28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Enver Topaloğlu ile ‘Divane’yi konuştuk ‘Bu isyanı bastırmak zor’ Dergilerdeki şiirleri ve daha önce yayımlanan ‘Yakamoz ve Tebessüm’, ‘Kristal Kral’ adlı yapıtlarıyla tanıdığımız Enver Topaloğlu’nun son kitabı ‘Divane’, Digraf/ Şiirden Yayınları’ndan çıktı. Kitapta, şairin ‘2002 Orhon Murat Arıburnu Şiir Ödülü’nü aldığı ‘Pervaneler Kadar’la birlikte ‘Güle Dönüş’ ve ‘Kıyıya İnen Yol’ adlı dosyaları yer alıyor. Uzun bir aradan sonra üçüncü kitabı yayımlanan şairle, 19932000 yılları arasında yazılan şiirlerin yer aldığı kitabı ‘Divane’yi, günümüzün şiir ortamını ve sorunlarını konuştuk. ? Mesut AŞKIN evgili Enver Topaloğlu, yeni şiir kitabın ‘Divane’, aklıma iki şey birden getirdi. Biri divançe, yani küçük şiir mecmuası. Diğeri de delilik. Buradan bakarsak ‘Divane’nin bir amacı da okuru deliliğe davet etmek diyebilir miyiz? Bir şiir kitabına seçilen ad, ait olduğu dilin çağrışım olanaklarından her açıdan yararlanma isteğinden ayrı düşünülebilir mi? Ben şiiri, düş gücünün ve düşüncenin başka türlü parlasa, asla vermeyeceği ışığı vermesi olarak da düşünürüm. Divane adının çağrışımlarıyla ilgili olarak söylüyorum bunu; isteyen imgeleminde şöyle bir resim bile oluşturabilir: Divandaki deli... Ama günümüz insanının önemli bir kesiminin sosyal, kültürel koşulları düşünülünce divandaki deli olmaması için bu hayattan razı olması gerekiyor... Onun için bana göre ‘Divane’ insanın hem sosyal, hem bireysel düzlemde hayatın bugünkü durumundan razı olmamasını da ifade ediyor... “Düşünme, ancak yüzyıllardır yüceltilmiş olan aklın, düşüncenin en dik başlı düşmanı olduğunu öğrendiğimizde başlar” diyor Heidegger. Bu alıntı, sanıyorum “Divane”, okurunu deliliğe davet ediyor mu sorusuna verebileceğim en iyi karşılık. ‘Divane’de yer alan şiirler, kitapta da belirtiliyor, 1993’ten 2000 yılına kadar yazdığın şiirleri bir araya getiriyor. Şiirleri bir kitapta toplamak yazılmış şiirlerden kurtulma kapısını S açar mı? Şiir kelebeği şiire hak ettiği değeri veren dergilerde yerini aldığında kozasından çıkar, kitap olarak yayımlandığında uçmaya başlar… Şiir hızla tüketilecek bir sanat ürünü değil. Bir edebiyat türü zaten hiç değil; özellikle vurgulamak istiyorum. Şiir bana göre aslında bir düşünme biçimi. Bu düşünme biçiminin, bugünün tüketim sistemiyle ve ona koşut oluşmuş tüketim hızıyla alışverişe girmesi de yapısı gereği söz konusu değil diye düşünüyorum. Yayımlamanın daha çok okur karşısına çıkmakla ilişkisi var. İster dergilerde, isterse kitap olarak yayımlansın, şiir sahneye çıktığı anda, şair onun meleği olur. O zaman da şiirin meleği olduktan sonra, okuru şairi göremez, ama varlığını duyumsar... Şiir, şairini sahneye çıktığında sahnenin dışına iter demek istiyorum... AÇIK BİR KİTAP... ‘Pervaneler Kadar’ın ikinci bölüm başlığı ‘Beyaz Pelerinli Bir Yalan’daki Şermin, Hüseyin ve yağmur konuşmasında eskileri kuşatmış olan havanın soluğunun bugüne değip geçtiğini gördüm. Sesler duydum. Duyduğumuz seslerde artık susmuş olanların yankısı yok mudur? ‘Pervaneler Kadar’ on yıl önce yazılmış olmasına karşın bugüne denk düşen açık bir defter gibi… Açık bir defter, açık bir yara… Ama bunların yanı sıra artık açık bir kapı olarak duran kapaktan içeri rahatlıkla ulaşılabilecek açık bir kitap. ‘Divane’yi ve orda yer alan hem kimi parçaları, bölümleri hem de o bölümlerle kitabın bütününü oluşturan dosyaları böyle değerlendirmeli. Her şeyi kapalı bir toplumda, bu kadar açıklık vurgusu aslında tezat gibi görünebilir. Hatta ‘olmayana ergi’ diye de yorumlanabilir. Ama şiir, zaten var olanın içinde olmayanın boşluğunu göstermez mi? Şiir boşluk yaratmaktır. O boşluğu sanırım bu yoldan geçerek oluşturuyor… Unutmaya karşı bir direniş imkânı güçlü bir bellek; toplumsal ve de bireysel, oluşturulmasını ben de önemsiyorum. Ancak her şeyi belleğin sandığına tıkıştırmaya da çalışmamak gerekir diye düşünüyorum. ‘Pervaneler Kadar’ gibi ‘Divane’de yer alan ‘Güle Dönüş’ ve ‘Kıyıya İnen Yol’ da bir hatıra ambarı olarak tasarlanıp yazılmadı. Bir hatıralar sandığının açılıp saçılması da değil. Tarihsel perspektifi kaybetmeden öznenin hem kendi içinde, hem sosyal ilişkileri bağlamında; hem varoluşunun hem de var olma halinin epistemik olmaktan çok, ontik yönleriyle irdelendiği bir deneyim, deneyimlerinin izdüşümü. Bu uğraşa koşut gelişen duyarlılığa bağlı, melalin yazdırdığı şiirler. “Deliler hayvanlar gibidir, iyi olmayanı hissederler” derim ben hep, ne vakit bir şairi düşünsem ya da görsem işte bir deli derim. Divane’deki dördüncü bölümde “Kim kaldığı yerden dönebilir rüyaları”na diyorsun. Bu gündelik dille konuşan, verili dünyanın sunduklarıyla yetinen aklın sorusu olamaz. Sanki insanı geçmişe, o kendimizi çok az iyi hissettiğimiz anlarımıza götüren, orada olmak isteten bir dize. Ne dersin? Şiirin diliyle rüyanın dili aynı değilse bile söyledikleri birbirine çok yakın. Şiir yazmak niçin bitmemiş rüyaları tamamlama uğraşı da sayılmasın. Rüyada olmak ya da bazen rüyada kalmak dünyaya kafa tutmaya da dönüşebiliyor. ‘ÖTEKİ’ BENİM DE SORUNUM Gündelik dilin tek boyutlu anlatımına karşı geliştirilmiş çok çağrışımlı ve katmanlı ifadeyle delilik dili arasında koşutluk bulunabilir. Buna hiç itiraz etmem, çünkü ben şiir dilinin tek anlama indirgenmesinden yana değilim. Yine kitaptan bir dize: “Neden bulamıyorum varsan.” Bu dizede hem kendine, hem bana (okura), hem öte kine sesleniş var. Ötekini anlatırken kendinde bulamadıklarını, yani yitirdiklerini, ötekinde bulduğunu söyleyebilir miyiz? Bu aynı zamanda dile getirilen ötekiyle ve kendinle bir eşitlenme arzusu mu? ‘Öteki’ sorunu bu söyleşinin sınırlarına sığmayacak kadar kapsamlı bir konu. Descartes’ın ‘ben’ine karşı Levinas’ın tezleriyle tartışma gündemine gelen ‘öteki’, modernizmin de kriz odaklarından biri. Başka bir bağlamda uzun uzun tartışabiliriz. Şunu da ekleyeyim: Evet, benim de bir hayli meşgul olduğum, üzerine düşündüğüm sorunlardan biri ‘öteki’, ‘ötekilik’. Şairin yoğun bir biçimde üzerinde düşündüğü, meşgul olduğu konuları, sorunları da şiirlerinde izlek edinmesi olağan değil mi?.. Ben de öyle yaptım. Çağrışımları bakımından zengin, yan anlamlar üreterek genişleyen bir şiirin okurla girdiği ilişkide kalıcılık sağlayabildiği kanısındayım... Benjamin der ki “Düşünce ilhamı öldürür, üslup düşünceye gem vurur, yazı üslubu ödüllendirir”. Sen de şiirlerini edebiyata değil de kalbini hayata döndürerek yazan şairlerdensin. ‘Divane’nin şiirleri bu izlenimi verdi bana. Şiir yazarken kimden yana oluyorsun? Elbette ki şiirden yana oluyorum. Kitaptaki şiirleri yazdığım süreçte, en çok divanelerden yanaydım, ki hâlâ da öyleyim. Yeni şiirler yazarken tarafım değil, belki tavrım değişiyor. Şair şiiri oluştururken ya da yazarken doğal olarak ortaya şairliğini koyar. Ben şairin şiirden başka hesaplar içinde olduğunu, olacağını sanmıyorum. Tanıdığım, bildiğim bütün şairlerin de gördüğüm, bildiğim kadarıyla şiirden başka hesapları yok. Yayın dünyasında özellikle şairin ve şiirin sorunu olarak gündemde ön sırada yer alan basım ve dağıtım engelleri vb. güçlükleri de göz önüne alarak soruyorum, hâlâ şiirde ısrar şairin poetikasında etkili olmakta mıdır? Şiir artık bir kafa tutma, inatlaşma haline geldi diye düşünüyorum. Sanatın doğasında var olan çatışma ruhu ağırlıklı olarak şiirde varlığını sürdürüyor hâlâ. Bu yüzden belki de pazardan ve pazarlıktan dışarıda; okuruyla buluşmayı sağlayacak değişik kanalları her zaman oluşturulabilir. Sistemin şiirle sorununun başında dilinin kontrol edilemezliği geliyor. Elbette onu sisteme teslim etmeye niyetli şiir ajanları, komisyoncuları da yok değil. Fakat şiir bir başkaldırı olduğu ve öyle kaldığı sürece onu ne yayıncı engeli, ne dağıtımcı kaprisi teslim alabilir... Dilin bizzat kendisinin sorunlu, arızalı olduğu, tarihsel birikimi, deneyimi zengin bu coğrafyada şiir, baş belası olmaya daha uzun bir müddet devam eder... Deneyimler gösteriyor ki bu isyanı bastırmak zor... ? Divane/ Enver Topaloğlu/ Şiirden Yay./ 128 s. KİTAP SAYI 856 SAYFA 12 CUMHURİYET
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear