Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
OKURLARA Ahmet Ümit’in yeni romanı ‘Babı Esrar’, Ümit’in diğer romanları gibi çok satmaya aday bir roman. Babı Esrar, Londra’daki bir sigorta şirketinde çalışan Karen Kimya’nın, yıllar sonra işi nedeniyle doğduğu yere, Konya’ya dönüşünü anlatıyor. Karen’ın Konya’da geçen geceleri, kitabın okurlarını Mevlânâ ile Şems’in dönemine, Şemsi Tebrizi cinayetine götürüyor. Roman, Karen’ın, bir anlamda kendini bulmak için çıktığı yolculuğunun bitiminde son buluyor. Ahmet Ümit’le kitabı üzerine söyleştik... Sevgi Özdamar, Ingeborg Bachmann, Walter Hasenclever, Heinrich Von Kleist gibi önemli ödüller almış, kitapları İngiltere ve ABD’de yılın kitabı seçilmiş ve şimdiye kadar 16 dile çevrilmiş önemli bir yazar. Türkçeye ilk kez çevrilen romanı Haliçli Köprü’nün kahramanı bir genç kadın. 60’lı yıllar. Dönemin isyankâr ruhunu içinde barındıran bu genç kadın, 17 yaşında tiyatro eğitimi almak için gittiği Almanya’da, önce bir fabrikada işçi olarak çalışıyor. Ardından AlmanyaTürkiye arasındaki gelgitleri ve genç kızlıktan kadınlığa geçiş serüveniyle, Almanya’daki kadın yurtlarından, Türkiye’deki siyasetin karanlık sokaklarına kadar açılan, geniş bir hikâye çıkıyor ortaya. Özdamar’la yapıtlarını konuştuk… Filiz Ofluoğlu, iş dünyasının olduğu kadar akademik çevrelerin, sanat ve basın dünyasının da yakından tanıdığı bir isim. Yeni yayımlanan “İki Dünya” adlı anı kitabında sadece kişisel öyküsüyle değil, Türkiye’nin son 70 yılına ayna tutan önemli notlarıyla da buluşturuyor okurları. Ofluoğlu kitabını anlattı. Bol kitaplı günler… ENİS BATUR Pervasız Pertavsız Greenaway’in Bekçisi son filmi. Etrafında dönüş bir deyiş biçiminden çok bir saptama: Film boyunca, kamera 360º çizerek tablonun etrafında dönüyor, sık sık içeri giriyor. Bir canlandırma (animasyon) çalışmasına girişiyor arada. Karşıdan, biz, ayak uyduruyoruz önümüze çıkarılan her açıya, konuma: Bazen bir üstsöyleme kulak vererek, müzedeki salona taşınıyor, bazen bir röprodüksiyon kitabının mikroskobik ölçekte büyüttüğü detayların sıralandığı sayfalarını ileri geri çeviriyoruz. Salondayız hep, ille de Nightwatching, Rembrandt. içeri bilet alarak girdiğimiz sinema salonunda değil oysa: Yerini keşfetmiş, hâlâ çok önemli bulduğu o filkestiremediğimiz bir tiyatroda (yoksa me beni ısrarla yönlendirmişti. SonrasınGlobe’da mı?), hepimiz en ön sırada, da, ters yönlü bir gelişme gerçekleşti: sahnedekiler her an üstümüze dökülebilir Ben bir Greenaway meraklısı oldum, Fatendişesiyle iğneli bir koltukta oturuyor, ma Tülin neredeyse her seferinde saloncanlı ortamda, sinemadaki halimizden dan düş kırıklığı yaşayarak, ilk filimde farklı olarak kurulan, oynanan oyunun bulduğu incelikli anlatıma özlem duyarak parçalarından biri, paylaşıyor, katılıyoruz çıktı. Bu sefer de yinelendi bu denklem: olup bitene. Ben, sıkı bir film izlediğim için kutlu, doBütün bunlar olurken, bir hikâye kuruyuma erişmiş ayrıldım L’Arlequin’den; o, yor yönetmen, basso continuo anlatıyor derinliksiz, yer yer çocuksu bulduğu yakonu. Neyin hikâyesi bu, ne hikâyesi?! Ete laşımı nedeniyle Greenaway’e daha da kemiğe bürünmüş ironi mi, yoksa bir samesafeli, uzatmadan söyleştik. nat tarihçisinin (eleştirmenin ya da küraBir yapıt, sonuçta, izlerkitlesi karşısında törün) karikatüre dönüştürülmüş elçisi mi, iki uca oturur. Aradığını bulamayan ile filmin sonunda elindeki kadehi getirip bibulduğundan memnun olan iyikötü ortazimkine vuran pseudooyuncunun söylelama algı sonucu yaratacaktır. diği gibi bir bağlamın sonradan yitip gitNightwatching’i kusursuz bir film, bir mek üzere bir yapıtın etrafında tesis olubaşyapıt olarak değerlendirecek değilim. şunun hikâyesi mi? Greenaway bir yönetmene indirgenemez Sinemadan çıkınca, eve dönüp tabloya (her filmin bir yönetmeni vardır), girdiği bakmak daha sağlıklı bir değerlendirme boşlukta yapıtını kuran bir sinemacı, çok yapılmasını sağlayabilir. Şüphesiz, ülküyönlü bir sanatçı. Bu veri, her işiyle karşısel çözüm, filmi Amsterdam’da izlemek, ardından Rijkmuseum’daki gerçek sahNightwatching ne’nin karşısına geçmek kaç kişinin harkusursuz bir film, cı, öyleyse ‘simulacre’ ile yetineceğiz, küPeter Greenaway bir yönetmene tüphanemizdeki (ya da bir kitabevinin raindirgenemez, girdiği fındaki) kitabı yerinden çıkarıp, ufak ölboşlukta yapıtını kuran bir sinemacı, çekte bir tıpkıbasıma yönelerek. Onu çok yönlü bir sanatçı. şimdi, nasıl görüyoruz? (Bu dört sözcüğe tek tek, ağır ağır, vurgu yüklenmeli). * Böyle yapmadık: L’Arlequin’den çıktığımızda 22.00 sularıydı, gidip bir yere oturduk Fatma Tülin’le, konuştuk. Bir film üzerinde sıcağı sıcağına konuşmak, bana kalırsa yerinde bir seçim: Emeğe saygın gereği, ne söylenecekse söylensin, böyle bir ritüel, yürürken boşluğa savrulacak iki yargı cümlesi çatmakla kıyaslanamaz. Greenaway’i, The Draughtman’s Contract ile Fatma Tülin N ightwatching: Adı üstünde, Rembrandt’ın bir tablosunun etrafında dönüyor Greenaway’in TURHAN GÜNAY eposta: turhangunay@cumhuriyet.com.tr cumkitap@cumhuriyet.com.tr laştığımda bütündeki yerini hesaba katmama yol açıyor: Doğru bakış budur diye bir savım yok elbet, tam tersine yanlış bakışı getirir o savlılık: Benim bakışım böyle. Nightwatching, önceki filimlere açık köprülerle bağlandığı gibi, work in progress çalışmalara da şimdiden eklemleniyor (Greenaway, yanılmıyorsam, Rembrandt üzerinde çalışmayı sürdürüyor). Bu özelliğin bağlayıcı yanı olmadığı, her filmin birbaşına değerlendirilmesi gerektiği ileri sürülebilir, katılmam: Ben, takipçi kimliğimle ilişkilendiriyor, ilişkilendirmeden kazanımla çıktığımı görüyorsam, parça bütünle birlikte farklı bir zemine geçmeye hak kazanır. Greenaway, filmden filme yol alırken, kimi temel sorunlarını içiçe geçiren, böylece hem bir dünya sunan, hem bir üslup zinciri geliştiren bir sinema adamı. Işıkla ve karanlıkla, tutkularla ve zaaflarla, enigmayla ve çözülüşle sert diyaloğunu kesintisiz sürdürüyor. Nightwatching, önemli duraklardan biri. Rembrandt’ı bir tiyatro adamı olarak sunuyor sonunda, tabloya bakışını tamamladığında. O an, izlediğimiz, ekranda izlediğimiz ‘şey’in bir film değil bir oyun olduğunu kafamıza kaktığını fark ediyoruz Greenaway’in Sinema, şimdi bir taşıyıcı görevine mi indirgeniyor? Bana kalırsa, farklı yönetmenlerin (Visconti, Bergman, Rivette, Resnais, Fassbinder, vb.) yaşadığı, dolayısıyla yaşattığı (naklettikleri) bir ikilem bu: Sahne ile Ekran arasında bilinçli bir bocalamanın ürünü olarak, iki topografyanın iç içe, üst üste geçişleri. Nightwatching’de bundan bir fazlası var, öte yandan: Tablo hem sahneye dönüşüyor yer yer, hem ekranı kaplıyor. Greenaway, nicedir bu üç dörtgeni (sahne, ekran, tablo) kuşatma çabası içinde. Zaman zaman, Prospero’s Books’ta olduğu gibi, dördüncü dörtgen de soruşturma alanının kapsamına giriyor: Kitap. İçine hapsedildiğimiz alanlar. Gidip duvarına çarptığımız hapishaneler, kafesler, odalar, salonlar müze, tiyatro, sinema, kütüphane. ‘Taşma teknikleri’ni seviyorum Greenaway’in. Kadrajın dışına fırlama girişimlerini. Bilgisayar büyük olanaklar getirdi, bence onları iyi kullanıyor. Ses düzenini de. Birden, Macon’s Baby’yi yeniden, hemen görmek isteği kabarıyor içimde. ? İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına İlhan Selçuk?Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız?Yayın Yönetmeni: Turhan Günay? Sorumlu Müdür: Miyase İlknur?Görsel Yönetmen: Dilek Akıskalı?Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş.?İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişli İstanbul, Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0(212) 343 72 64?Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri, Hoşdere Yolu, 34850 Esenyurt İSTANBUL.?Cumhuriyet Reklam: Genel Müdür: Özlem Ayden/ Reklam Müdürü: Eylem Çevik?Tel: 0 (212) 25198 74750 (212) 343 72 74?Yerel süreli yayın?Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir. CUMHURİYET KİTAP SAYI 982 SAYFA 3