Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
? Bulutlar Kuramı mı bilimin bu korkunç yüzüne ama aynı zamanda da insanoğlunun öğrenmeye, anlamaya, doğanın gizemlerini çözmeye olan bitmek tükenmek bilmeyen tutkusunun bir yansıması olan tarafına bakıyor. “BULUT AVCILARI” ? Zeynep TUR 19. yüzyılda başlayan, 20. yüzyıldaysa olağanüstü bir hız kazanarak devam eden bilimsel gelişmeler ve bunun bir neticesi olan sanayileşme ve teknoloji sanattan kültüre, insanın dünyayı algılayış biçiminden neredeyse biyolojik yapısına kadar dünyayı bütünüyle değiştirdi. Bilim, Aydınlanma Çağı’ndan beri ilerlemeyle, gelişmeyle birlikte düşünülen bir kavram ancak bunun her zaman böyle olmadığına birçok kez tanık oldu insanlık. 20. yüzyıla damgasını vuran en trajik olay İkinci Dünya Savaşı, toplama kamplarındaki “fabrikasyon” kıyımla, esirler üzerinde yapılan korkunç bilimsel deneylerle ve teknoloji ürünü kitle imha silahlarıyla bilimin korkunç yüzünün kendini bütün çıplaklığıyla gösterdiği bir savaştı. Bulutlar Kura Bulutlar Kuramı’nın kahramanı Akira Kumo sıra dışı bir koleksiyona sahiptir; o bulutlar üzerine kaleme alınmış kitapları toplar. Bu tuhaf hobisinde kendine yardımcı olması için de son derece monoton bir hayatı olan kütüphaneci Virginie’yi işe alır. Akira, Virginie’ye hayatlarını bulutlara duydukları tutkular ekseninde yaşamış “bulut avcıları”nın öykülerini anlattıkça hem genç kızın hem de yaşlı adamın hayatı tamamen değişecektir. Stéphane Audeguy bu çerçeve öykünün içine yarı hayali yarı gerçek karakterlerin küçük öykücüklerini büyük bir ustalıkla yerStéphane leştirmiş. Yazar, her AUDEGUY şeyden önce belki de bir yazarda bulunması gereken en önemli özellik olan “öykü anlatma” ustalığına sahip. Goethe’nin hayranlık duyduğu, bulutlara isimlerini veren bilim adamı Luke Howard’ın, durmadan ve sadece bulut resimleri yapan ressamın, bulutlar hakkında olduğu sanılan ama sonradan na sılsa bir çeşit “erotizm atlası”na dönüşmüş olduğu anlaşılan, ünlü olduğu kadar gizemli bir metnin ve onun tuhaf yazarının öykülerini bir nakış gibi işliyor Audeguy. Matruşka bebekler gibi iç içe geçen bu öyküler, temelde bilim tarihiyle, özellikle de meteoroloji biliminin gelişimiyle ilgili, ama yazar tam da bilimin soğukluğuyla, kuru anlatımıyla karşıtlık oluşturan sade ama şiirsel bir dil kullanıyor. Romanın kahramanlarının bilimle, daha da ötesinde bulutlarla olan ilişkileri de bir o kadar şiirsel. Her şeyden önce bulutlar hepsi için bir arzu nesnesi. Bilimin araçsallığına, incelediği nesneye aldığı mesafeye inat, Audeguy’ün kahramanları bulutlara karşı son derece insancıl bir tutku duyuyor. Bilimi hayatı anlamlandırmanın, varoluşun gizlerini çözmenin hizmetine sunan bir tutku bu. Nitekim romanın bütün karakterleri, bulutların peşinde çıktıkları yolculuklarını kendileri ve hayat hakkında sırlar keşfettikleri bir noktada tamamlıyorlar. Akira Kumo’nun kendisi hakkında keşfettiği sır ise bilimin bambaşka bir yüzünü sergiliyor. Onun bulutlara olan tutkusunun sebebi belki de yine bir bulut; ama farklı bir bulut bu. Koleksiyonu tamamlanırken Akira hafızasından tamamen sildiği bir şeyi, Hiroşima’ya atılan atom bombasının oluşturduğu o büyük bulutu hatırlıyor. Audeguy, çocuk Akira’nın o korkunç güne dair anılarından yola çıkıp bilim adamlarının atom bombasını icat etme sürecini, nereye ne şekilde atılmasına karar verilişini ve kötülüğün bütün o “banal” ayrıntılarını son derece sade ve kendine has bir üslupla anlatıyor. Aslında tam da bu sadelik çarpıcı kılıyor romanı. Audeguy, Hiroşima’nın korkunçluğunu on iki yaşında bir çocuğun gözüyle, neredeyse hiçbir yorum eklemeden olduğu gibi anlattığı için tüylerimiz ürperiyor. Bunu yaparken de yalnızca geçmişe değil bugüne yönelik de bir eleştiri yapıyor. BİLİMİN VAROLUŞ NEDENİ... Amerika için söylediği şu sözler oldukça anlamlı örneğin: “Çünkü bütün uygarlıklar içinde Amerika Birleşik Devletleri mağlup ettiklerine ihtiyaç duyan tek uygarlık. Amerika’nın bu umutsuz Japonlara, sefalet içindeki, acılar çekmiş Alman ve İtalyanlara ihtiyacı var, utanç içindeki Fransızlara ve Belçikalılara ihtiyacı var, tıpkı onları yedirip içirmek, kendilerini toparlamalarına yardım etmek, onlara borç para vermek, onlara satmak, onlardan almak için anne ve babasının bunadığını hayal eden sevecen ve kaçık bir oğul gibi onlara ihtiyacı var.” Stéphane Audeguy Bulutlar Kuramı’nda, “çatallanan” kişisel tarihlerin en az çizgisel ve pragmatik bir tarih kadar önemli olduğunu kanıtlıyor. Bunu yaparken de okura bilimin varoluş nedeninin, doğaya ve onun gizemlerine duyulan saygılı bir tutku olduğunu hatırlatıyor. Bulutlar Kuramı’nı okuduktan sonra tek yapmak isteyeceğiniz kafanızı kaldırıp bulutlara bakmak olacak.. ? Bulutlar Kuramı/ Stéphane Audeguy/ Çeviren: Aysel Bora/ Merkez Kitaplar/ 224 s. hirli olduğundan gönlünü yaralar. (Hz. Ali) Cesaret, tehlike karşısında akıl ve zekânın kullanılmasıdır. (Eflatun) Özünü bilen özürden kurtulur. (Hacı Bektaş Veli) Pişmanlık vicdanın mahkemesinde mahkum olmaktır. (Tuncay Akdağ) Borçlanmak köle olmanın başlangıcıdır. (Victor Hugo) Sanat, taklidin bittiği yerde başlar. (Oscar Wilde) İnsanlar bir tarağın dişleri gibi eşittir. Bu eşitlik için uğraşmak ne güzel uğraştır. Bu eşitlik için birleşiniz, yoksa tüm o uğursuzluklar, belalar, zulümler, bize mehel olacaktır. (Fikret Otyam) Halkçılık, toplumun düzenini emeğe dayandıran bir ilkedir. (Atatürk) Güneşin varlığına delil, yine güneştir. Delil ararsan güneşten yüz çevirme. (Mevlana) Güzel söz sadakadır. (Hz. Muhammet) Daha nice söz. Bazı durumlarda çok gerekir de bulamayız ya, işte o türden sözler, özdeyişler. Tuncay Akdağ, belediyenin yayın organı Yenice dergisinin de çıkarılmasını sağlıyor. ? Yaşamdan Damıtılmış Sözler/ Tuncay Akdağ/ Baskı: Arzu Ofset/ İsteme adresi: arzuofset@mynet.com Tel: 0 324 613 66 39 SAYFA 25 Yaşamdan Damıtılmış Sözler ? Savaş ÜNLÜ tatürk’ün yurt gezilerinde kullandığı ünlü Beyaz Vagon, 30 Ocak 1943 yılında önemli bir buluşmaya, görüşmeye tanıklık etmişti. Emperyalizm, Türkiye’yi İkinci Dünya Savaşına da katmak istiyordu. Zamanın Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’yü ikna etmek için Winston Churchill aracı oluyordu. İnönü, Churchill’e 30 Ocak 1943 günü Yenice İstasyonu’nda randevu vermişti. AdanaMersin arasındaki Yenice beldesine trenle gelen İsmet İnönü, Londra’dan gelen İngiltere Başbakanı’nı Beyaz Vagon’da kabul etti. İnönü, konuğunu çok güzel ağırladı. Yenildi, içildi; ama, Churchill’in tüm vaatlerini ve ülkemizi savaşa katma ısrarlarını kabul etmedi… Tarsus’a bağlı Yenice beldesi bu yüzden “barış kenti” olarak anılıyor. Yeniceliler, Beyaz Vagon’u unutmamışlar. Kendi haline terk edilen vagonu bir hangarda bulup onarmışlar, sonra da yörelerine getirmişler. İnönüChurchill Barış Parkı’nda halka sunulmuş. Barış kenti olan Yenice’de CUMHURİYET KİTAP SAYI A 1 Eylül Dünya Barış Günü daha bir anlamlı kutlanır. Belediye Başkanı Veli Serin ve Kültür Müdürü Tuncay Akdağ, barış gününün nasıl kutlanması gerektiğini dosta düşmana çok iyi gösterirler. Küçücük bir beldenin 15 bin nüfuslu barışa olan sevgisini orada yaşamaktan büyük haz alısınız. Tüm belde insanı şenliklerde yer alır. İki üç gün önceden başlayan şenliklere ülkemizin ünlü yazar, şair, bilim insanları, sanatçılar davet edilir. Kimler mi davet edildi şimdiye dek: Muzaffer İzgü, Oral Çalışlar, Eşber Yağmurdereli, Menderes Samancılar, Sönmez Targan, Özlem Özdil, Suavi Tuncay AKDAĞ ve daha niceleri… Belediye kültür ve sanata açık. Kültür sanat beldelilerle sürekli iç içedir. Belediyenin Kültür ve Sanat Müdürü Tuncay Akdağ aynı zamanda zabıta komiseri olarak da görev yapıyor. Sanatla yoğrulmuş bir dost. Beldedeki tiyatro çalışmalarını yönetiyor. Gerekirse rol da alıyor. Sürekli okuyan, yazan birisi. Beldedeki çocuklara bulup buluşturup kitaplar sağlıyor. Onca işinin arasında bir kitap oluşturmuş: Yaşamdan Damıtılmış Sözler Kitapta Atatürk’ten Hz. Ali’ye, Âşık Mahsuni’den Aziz Nesin’e yüzlerce özdeyiş var. Ülkemizde yetişmiş şair, yazar, bilim insanlarının özlü sözleri... Okuduğu kitaplardaki altı çizilen sözleri bir araya getirmiş. Çok emek harcandığını kitabı elinize alınca anlıyorsunuz. Elimizin altında olması gereken bir yapıt olarak çıkmış karşımıza. İsteyenlere ücretsiz olarak da yolluyor. Gelirini belediyenin yaptırdığı cem evine bağışlayacak. ÖZLÜ SÖZLER... Cahil ile sakın latife etme, dili ze881