28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

? nından çıkardığı resimle tanımıştım. Sonraları kendisiyle tanışmam 70’lerde oldu. Ondan sonra annesi Aliye Hanım Paris’e geldi, onunla tanıştım. Filiz’le sıkı bir dost olduk, konuşmalarımızın hemen hepsinde bana, "Babamı anlatın n’olur" derdi. Filiz’in kitaba onay vermesi beni çok sevindirdi, onun onayı demek, kitapta anlattığım gerçeklerin onaylanması demekti. Yanlış bir şey yazsaydım bozulurdu elbette. Şunu itiraf edeyim size aklıma gelmişken, kitapta bir öğrenciyle sevişiyor bir arkadaşı, o kurmaca, ama aslında o Sabahattin Ali! Filiz’e "Babanı seni güç durumda bırakmamak için böyle anlattım" dedim, "Yazabilirdiniz, babamın çapkınlığını bilmeyen yoktu ki" dedi. Oraya gelelim istiyorum biraz da; Sabahattin Ali’nin çapkınlığı dikkat çekiyor!.. Vallaha Sabahattin kızlara çocukluğundan beri çok meraklıydı, mektuplarında var. Mesela ilk aşkı Sabahattin’in, kendinden on yaş büyük öğretmeni! Platonik bir aşk, ama bütün bu aşklarında Sabahattin platonik, hiç bunu bir neticeye ulaştırmak istemiyor! Yani cinsel bir ilişki aklından geçmiyor. Büyüdüğü zaman da aklından geçirmemek için belki, Ayşe Sıtkı’ya âşık… Ama dostane bir ilişki değil mi? Dost ama ilk zamanlar mektuplarında ilanı aşk ediyor, evlenmek istiyor. Ayşe Sıtkı da "Deli olma Sabahattin, biz seninle arkadaşız", diyor ve devam ettiriyorlar dostluklarını… Nahid Hanım var sonra, Nahid Hanım da kimlerin sevgilisi değil o zamanlar; Orhan Veli, Arif Damar, galiba Hasan Ali, Halil Vedat falan… Sabahattin de âşık! Ama hiç aralarında cinsel bir ilişki olmuyor, sadece seviyor Nahid Hanım’ı. Bunun gibi aşkları var ama kadınlardan olumlu bir cevap alamazsa asılmıyor. Ama kadın da isterse o zaman oluyor tabii. NÂZIM ETKİSİ Peki Nâzım’ a gelelim. Belki de bir dönüm noktası oluyor Sabahattin Ali için.. Nâzım’ı evvelden biliyor tabii; Almanya’dan dönüyor 1930’da, doğru ‘Resimli Ay’a gidiyor ve oraya bir hikâye veriyor, Sabiha Hanım’a (Sertel). Sabiha Hanım hikâyeyi alıp Nazım’a gidiyor, Nâzım okuyor, ‘Bu çocukta çok iş var’ diyor. Ondan sonra "Yaz, bize getir ama daha sosyal içerikli olsun" diyor. Yani Sabahattin’in sosyal içerikli konulara yaklaşımını yeterli görmüyor anlaşılan ve Nâzım, Sabahattin’i beğeniyor, Sabahattin de Nâzım’a hayran, o yaz, ilkbahardan Eylül’e dek sık sık görüşüyorlar. Sertellerin evinde buluşuyorlar daha çok. Kimler yok ki o zaman Sertellerin evinde; Naci Sadullah, Vâlâ Nurettin, Suat Derviş, Peyami Safa, Kemal Tahir, Sadri Ertem ve daha birkaç kişi. O sıralarda "Kuyucaklı Yusuf"u yazıyor Sabahattin. Nâzım, yazılar dizilirken okuyor daha, sonra Sertellere gidip Sabiha Hanım’a "Bu kitabı ben yazmış gibiyim sanki, tam istediğim gibi oldu" diyor. Sonra biri Aydın’a gidiyor, diğeri hapse, ama mektuplaşıyorlar. Çok ilginç yazışmalar var tabii. Orada Nâzım edebiyat hakkındaki görüşlerini bildiriyor sık sık. Sonra Sabahattin’in yazıları hakkındaki fikirlerini bildiriyor. Mesela "Kürk Mantolu Madonna"nın birinci bölümünü beğeniyor, ikinci bölümünü, "onu yeniden yazsan iyi olur" diyor. Bir nevi eleştirmeni oluyor yani Sabahattin Ali’nin… Çok eleştiriyor ama sonuçta Sabahattin Nâzım’a hayran… Peki ya Pertev Naili? Pertev Naili Sabahattin’in okuldan arkadaşı ve çok sevdiği bir insan. Pertev’e her zaman çok açık, içini döküyor. Az önce de söylediğim gibi, Pertev Bey benim de çok yakın arkadaşımdı, yirmi sene beraberdik Paris’te. Sabahattin’i çok severdi Pertev de. Aliye Hanımı da ben onun evinde tanıdım. Pertev Sabahattin’i çapkınlığı bakımından eleştiriyor. O da şundan olabilir: Pertev hayatında tek bir kadını sevdi, Hayrünüsa Hanım. Onu se solculuğu bu kitaptan öğrendim, o, benim hayatımı değiştiren bir nokta olmuştur" diyor. Trende okumak için bu kitabı almış ve onu çok etkilemiş. O zamanlar çok okuyan birisiydi, ama Almancası’nın o yıllar zayıf olmasından ötürü Marksizm’in temellerine inememiş, işin teorisini fazla öğrenememiş. Nazım Sabahattin’e Marksizm’i öğretiyor! "Türk edebiyatının ilk devrimcigerçekçi hikâyeci ve romancısıdır" diye bir tanım getiriyor Nâzım, Sabahattin Ali’nin Çekoslovakya’da basılan "İçimizdeki Şeytan" adlı kitabına yazdığı önsözde. Peki siz nasıl değerlendirirsiniz Sabahattin Ali’nin edebiyatçı kimliğini? Katılırım tabii. Sait Faik’ten önce, Orhan Kemal’den, bizim solcu yazarlardan önce ilk Sabahattin başlatıyor bu işi öyle değil mi? Türk köylüsünün, küçük burjuvazinin, memurun, esnafın, ufak insanın sorunlarını ele alıyor. İşçi sorunlarının üzerinde pek fazla durmuyor ki, onu Orhan Kemal daha iyi yapıyor. Ama halka inen, gerçekçi bir yazar Sabahattin. Nâzım hattin Ali? İktidar çevreleri katiyen anlamıyorlardı, bunun sıkıntısını çok çekiyor! Ama mesela hapishanede bir takım insanla çok iyi anlaşıyor, onlarla çok dost oluyorlar. Yani oradaki insanlar Sabahattin’i daha iyi anlıyorlar. Sonra konservatuarda, öğrencileri falan da çok seviyorlar onu. Markopaşa’da gayet bunalımlı günler, birtakım gerginlikler oluyor, polis araya adamlar sokuyor falan ama Sabahattin’i anlayanlar çok seviyorlar onu, bu muhakkak! Tanımayanlar da, düşman oluyorlardı, ne yazık ki… Kitabın sonu, ucu açık bitiyor… Sabahattin Ali’yi bir rejim öldürdü, bu devlet terörü katilleri besledi, korudu o yıllar. Onların üzerine gitmiyor, korkunç olan bu. Bugün de yok mu gizli kalmış cinayetler! İşte Doğan Öz, Abdi İpekçi, Bahriye Üçok, Uğur Mumcu gibi faili meçhul cinayetlerin başlangıcı olmuştur Sabahattin Ali cinayeti! viyor, evleniyor, ondan başka kadın görmediğine kaniyim ben Pertev’in! SERTELLER OLAYI Az önce Serteller’den söz açtık; kitapta oldukça geniş yer tutuyor Serteller Olayı, sanki bilinçli olarak, uzun tutup, o döneme aydınlık getirdiniz, ne dersiniz? Evet. Serteller’in o olayı bugünkü kuşaklar maalesef ki bilmiyorlar. Bu vesileyle onları anlatmak istedim. Zekeriya Bey benim çok yakın dostumdu. Sabiha Hanım’ı tanımadım ama Zekeriya Bey’in Sabahattin’e olan, Nâzım’a olan sevgisinin çok yakın tanıklarından biriyim. Ondan çok dinledim. Gerçi Serteller’in o olaylarını Sabiha Hanım "Roman Gibi" adlı eserinde anlattı ama ne kadar insana ulaşabildi, kaç kişi okudu? Ben de o havayı vermek için kitabımda yer verdim o eserden bazı bölümlere. Yani Sabahattin Ali’nin nasıl bir terör ortamı içersinde yaşadığını Sabiha Hanım çok güzel anlatmıştı. Peki ya Almanya yılları… Sabahattin Ali’nin sola yaklaşmasına vesile olan yıllarıdır diyebiliriz değil mi? Giderken Petullium diye bir kitap okuyor. Rasih’e bir gün diyor ki, "Ben ASLOLAN: SİSTEM!.. Az önce bir yerde "söylentiler yalan" dediniz. "Bu kitap tamamen belge" demiştiniz, peki bu kitabı okuyacak olanlar, başında, ‘Bu romanın sonunda ben Sabahattin Ali’nin kim/kimler tarafından öldürüldüğünü öğreneceğim" psikolojisine bürünebilirler mi? Bilemem diyorum. Katilin kişiliği önemli değil bence, o sistem önemli aslolan! Hızlı üreten bir yazar olarak, Hıfzı Topuz’dan bundan sonraki dönemde neler okuyacağız? Üzerinde çalıştığım bir konu var, kitabın adına bile koydum: "Özgürlüğe Kurşun". 1912 yıllarında İtahhat Hıfzı TOpuz, Erdem Öztop ile söyleşi sırasında... ve Terakkicilerin Teşkilat’ı Mahsusa aracılığıyla öldürttükleri gazeteciler, yazarlar… haklı yani, bir dönem başlatıyor! Ben Ahmet Samim’le başladım, 26 yaşında pırıl pırıl bir gazeteci, onu Bah Az önce de değindik, Ayşe’yle olan çekapı’da Fazıl Ahmet ile kolkola gimektuplaşmasına. "Hiçbir şeye aldırma derken bir tek kurşunla öldürüyorlar. Sabahattin, nasıl olsa hepsi yaşamak Sonrasında cenazesini bile kaçırıyordeğil mi?" diyor Ayşe. Sabahattin Ali lar. Tören bile yapılmadan türbeye ise bir sonraki mektubunda yanıt olagömüyorlar. Ondan evvel Hasan Fehrak şunları yazıyor: "Çünkü hayat cidmi’yi köprü üstünde öldürüyorlar. O diye alınacak ve kendisine fazlasıyla da muhalif gazeteci. Sonradan Zeki önem verilecek kadar önemli bir şeyBey’i öldürüyorlar. Düyun’u Umumidir."… ye’de çalışıyor, mali dalavereleri bili Ayşe yüz vermiyor, yani duygusal yor. Maliye Nazırı Cavit Beye karşı çıolarak karşılık vermiyor Sabahattin kıyor, öldürüyorlar. Silahçı Tahsin, yaAli’ye. Ben Ayşe’yi tanımadım ama gani Hasan Tahsin, Atatürk’ün sınıf arliba Doğan Akın tanımış, bir de Aykadaşı, onu da Teşkilatı Mahsusa ölşe’yi tanıyan arkadaşım Sinan Fişek dürüyor. İşte ben şu sıralar bunların var. Sinan’ın karısı Gülsen, komşularromanını yazıyorum. Şimdilerde bunmış, çok sık görüşürmüş. Bir gün ları pek çok genç bilmiyor, yazmakta Gülsen’e bundan bahsediyordum, yarar gördüm. "Ayşe Hanım, Sabahattin’in ilgi gös Son soru olsun, Sabahattin Ali’nin termesinden hoşlandı" dedi. Kendi romanını yazarken mi çıktı "Özgürlüğe yüz vermiyor ama… Kurşun"? Sabahattin Ali’nin eleştirmenler Tabii. Bu konunun evveliyatı da hakkında yazdıkları epey ilgi çekici: var, onları da yazayım dedim. Saba"Eleştirmenler milletvekilleri gibi adlahattin Ali Cumhuriyet döneminde ölrı büyük ama gereksiz adamlardır." Nadürüldü, diğerleri Osmanlı döneminsıl yorumlarsınız, katılır mısınız? de. Anlatmak lazım dedim, şimdiler (Gülüyor) Yorum yok. de onunla meşgulüm. ? Gene bir alıntı yapacağım Sabahattin Ali’den: "Dünyada bana "Ne istieoztop@aof.anadolu.edu.tr yorsun?" diye sorsalar hiç düşünmeden vereceğim cevap şudur: Anlaşılmak isBaşın Öne Eğilmesin/ Hıfzı Totiyorum." Anlaşılamadı değil mi Sabapuz/ Remzi Kitabevi/ 264 s. CUMHURİYET KİTAP SAYI 868 SAYFA 6
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear