Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
? lanan Lozan Konferansı sırasında, 30 Ocak 1923 tarihinde, Türkiye hükümeti ile Yunanistan hükümeti arasında “Halkların Mübadelesi Sözleşmesi” imzalanmıştı. Bu sözleşme, Türkiye ile Yunanistan arasında, 1 Mayıs 1923 tarihi itibarıyla mecburi nüfus mübadelesini öngörmekteydi.. 84 yıl önce imzalanan “Sözleşme ve Protokol” tarihte zorunlu göçün ender örneği olmuş, geride dinmeyen yürek ağrıları, kapamayan yaralar bırakmıştı. Aslında, mübadil Rumların çoğu, protokol imzalanmadan önce Yunan ordusuyla birlikte Anadolu’dan ayrılmıştı. Ayrılırken, kendi mallarını ve işgal altındaki komşularından gasp ettikleri malları beraberlerinde Yunanistan’a götürmüşlerdi. Cami ve tekkelerdeki halıları bile yağmaladıkları söylenmekteydi. Buna karşılık, Yunanistan’ı terk eden mübadil Müslümanlar, hayvanlarını, hububatını köylerinde bırakarak sahillere dökülmüşlerdi. Sonuçta, Anadolu’dan Yunanistan’a giden Rum mübadillerin büyük bir kısmı, soydaşlarımızın taşınabilir ve taşınamaz servet kaynaklarının üzerine oturmuşlardı. “Bülbülü altın kafese koymuşlar, ‘ah vatanım’ demiş.” Bu duygu, insanlığın ortak duygusu. Türkiye’de böyle, Yunanistan’a gidenlerde de. Şu gerçeği de unutmamak gerekir: Türkiye’de çok fazla bilinmeyen, konuşulmayan mübadele olayı, Yunanistan için bir dönüm noktası olarak toplumun benliğine sinmiş. Yaşanan zorluklar, koşulların etkileri hayata, sanat dallarına damgasını vurmuş. Türkiye’de mübadele konusunu işleyen edebi eserler azken, Yunanistan’da “30 kuşağı” edebiyatçıları, bu konuyu işlemişler. Yunanistan’a alışayım derken “Pis göçmenler, Türk dölüsünüz siz” diyerek orada da kabul görmeyen insanların acılarını, çilelerini “rembet” denilen müzik türü anlatmış. Türkiye’ye yerleşen mübadillerin belki çoğu burada daha iyi imkânlara kavuştu, yeni topraklarında evlatlar yetiştirdi. Aralarında Türkiye’de üst makamlara gelen bürokratlar, işadamları, Ord. Prof. Dr. Sedat Alp, Prof. Dr. Şükrü Elçin gibi bilim adamları çıktı. Onlar burayı vatan bildi, hizmet etti. Ama içlerindeki “gurbet” duygusunu bir türlü silemedi. MÜBADİL ANILARI Kuşkusuz ki şiirin işlevleri arasında az sözle çok şeyler söylemek ve düşündürmek de var. Aziz Pınar, “Suyun Öte Yakası” başlıklı şiirini şöyle bitiriyor: “….. En güzel mavi derinden akıyor birbirine Mübadele torunları bakıyor birbirine Küskün geçen yılları yıkıyor birbirine Baktıkları kendi yaşamlarının hatırası. Sıcaklığına dokunur parmak uçları O sirtaki oynar bizde horon havası.” İskender Özsoy Birbirinden ilginç anılar yer alıyor Mübadele’nin Öksüz Çocukları’nda. On altı yaşındayken Bursa Dereköy’den ayrılan Tanaş Çakır’ın ailesi Drama’da Kozlu’ya yerleştirilmiş. Onlar geldikten sonra, Türkler çıkarılmaya başlanmış. Mübadele günlerini şöyle anlatıyor: “...Türkler mübadele olup buradan ayrılırken çok ağladı. Biz de ağladık. Bulgarlar İkinci Dünya Harbi’nde geldi buraya. Köyü bozdular. Camiyi yıktılar. Benim anadilim Türkçe. Urumcayı burada öğrendim. Eskiler öldüğü için şimdi Türkçe konuşamıyoruz….” Tanaş, mübadeleden sonra iki kez Türkiye’ye gelmiş ve köyünü ziyaret etmiş. Mübadele sonrasıyla ilgili bir anısı oldukça ilginç: “Tavalı Hasan vardı. Çok rakı içerdi. Tavalı, su kanalları inşaatında çalışmış. Mübadele’den epey sonra su kanalları tıkandı. Sular akmaz oldu. Çeşmeler kurudu. Kozlu’da kimse kanalların nereden geçtiğini bilmiyor. Bizimkiler çok uğraştı ama netice alamadı. Derken aklımıza Tavalı Hasan geldi. Sorduk soruşturduk ve onu İstanbul Tuzla’da bulduk. Buraya getirdik. Sene galiba 195354’tü. Tavalı kanalların geçtiği yeri buldu. Kanallar tamir edildi ve çeşmelerden gürül gürül sular aktı. Bunun üzerine köyde davul zurna çalındı. Tavalı’ya ziyafet sofrası kuruldu.” Yunanistan’a göç edenlerin yaşadıkları sürece ilişkin yüzlerce anı kitabı yayımlandığını, Atina’daki Küçük Asya Araştırmaları Merkezi’nin yıllar önce Rum Mübadillerinin anılarını kayıt altına aldığı ve bunlardan 145 bin sayfalık bir arşiv oluştuğunu biliyoruz. İskender Özsoy, “Mübadelenin Öksüz Çocukları”nda, yaşadıkları yurtlarından koparılanların memleket özlemini bilinçlerinden ve yüreklerinden çıkaramayanların, ölmeden o toprakları bir kez daha görebilmek arzusuyla yanıp tutuşanların öykülerini aktarıyor. Rahat, akıcı, içtenlikli anlatımıyla, kolay okunabilen, ancak buruk tatlar bırakan “Mübadelenin Öksüz Çocukları”ndan öncelikle Kıbrıs üzerine planlar yapan siyasiler pay çıkarmalı. ? Mübadelenin Öksüz Çocukları/ İskender Özsoy/ Bağlam Yayınları/ İstanbul, 2007/ 334 s. 899 SAYFA 19 CUMHURİYET KİTAP SAYI