlerin asıl kaynağı, benim Yunan mitolojisine duyduğum ilgi ve her babanın anlattığı renkli öyküler, “Okula yalınayak yürüyerek giderdim, hem gidiş hem dönüş yolu yokuştu” gibi öyküler hani. Ancak babamı anlamak için mitler inşa etmedim hiç, aksine babam arkasına saklanabileceği mitler kurguladı. Büyük Balık’tan önce roman yazmamıştınız ama pek çok kısa öykünüz vardı. Büyük Balık’ta bir araya getirilmiş farklı öykülerle oldukça epizodik bir roman. Bir öykü kitabından farkı ne? Büyük Balık’ı hiçbir zaman bir öykü kitabı olarak görmedim. En başından beri tek bir karakterle, Edward Bloom’la ilgiliydi. Öyküler kısa ve kitap epizodik olsa da bir adamın hayatını başından sonuna anlatmasıyla en nihayetinde geleneksel roman akımını takip ediyor. Büyük Balık’ta William babasından bir şeyler öğrenmeye, hayatı boyunca tutunabileceği bir gerçeklik parçasını elde etmeye çalışıyor. Erkekler sizce babalarından ne öğrenmek ister, ne öğrenmeyi bekler? Kendi adıma şunu söyleyebilirim, babamdan öğrenmeyi en çok istediğim şey onun kim olduğuydu. En çok ilgilendiği şey bana çalışma ahlakı kazandırmaktı ve bu da önemli elbette ancak bana verebileceği en önemli bilgi beni gizli içsel dünyasına sokmak olurdu. Onu daha iyi tanıyabilseydim kendimi de daha iyi tanırdım diye düşünüyorum. Çünkü birbirimizden çok da farklı olduğumuza inanmıyorum. Anladığım kadarıyla, babasının anlattığı öyküleri Edward mitlere dönüştürüyor. Edward ölüm döşeğindeyken William mitlere karşı bir hoşnutsuzluk duymaya başlıyor mu? Mitlerin hâlâ bir amacı olduğunu mu düşünüyor, yoksa onların ötesine mi geçmek istiyor? Mitler artık William’ı tatmin etmiyor ama aynı zamanda babasını daha iyi anlamak için kullandığı öykülerin değerini de anlıyor. Babası gizemli, açıklaması zor biri ama William bunu böylece kabullenip kestirip atmayı kendine yediremiyor. Mitler anlayışımızın ötesindeki bir şeyleri açıklamaya çalışabilir, bu açıdan önemli ve değerli. Ama William için, babasından öğrenmeye çalıştığı gerçeklerle kıyaslayınca en nihayetinde değerlerini yitiriyor. B Eleştirmenlerin büyük bölümünün özellikle dikkatini çeken bölümlerden biri, Edward’ın kendi yaşadığı kasabanın yeraltı versiyonuna benzeyen ve sonsuza kadar bu berbat yerde kısılı kalmış olan kayıp ruhların yaşadığı yeri keşfettiği “Ashland’den Ayrıldığı Gün” başlıklı bölüm. Sizce neden bu kadar çok sayıda insan özellikle bu bölüme bu kadar ilgi gösterdi? Hepimiz Edward Bloom’un başarısızlık korkusunu paylaşıyor muyuz? Siz bu bölümde neyden ilham aldınız? Büyük Balık’ı kronolojik olarak kaleme almadım, söz konusu bölüm de en son yazdığım bölümlerdendi. Her efsanevi kahramanın yeraltında bir yolculuğa çıkması gerekir, benim kitabımda henüz böyle bir bölüm yoktu ve “Ashland’den Ayrıldığı Gün”ü bu eksikliği doldurmak için yazdım. Oradan kaçmaya çalışanların parmaklarını koparan köpeği, Hades’in kapılarını bekleyen üç başlı köpek Kerberos’tan esinlenerek yarattım. Sonra da, rüyaları tükenmiş olanların yaşadığı yeraltı dünyası. Bu bölümün insanları neden bu kadar etkilediğine gelince, sanırım bunun nedeni başarısızlık korkusunun muhtemelen insanın en güçlü motivasyonu olması: Kazanmak aslında tek başına güzel değil, onu güzel yapan biraz da insanın kaybetmemeyi başarması. Ashland’in karanlık dünyasında gezinen ruhları tanımlayan şey, başarısızlıkları; elbette Edward Bloom bu tanıma asla boyun eğmeyecekti. Herhangi bir nedenle kaçmayı başaramasaydı, denemekten vazgeçmeyip önce bütün parmaklarından sonra da her şeyinden olacak, nihayetinde de köpek onu yiyip bitirecekti. Karakterin soyadı “Bloom”, Joyce’un Ulyssess’indeki baba figürü Leopold Bloom’a bilinçli bir gönderme mi? Evet. Ama aynı zamanda bunu benden başka kimsenin fark etmemesi gerekiyordu. Aslında Ulyssess de bir adamın hayatına aynı şeyi yaptığı, yani onu efsaneleştirdiği için, bu benzerlik benim için bir espri niteliğindeydi ama Ulyssess benim küçük kitabım yanında o kadar büyük bir kitap ki. Olur da biri bu imayı fark ederse, onlar için eğlenceli olabilir diye düşünmüştüm; kimse fark etmezse de bir şey kaybetmiş olmazdık. Hem adın tınısını da seviyorum; Bloom. Bir sonraki kitabınızda efsane ve babalık temalarını devam ettirecek misiniz? Daha ayrıntılı incelemeniz gereken bir fikir buldunuz mu yoksa bu konuda söylenebilecek her şeyi söylediğinizi mi düşünüyorsunuz? Mitleri seviyorum, babalar ve babalıkla ilgili öyküler bana hep çekici gelmiştir ama aynı konuları ele alan bir başka kitap yazmanın iyi bir fikir olduğunu düşünmüyorum. Elbette bu konunun daha ayrıntılı ele alınması gerektiğini kesinlikle düşünüyorum ama bunu yapacak olan ben değilim. Her neyse, annem benden onun hakkında bir kitap yazmamı istedi. Anneme buradan sesleneyim: Bu konuyu düşünüyorum. Çeviren: Edim BULUT Büyük Balık/ Daniel Wallace/ Çeviren: Begüm Kovulmaz/ Yapı Kredi Yayınları/ 152 s. 24 MART 2011 SAYFA 5 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1101 CUMH