25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Cevat Çapan’ın çevirisiyle bir Şiir Atlası “Şiir Çevir Denize At”... vardı. Bir ara da Yunanlılar varmış. Biz de 1995’te katıldık bu örgüte. Çalışma yöntemi şöyleydi: Üye ülkeler kendi ülkelerine birbirlerinden şairler çağırıyorlar ve kendi ülkelerindeki çevirmenlerle o şairler yedi gün bir masa etrafında çalışıp, küçük bir kitap yayımlayacak kadar şiir çeviriyorlar. Biz de Fransa’dan, Portekiz’den, İspanya’dan ve İrlanda’dan şairler çağırdık o dönem. Burada çeviri seminerleri yaptık, onların şiirlerinin bir kısmını da kitap olarak yayımladık. Bizden de Fransa’ya, İrlanda’ya, Portekiz’e gidenler oldu. Onların kitapları da oralarda basıldı. İrlanda’ya Lale Müldür’le Hulki Aktunç; Portekiz’e Erdal Alova’yla Adnan Özer gitmişti. Fransa’ya da Onat Kutlar’la ben gitmiştim. Bu çalışmalardan ortaya çıkan çeviriler de var kitabın içinde. Bunun dışında, dediğim gibi, dünya şiiri antolojileri yahut benim başka kaynaklardan bulup beğendiğim, çevirmeye değer bulduğum şairler var. Tarzı çok özel şairler de var kitapta, mesela John Berger. John Berger’ın şiir yazdığını hemen hemen kimse bilmiyor. İstanbul’a bir gelişinde, yanında bir şiir kitabı da vardı. O kitabı bana hediye etti. Sonra o kitabın içinden beşaltı tane şiir çevirdim. John Berger’ın şiire meraklı olduğunu biliyordum aslında. Bir takım şairleri bana, o tanıtmıştı. Mesela Juan Gelman diye bir Arjantinli şair var. Onun adını Berger’dan duymuştum. Getirttim kitaplarını. Baktım, çok heyecan verici bir şair. Geçen yıl Cervantes ödülünü almıştı İspanya’da. Çeviri yaptığınız şairlerin bir kısmıyla tanışma fırsatınız da oldu. Şairi tanıyor olmak, çeviri yaparken sizi nasıl etkiliyor? Şu iyiliği var o durumun: Gerekirse soru sorabiliyorsunuz veya açıklamalar isteyebiliyorsunuz. Mesela burada benim şiirlerimi İngilizceye beraber çevirdiğimiz Michael Hulse diye bir şair var, onun şiirlerini de çevirdim. Onu tanıyor olmam, onun şiirlerini çevirirken daha büyük kolaylığa sahip olmama yardım ediyor. Onun dışında da tanıdığım epeyce şair var. Mesela Yannis Varveris var, Yunan şairler arasında. Onunla Fransa Strasbourg’da bir Akdeniz şairleri toplantısında tanışmıştık. Sonra Athina Papadaki diye bir Yunanlı kadın şair var. Onunla da Kavala’da tanışmıştık. Bazı şairleri çevirmemin nedeni de onları doğrudan doğruya tanımış olmam. Tabii İngiliz şairleri arasında da tanıdıklarım var, Lavinia Greenlaw gibi. İrlandalılar arasında var, Theo Dorgan gibi. O, demin sözünü ettiğim uluslararası şiirçeviri örgütünün İrlanda’daki yöneticilerinden biriydi. İnsan olarak da çok ilginç ve dost canlısı birisi… Gene İrlandalı başka bir şair var Joseph Food diye. O da yine bu toplantılarda tanıdığım, genç bir şair. Burada hem böyle yaşlı başlı, önemli şairler var Wallace Stevens gibi, William Carlos Williams gibi; hem de benden genç şairler var. Şiirlerin başında şairlerin kısa biyografileri yer alıyor. Herhangi bir kaynak göstermemişsiniz, şairler hakkındaki bilgileri nereden edindiniz? Onlar genellikle bu şiirlerin yer aldığı antolojilerde bulunan kısa açıklamalar. Fakat bazıları hakkında tanışıklıktan kaynaklanan bilgiler var. John Berger gibi. Doğrudan doğruya edinmiş olduğum bilgiler var. Kaç ayrı dilden çeviri var burada? Otuz bir ülke olduğuna göre, çok değişik diller var tabii. Ama çevirilerin hepsi, özgün metinlerden yapılmış değil. Benim yararlanıp çeviri yapabileceğim kadar ¥ CUMHURİYET KİTAP SAYI 946 ‘Başarılı örnekleri görmezden gelmek doğru değil’ Cevat Çapan, çeviri, özellikle şiir çevirisi dendiğinde akla ilk gelen isimlerden. Çapan’ın çeviri şiir yapıtlarının sonuncusu “Şiir Çevir Denize At”adını taşıyor. Çapan’ın 1993’ten 2004’e kadar dergimizin ‘Şiir Atlası’ sayfalarında yayımlanan çevirilerinden oluşan kitapta, otuz bir ülkeden yetmiş dört şairin yüzlerce şiiri bulunuyor. 2008’de 12.’si düzenlenen Altın Portakal Şiir Ödülü‘nün bu yılki sahibi olan Çapan’la “Şiir Çevir Denize At” ve şiir çevirisi üzerine konuştuk. “Ş Ë Mehmet ÇAKIR iir Çevir Denize At”, Cumhuriyet Kitapları’na gelene kadar uzun süre basılmayı bekledi. Kitabın yayın serüveniyle birlikte, içindekilerden söz eder misiniz biraz? Bu kitap, dünya şiiri antolojisi olarak düşünülmüş bir kitap değil. Keşke sadece benim çevirilerim değil, Şiir Atlası’nda çevirisi yayımlanan bütün çevirmenlerin çalışmaları yayımlanabilseydi. O zaman ortaya çok daha zengin ve dünya şiir antolojisi diyebileceğimiz bir antoloji çıkardı. Şiir Atlası serüveni, 1993’te başladı. Cumhuriyet gazetesinin önce Cumartesi ekinde, ardından da Kitap ekinde. Şiir Atlası, her hafta dünya şiirinden çeviri şiirler yayımlanmak üzere tasarlanmış bir girişimdi. Tabii bu sadece benim yaptığım çevirilerle değil, şiir çevirmeye meraklı çevirmenlerin, şairlerin katkısıyla gerçekleşebilecek bir şeydi ve büyük ilgi gördü. Önce böyle bir şey olur mu olmaz mı, tutar mı tutmaz mı diye düşünürken, baktık ki bir sürü insan Şiir Atlası’nı büyük bir ilgiyle izliyor. Yeni şairler duyuyoruz. Sonra, yedi yıl sonunda, yayımlanan şiirler kitap olmaya başladı. Önce MitosBoyut Yayınları birinci cildi bastı. Arkasından Yapı Kredi, ikinci ve üçüncü cildi bastı ve böyle devam edecekti; dört, beş, altı diye gidecekti. Her yıl bir cilt yayımlanacaktı. Fakat Yapı Kredi Yayınları, o sırada bir çeşit değişiklik geçirdi, Enis Batur ayrıldı. Onun yerine gelenler bu işe pek sıcak bakmadılar. Bunun üzerine ben de oradan aldım. Başka bir yayınevi, Kavram Yayınları yedi cilt birden bastı. O yayınevi de batınca, kitaplar öylece kaldı. Dünya Yayınevi, kitap yayımlamaya başlayınca Feridun Andaç’la bir sözleşme yaptık. Hem daha önce çıkan yedi ciltteki şiirler, hem de o arada 2004’e kadar yayımlanmış olan şiirleri, başka bir sistematikle yayımlayacaktık. Ülke ülke ayırarak, A’dan alfabetik bir sırayla Amerika Birleşik Devletleri’nden Yunanistan’a doğru, aşağı yukarı otuz birotuz iki ülkeden oluşan bir düzenleme yaptım. Şairleri de yine doğum tarihlerine göre o başlıklar altına yerleştirdim. Dünya Yayınevi, bunu büyük boyda beş cilde sığdırmayı düşünüyordu. Kutu içinde özel bir baskı olacaktı. Fakat o kadar ağırdan aldılar ki 2004’te yaptığımız sözleşme bir türlü gerçekleşmedi. Onun üzerine ben, “Hiç olmazsa o çeviriler içinden kendi çevirilerimi bir araya getireyim, tek cilt olarak onu yayımlayalım; böyle çok uzun sürüyor” dedim. Şiire karşı bu isteksiz, bu olumsuz tutum yüzünden adını da “Şiir Çevir Denize At” koyalım dedim. Dünya Yayınevi’nin de işine geldi, “Tamam” dediler. Ama tam basılacağı zaman geldiğinde, bu kez Dünya Yayınevi yayınına son verdi. Öyle olunca, oradan alıp Cumhuriyet Kitapları’na devrettim bu işi ve nihayet basıldı. Kitabın önsözünde de belirttiğim gibi, buradaki şiirlerin hiçbirinin, dünya şiirinin en seçkin örnekleri olmak gibi bir iddiası yok. Benim, ilgi duyduğum şairlerden yaptığım çeviriler bunlar. Bir çeşit şiir defteri, çeviri defteri olarak bakılmalı bu kitaba. Kitapta yer alan şairler arasında Wallace Stevens gibi, William Carlos Williams gibi, Elizabeth Bishop gibi önemli Amerikalı şairler var. Yunanistanlı Kavafis’ten, Seferis’ten, Ritsos’tan yapılmış çeviriler var. Czeslaw Milosz var, Nobel ödülü almış Polonyalı bir şair. Bunların yanı sıra adları Türkiye’de hiç duyulmamış şairler var, İtalya’dan, İspanya’dan, Güney Afrika’dan, Japonya’dan, Estonya’dan. Hiç bilmediğimiz ülkelerden, Güney Amerika’nın küçük ülkelerinden, adları burada ilk defa karşımıza çıkan şairler var. ŞAİR SEÇİMİ Çeviri yaptığınız şiirleri veya şairleri neye göre belirliyorsunuz? Şairleri seçerken yararlandığım kaynaklar, dünya şiiri antolojileri, değişik ülkelerin özel çeviri atölyelerinde yapılan çeviriler... Mesela Fransa’da katıldığımız bir uluslararası şiirçeviri örgütü vardı. Bunun üyeleri arasında İrlandalılar, Fransızlar, İspanyollar, İtalyanlar ve Romenler SAYFA 14
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear