Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Orhan Tüleylioğlu'ndan 'Neden Öldürüldüler?’ dizisinin ilk kitabı Babam neden öldürüldü anne? um:ag'ın “Düşünenlerin öldürülmemesi, öldürülenlerin hiç unutulmaması dileğiyle…” sunduğu 'Neden Öldürüldüler?' dizisi ülkemizde işlenen aydın cinayetlerine tuttuğu ışıkla, Uğur Mumcu'nun gazetecilik anlayışı doğrultusunu sürdürüyor. mamalı. “Faili meçhul” sözünün dilimizin bir parçası, klasiği haline getirilmemesi için unutulmamalı. Buna alışılmamalı, bu kanıksanmamalı. um:ag’ın “Düşünenlerin öldürülmemesi, öldürülenlerin hiç unutulmaması dileğiyle…” sunduğu Neden Öldürüldüler? dizisi ülkemizde işlenen aydın cinayetlerine tuttuğu ışıkla, Uğur Mumcu’nun gazetecilik anlayışı doğrultusunu sürdürürken, aynı zamanda onun inatla üzerinde durduğu düşündükleri için katledilen aydınlarımız konusuna eğilerek yakın tarihimizin bir trajik gerçekliğini bir kez daha gündeme getirdi. Yaşanan on siyasi cinayeti inceleyerek aydın katliamının boyutlarını, nedenlerini, sonuçlarını, yakınlarında ve ülkemizde yarattığı etkileri araştıran Babam Neden Öldürüldü Anne? um:ag Vakfı Yayınları’nın yeni ve anlamlı dizisinin ilk kitabı olarak yayımlandı. um:ag’ın yayın yönetmeni Orhan Tüleylioğlu’nun saldırıya uğramış, en temel insan hakkı olan yaşama hakları elinden alınmışların izini sürdüğünü ve bu kitabı hazırlamaya başladığını söyleyen Kansu, “Geçmişin çürümüş, pis kokulu tabakalarının üzeri sinsice kapatılabilir mi?” diye sorup diye sorup devam ediyor: “Bugün bakıyoruz, görüyoruz ve ayrımındayız: Kapatılmış. Altta babası öldürülen çocuklarının hiç dinmeyen hıçkırıkları fısıltı dehlizlerinde dolanıp çığlık olup yüzeye vururken; üstte unutkanlığın zamana yayılmış eciş bücüş mumyaları, fosilleri yine ortalıktalar. Hep sarmaş dolaş, hep kol kolalar. Gözlerimizin içine baka baka ‘Mecbur bize katlanacaksınız’ diyorlar. Katlanacak mıyız? Bir değil, iki değil, üç değil; onlarca, yüzlerce, binlerce, on binlerce kişi adına söyleyin, katlanacak mıyız?” Orhan Tüleylioğlu, kitabın sunuşunda, Ankara’da öldürülen Doğan Öz’ün o zamanlar 5 yaşında olan kızı Bengi’nin bir gün annesine “Babam neden öldürüldü anne?” diye sorduğunu söylüyor. Sezen Öz’ün kızına ne yanıt vereceğini bilemediğini, Bengi’ninse babasının öldürüldüğü günü hiç unutmadığını aktarıyor. O günlerin belleğinde hiç silinmeyecek birer fotoğraf olarak kaldığını söyleyerek ekliyor: 1960’ların sonundan başlayarak 1980’lerin başına değin süren bir dönemi yaşayan çocukların sorusudur bu.” lakları sağır’ belki de... Neden öldürülüyor bu insanlar?.. Yazık değil mi? Söyleyin yazık değil mi? Bu kan bizim kanımız, bu can bizim canımız… Namluların konuştuğu yerde, belki bir süre vicdanlar da, yasalar da susturulabilir. Fakat bir gün vicdanlar da, yasalar da konuşursa, o namluların içinde sadece katil çetelerinin kimlik kartları çıkar. Kanlı mezar taşları bir gün ayaklanır ve birer tokat gibi katillerin yüzlerine fırlatılır. Ve o kaldırımlar, o kanlı kaldırımlar, üzerlerindeki kirli ayak izlerini hep üzerlerinde taşırlar. Silinmez o lekeler…” Kitapta, “ülkemizde işlenen, karanlıkta kalmış on siyasi cinayeti bütün yönleriyle” ele alan Tüleylioğlu, dava dosyalarından, gazete arşivlerinden, konuyla ilgili kitaplardan, dergilerden, olayları yaşayan tanıklardan aldığı bilgilerin yanına, öldürülen aydınlarımızın yakınlarıyla yaptığı geniş söyleşileri de katarak cinayetlerin tüm boyutlarıyla sergilenmesine çaba harcıyor. Yapıtta ilk olarak Taylan Özgür cinayeti (23 Eylül 1969) araştırılıyor. 1948 doğumlu Taylan Özgür, 6 Ocak 1969’da ABD Büyükelçisi, “Vietnam Kasabı” olarak bilinen Robert Komer’in makam arabasının ODTÜ’de yakan devrimci gençlerden biridir. Bu olay ülkemizdeki en geniş yankı yapan antiemperyalist eylemlerin doruk noktalarındandır. Taylan Özgür, CIA bağlantılı Gladio tetikçileri tarafından, bilinçli bir biçimde hedef seçilerek ve sokak ortasında, gözler önünde öldürülür. Onu öldürdüğü söylenen polis “delil yetersizliğinden” beraat eder. Kardeşi Hale Kıyıcı’nın yıllarca süren uğraşına ve katilin bir üsteğmen olduğu söylenmesine karşın kim olduğu öğrenilemez. Komer’in arabasını yakan devrimci gençlerin çoğu (Sinan Cemgil, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan…) öldürülür. Kitapta Taylan Özgür’ün ölümündeki giz çeşitli tanıklıklarla ve Uğur Mumcu’nun üç yazısıyla günümüze getiriliyor. İkinci kurban Asteğmen Doktor Necdet Güçlü cinayetindeki (13 Nisan 1970) en önemli bulgu, katillerin kullandığı tabancaların iki teğmene ait olduğu ortaya çıktığı halde onlar hakkında hiçbir işlem yapılmamasıdır. Necdet Güçlü’nün eşi Hatice Güçlü söyleşisinde “Ben o insanları vicdanlarına bıraktım” diyor. Onlarsa ülkemizin daha sonraki yıllarında Meclis’te doktorluk, parti başkanlığı, milletvekilliği, hatta bakanlık yapıyorlar. Uğur Mumcu cinayetle ilgili beş yazısında ısrarla Ülkü Ocakları Genel Başkanlığı yapan katillere dokunmayan, cinayeti sorgulamayan, yargılamayan yönetimlere, dahası Sıkıyönetim Komutanlarına, savcılarına çağrıda bulunur. Ülkemiz üzerine oynanan oyunların ilk farkına varanlardan biri olan ve cinayet şebekelerinin üzerine giden Doğan Öz öldürüldüğünde (24 Mart 1978) Ankara Cumhuriyet Savcısı’dır. Cinayetin arkasında yine aynı siyasal çete vardır. Aydın kıyımı artık ülkenin savcısına kadar uzanmıştır. Eşi Sezen Öz, “Devletin görevi işlenen cinayetlerin failini bulmaktır!” diye çığlık atar. Kızı Bengi Heval Öz ise, cinayette “kullanılanlar”a çağrıda bulunur: “Temiz bir dünyanın alnı açık fertleri olalım… Kim ne biliyorsa anlatsın.” MuKİTAP SAYI ? Öner YAĞCI Ü lkemizin yakın tarihinde amansız bir aydın katliamı yaşandı. Böylesi bir aydın katliamı 12 yıllık Nazi diktasında görüldü ancak. Ülkesinin aydınlık geleceğine inananlar unutmamalı bu trajik gerçeği. Aklın ve aydınlığın zorbalığa dur demesi için unutulmamalı öldürülen aydınlarımız, gençlerimiz. Yaşamın savunulması bilincinin ve duyarlılığının diri kalması için unutulmamalı. Unutmaya ve bağışlamaya hakkımız olmadığı için unutul ‘KAPSAMLI İMHA PLANI’ O dönemin, insanların sokak ortasında öldürüldüğü, kahvelerin tarandığı, bombalandığı; katillerin haberlerde ‘kimliği bilinmeyen kişiler’ diye anıldığı, kanlı ellerin bulunamadığı, mahkeme önüne çıkarılamadığı bir dönem olduğunu söylüyor Tüleylioğlu. “Kapsamlı imha planını adım adım uygulamaktan çekinmeyen bir faşist örgütlenmenin, halkın her kesimini hedef alan, bir ulusu birbirine düşürme tezgâhıydı bu aynı zamanda” diyor. 1920’lerin İtalya’sında, 1930’ların Almanya’sında, 1970’lerin Şili’sinde terörün, “siyasal amaçlı adam öldürme eylemleri”nin planlı bir biçimde yaygınlaştırılarak yaratılan dehşetle faşizmin ve Nazizmin iktidara geldiğini, Türkiye’de de benzer yöntemlerin sahneye konduğunu söyleyerek devam ediyor. “Önce toplumun en aydın kesimini oluşturan bilim ve öğretim kurumları sindirilmek istenmiş, öğrencileri hedef alan şiddet, özgür düşünceli öğretim üyelerine, bağımsız yargıya, sendikacılara, gerçeği yansıtan gazetecilere de yönelmişti. Ülkemizde binlerce kişi, bu karanlık planın gerçekleşmesi için acımasızca katledildi. Cinayetlere yıllarca ‘faili meçhul’ dendi. Yakınları, cinayetlerin ardından gelen aşamaları sonu gelmez bir işkence gibi yaşayacak, kimi zaman gerçeğin bir ucuna yaklaştırılıp, sonra da onlara ‘delil yetersizliğinden…’ denecek, araştırmalar, soruşturmalar sırasında türlü zorluklarla, engellemelerle karşılaşacaklardı.” Tüleylioğlu’nun bu saptaması, sanki ülkemizdeki siyasal cinayetlerin klasiğidir ve o, Uğur Mumcu’nun işlediği temel konulardan birinin terör olduğunu, terörün uluslararası boyutu olduğunu ve bu olayla baş edebilmek için her bireyin ve devletin teröre karşı çıkması gerektiğini vurguladığı söylüyor. Mumcu’nun bir yazısından şu cümleleri aktarıyor: “Bir cinayet şebekesi ülkemizde kol geziyor… Kim bunlar?!.. Kim?!.. Kimden destek almakta, kimlerin koruyucu kanatları altında körpe vücutlara kurşun yağdırmaktadır? Her şeye alıştı toplum. Kimseden ses çıkmıyor. ‘Yüreklerin ku ? SAYFA 32 CUMHURİYET 896