25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

OKURLARA hmet Oktay’ın Emperyalizm, Roman ve Eleştiri adlı çalışması yayımlandı. Kitap, ustanın 1950’lerde Mavi dergisinde yazmayı başladığı ve günümüze kadar uzanan edebiyat yazılarını bir araya getiriyor. Kitapta özellikle 1980 sonrası entelektüel yaşamın bir eleştirel envanterini veriyor Oktay. 12 Eylül darbesi sonrasında piyasa ekonomisi ve küreselleşme söylemi egemen kılınarak, kültürel alanın büyük ölçüde yeni sağ ideoloji çevresinde üretildiği ve homojenleştirildiğini imliyor. Kültürel bir haz alma aracı olmakla birlikte ideolojik yapının içinde ideoloji de ürettiği için romanın, aynı zamanda postmodern estetik anlayışının aksine toplumsal düzlemde politik mücadelenin ya da daha yerinde kavramıyla sınıf mücadelesinin de bir aracı olduğunu ifade ediyor. Bu ortamda ne yazık ki Türk romanının vicdanını yitirdiğini, sessizleştiğini ve meydanın empoze edilen hedonist kültüre nasıl eklemlendiğini irdeliyor. Salt yazınsalmış gibi görünen eğilimlerin dünyadaki kimi gelişmelerle ilintili olduğuna, küresel kapitalizmin kültürel yönelimleri göz önünde bulundurulmadan anlaşılamayacağına dikkat çekiyor. Oktay ile Emperyalizm, Roman ve Eleştiri‘yi konuştuk. Aydın Şimşek bugüne dek İnsan Hakları Derneği Şiir Ödülü, Behçet Aysan Şiir Ödülü gibi pek çok ödül kazandı. Adalar Kitabı, Şimşek’in Ceyhun Atuf Kansu Şiir Ödülü’nü kazandığı dosyasının aynı adla kitaplaştırılmış hali. Şimşek’le ödül kazanan kitabı üzerine söyleştik. Ali Teoman’ın anlatısı Café Esperanza, hayali bir mekân olan Café Esperanza’da farklı kültürlerden gelmiş üç arkadaşın var oluş, sanat, hayat ve özellikle de “umut” üzerine yaptıkları sohbetler üzerine kurulmuş. Yazar, bu anlatıda kullandığı Türkçeyle de dikkat çekiyor. Anlatı, ilkin Fransızca olarak basıldı. Şimdi ise yazıldığı dilde, yani Türkçede. Bol kitaplı günler... Murat Yalçın’dan ‘Aşkımumya’ ve ‘İma Kılavuzu’ A Öyküye açılan çekmeceler Ë Müge KARAHAN alçın’ın öykülerinin şiire yakınlığının nedenini, en bilindik ifadeyle, yazdıklarının şiirselliği ya da şairaneliğine bağlamak veya öykünün şiirle ilişkisi bağlamında anlatmak kolaycılık olur. Çünkü aslında Murat Yalçın’ın yazdıklarını bir yere yerleştirmek ya da onlara ad vermek zor ve aslında bir gereklilik de değil. Ancak Murat Yalçın’ın bir hikâye anlatıcısından çok, bir söz dizicisi olduğu söylenebilir bana kalırsa. Çünkü bir dize gibi çıkıyor genelde cümleler. Bilinçsizce, bilincin en bulanık olduğu anda, anlatıcının uykuya en yakın olduğu, kafasının en çok karıştığı, hatıraların en yoğunlaştığı anda beliriyor sanki. Satırlara düşenler seyreltilemediği için şiir diye anılmaz belki de. Bu cümleler hikâyeleştirilemediğinden öykü olarak seslenmeyebilir kimi okura ve arada bir yerde okurun dimağında uçuşur. Bu öykülerin ardı arkası okurun zihninde tamamlanır; okur zaten kendisi de zaman zaman kapılır bu türden düşünce akışlarına. O nedenle herkes bilir uyku öncesi bungunluğunu ve herkes eski eşyaları karıştırırken toz yutmuştur biraz. Metinlerde, bir iç sesin heyecanlı anlatımı ve bilincin bulanık akışı vardır. İşte kimi zaman dışa vurulan sadece akıldan geçenler olur, sözgelimi, İma Kılavuzu adlı öyküde iç ses(ler), dış sesler olarak öykü kişileriyle birlikte girer metne. İma Kılavuzu adlı öykü yoldaki iki kişinin belki de iki eski dostun sohbet kıvamına gelemeyen sohbet öncesi diyaloglarından oluşur. Anlatıcı yoktur bu öyküde. Yalnızca iki öykü kişisi “gidecekleri yer” olan Lüllüz Kaya üzerine konuşur; belki de derinleşecek bir sohbete girmek üzere hazırlık yapıyorlardır ve okurun da kafasını boşaltırlar. Çünkü onların ritmik diyalogu sohbet kıvamına gelmek üzereyken okuyanlar da bu iki öykü kişisinin gideceği yere gitmek isteyecektir, meraklanacaktır: “Hikâye şu: Civar köylerdeki evler hep taş… Bu ‘Lüllüz Kaya’ denilen yerden almışlar: Kayalıkları dinamitleyip parçalamışlar, balyozlarla kırıp taşımışlar (…) Lüllüz Kaya kalan parça (…) Dedim ya, yamacı dönüyorsun, karşına çıkıveriyor. Şaşırıyorsun. Tanıdık biri, selam veresi geliyor insanın, görür görmez.” Bu hikâyeyle birlikte yolculuk esas olarak başlarken yazarın öyküsü sona gelir ve yolun hikâyesi okurun kendisine kalır bir iç ses, bir düşünce olarak. Murat Yalçın’ın öyküleri yoğun düşünme anlarının, düşünce biçimlerinin sonrasında etrafa saçı Y Murat Yalçın’ın hikâyeden çok şiire çalan öykülerinin bir kısmı bir kitap halinde derli toplu olarak yayımlandı. Bu yeni kitabın, yazarın Aşkımumya ve İma Kılavuzu adlı öykü kitaplarının bir arada basımı olduğu söylenebilir. lan ve zarar gelmesin diye fazla derlenip toplanmayan savruk ya da bulanık cümlelerle örülmüş, derinlikli ve akıcıdır. Tam da bu nedenle, Yalçın’ın yazdıkları arasında okuyanı bulunduğu yere mıhlayan öyküler muhakkak bulunacaktır her okur için. Örneğin, “Sinir Ötesi” adlı öyküde uyku öncesinin ya da sonrasının düşünceleri karşımıza çıkar ve bu nedenle bulanık ama yoğundur. “Sinir Ötesi” adlı öykü, kişinin aslında kendiyle ne çok baş başa olduğunun ya da bazen yanı başındakinden nasıl hızla uzaklaşabildiğinin bir işareti. Sınırın ötesine geçerkenki tedirginliğin hikâyesi bu öykü aynı zamanda. Kendi kendimize düşünürken kendimizi kaybettiğimiz anların, uykusuzlukla gelen sinir bozukluklarının hikâyesi: “Lambayı kapatıp birbirlerine iyi geceler dileyeli iki saati geçmişti, duvar saatindeki fosforlu akreple yelkovana bakılırsa. ‘Uyudu galiba,’ dedi içinden, nasıl da uyuyuverdiğine şaşarak (…) Tam sırtını dönüp uyumayı deneyecekken, her şeyi sezen kadının tok bir sesle ‘Tedirginsin!’ demesine şaşırdı.” PARÇALI, HİKÂYESİZ ÖYKÜLER Sonra düşüncelerin, işlerin karışması: “Uykusunu, uykusuzluğunu bölen ‘Tedirginsin!’i geçip uykuya varmak istiyordu. Bir ara, kadının uykusunda konuşmuş olabileceğini düşündü, üstüne eğilse de. Öyleyse rüyasındaki ‘tedirgin’ kimdi? Uykuda söylediyse çok tedirgindi. Birisiyle hesaplaşıyordu. Ertesi gün fırsat yaratıp ‘Bu gece çok tedirgindin…’ demeye karar verdi.” Düşünceler geceye dolandıkça akışı değişir, anlatıcı olan uyumamış adam uykuya giremedikçe bambaşka bir dokunuşla iç dünyasından çıkmayı deneyecektir yanındakini uyandırarak… Bir diğer öyküdeyse bir konsolun çekmeceleriyle başkalıklara açılır, düşüncelerini çeşitlendirir anlatıcı; önce kendi iç sesi ya da düşüncesine yoğunlaşıp sonra yavaş yavaş ama aniden dışarı fırlamak için: “Kerpiç duvarlı, sarı tüylü bir ev (…) Kapı açıldığında, uzun, loş koridora yolluk olan güneş, yapay bir dekorun sıkıntısını yayıyor. Koridorun ucunda devasa bir konsol… Cilası mat, kimi yerleri göz göz, eleksi, toz egemen bir sünger… Bir saat: Konsolun üstünde, duruyor. Her şey ‘duruyor’, yarım ay pencerinin renkli kuşağında, boşlukta titreşen toz, toz krallığı…” “Konsol”un hikâyesindeki bu eksiltili cümleler şiire daha bir yakınlaşır ve bu cümleler devasa konsolun her bir çekmecesi açıldıkça devam eder, her bir çekmece farklı bir mısra ya da kıta olur açılınca: “Beşinci çekmece: Pirinç kulp benek benek… Bir 45’lik… Örümcek ağları dalga dalga köşelerde… Dilinde bölük pörçük şarkılar. Gözbebeklerinde küpler çatladı, sır dağıldı. Yüreği acıdı, ağu sürülmüşçesine.” Çekmeceler kâğıtlara açılır sonra, bundan sonrasındaysa yeni öykülere girer okur. Bu parçalı, hikâyesiz öyküler farklı parçalarıyla mutlaka yer eder aklında, kendi uykusuzluğunu düşünür okuyan. Kendi iki kişilik, bir gecelik yalnızlığını ve sessizliğini ya da kendi çekmecelerini düşünür; içinde eski sinema biletleri, tatil yerlerindeki plajlardan toplanmış birkaç şekilli taş, illa ki durmuş bir saat, ıvır zıvırla birkaç eski ajanda, düğmeler, çer çöp… ? Aşkımumya, İma Kılavuzu/ Murat Yalçın/ Yapı Kredi Yayınları/ 186 s. TURHAN GÜNAY eposta: turhangunay@cumhuriyet.com.tr cumkitap@cumhuriyet.com.tr Murat Yalçın’ın öyküleri yoğun düşünme anlarının, düşünce biçimlerinin sonrasında etrafa saçılan ve zarar gelmesin diye derlenip toplanmayan savruk ya da bulanık cümlelerle örülmüş. İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına İlhan Selçuk?Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız?Yayın Yönetmeni: Turhan Günay? Sorumlu Müdür: Miyase İlknur?Görsel Yönetmen: Dilek Akıskalı?Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş.?İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişli İstanbul, Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0(212) 343 72 64?Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri, Hoşdere Yolu, 34850 Esenyurt İSTANBUL.?Cumhuriyet Reklam: Genel Müdür: Özlem Ayden/ Reklam Müdürü: Eylem Çevik?Tel: 0 (212) 25198 74750 (212) 343 72 74?Yerel süreli yayın?Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1058 SAYFA 3
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear