Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
? iki amber çiçeği inliyor karanlıkta, çaresiz, öfkeli duyumsanıyor içerdeki içtenlik çocuklar uyuyor, odaları nemli sobanın önünde adam kitabı, sigarası, şarabı; her nasılsa bir şeyler anlatıyor sevgiyle gözleri soluk alıyor alaca karanlık saçaklarda bir buğulu pencereden diğerine yürüyor kadın, güçsüz görüyor ailesini hep dışsal bir açıdan, şükrediyor sonra her bir penceredeki bütünsel büyüklüğü zor fark eden aydınlığa yağmura sırtını vermiş cana yakın bir inek NASIL VE NEYLE ? çinko kalburdan geçiriyorum peynir mayalarını yulaflar, kabuklar çıkarıyor gazını pencerenin dışındaki akaçta bebek bezleri kokusu geliyor pis pis tuvaletten sabunluyor güneş ışığı kirli bezleri yıkanıp, pudralanıyor popolar açlıktan ağlıyor biri diğeri öfkeden tedirgin ekmek bıçağı sesiyle en büyüğü tam bir uçan adam taklidi yapıyor gürültüler arasında erkeğim, kapıyı yüzümüze kapatıyor, piyano konçertosunu açıyor Mozart’ın derken çıldırıyorum ben karıştırıcıyumuşatıcıparçalayıcıdoğrayıcı bir çığlık oluyor sesim burnum, bir buzdolabı gibi sızdırıyor ince ince kaynayan sudaki yumurtalar gibi titriyor gözlerim kulaklarım, takvimlere, ıvırzıvır iletilere dargın posta kutuları kafa tutuyor çocuklarım bana kabadayılıkla bencillikle küstahlıkla yıkıcılıkla onların korkuları, duyguları, kaygıları, tehditleri, istekleri ezerek incecik bir bifteğe çeviriyor ‘annelik imajımı’ tahta döşemelerde kusmuk kokuyorum, bok, ter kokuyorum ersuyu ve pırasa kokuyorum bir mutfak betimliyorum novilon deriyi duygusuzca kırbaçlayan saçlarımla birlikte geceliğimin içinde ilgisizce bükülen sırtımın süt kuponlarıyla varisli bacaklarımla mavi sabun gibi bulaşık telleri gibi terliklerimle bir un çuvalı gibi sarkıtıyorum dudaklarımı parçalanmışım bir testi gibi dünkü kızarmış ekmekten daha pişkin, kuru ellerim yarıcesur şamarlar atıyor şamataya dışarı çıkıyorum, oturuyorum merdivende bu pazar sabahı ne ciddi ne mahcup merak ediyorum nasıl ve neyle yaşayabilir insan bu şekilde ? ÜLKEM işgal edildin atalarımdan gelen emirler altında dilim olsa yazardım çünkü ülkemdin CUMHURİYET KİTAP SAYI sen, benim ülkem ne ki hiç istemedin beni sokuldumsa da uzanmak için hışırdayan mavi okaliptüsler arasına Diepvlei’ye doğru boynuzlarını indirip su içerken titrek gerdanları dalgalanan sığırlar arasına ipeksi püskülleri arasına sıtma ağacının boşlukta yitip giden diken ağaçları arasına istemedin beni hiç hiç katlanamadın bana, zamana, silkeleyip attın yeniden katladın, rulo yaptın, ülkem, unutuldum usulca kendi dilimde mademki savaşılıyor uğruna, madem ki pazarlık ediliyorsun, bölünüyorsun, otlaklara ayrılıp, satılıyorsun, çalınıyorsun, ipotek ediliyorsun seninle yeraltına inmek istiyorum ülkem bana sahip olmayan ülkem bana hiç ait olmayan ülkem öncekinden daha çok boş yere sevdiğim ülkem ANNEM GECİKECEK sana dönmek yorgun, unutkan mutfak kapısı açık, valizlerle, aceleyle alınmış armağanlarla çocuklarımın sıkıntılı düşleriyle girmek içeri, sıvışmak koridordan, sıvışmak onların küfürbaz dilleriyle kirlenen pencereler boyunca, banyonun loş ışığında dişlerimi fırçalamak bir hap yerleştirmek dilime: Thur yürüyüp geçmek kızımın uyuduğu yerden, çenesinin altında katlanmış tertemiz çarşafı, altın rengi ipekböcekleri büyütmek makyaj masasında, yastıklarını döven yumruklar gibi bakan oğullarımın yanından usulca ilerlemek, huzursuz fısıltılarının odayı morartması bir gecelik almak alt üst ederek çekmeceyi karanlığa sızıvermek, sokulmak arkandan, aşk ateşinin akması tepeden tırnağa ne şair yapıyor beni ne insan soluğunun tuzağında tükeniyorum kadınca DOĞUM bacaklarımın arasında sevgiyle çırpınıp duran kan ve güller içindeki çirkin, harika bu ufacık mamut kopuverdi sonunda kendiliğinden düşüverdi kollarıma, aksilik olmadan, kirli kirli, haykırarak doğumu haykırarak acıyı, haykırarak direnci, ah, güm güm atıyor yüreğim, güm güm oğlum için, en biriciğim, en sevgilim, en mini miniciğim, en eşsiz sesim için, yıkıyorum onu ilk sütle kollarını gövdesine bitiştirip sarıyorum bezlere ninnilerin yemliğinde, ürkek mırıltıları geliyor loş bir odadan, besliyorum, besliyorum, ah, özgürce besliyorum onu yüreğimden 881 SAYFA 29