Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Joan Jara’dan ‘Victor Jara: Yarım Kalan Şarkı’ Daima cesur ve yeni... Joan Jara, Victor Jara: Yarım Kalan Şarkı’da öğrencisi, dostu, yoldaşı ve hayat arkadaşı Victor’u anlatırken aynı zamanda Şili’nin umut dolu günlerden faşist darbeye hangi eller tarafından sürüklendiğini gözler önüne seriyor. Joan ve Victor Jara’nın, Şili tarihinin bir bölümünden ayrı tutulamayacak birlikteliği, iki kültür insanının hayata nasıl aynı pencereden baktığına da işaret ediyor. Ë Ali BULUNMAZ “İnsanının huzursuzluğu yüzünden bir ülkenin komünist olmasına seyirci kalamayız. Sorunlar, Şilili seçmenin kararına bırakılamayacak kadar önemlidir.” (Henry Kissinger, ABD Başkanı Nixon’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı ve daha sonra Dışişleri Bakanı) Eylül 2001’de New York’ta yaşananlar, aynı güne denk düşen bir başka olayı örttü sanki. 1973’te, takvimler yine 11 Eylül’ü gösterdiğinde Şili, Salvador Allende’ye karşı girişilen ve taşeron Pinochet’yi 1990’a kadar iktidarda tutacak darbeye tanıklık etti. ABD’nin, ateşi maşayla tuttuğu her darbede olduğu gibi ekonomik, siyasi ve sosyal gerekçelerin harmanlanıp birbiriyle maskelendiği hareketle bu kez de Şili’nin kaderi değiştiriliyordu. Allende’nin, ABD şirketlerinin elinde olan bakır endüstrisini devletleştirmesi, kıtanın kuzeyinde büyük rahatsızlık uyandırmıştı. Hatta ABD Başkanı Nixon’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı Henry Kissinger’ın, 5 Kasım 1970 tarihli raporunda Şili’yle ilgili aynen şu ifade yer alıyordu: “Allende’nin iktidara gelmesi Güney Amerika’da başımıza gelen en büyük sorunlardan biri.” Üç yıl sonra ülkeyi açık hava işkencehanesine çevirecek darbe, işte o günlerde tasarlanır. Amerikan gizli servisinin Şilili yandaşları, Allende’yi devirmek amacıyla ülkede o güne kadar görülmemiş yoğunlukta bir çalışma başlatır. 16 Ekim 1970 tarihli CIA raporu da bunun en açık göstergesidir. Nihayet, 11 Eylül 1973 günü Şili ordusu, ABD’den aldığı emirle harekete geçer; Allende öldürülür, Pinochet’nin kanlı ve baskıcı rejimi egemenliğini kurar. Pek çok muhalif tutuklanır ve işkenceden geçirilir; bu da yetmez, hızını alamayan faşist rejim sosyalist görüşlü kimi muhalifleri tren raylarına bağlayıp uçak ve helikopterlerden okyanusa atar. O dönem Şili’de kaybedilen yüzlerce insana ne olduğu bugün bile bilinmiyor. Böyle bir ortamda, Şili’deki kanlı günlerin direniş simgesi haline gelen bir isim dikkat çeker: Victor Jara. Darbeyi izleyen günlerde İngiltere’ye göç etmek zorunda kalan Joan Jara, eşi Victor’u, onun müziğe, tiyatroya, ülkesine ve mücadelesine duyduğu büyük aşkı anlattığı Victor Jara: Yarım Kalan Şarkı ile bu SAYFA 10 önemli insanı yeniden gündeme getiriyor. VİCTOR’UN DEVRİMCİ KİŞİLİĞİ Geçtiğimiz aylarda bir “sanat” dergisinde, “Şili’de moda” teması etrafında şekillenen bir yazı yayımlandı. Yazının sahibi, hemen başlangıçta “Bu ülkeden Pablo Neruda dışında hiçbir sanatçı tanımıyorum” diye bir cümle kurmuş. Bu bile bir mesafe aslında. O kişiden veya pek çok insandan, Pinochet’nin güdümlü darbesine hasta yatağında kalbi dayanmayan Neruda’dan başkasını tanımasını beklemek bile fazla galiba. Ama Victor Jara’yı atlamak, en az Neruda’yı tanımamak kadar korkunç. Jara, tarihsel bir kişilik; Şili’nin simge isimlerinden. Eşi Joan’nın, Victor Jara: Yarım Kalan Şarkı kitabı, hem Victor’un hem de Şili’nin tarihine ışık tutuyor desek yanlış olmaz. Sözü uzatmayalım, Joan Jara, Victor’u anlatmaya koyulduğunda, evlendiği ve yaşadığı ülkeden, doğduğu topraklara (İngiltere’ye) mülteci olarak dönmek zorunda kalmış bir isim. Şili’yle ve Victor’la tanışmak, aynı zamanda başka bir kültürle de yüzleşmek demek onun için. Ayrı ayrı; önce kendisinden sonra Victor’dan bahseden Joan, ardından kesişen yolu okura sunuyor. Kitaptan anlaşılıyor ki, Victor’un devrimciliği ve insancıllığının kökeninde, çocukluğunun ve ilk gençlik yıllarının büyük yeri var. Özellikle babası sayesinde ilişki kurduğu tarım emekçileri ve annesinin ağır koşullarda çalışması, daha o günlerden itibaren Victor’un hayata bakışını belirleyen önemli noktalar. Hayatında çok büyük bir yer kaplayan annesinin ölümünü izleyen zamanlarda papaz okulunda aradığı sevgi ve sonrasında (Victor’un öldürülüşünü düşününce bir kara mizaha dönüşen) gururla gerçekleştirdiği askerlik görevi… 1950’li yılların sonu ise hem Şili hem de Victor için önemli atılımlara sahne olur. Victor, tiyatro ve sosyalizmle tanışırken Şili, yasaklanan Komünist Parti ve Allende ismini günden güne daha çok duymaya başlar. Joan Jara bu döneme; Victor’un tiyatrodaki yükselişine dair, gelecek yıllarla kıyaslandığında yine kara mizah hatta trajikomik bir yan barındıran şöyle bir not düşer: “(…) Sınıfına, muhtemelen doğaçlama yetenekleri yüzünden bitirme sınavı olarak Peter Ustinov’un Dört Albay’ın Aşkı adlı oyunu verilmiş. Victor bu oyunda Rus albay rolündeydi ki, çok iyi oynadığını hatırlıyorum.” O zaman, öğretmeni ve bitirme sınavında jüri üyesi olan yakın gelecekteki eşinin, düşündüğü ve ardından yazdığı satırlar bunlar. TİYATRO VE MÜZİK Tiyatro, Victor’a 1960’ların hemen başında Küba’daki devrimin öncüleriyle tanışma (özellikle Che Guavera ile) ve ileride eşi olacak Joan’la yakınlaşma imkânı verir, elbette Şili’nin sosyalist önderleriyle de. Joan Jara bir şey daha söylüyor buna ilişkin: “Tuhaf bir tesadüf eseri Victor, her ikisi de tiyatroya ilgi duyan Şili tiyatro sezonunun açılış gecesine davetli Salvador Allende ve eşi Hortensia Bussi ile Uruguay yolculuğunda tanıştı. Açılış gecesinin ardından yaptığı konuşmada Allende, Victor’un adını anmış ve yeni nesil yönetmenlerin en yeteneklilerinden olduğunu söylemişti (1964).” Bu arada, Joan’nın aktardıkları, Victor’un tiyatro ile müziği buluşturduğunu; o günlerde dünyaya egemen olan müziğe karşı, folk tınılarına yöneldiğini ve birkaç arkadaşıyla “Yeni Şarkı” akı Eşi Victor adına kurduğu vakıf (Fundación Víctor Jara) ve keleme aldığı kitapla, Şili’deki faşist rejime direnişin simgesi Victor Jara’nın adını tarihe bir kez daha onurlu bir biçimde yazdırdı. 11 mını başlattığına işaret ediyor. Buradaki amaç çok açık; ayakları Şili topraklarına (ve daha geniş anlatımla, kendi kültürüne) basan müzikler yapmak. Bu çabanın en yalın hali, Victor’un ağzından dökülen şu sözcüklerde gizli: “(…) Sadece barış aramam yüzünden hüzün ve mutlulukla gitarımın tellerine ve ağacına, yüreği yara gibi delen dizelere, hepimizi kendi içimize baktıracak ve dünyayı yeni gözlerle görmemizi sağlayacak sözlere sarılıyorum.” Her şeyi; Victor’un yaşamını, sonuyla ilişkilendirmek ne kadar doğru bilinmez ama onun önsezisi, yazdıklarına ve eylemlerine siner. Joan’ın hatırlattığı pek çok şey bunu gösteriyor. Örneğin Che’nin öldürülmesinin ardından yazdığı şarkıdaki (“El Soldado” Asker) şu sözler, bunun kanıtı sanki: “Asker, vurma beni/ vurma beni, ey Asker/ kim taktı göğsüne madalyaları/ kaç yaşama mal oldu bunlar/ titriyor elin biliyorum/ vurma beni/ kardeşinim ben.” “VENCEREMOS”KAZANACAĞIZ! 1970’e gelindiğinde, Şili’de seçim rüzgârları eser. Victor, Halk Birliği’nin adayı Allende’nin yanı başındadır. Allende’yi destekleyenlerin dilinde ise o çok bilinen; sözlerini Victor’un yazdığı, Sergio Ortega’nın bestelediği marş vardır: “Venceremos” Kazanacağız! Allende’nin zaferi, ülkede yeni bir perde açar. Özellikle Joan ve Victor’un çalışmaları hızlanır. Victor, Allende’nin başa geçişiyle beraber, çok daha fazla aranan, dinlenen ve dikkat çeken bir müzisyen haline gelir. Halkın mahallelerde, üniversite ve sosyal yaşamdaki örgütlülüğü artar. Kısacası, daha önce görülmeyen bir dayanışma ortamı oluşur. Çatlak sesler, Allende muhalifleri ve işbirlikçiler yok mudur? Elbette vardır ama zaman, onların zamanı değildir. Zaman, Victor’un, Joan’ın, Allende’nin, Corvalán’ın, IntıIllimani’nin ve Patricio Castillo’nun zamanıdır şimdi. Şili’deki bakır madenlerinin millileştirildiği 11 Eylül 1971 günü (iki yıl sonrasına kadar!) “Ulusal Onur Günü” ilan edilir. Bu olay, ülkedeki coşkuyu ikiye katlar. Joan’a göre, Ekim 1970Eylül 1973 arası, Şili’nin yükseliş dönemidir. Kapsamlı reformlar, demokratik ortam ve dayanışma havası, hem Joan’ın hem de Victor’un yaratıcılığını arttırır. Kimi zaman muhalefet ve işbirlik ¥ Victor Jara insancıllığı, mücadelesi, şiirleri, şarkıları ve dünyaya bıraktığı miras ile bugün de yaşamaya devam ediyor. Onun yaşadıkları, Şili tarihinin umutlu ve karanlık günlerinin bir yansıması olarak karşımıza çıkıyor. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1058