24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

? zünden okura aktarılır. Bu gözlerde hiçbir art düşünce yoktur. Anlattığı insanlar kadar temiz, içten, doğal ve sıcaktır anlatımı.Yazarın bakış açısıyla, birinci kişili anlatıcının bakış açısı elbette aynıdır. Kasabanın sakin yaşantısındaki mizahi unsurları da görebilen, eşsiz bir Akdeniz doğasının güzelliğini doya doya çıkaran yakınlardaki mübadelede terk edilmiş eski Rum köyü Kaya’ya hiçbir şey düşünmeden bakabilen ve bütün dünyayı bir oyun alanı olarak gören çocuğun harikulade dünyasıdır Fethiye. Rüzgârla ve denizle akraba olan kıyı insanlarının rüzgâra seslenişidir "Es be Süleyman Es" . Bütün Egeli gemicilerin bildiği bir tür rüzgâr duasıdır. Rüzgârlara insan adı vermek onları kişileştirmek Egelilerin alışık olduğu bir şeydir. Bu öyküdeki Süleyman denizde esen bir rüzgârın adıdır. Gökova körfezinde, Akyaka’da ise Deli Memet’i hepimiz biliriz. Karadan denize esen ve bir fırın kapağı açılmışçasına toprağı yakan rüzgâra Deli Memet der bizim köylüler. Es Be Süleyman Es’deki öyküler, dönemin Fethiyesi’nden hayatları, kentin iyi ve yumuşak insanlarını anlatırken mizah gözlüğünü de sık sık kullanır. Postacı Bayram’ı, Fethiye çayıyla savaşan Belediye başkanını, kente gelen vapuru, belediyenin tek otobüsünü, Rumelili fırıncı Necip Ustayı, balo gecesini adeta bir görev yapar gibi, sorumluluklarını taşıyormuş gibi tek tek anlatır ; neşeli, hoşgörülü, sevgi dolu bir anlatımdır bu. Yörenin yaşama koşullarından doğmuş yerel sözcükleri bol bol kullanır. Okura, kentin içindeki kanallardan akan suya "paspatır" dendiğini, "praçela ve tırandil’in birer tür yelkenli olduğunu; balık yemine "teke" balık yemi sepetine "baraketi" dendiğini öğretir. BİRLİKTE VE MUTLU... Ben bu bu kitabı okurken televizyondan alt yazıyla bir haber geçiyordu. Fethiye’deki 65 kişilik silahlı bir çeteden ve bu kişilerin kasabalılara zorla çek ve senet imzalattıklarından onları gasbettiklerinden haber veriyordu. Es Be Süleyman Es’in öyküleri, 1944’de Ankara Halk Evleri’ni öykü yarışmasında birinci ödülünü kazanırken Fethiye’de hayat böylesine değişmemiştir elbet. Yazarın ilk kitabı, "Es Be Süleyman Es", şimdi yitiriyor gibi de olsak bu topraklarda hep var olan birlikte ve mutlu yaşama imkânlarını bize bir kez daha hatırlattığı için değerlidir. Salim Şengil, "Savrulup Gidenler" başlığı altında kitaplaştırdığı ve 1987’de yayımladığı yeni öykülerinde, artık başka bir dünyayı anlatmaktadır. Zaman geçmiş, dünya değişmiştir, "Es be Süleyman" öykülerindeki çocuğun sevgiyle baktığı Fethiye evleri yerlerini ezen ürküten binalara, sokaklar ise, korkulan kaçılan yerlere bırakmıştır. Yeni öykülerin de iç zamanı olan Yirminci yüzyılın son çeyreği bu topraklarda hiç de kolay geçmemektedir. Savrulup Gidenler’deki öykülerin adı bile, bu değişen dünyanın işaretleridir. Yaşama sevinci, toplumsal neşe, bir yerlerde kaybolmuştur; yerini başka kavramlara bırakmıştır . "Gecenin Uzadığı An, Kaygı Zamanı, Suçsuz Suçlular, Alacakaranlıkta,Tasmasızlar, Köşedeki Adam" diye CUMHURİYET KİTAP SAYI isimlendirir artık öykülerini. Kasıp kavuran bir fırtınada savrulup giden hayatlara tanıklık etmektedir yazarın kalemi. Bu öykülerdeki zaman, ilk kitaptaki çocuğun hatırladığı zamandan çok farklıdır. Bir korku ve kaygı çağının insanlarıdır anlatılan. İnsanlar birbirine uzaktır, endişelidir ve korkmuşlardır. Fethiye’nin mutlu ve çocuksu insanları kaybolmuştur; bu öykülerin kişileri, 1150 yıllık hapis cezası alanlar, evinden çıkmaya korkanlar, ailesi hapse gidince yalnız kalacak çocuklardır. Salim Şengil’in kalemi 1940’larda başlayan toplumsal tanıklığını yine sürdürmektedir. Ama bu kez, Savrulup Gidenler’deki öyküler, ülkemizin acılı bir dönemine ait izler taşımaktadır. Hüznü, özlemi korkuyu anlatan on bir öykü peş peşe gelir yeni kitapta. Daha ilk öykünün ilk satırları yazarın yeni tanıdığı duygularla açılır. "Gecelerin gün dönümünden sonra, sokaklarda insan avı başlardı. Sis olup gitgide yoğunlaşan sessizliğin içinde ne zaman neden götürüleceğini bilmeden kulaklar kirişte beklenir!... İmbikten çekilircesine damla damla büyüyen bir korkudur bu. KULLANILAN İNSANLAR "Yorumsuz" adlı öyküde düzenbazların, büyük dolandırıcıların, paranın patronlarının kullandığı küçük insanların uğradığı haksızlığa yorumsuzca değinir. Anlatmaz ama tarafsızca gösterir, yaşanan dramı. Salim Şengil, Savrulup Gidenler’de öykücülüğünü farklı boyutlara taşır. Hem konu seçimi değişmiştir, anlattığı duygular farklılaşmış, yeni bir dünya betimlemeye girişmiştir; hem de anlatımında yeni teknikleri denemeye başlamıştır. Bu, yalnızca konu seçiminde değil öyküsünün yazınsal biçiminde de kendini gösterir. Farklı yazım teknikleri kullanarak kurar öyküsünü. "Trafik Uygulaması " adını verdiği öyküde iç konuşmaları, diyalogların arasına ustaca yerleştirir. Yazarın üçüncü öykü kitabı 1992’de gelir. On beş öyküden oluşan ve Cem Yayınevi’nce basılan "Penceredeki Işık". Öykülerin adlarını sıralamak bile kitabın bakış açısını okura hissettirir: Penceredeki Işık, Güzel Bir Oyun, Selam Götürün Benden, Günün Sonunda Şenlik, Ali Cengiz Oyunu, Keçi Sakalı, Pencere… Yine ümitli, neşeli, vaatkâr sözcüklerdir öykülerin adları. Bir önceki kitabın öykülerine sinen, satır aralarına sızan bedbin ruh, yine aslına rücu etmiştir. Yine mizah, yine hoşgörü yine kavgasız bir kalem iş başındadır ve aynı kuvvetli gözlemle sadece hayatı anlatmaktadır. Salim Şengil son öykülerinde daha felsefi, daha düşünsel bir düzeye de ulaşır kalemi. Bir insanlık durumunu, bir anı anlatan öykülerdir bunların çoğu. "Güzel Bir Oyun", "Selam Götürün Benden", "Dünya Dönüyor", "Zaman Tüneli", "Geçit" adlı öyküler, bir anın, bir fark edişin betimlenmesidir. 2005’de yitirdiğimiz Salim Şengil, uzun yıllar yayımcılığını yaptığı "Dost" ve "Seçilmiş Hikâyeler" dergilerinin yanı sıra, öykücülüğümüze seçkin katkısıyla da Türk edebiyatının klasik yazarlarındandır. ? 853 SAYFA 21
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear