25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

D nanmak gönül işidir. İnsanın kişiliğini oluşturan yetişme koşulları yaşamaya belli bir anlayıştan bakmayı alışkanlık haline getirebilir. Kendimizdeki öbür kişiyi belki zamanla keşfederiz. Bir olay, bir insan, bir kitap toplumun gidişine bakışımızı değiştirebilir. Belki daha hoşgörülü, belki daha bağnaz bir kişiliğe bürünürüz. Ama kişiliğimizin oluşmasında çıkar ilişkileri varsa, doğal gelişme koşulları bozulur. İnanmayan insanın çıkar uğruna kendini gizlemesi yapay bir kişiliğin oluşmasına yol açar. İnanmış insan kendini yenmesini, kendinden kurtulmasını bilen insandır. İyi insanın inandığı başka doğrular da vardır. Özellikle kötülük toplumlarında barış ortamı sağlamak iyi insanların çabasını gerektirir. Zaman ne çabuk geçiyor! Madımak Otelinde ateşe verilenler candan geçeli 18 yıl olmuş. Ama o ateşin külleri daha soğumadı. “Kül uzun sürer.” eğinmeler MUSTAFA ŞERİF ONARAN Sıvas Kitabı Bir Topluöldürümün Öyküsü ğan, Alpaslan Işıklı, Emre Kongar, Orhan Öztürk, Ünsal Oskay, Özdemir İnce gibi araştırmacı yazarların birbirini bütünleyen incelemeleri insana görmeyi öğretiyor. “Sıvas Kitabı”nı hazırlayan çalışma takımı içinde Öner Yağcı ile Hidayet Karakuş gibi olayların içinde yaşayan yazarlar da var. Olayların tanığı olan 30 dolayında edebiyatçı, aydın kişi görüş bildiriyor. Bu tanıklarla başka tanıklar belge özelliği taşıyan gözlemlerini anlatıyor. Topluöldürüme yol açan bağnazlığın bilinçdışı kökenini anlatan Orhan Öztürk bu kişilerin ruh yapısındaki bozukluğu şöyle açıklıyor: “Böyle yetişen insanların bilişsel işlevleri, yeni çevreyi algılamaları ve değerlendirmeleri hep belli kalıplar, önyargılar çerçevesinde olur. Bu kişiler, öğrendikleri dünyanın dışına çıkma gereği duymadıkları gibi, bu dünyanın dışındakilere karşı önyargılı olurlar, düşmanca duygular beslerler” (Bağnazlığın Bilinçdışı Kökeni). BARIŞ COŞKUSUNUN SONU Sıvas’taki “Pir SultanAbdal Şenlikleri” Kültür Bakanlığı’nın desteği, Pir Sultan Abdal Derneği’nin çağrısıyla yapılmıştı. Derneğin başkanı Ali Balkız çelişkili duruma ilgimizi çekiyor: “Biz oraya savaşmaya gitmiyoruz ki, şenliğe gidiyoruz. Söyleşmeye, konuşmaya, semah dönmeye gidiyoruz. Üstelik, devlet bize para verdi, Kültür Bakanı açılış konuşması yapacak, Vali konuşacak, İl Kültür Müdürü, Tertip Komitesi Üyesi, devletin mekânlarını kullanıyoruz... Üçbeş çapulcu gelir kapımızda ürürse, devletin polisi var, jandarması var, çıkar kovalarlar, olur biter... İşte bu düşünce ve anlayıştı bizi yakan. Devlete güvenmenin faturasını ağır ödedik. Aydınlık ve devrimci bir düşüncenin temsilcileri olduğumuzu göz ardı ettik.” Ali Balkız’ın anlattığı bu çelişkili durumu devletin aymazlığı ile açıklamak yeterli değil. Bütün iş, İslam anlayışındaki katı görüşle hoşgörü arasındaki çelişkeden kaynaklanıyor. Ama bu katı görüş yalnızca günümüzün sorunu değil ki! Yaşadığı XIII. yüzyılda da böyle bir katı anlayış olmasaydı, Yunus Emre, şu dizeleri yazmak gereksinimi duyar mıydı: “Bana namaz kılmaz diyen, Ben kılarım namazımı. Kılsam da, ya kılmasam da Tanrı bilir niyazımı.” Önemli olan Tanrı’ya yakarmamızdaki içtenliktir. İslam’ın biçimsel özelliklerini tam uygulayamayan kullarını Tanrı bağışlar. Yeter ki onlar “gönül eri” olsun. Günün koşullarına göre İslam anlayışında değişimler olması doğaldır. Ne diyordu Mehmet Âkif: “Asrın idrakine söyletmeliyiz İslam’ı”. Demek ki çağdaş anlayışla uyum sağlanırsa insanın inancına bağlanması kolaylaşacaktır. Bu yüzden Tanrı’ya giden yollar çoktur. Herkesin kendine göre inandığı bir yol vardır. O yola baş koyarak mutluluğa erilir. “Sıvas Kitabı”, yaşananları ayrıntılarıyla ortaya koyan bir kitap olmanın ötesinde, öldürülenlerin evlerindeki dünyayı da bize tanıtmayı amaçlamıştı. Onların pek çoğunu edebiyatçı, sanatçı kişiliğiyle biliyorduk. Ama evlerindeki yaşama düzenini tanıdıkça yalnızca bir insanın değil, daha nice insanın yaşama düzenlerinin bozulduğunu gördük. O, ev içi ortamını anlamada Özcan Karabulut’un emekleri unutulamaz. “SIVAS KATLİAMI DAVASI” “Sıvas Kitabı” gibi kapsamlı bir çalışmadan da yararlanarak o ateşten geçen Lütfi Kaleli “Sıvas Katliamı ve Şeriat” , Ali Yıldırım “Ateşte Semaha Durmak” diye birer belgesel kitap hazırlamışlardır. Böyle kitapların çoğalması bu topluöldürümün anısını canlı tutacaktır. Özellikle “Sıvas Kitabıyla” bütünleşen, Şenal Sarıhan’ın düzenlediği “Sıvas Katliamı Davası” kitabını anımsatmak isterim (Madımak Yangını, Sıvas Katliamı Davası, Cilt III, Ankara Barosu Yayınları, 2002). Şenal Sarıhan, yargılamaya katılan avukatlardan biri olarak duruşmaların bütün aşamalarını ayrıntılarıyla biliyordu. Bunların anlatılması Sıvas olaylarının gelişmesiyle bütünlük oluşturuyordu. Duruşmaların daha iyi yorumlanabilmesi için Sıvas olaylarıyla ilgili belgelere de yer verilmişti. Kuşkusuz Madımak Oteli’nin “Kebapçı Dükkânı”nından sonra “müze”ye dönüştürülme çabaları olumlubir gelişmedir. Ama devlet laik düşünceye inanmadıkça, Laik insanların İslamı yorumlamasına olumlu bakılmadıkça bu kavga sürer. Şenal Sarıhan “Laiklik, Ulusal Egemenliğin Temelidir” başlıklı “Sunuş” yazısında laikliğin tarihsel sürecini de anlatır: “Laiklik, doğmalara karşı verilen mücadele içinde doğdu. Feodalizme karşı mücadele eden burjuvazi, “Allahın Hakimiyeti” teorisine “Ulusal İrade” teorisiyle yanıt verdi. Tüm toplumlarda halk, feodalizmi tasfiye ederken laiklik ilkesine sarıldı.” Amasya Genelgesi, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kurulması, 1924 Anayasası ulusun gücünü gösteriyor, Hilafet kurumu kaldırılarak laiklik anlayışı öne çıkıyordu. Bu anlayışın “ateizm”e yol açmadığına inanan İlber Ortaylı diyor ki : “Burada açıkca belirtmek gerek, Türkiye’de belirli bir cephenin, adeta Stalin devrini anlatan, benzeştiren bir tarih yazımcılığı anlayışı var. Bu anlayışa göre Müslümanlar hapsedilmiş, sağda solda asılmış; bütün camiler kapatılmış... Türkiyede, böyle birdalga halinde ateizm olmadı.” Şerif Mardin’in “Saidi Nursi Olayı” üzerine yazdığı bir kitaba göre: Cumhuriyet, İslam’ın bireyle toplum arasında kurduğu bağları yok etmiştir. Nurculuk aracılığıyla bu bağlar yeniden kurulmuştur (İslam ve Modernite, Giriş, Gönül Pultar, Remzi Kitabevi, 2009). Şerif Mardin’in öğretim çevrelerinde tartışılan bir bilim insanı oluşunu bir yana bırakıp, “Sıvas Kitabı”nın arka kapağındaki “Edebiyatçılar Derneği”nin bildirisiyle yazıya son verelim: HİÇBİR ŞEY BİRDENBİRE OLMADI Önce ezanı arapçaya çevirdiler. Dinlediniz. Sonra “siz isterseniz hilafeti bile getirirsiniz” dendi. Demokrasi sandınız. Sonra bir çığ gibi Kuran kursları imamhatip okulları açıldı. Din dersleri anayasal zorunluluk oldu. Kabullendiniz. Tesettür arttı, cami sayısı okulları geçti, inanç özgürlüğü sandınız. Giyim kuşama müdahale ettiler, oruç tutmayanı öldürdüler. Şaşırdınız. Daha sonra bilim adamı ve yazarları vurdular. Milletvekili ve gazetecileri parçaladılar. Şairleri ve dansçıları yaktılar. Kimin yaptığını düşünüp durdunuz. En sonunda kapınızı ÇALACAKLAR, size kendinizden başka yardım edecek kimse KALMAYACAK! ? Bu sayfayla iletişim kurabilmek için dergilerinizi ve kitaplarınızı aşağıdaki adrese gönderiniz: İ Demek o canların anısını yaşatmak, Madımak Oteli’ni müzeye dönüştürmek için 18 yıl beklemek gerekecekmiş. Belki de bilinçsiz kalabalık, kendilerini sabırda deneyerek, yapılan çılgınlığın zamanla ayrımına varmıştır. Belki ölenlerin yakınları acılarına katlanarak böyle bir çılgınlığın yeniden yaşanmayacağı umuduyla barış ilişkilerinin canlanabileceğini bekleyecektir. Belki de bir zamanlar devleti yönetenlerin aymazlığı yüzünden sürüklendiğimiz kötülük toplumu, insanların birbirini daha iyi anladığı bir barış ortamına dönüşecektir. Belki de bu somut gerçeğe bir yanılmasa olarak bakacak, insanların böylesine acımasız olacağına inanmayacağız. EDEBİYATÇILAR DERNEĞİ’NİN BİR ÇALIŞMASI Ama 2 Temmuz 1992 Madımak olaylarını ayrıntılarıyla bilmeden yoruma varmak kolay değildir. Madımak Oteli’nde yakılanlar arasında “Edebiyatçılar Derneği”nin üyesi ozanlar, yazarlar da vardı. “Edebiyatçılar Derneği”nde sorumluluk alanlar, olaylara çok yönlü bakarak tarihe bir belge bırakmak gereksinimi duyduk (SIVAS KİTABI, Bir Topluöldürümün Öyküsü, Edebiyatçılar Derneği Yayınları, Yayına Hazırlayan Attila Aşut, İkinci Baskı 1994). Edebiyatçılar Derneği Yürütme Kurulu, Hüseyin Atabaş’ın eşgüdümde Özcan Karabulut, Attila Aşut, Hidayet Karakuş, Öner Yağcı, Gökhan Cengizhan’dan oluşan bir çalışma takımının bu çalışmayı sürdürmesini uygun buldu. “Bir Topluöldürümün Öyküsü”nü incelemeler, belgeler, anılarla yaşatmak; abartmadan, duygusal olmamaya çalışarak gerçekleri göstermek, barış toplumuna duyduğumuz umudu yitirmemek için “Sıvas Kitabı”nı hazırlamak istedik. Tanrı tekti ama Tanrı’ya giden yollar çoktu. “Edebiyatçılar Derneği” sorumlusu olarak yazdığım “Önyazı”da bu gerçeği şöyle anlatıyordum: “Daha Peygamber’in sağlığında, İslam siyasetine, İslam hukukuna yorumlar getiren “içtihatlar”, giderek, kurallara uygun da olsa, kuraldışı da sayılsa, nice “mezhep”lerin gelişmesine yol açtı. Hele “tasavvuf” görüşünü benimseyen İslam düşünürleri, “tarikat”ların birer yaşama biçimi olarak anlam kazandığını, yaşamayı kolaylaştırdıklarını göstermek istediler. Günümüzde de İslam’ın çağdaş yaşamayla bağdaştrılmasını sağlayacak yeni yorumlara yönelik çalışmalar var.” “Laiklik, İslamiyet’teki değişik anlayışları koruyan, insanlara hoşgörüyle bakmamızı sağlayan bir değerler bütünüdür. İslamiyeti benimsemeyi kolaylaştıran değişik anlayışlar da, laik düşünceyle bir arada yaşayabileceğimizin göstergesi olmak gerekir” (‘Sıvas Kitabı’ İçin). İnançlarını çıkarları için kullananlar da var. İslam’ın değerlerine bağlı oldukları anlayışıyla kendilerini kandırıyor onlar. “Sürüp giden duruşmalarda gördük onları. Dövünen, yüreği yanık analar vardı. Kederlerini içine gömmüş, içlerinde karayeşil ağı gibi bir acı akan, suskun insanlar vardı.” “Duruşmalarda sanıkları da gördük. Oturuşlarında, bakışlarında yabanıl, saldırgan bir anlam, bulundukları ortamdan uzaklarda, bir başka dünyada yaşıyor gibiydiler. Kalabalık duruşma salonundaki gergin ortamı yatıştırmak kolay değildi.” “Sıvas Kitabı”nın önemli bölümlerinden biri İslam anlayışı ile laikliğe açıklık getiren, bağnaz anlayışın köklerine inen incelemelerdir. Toplumsal boyutlarıyla kişisel durumlara kadar konuyu ayrıntılarıyla ele alanlar çok yönlü düşünmemize olanak sağlıyor. Cahit Tanyol, İlhan Ersel, Nejat Birdo Mustafa Şerif Onaran Hekimköy Sitesi 20. Sok. No: 8 06800 ÜmitköyAnk. Tel.: (0312) 235 91 11236 23 46 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1063 SAYFA 26
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear