Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
? zaffer İlhan Erdost’un, Oktay Akbal’ın birer ve Uğur Mumcu’nun üç yazısı da bu ülkenin temeline, yargıya yönelik saldırının açığa çıkarılmasının zorunlu bir görev olduğunu anımsatırlar. Terörün hedefi bu kez bilimdir ve Hacettepe Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü Doçenti Bedrettin Cömert, 11 Temmuz 1978’de yine aynı çetenin öldürdüğü değerlerimizdendir. “İnfaz mangası” ülke düşmanlığı yolundaki görevini yerine getirir. “Ağabeyimin yurtseverliği canına mal oldu” der yıllar sonra Hava Kuvvetleri Komutanı olan kardeşi Orgeneral Faruk Cömert. Yakın dostu Hasan Hüseyin uzun bir şiiriyle uğurlar onu. İlhan Selçuk’un, Emre Kongar’ın, Hikmet Çetinkaya’nın yazıları ve Uğur Mumcu’nun üç yazısı da cinayetin aydınlanmasının ül Orhan Tüleylioğlu, kitabın sunuşunda, Ankara’da öldürülen Doğan Öz’ün o zamanlar 5 yaşında olan kızı Bengi’nin bir gün annesine “Babam neden öldürüldü anne?” diye sorduğunu söylüyor. O günlerin belleğinde hiç silinmeyecek birer fotoğraf olarak kaldığını söyleyerek ekliyor: 1960’ların sonundan başlayarak 1980’lerin başına değin süren bir dönemi yaşayan çocukların sorusudur bu.” kemizin geleceğinin aydınlatılmasıyla eş olduğunu söyler. 8 Aralık 1978’de Trabzon’da öldürülen Doç Dr. Necdet Bulut’un katilleri de aynı çevredendir. Eşi Neşe Erdilek Bulut, “Gözlerindeki umut ve ışıltı hiç eksilmedi” der. Ardından yazılanlardan seçmelerden sonra, Uğur Mumcu’nun dört yazısı da aynı hedefe vurgu yapar: Cinayetler planlıdır, katillere cinayet görevleri bilinçle ve sistemli olarak verilmektedir. Devlet içindeki kimi görevlilerse katilleri korumakta ve cinayeti örtbas etmeye çalışmaktadırlar. 10 Haziran 1979’da öldürülen SBF öğrencisi Hakan Şenyuva da aynı çetenin kurbanlarındandır. Oğlunun katillerinin cezalandırılması için uğraşan babası Emekli General İ. Hakkı Şenyuva, “Oynanan oyun hâlâ devam ediyor” der. Mustafa Balbay’ın yazısında da ardından yazılan diğer yazılar da aynı gerçek vurgulanır: Delil yetersizliği, zaman aşımı, af, kollama… Adana Emniyet Müdürü Cevat Yurdakul, Adana’da 28 Eylül 1979’da öldürülmesinin ardında yine aynı çete vardır. Dönemin en genç Emniyet Müdürü olan Yurdakul için eşi Ülker Yurdakul, “Onun için görev her şeyden öndeydi” der. Başkalarının üstüne gitmediği çetelerle uğraşma cesaretini göstermesinin bedelini canıyla ödemiştir. Kardeşi Necip Yurdakul, “TopluCUMHURİYET KİTAP ma önderlik eden insanlar öldürüldü” der. Halil Nebiler, dönemin valisi Aydemir Ceylan ve üç yazısıyla Uğur Mumcu, asıl katillerin ve faşist çetenin cesaretini sorgularlar. Mehmet Başaran’ın “Unutulmaz bir aydınlanmacı” dediği İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi hocalarından Profesör Cavit Orhan Tütengil, 7 Aralık 1979’da öldürülür. Kızı Deniz Tütengil Mazlum babasının ölümünü hâlâ kabullenememektedir. Ardından yazılan birçok aydınımızın yazısı (Vedat Günyol, Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, Talip Apaydın, Melih Cevdet Anday, Oktay Akbal, İzzettin Önder, Uğur Mumcu…) ağıttan öte gidemez. Çünkü cinayetin merkezi aynı yerdir ve soruşturmanın aynı biçimde sonuçsuz kalacağı bilinmektedir. DİSK Genel Başkanı Kemal Türkler, 22 Temmuz 1980’de öldürülür. Katiller bu kez işçi sınıfının yiğit önderine yönelerek toplumdaki karmaşayı ve moral bozukluğunu iyice yaygınlaştırma ve muhalefeti yılgınlaştırma amacındadırlar. Eşi Sebahat Türkler, onun “mücadeleden yılmayan bir kişi” olduğunu söyler. Torunu Avukat Burç Akpınar, “Bu davayı sonuna kadar takip edeceğim” dese de sonuç aynı kalacaktır. Avukat Rasim Öz’ün ve Uğur Mumcu’nun iki yazısı da öfkenin ve hüznün patlamasından, isyana dönüşmesinden başka şey değildir. Muzaffer Erdost’un adını Muzaffer İlhan Erdost’a dönüştüren bir cinayettir, Sol Yayınları’nın yöneticisi ve Onur Yayınları’nın sahibi İlhan Erdost’un öldürülmesi. Tarihler 7 Kasım 1980’i göstermektedir ve bu kez cinayet bir cezaevinde işlenmiştir, Mamak Askeri Cezaevinde. Ağabeyi Erdost, “O bir gülüştür” der kardeşi için. Eşi Gül Erdost, “Darbeciler yargılansın” diye çığlık atar. Ataol Behramoğlu’nun ve Uğur Mumcu’nun yazıları da bu cinayete tepki ve öfkeyle doludur. ‘AYDIN KIRIMI’ Bir yazıda bunca aydın cinayetinin aktarımı ve incelenmesiyle ilgili değerlendirme yapma şansı elbette yok. Tüm bu cinayetler geride kalanların duygularıyla ve soruşturmaların, olmuşsa yargılamaların nasıl gerçekleştiğinin serüveniyle birlikte anlatılıyor kitapta. Belleklere birer şamar gibi iniyor hepsi de tek tek. Ülkemizin yakın tarihinin bu trajik gerçeği, yaşamakta olduğumuz sorunların köklerinin öğrenilmesi için yeteri kadar veri sunuyor bizlere. Sonuçta bu aydınlanmamış cinayetlerin ülkemiz tarihinin kara lekeleri olarak nerelere nasıl sürüklendiğimizin belgeleri olduğunu görüyoruz. Bu trajedi, dehşetli bir aydın kırımının ülkemize nasıl yaşatıldığını gösteriyor. Aydın birikiminin yok edilmesiyle ülkenin emperyalistlere sunulması arasındaki bağı kurmak okura düşüyor. ? “Babam Neden Öldürüldü Anne?”Neden Öldürüldüler?1/ Orhan Tüleylioğlu/ um:ag Yayınları/ 2007/ 352 s. 896 SAYFA 33 SAYI