24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

bu defa 12 Mart'ta 'masum' devrimcilere gösterdiği duyarlılığı 12 Eylül'de saldınya uğrayan devrimcilere göstermez. Belki yaşı onlara daha uzak olduğu için, belki hiçbir zaman devrimcileri 'doğ... ru' kavrayamadığı için. Fakat yaptığı yorumlar Fethi Naci'nin bir yazısında belirttiği gibi12 Eylül yargıçlarından bile daha acımasızdır. O dönemin solculanna sahiplenme duygusuyla yaklaşmadığı için onlann kitaplarına sızmasına izin vermez. ı. Pınar Kür ÖYKÜLER Pınar Kür 80'lerin ilk yarısında öykü kitapları yayımlar. 81'de Bir Deli Ağaç vc 83'te Âkışı Olmayan Sıılar (84'te Sait Faik Hikâye Ödülü'nü alır). Bir Deli Ağaç'taki birbirinden bağımsız beş öykünün her biri sanki aynı apartmanda geçmektedir. Taksim'in arka taraflarında eski, büyük, ihtişamlı fakat değeri düşmüş bir apartman. Sakinlcri de yaşamın kıyısında kalmış, yoksul değil, yoksııllaşmış kişiler, yoksunlar, bonem hayatı yaşayan sanatçılar ya da tutundukları yerden, yaşamdan ayrılamayanlar yani içinde yaşadıkları yapıya benzer kişiler. Pınar Kiir'ün öykülemedeki ııstalığı burada da kendini göstcrnıiş. Sağlam kıırulmıış derinlikli hikâyeler okuyucuda buruk bir his bırakıyor. Açık açık hissedilmeye başlayan zamanının dışında kalmış yaşaınlar, kişiler Akışı Olmayan Sular'da iyice belirginlik kazanıyor. Ozellikle Bitmiş Zamana Dair öyküsü tükenmekte olan bir başka zamanın hikâyesini anlatıyor. Çıkışı, devamı, çözümü olmayan yaşamlardan söz ediyor Akışı Olmayan Sular'daki tüm öyküler. Hüznii anlatıyor sanki Pınar Kiir'ün her bir öyküsü. Kaybetmeyi, kaybolmayı, bulamamayı, saflığı, neşeyi, mutlııluğu, yılları yitirmeyi, yalnızlığı... Hiçbir zaman bu başlıkta düşünülmemiş ve adlandırılmamış olsa da Pınar Kür'ün önceki öykülerinde de benzer bir "hayalet olma", geçmişin bir yerinde takılı kalma, değişen yaşamı kabul edememe ya da fark edememe gözleniyor. Yazar 80'lerin ikinci yarısında öykülerde ara verdiği denemeciliğe geri dönüyor. 86'da aşkı masaya yatırıyor ve aşk üzerine farklı bir kitap yazıyor: Bitmeyen Aşk. Sonrasında da cinayet üzerine daha doğru bir ifadeyle cinayet romanı üzerine farkJı bir kitap yazıyor: Bir Cinayet Romanı. Cinayet romanı eleştirisi, öldürme isteği, şiddet karşıtlığı yazarm bu romanla yetinmemesinin nedenleri olabilir. 93'te Bir Cinayet Romanı'nın devamı Sonuncu Sonbahar yayımlanıyor. önemli nokta. Bu kitabın devamı olarak yazılan Sonuncu Sonbahar da yine edebi tartışmalan sokuyor romana. Basit bir üçüncü sayfa cinayet haberi, yazar ve yazma sürecini anlatan bir romana dö, nüşmüş. Bu defa önemli noktalardan biri yazarın yarattığı kahramanının miadını ne zaman dolduracağıyla ilgili. Bir önceki kitapta yaratılan güçlü, zeki, cinayeti çözen kahraman yok olmamakta direniyordu. Bir diğer ölmeyen fakat diğeri gibi yok olup olmayacağı tartışma konusu bile olmayan kahraman ise Aysel Alsan. Bu kadın, yazarın ilk kitabında doğmuş, Herkes Bana Düşman öyküsüne sızmış oradan da Sonuncu Sonbahar'a. Yazarın bir türlü kurtulamadığı kahramanlarından biri olrnuş. Polisiye keyfiyle okunan bu eğlenceli kitaplar sürükleyici ve bir oturuşta okunabilmelerinin yanı sıra ucuz polisiye roman düzeyine kesinlikle düşmemişler. Sonuncu Sonbahar'ın son kitabı olacağını düşündü yazar. Bunun önemli bir nedeni ycnilikçi ve denemeci olmalarına rağmen bu romanların önceki klasik olarak tanımlanabilecek hikâye ve romanlarından daha az yankı bulması. Kitaplar yayımlandıktan sonra ne keskin eleştiriler ne de övgüler alıyor yazar ve bu yok olan edebiyat ortamına küsüyor. i 1 M Çağdaş dünya edebiyatından üç yeni roman Arm Patchett RFX CANTO Ann Patchett BEL CANTO Bir Latin Amerika ülkesinde başkan yardımcısının evinde görkemli bir doğum günü partisi verilir. Amaç güçlü bir Japon işadamının ülkeye yatırım yapmasını sağlamaktır. Ünlü bir şarkıcı, dünyanın dört bir yanından gelmiş, seçkin konukları sesiyle büyüler. Ansızın gecenin bir yarısında gerillalar partiyi basarlar, bütün konukları rehin ahrlar. Roman ilerledikçe rehinelerle gerillalar arasında umulmadık yakınlıklar oluşur; dostluklar, rutkular, aşk beklentileri... PARİS Yarın Yarın'dan Hayalet Hikâyeleri'ne Pınar Kür metinlerinin neredeyse tamamına girmiş Paris. Anlatılanlara mekân olmakla kalmamış elbette vazgeçilmez bir parçası olmuş kimi hikâyelerinin. En dolu dolu olanı Yarın Yarın'ın baş kişisi Selim'in Paris'i: Önce turist gözüyle Paris sonra yalnız ve yabancı olarak yaşanan Paris; Picasso'ya komşu Baudelaire'in odasında geçen bol okumalı günler, ardından Josette'li Paris, 68'li Paris. Paris yalnızca yazdıklarının değü Pınar Kür'ün hayatının da bir parçasıymış. "Paris kendimi bulduğum yerdir." Diyor yazar. 68'i orada yaşıyor ve 93'te tekrar gidiyor Paris'e. Yaşadığı o çelişkiyi Hayalet Hikâyeleri'ndeki Ses öyküsünde başka bir kurguyla anlatıyor. Yazarın hayatının önemli bir dönemini geçirdiği Paris, yazılarına da canlı ve gerçek bir kent olarak yansımış. Ara sokaklarından meydanlarına, buradan giden kişinin bakış açısına göre ayrıntılanyla anlatılmış. Hayalet Hikâyeleri işte böyle bir yazarlık birikiminin ürünü. Kür'ün yıllar sonra yayımladığı kitap, yazmaya hiç ara verilmemiş gibi, diğer öykülerinin devamı gibi de okunabilir. Bu kitaba da öykülerindeki burukluk, romanlanndaki denemecilik ve öykülemedeki ustalığı hakim. Yazarın değil metnin kendisinin önemli olduğunu, metni yazardan bağımsız düsünmek gercktiğini söyleyenleri yalanbyor bu birikim. Yazarın önceki kitaplan okundukça Hayalet Hikâyeleri daha derinlemesine anlaşılıyor, Hayalet Hikâyeleri okununca yazarın bugününe dair fikir sahibi olunabiliyor. Bir bütün olarak bakıldığında yazarın dilinin yıllar içindeki gelişimi; yetkinleşmesi ve ustalaşması göze çarpıyor. Daha sade, gereksiz sözcüklerden annmış fakat doyurucu ve akıcılığını yitirmemiş bir dili var Hayalet Hikâyeleri'nin. Bir diğer değişen nokta ise kitapları okudııktan sonra okuyucuda kalan ağlamaya bile neden olabilecek acı hissin bir parça azalmış olması." Hayalet Hikâyeleri/ Pınar Kür/ Everest Yaymlart/ 166 s. 764 Martin Walser ELEŞTİRMENİN OLUMU Ünlü bir yazarın yeni romanı, milyonlarca kişinin izlediği bir televizyon programında, hırçın bir eleştirmenin, acımasız eleştirisine uğrar. Eleştirmen, yazarı 'üçüncü sınıf taklitçi' bir yazar olarak aşağılar, Yazarın yaşamı yıkılmıştır. Ancak eleştirmenin yaşamı da son bulur. Eleştirmen öldürülmüştür. Oldüren kimdir? Martin VValser, bu romanında kitap yazmanın doğasından yola çıkıp cinayet dürtüsüne, kendini kanıtlama güdüsünden Almanya'daki Yahudi sorununa kadar geniş bir yelpazede olaylara değiniyor. Aınicl Çadurı ÖZCİÜRLÜK ŞARKISI Amid Çaduri ZGÜRLÜK ŞARKISI Amid Çaduri, Betty Task Ödülü', 'Uluslar Topluluğu Yazarlan Avrasya Bölümü Ödülü', 'Güney Sanatları Edebiyat Ödülü' gibi pek çok ödül almış Hint asıllı bir İngiliz yazar. Bu romanında büyük kente göç eden iki ailenin hikâyesini anlatıyor. Büyük kent onlar için, onlar da büyük kent için yabancıdırlar. Aradan otuz yıl sgeçmiş, bu ailelerin çocukları artık bu ntin çocukları olmuşlardır. Onlar da değişmiştir, büyük kent de. Tıpkı İstanbul gibi. KATİL: YAZAR "Bir ara yazdığım kitapların çoğu; yasaklı durıımdaydı. Bu durum beni yaratıcılık açısından nasıl etkiledi biliyor musunı' Bir cinayet romanı yazmaına sebep oldıı. O sıralarda; sık sık mahkemeye gidiyordum ve mahkemelerde çok kötü olaylar görüyordum. Kitaplanm yargılandığı için de; çok kızgındım. Sanırım; birilcrini öldürmek istedim ve bıınu kitap yazarak gerçekleştirdim.' Bu romanlar postmodcrn anlatı öğelerinin Türk Edebiyatı'nda gözlenmeye başladığı bir döneme rastlıyor. Edebi hikâyelere polisiye katma da bu öğelerden biri. Fakat Pınar Kür burada cinayetin kendisi üzerine bir roman yazıyor ya da polisiye romanın kullandığı yöntemleri ortaya döküyor da denebilir. Yazarm romanın içinde önemli bir kahraman olması da bir diğer CUMHURİYET KİTAP S AYI Bütün çeşitlerimizi kitabevimizde bulabilirsiniz K.İTABEVİ Ytrnı<,nı>ı t a d Nu 22 Cıalaiasara> SAYFA 11
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear