05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

“1453 Konstantinopl Kuşatma Günce”si ile Nicolò Barbaro, işgale uğrayan bir halkın dramını, zavallılığını, başka türlü göremeyeceğimiz bir derinlikte kavramamızı sağlamış, tarih bilincimizin hümanist bir yerden oluşumuna da önemli bir etki yapmaktadır. Erdoğan AYDIN Kritik Barbaro’nun çevresinde yerle bir ettiği surlardan kente girdiler. Ama Türkler kente girmeden önce, onlarla Hıristiyanlar arasında öylesine şiddetli bir çarpışma oldu ve öylesine çok insan öldü ki, ilk ağızdan toplanacak ölüler yirmi arabayı doldururdu. Daha sonra ikinci dalga doğruca kente yöneldi; buldukları herkesi, kadın erkek, genç yaşlı, hangi durumda olursa olsun kılıçtan geçirdiler.” (s. 66) “Genelde yaptıkları şey şuydu: Bir eve girdikleri zaman kendi amblemlerini taşıyan bir bayrak asıyorlardı; öteki Türkler bu bayrağı gördükleri zaman o eve dokunmuyorlar, bayraksız bir ev aramaya devam ediyorlardı. Böylece bayraklarını her yere koydular, hatta manastırlara ve kiliselere bile...” (s. 67) H epinizin hayatında özel etki bırakmış kitaplar vardır. Düşünce ve algı ufkunuzu değiştiren, bilinç büyümenize katkı yapan, olgunlaştıran, sarsan, irkilten, şaşırtan... Nicolò Barbaro’nun “1453 Konstantinopl Kuşatma Güncesi” adlı kitabı, işte böyle bir anlam taşıyan kitaplardan biri benim için. Bu yüzden, kitapçı vitrininde gördüğümde, karşılaşmayı hiç düşünemeyeceğim eski bir sevgili arkadaşımla rastlaşmış duygusunu yaşadım. Benim önceden okuduğum, “Konstantıniye Muhasarası Ruznamesi” adıyla 1953’te basılmış, İstanbul Fetih Derneği’nce yayınlanmış çeviriydi. O kötü, ağdalı ve Türkİslamcı ideolojik katkılar içeren çevirisine rağmen, öylesine etkilenmiştim ki, Türkiyeli okura çok şey katacağı düşüncesiyle bazı yayıncı dostlarıma önermiş, ama basımını sağlayamamıştım. Yurdakul Fincancıoğlu’nun iyi çevirisi kitabın değer ve anlamını daha da büyütmüş. Onu, okuma ve anlaşılmayı zorlaştıran eski dil yüklemlerinden kurtarıp sadeleştirdiği gibi, ideolojik yüklemli katkı ifadelerden de arındırarak okuma ve anlaşılmasını kolaylaştırmış. Büke Yayınları’nın güzel baskısı da kitabın görsel değerini arttıran bir faktör. Bununla birlikte, iyi bir tashihten geçmeden yayınlanmış olmasını, kitabı bu artılarını gölgeleyen bir faktör olarak anmalıyım. Barbaro’nun Günce’si, işgale uğrayan bir halkın dolaysız duygularını tanımayı öğretiyor; acılarını, korkularını, abartılarını, halisünasyonlarını, umutlarını, çaresizliklerini tanımamızı sağlıyor. Hümanist bir bilince sahip olduktan sonra tüm bunları tahmin etmek zor değil diye düşünülebilir. Oysa bilinç dediğimiz şey, çoğu zaman yaşanmadan, gözlenmeden, görülmeden elde edilen bir şey değil. Aşkın ancak aşık olduktan, babalığın ancak baba olduktan sonra gerçek anlamda anlaşılması gibi, savaşın dehşet ve vahşetini de ancak savaşı yaşadıktan sonra gerçek anlamda anlamak mümkün. Barbaro’nun, “1453 Konstantinopl Kuşatma Güncesi”, işte bu dehşet ve vahşetin küllerinden çıkıp geliyor. 1953 Kuşatma Güncesi za ve kendi tarihimize dair bir koskoca illüzyonun, bir koskoca karanlığın dehlizlerine girmemizi, olayı bir de mağdurların, tecavüze uğrayanların gözünden okumamızı, bu anlamda nesnellik ve insanlığımıza katkı sağlayan niteliğidir. Nitekim kuşatmayı, bir de kuşatılanların yüreğinden duyumsamamızı sağlıyor Barbaro. “Fatih ve Fetih / Mitler ve Gerçekler” adlı kitabım için kaynak araştırması yaptığım Milli Kütüphane’de, o sararmış, tozlanmış, küf kokan haliyle ilk karşılaştığımda, onun, hem tarih bilincime hem de kitabıma böylesi bir katkı yapacağını düşünememiştim doğrusu. Barbaro’nun Günce’si kuşatma sürecindeki lağım savaşlarını, seyyar kule hücumlarını, gemi savaşlarını, yıkılan surların onarılmasındaki olağanüstü seferberliği, önemli saldırıların püskürtülüşünü, bir başka kaynakta göremeyeceğimiz denli çarpıcı bir zenginlikte aktarıyor. Direnişin bu ayrıntıları yanısıra içerdeki güç dengeleri ve karar süreçlerini, bir Venedikli olarak Rumlara ve Cenevizlilere, bir Hıristiyan olarak Müslümanlara ve Yahudilere dair önyargılarını aktarışında da özgün bir önem taşıyor. İstanbul’un fethini Francis ve Dukas ile birlikte içeriden aktaran 3 temel kaynaktan biri olan Barbaro, II. Mehmet’in (yine Hıristiyan olan) tarihçisi Kritovulos ile birlikte Fethin bütünsel kavranışında çok temel katkı yapan yazarlardan biridir. Tarih yazını anlamında diğer kaynaklardan daha zayıf olmakla birlikte, işin insani ve psikolojik boyutlarını yansıtmaktaki olağanüstü zenginlikle alanında tektir. Savaşların hamaset veya siyasal aktarılışı dışında, insanın canına değen, onu kavuran,parçalayan, zavallılaştıran ve kahramanlaştıran yanlarıyla bir başka fetih hikâyesi anlatıyor Barbaro. TARİHE SADIK KALMAK Kitapta yazılanlar kuşkusuz bütünüyle doğruları ifade etmemektedir. En önemlisi duygusal bir kırılmaya uğramışlardır. Dahası, yer yer abartı ve yanlışlar (Osmanlı gemilerinin Haliç’e Pera arkasından çekilerek indirildiği gibi), yanı sıra doğrudan gözleme şansı olmayan (Fatih ile Baltaoğlu Süleyman Bey arasında geçen diyalog gibi) aktarımlarla malul olduğu da özellikle belirtilmeli. Bununla birlikte bu durum kitabın değerini, onun fethe, fethin içerdekilerden yana görüntüsü ve yaşanışının en çarpıcı belgesi olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Dolayısıyla diğer kaynaklarla bütünlüğü içinde fethin bütünsel kavranışı açısından yeri doldurulamaz önemde bir kaynak örneği oluşturuyor Barbaro’nun Günce’si. Örneğin çoğunluğu asil 8 gemi dolusu Bizanslının, Osmanlıların talandan pay kapmak telaşının yarattığı avantajla kaçışını onun kitabından öğreniyoruz: “Biz Konstantinopl’den denize açıldığımız sırada, Türk donanmasının tamamı silahsızdı, kaptanları ve mürettebatın tamamı, yağmalamak üzere kente gitmişlerdi. Kesinlikle emin olabilirsiniz ki, eğer donanmaları iş başında olsaydı, tek bir tekne bile kaçamazdı.” (s.70) Kendilerini savunan şehir halkı, saldırganların gözünde ‘imansız’, ‘dinsiz’ ve ‘kâfir’ idi ve bu nedenle saldırıyı ‘hakkediyorlardı!’ Barbaro’yu okuyunca çarpıcı bir ayrıntı olarak görüyoruz ki, saldırganların da saldırıya uğrayanların gözünde ‘imansız’, ‘dinsiz’ ve ‘kâfir’ idiler. Yani iki taraf da aynı ideolojik argümanla hareket ediyor, korku ve umutlarında aynı tanrıya sığınıyor, öldüklerinde aynı tanrının cennetine kavuşmayı hayal ediyor, özetle kendilerini aynı ideolojik argümanlarla motive ediliyorlardı. Ve Tanrı, her defasında olduğu gibi bu savaşta da, kullarının kendisine taparak karşılarındakileri öldürmesine, sanki yokmuş gibi seyirci kalıyordu. Ve böylece birbirini boğazlayan insanların kanları ve çığlıklarında, tarihin en dramatik sayfaları yazılıyordu. YAKARIŞ VE DİRENİŞ Kuşatma ve peş peşe gelen saldırıların içerde nasıl yaşandığını gün gün aktaran Günce, sona yaklaşıldıkça daha da dramatik hal alıyor. Nitekim 28 Mayıs gecesi başlayan son saldırının bir başka tasvirini okuyoruz Günce’den. Hıristiyan vasallar yanı sıra talan umudu ve din aşkıyla gelmiş düzensiz Müslümanların saldırısını takiben, ara vermeden Anadolu ve Rumeli piyadelerinin, ardından da sabaha karşı Yeniçerilerin sürdürdüğü o bitmek bilmeyen son saldırıda “kentteki zavallı halkın”, bir yandan cansiperane direnişi diğer yandan, “merhamet yarabbi!” diye yalvarışlarının tasviri bu. İçeridekiler için büyük bir dramın hikâyesini okuyoruz onun satırlarında: “Bizim Venedikliler Türklerin saldırılarını yoğunlaştırdığı kalenin olduğu kesimde savunma mucizeleri yarattılar; ama her şey boşunaydı; zira ebedi Tanrımız, kentin Türklerin eline düşmesi gerektiğine karar vermişti. Tanrı bu kadar kesin kararlı olunca, biz tüm Hıristiyanların, kendimizi efendimiz Hazreti İsa’nın ve annesi Madonna Saint Mary’nin eline emanet etmekten, bugün savaşta ölenlerin ruhu için şefaat dilemekten başka yapacak bir şey kalmıyordu” (s. 64) “Biz Hıristiyanlar şimdi büyük bir korku duyuyorduk; İmparator kentin her yerinde tehlike çanları çaldırıyor ve surlardaki askerler ‘Tanrım merhamet et’ diye haykırıyordu. Erkekler de kadınlar da yüksek sesle ağlıyordu; en çok feryat edenler de rahibelerle genç kadınlardı.” (s. 65) “Güneş doğarken Türkler, topçu ateşinin San Romano kapısı SONUÇ Modern hak bilincinden farklı olarak işgalci ve işgal edilenlerle değil, geleneksel ‘hak’ bilinciyle, ‘imansız’ tarafların mücadeleleriyle karşı karşıyaydık. Bu açıdan 554 yıl önce, üstelik işgal koşullarında yazılmış Günce’nin, saldırganlardan ‘imansız’ diye söz etmesini, çevirmenin Önsöz’de “bağnaz yaklaşım” örneği olarak anmasının doğru olmadığını belirtmeliyim. Çevirmenin ‘ilk ve umarız son’ vurgusuyla sansür uyguladığı ‘köpek’ nitelemesine rağmen, günümüzün kimi resmi tarihçilerinden çok daha nesnel olabilen, nitekim yeniçerilerden, “hepsi de çok cesur”, “hepsi de iyi savaşçılar” diye söz edebilen, “Türkler gibi değil” dese de “aslanlar gibi” savaştıklarından söz eden bir yazar Barbaro. Bugün bile hâlâ ağır bir din ve ırk temelli öteki düşmanlığı ve öznelliklerle malul kendi resmi tarihçiliğimizle kuşatıldığımız bu koşullarda, Barbaro’dan, bu açıdan da alacağımız dersler olduğu kanaatindeyim. “Kuşatma Güncesi”, kütüphanemize yerleşmeyi hakeden bir kitap. ? KİTAP SAYI 869 BARBARO’NUN ÖNEMİ Venedik Cumhuriyeti eşrafından bir ailenin, “gemi doktoru” oğlu olan Nicolò Barbaro, kuşatmaya karşı şehirde bulunan Venedik Lejyonunun aydın bir ferdi. Kitap, adından da anlaşılacağı gibi kuşatma ve direnişin gün gün tutulan kayıtlarından oluşuyor. Bu niteliğiyle tarihsel değeri çok yüksek özgün bir tarih belgesi ile karşı karşıyayız. Söz konusu Günce ve yazarı, Osmanlı askerleri şehre girdikten sonra, kadırgalarına binip Venedik’e gidecektir. Bu Günce’si ile Barbaro, işgale uğrayan bir halkın dramını, zavallılığını, başka türlü göremeyeceğimiz bir derinlikte kavramamızı sağlamış, tarih bilincimizin hümanist bir yerden oluşumuna da önemli bir etki yapmaktadır. Günce’yi Türkiyeli okur için ayrıca önemli kılan bir diğer özelliği, herhangi bir fetih ile değil ama, resmi tarihin ve Türk kimliğinin oluşturulmasında temelli bir rol yüklenen, bize dair, İstanbul’umuSAYFA 34 CUMHURİYET
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear