Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SİHİRLİ DEĞNEK Çocuklar İçin Kitaplar Hazırlayan: Nilay Yılmaz mektedir!..” (“Emil ya da Çocuk Eğitimine Dair”) “Emil ya da Çocuk Eğitimine Dair”, J.J. Rousseau, Babil Yayınları– Erz, 2000. / “Emil – Bir Çocuk Büyüyor”, J.J. Rousseau, Selis Kitaplığı, 2003. Mektubunuz vaar! “Eski Bisiklet”, Erol Büyükmeriç, Alfa Basım Yayım, 2005 (913 yaş) Aytül Akal Sevgili Arkadaşım Can, Son okuduğum kitapta, senin bisiklet yarışmasına katılacağın yazıyordu. Çok şaşırdım. Ben mahalleden taşınmadan önce, bisikleti olmayan yalnızca sen ve ben vardık. Bisikletimiz olmadığı için, binmeyi de bilmiyorduk! Bir keresinde hatırlarsın, babası, Tuncay’ın bisikleti varken yeni bir bisiklet daha almıştı da, Tuncay, eski bisikletine binmemize bile izin vermemişti. Mine iyi bir kızdı, seni de çok severdi. Ama nedense onun bisikletine de sen binmek istemezdin. Sonraları duydum ki, yaz tatilinde bir bisiklet tamircisinin yanına girmişsin çalışmaya. O tamirciyi tanıyorum. Birkaç kez yolda karşılaşmıştık. Çok aksi bir adamdı. Onunla nasıl anlaşabildin şaştım doğrusu. Hurda bisikleti o mu verdi sana? Peki ama, bir haftada nasıl öğrendin bisiklet tamir etmeyi? Hayret ettim doğrusu. Demek insan çok heveslendiği bir konuda çok çalışmaya da hevesli oluyor; üstelik çabuk da öğreniyor. Bisikletin çatalı, selesi, gidonu, zinciri, jantı... Ay sen neler öğrenmişsin öyle, Can! Bir de tamamını söküp takabilmene şaştım kaldım. Ya daha bisiklete binmeyi bilmeden yarışmaya katılma hevesine ne demeli? İşte bunda da çalışmanın ve azmin başarıda ne kadar Çocuk İnsandır Recep Nas, Ezgi Kitabevi, 2006, 402 sayfa “Ben yolumu yitirdiğimde bir çocuğun gözlerine bakarım. Çünkü bir çocuğun yetişkinlere öğretebileceği üç şey vardır: Nedensiz mutlu olması; Her zaman kendini uğraştıracak bir iş bulması; Elde etmek istediği şey için var gücüyle dayatması (Paulo Coelho ”Külahoğlu”) Recep Nas, Coelho’dan bir alıntı ile başlıyor “Çocuk İnsandır” adlı kitabına. Annebaba olmanın zorluklarından bahsederek, ebeveynlik yapmanın öğrenilebileceğini, hatta bunun annebaba olmadan önce öğrenilmesi gerektiğini söyleyerek yetişkinleri çocuk eğitimi konusunda aydınlatıyor. Kitapta neler anlatılmıyor ki! “Çocukluk çağı, Okula hazırlık ve okul olgunluğu, okul korkusu, ev ödevi, parmak emme, tırnak yeme, seyirce (tik), zekâmız zekâyı anlamaya yetiyor mu?, oyun çocuğun işidir, kardeş kıskançlığı, bu çocuk hırsız mı?, çok hareketli (hiperaktif) çocuk, çocuk tembel olur mu?, çocuk ve kitap, bu çocuk yalancı mı olacak?, çocuk ve televizyon, sorumluluk eğitimi, solak çocuk, çocuğun eğitiminde babanın önemi, aç mezarı yok mu?, cinsel bilgilendirme, çocuğun dil gelişimi, kekemelik” konuları örneklerle, karika türlerle, mektuplarla ve gerçek hayattan örneklerle desteklenerek anlatılıyor. Recep Nas’ın “İlkem, Çocuklara Saygı Duymak” adlı kitabında da AnneBaba tutumlarına, çocukla iletişime (Sen DiliBen Dili / Empati vb), disipline, cezaödül ve dayak konularına yer vermiş... “Örneklerle Çocuk Edebiyatı” kitabı da yazarın Ezgi Kitabevi’nden yayımlanan kitapları arasında... Sihirli Değnek, keşke bütün anne babalar kitap okuyabilse diyor. Kim, kime, neyi, nasıl öğretmeli? “Kendimizi çocukların yerine koymayı asla beceremiyoruz” diyor J.J. Rousseau. “Onların düşüncelerine inemiyoruz; tersine, onlara kendi düşüncelerimizi ödünç veriyoruz. Kendi düşünce tarzımıza göre, sürekli aynı yöntemi izleyerek, onların kafalarına gerçek saçmalıklar ve yanlışlar dolduruyoruz..... Bizde, çocukların yalnız başlarına daha iyi öğrenecekleri şeyleri onlara kendimizin öğretme hastalığı vardır. Buna karşın çocuklara asıl öğreteceğimiz şeyleri unuturuz. Onlara, yürümeyi öğretmekten daha aptal bir şey olamaz. Sanki sütannenin ihmali yüzünden büyüyünce yürüyemeyen birisini görmüşler gibi. Halbuki nice çocuk, kendilerine yürüme yanlış öğretildiği için yaşamı boyunca sıkıntı çek büyük bir rol oynadığını kanıtladın sen. Aramızda kalsın, sakın onlara belli etme ama bu konuda büyükler çok haklıymış... Seni tutmayayım, sen yarışma için çalışmalarına devam et. Annen geçenlerde annemle konuşmuş, artık iyi yiyormuşsun, hatta kas yapmaya bile başlamışsın; çok mutluydu. Yarışmanın sonucunu merakla bekliyorum, bana mutlaka yaz. Yazdıklarını heyecanla okuyorum, çünkü çok güzel yazıyor, dilimizi iyi kullanıyorsun. Yarışı kazanamasan da sakın üzülme Can. Bu denli tutkuyla bağlı olduğun bir konuda ve bu kadar çalışmayla, bir şeyleri değiştireceğin kuşkusuz... Aykut Ağabey’e benden selam söyle. Nerden mi tanıyorum onu? Şampiyonu kim tanımaz? Sevgilerle, Hâlâ bisikleti olmayan tek arkadaşın SİHİRLİ HABER Çocuk ve Gençlik Yayınları Derneği (ÇGYD) Yılın Kitabını seçiyor… ÇGYD, ilk kez 2005 yılında yayınlanmış ve daha önce başka bir yerde baskısı yapılmamış olan çocuk kitaplarını bekliyor… “Yılın En İyi Çocuk Romanı”, “Yılın En İyi Resimlenmiş ve Tasarlanmış Kitabı” ve “Yılın En İyi Okul Öncesi Öykü Kitabı” (Metinresim / tasarım odaklı iki ayrı seçim yapılabilir). Son katılma tarihi: 20 Haziran (Çocuk ve Gençlik Yayınları Derneği / Necati Bey Caddesi, Başcerrah Sokak, No:8/23 Karaköy, İstanbul Tel: 0212 286 06 31 / nuricozu@yahoo.com) Sihirli Çocuk Dergileri! Kırmızı Fare (http://www.mavibulut.com.tr) Ebe Sobe (http://www.ebesobe.com) ? Nilay Yılmaz Kurtuluş Deresi Cad. No: 47 Bilgi Üniversitesi, Dolapdere/İstanbul nilayy@bilgi.edu.tr Tel: 0212 236 78 42 0212 311 51 82 KONUK SİHİRLİ DEĞNEK Hülya Soyşekerci “Çocukça” Süreyya Berfe, Tudem Yayınları, 80 sayfa, (9+ yaş) Resimleyen: Bülent Gültek Şair Süreyya Berfe’nin çocuk şiirleri kitabı Çocukça, yeni basımıyla içten bir gülümseme gibi giriyor çocuk dünyasından içeri. Düşündüren, duygulandıran şiirlerin, sevimli çizgiler taşıyan resimlerle buluşması, çocuğu farklı ve sıra dışı bir okuma yaşantısına çağırıyor. İnsanlığın en eski sanatlarından şiir; var olmanın anlamını duyumsatan, derin sezgilerden süzülüp gelen, insanın duygu evreninin yansımalarını taşıyan, sonsuz bir yaratım sürecidir. Şiir aynı zamanda, imgeleri var eden bir üst dille kurulan ve bu dille farklı uzamzaman ve düş dünyalarına açılmamızı gerçekleştiren olağanüstü bir anlam senfonisidir. Çocuk şiirleri de bu bağlamda, çocuğun duygusalestetik gelişimini sağlayan, iç yaşantılarının zenginliğini oluşturan temel unsurlardan biri olarak düşünülebilir. Çocuğun incecik bir duyarlılıkla dünyayı anlamlandırmasını sağlayan şiirler, yazınsal dilde yansıtılan yaşam öğelerini içinde taşır. Nitelikli şiirler, çocuğun duygu, düşünce ve güzellik evrenini sürekli genişletir ve beğenilerini yükseltir. Dolayısıyla; şiir sanatı, duygu ve estetik eğitiminin vazgeçilmez araçlarından biridir. Sayfaların arasında kocaman bir sorular dağını saklaması, Çocukça’nın önemli bir özelliği olarak dikkati çekiyor. Bu dağ, yüzlerce soru işaretinden oluşmakta. Çocuk, anlamaya, yorumlamaya, kavramaya, yaşamı anlamlandırmaya sorular sorarak başlar; soru, büyülü dünyalara açılan bir anahtar gibidir onun için. Çocukların penceresinden yaşamın sorgulanması; düşlerin, yağmurun, gün ışıklarının, gökkuşağının arasından geçen buğulu sözcüklerle gerçekleştiriliyor Çocukça’da. Ancak, kitapta yer alan şiirler, sürekli düş dünyalarında gezinmiyor. Birçok şiirde toplum yaşamını, savaşların acımasızlığını gören, sorgulaSAYFA 38 yan, zeki ve duyarlı bir çocuğun bakışıyla karşılaşıyoruz. Bu bakış açısı, toplumsal çelişkiler ağındaki insanın ve öteki çocukların da görülmesini sağlıyor. İşte birkaç dize: “Ben okula gidiyorum /o işe gidiyor. Ben eve dönüyorum/ o çalışıyor... Ben uyuyorum/ o ağlıyor. İkimiz de on yaşındayız.” (s.7) Çocuklar, sevgiyi bütün doğallığıyla ve doğrudan yaşar: “…Annemin bakışını severim/ meyve ağaçlarının çiçek açmasını/ tavşanın korkup yuvaya kaçmasını./ Arkadaşımın gülüşünü severim/ bahar rüzgârının yüzümü okşamasını/ tırtılların dut yapraklarını yemesini…” (s.9) Oyunun, çocuğu doğa ve evrenle bütünleştirdiği de bir gerçek değil mi? “Saklambacı bulutlar oynuyor/ koşmacayı yapraklar. Elim sendeyi arkadaşım oynuyor/ uzun eşeği dağlar.” Çocuk uykusu kadar kirlenmemiş bir uyku var mıdır? “Uyudum uykumu gördüm/ öyle beyazdı, öyle güzeldi ki/ çok sevdim.” (s.11) “Ağaçlar yaprakları uyutur/ gök bulutları. Geceler güneşi uyutur/ Ay geceleri. Beni annem uyutur/ annemi uyku. (s.1213) Uykunun içinden ve dışından sorular soruyor şiirdeki çocuk:”Herkes uyuyor, her şey uyuyor/ gözümün içine giren/ Ayışığı neden uyumaz?” (s.14) Dili kavramaya çalışırken şöyle sesleniyor:”’Uykumu alamadım’ dedi annem./ Neden alamadı? / Vermediler mi acaba?” (s.15) Başka bir soruyu büyüklerin dünyasına yöneltiyor: “Uyusun da büyüsün ninni…/ Uyusun da büyüsün ninni Büyüyünce ne olacak peki?/ Uyumayacak mıyım? / Babam gibi uykusuz mu kalacağım?” (s.16) Çocuğun uykuya geçiş anındaki o gizemli derinlik; bilincinin gerçeklerden düş evrenine akıp gitmesi, tüm saflığıyla yansıtılıyor: “ … Gözlerime bak./ Bunlar, uyku gözleri./ Yüzüm, uyku yüzü./ Konuşmam uyku konuşması./ Bak ellerim uykunun/ ayaklarım uykunun/ oturuşum uykunun./ Gördün mü şimdi uykuyu?”(s. 17) Sonra, başka bir bilinmeze açılıyoruz. Ölüm, küçük bir çocuk için müthiş bir bilinmezlik, çözümsüz bir bilmece değil midir? “ …Ölüm uykusu ne?/ Neden uyku?/ Uyanan var mı yoksa?” (s.18) Çocuk, özgür bir ruh taşır. Düşlerin, doğanın içinde, uçurtmanın kanadında, rüzgârın salıncağında uçup gider özgürlüğe: “Pencereden gelen uslu rüzgâr/ çağırır denizlere beni. Yavaş yavaş giden bulutlar/ çıkarır dağlara beni. Uzaklardan el sallayan uçurtma/ uçurur göklere beni. Uykuma giren yol/ götürür kırlara beni.” (s.21) Çocuk için deniz nedir bi lir misiniz? “Deniz çocuk olur/ küçülür/ kıyısında akşamın./ İçinde/ çocuk balıklar uyur./ Deniz/ mavi saçlı ablası/ bütün çocukların” (s.23)”Ne yapalım?” adlı şiirde de soru soran bir çocuk var. İnsanlar büyüdükçe yaşamı sorgulamayı ihmal etmeseydi dünya kim bilir ne denli farklı olurdu diye düşündürüyor okuru. Dünyadaki açlık sorununun anlatıldığı şiirde çocuk, çözümü buluyor kendince: “Bize gelsin öyleyse, ben veririm ona yemeğimden. Beraber, uslu uslu yeriz. O zaman aç kalmaz, ölmez.” (s. 35) Çocuk evreninden yansıyan paylaşmanın güzelliği, dünyayı kaplayabilseydi… Kâğıttan gemilerimizi biz nerelere gönderdik acaba? “Bakın kar yağıyor/ buz tuttu minik göller/ kayığım kâğıttandır yüzemez/ büyük gelir ona sizin yelkenler.” (s.39) Masal Anne’yi yalnız çocukların gördüğünü biliyor musunuz? “Bir akşam gözleri aralanmıştı göğün/ biz sessizce uzaktan bakıyorduk./ Masal Anne’ye ‘Sen hep konuş’ dedim./ Ay açtı evini, tüllerini indirdi/ birden aydınlandı ortalık.” (s.49) “Dünyayı Seviyorum” başlıklı şiirde, üzüm yerken bir yandan radyodaki haberlere kulak veren; savaşı anlamaya, sorgulamaya çalışan çocuk, bir öykü kurguluyor minicik yüreğinin içinde. Savaş ve çocuk gerçeği, ağır bir hüzünle çöküyor şiirin kıyısına: “Dumanlar sızıyor yıkıntılardan./ Boşalmış şehir, yanık insan kokusu./ Bomba şeker, bomba defter, bomba çikolata. Sesler ses değil, çığlıklar annelerin./ Kurum öbekleri, kara kan, yangın./ Bomba şeker, bomba defter, bomba çikolata.” (s.55) Sevgi, barış ve evrenselliğin, kitabın dokusuna kılcal damarlar halinde yayılan duygu ve kavramlar olduğu görülüyor. “Bilmeceler, Bilememeceler” başlıklı şiir, suskunun, boşluğun anlamsal derinlikleriyle yazılmış özgün bir metin. “Nece konuşur yeni yapraklanan ağaçlar?....Yeşilce. Nece konuşur sabahleyin ilk öten kuş?.......Sevinççe. Nece konuşur durmadan silah yapıp satanlar?....... Ölümce. Nece konuşur babaları öldürülen çocuklar?………….” (s.76) Bu şiirin tümü derin bir felsefeye açılan sorularla dolu. Böylece çocuk, düşünceler ve düşler üreterek, yorumlamanın ve yaratıcığın kapılarını aralamaya başlıyor… Zarif çizgiler, yıldızlar, Aydedeler, uçurtmalar, bulutlar ve serçenin kanadındaki sorular eşliğinde evrenselliğe açılan, duygulandıran bir düş ve gerçek yolculuğuna çıkarabilirsiniz çocukları. Büyülü gemi limanda onları bekliyor; adı Çocukça. ? CUMHURİYET KİTAP SAYI 853