05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

Efsunla kovarken camrmak ALI AKAY Marx'ın Hayaletleri 9 anıan çığrından çıkmış"; çivisi sökülmüş bir zaman, zaJ " man geçmiş ile bugünü bağlarken "gelecek olan" sorusu hep bir geri gelenle alakalı olarak kurulmadı mı? Zamandan söz eden bir düstur. Fiilin şimdiki zamanına gönderme yapan bir önerme ile karşı karşıya bırakmaktadır bizi Shakespeare'in Hamlet'i. Bir misafirperverliktir bu. Ruh buyur edilir artık. Yazar yazmaz onun ismini. "Yeni Dünya Düzeni" zamanında, diye yazmaktadır. Derrida; benzeri görülmedik bir hegemonyayı dünyanın küreselliğine yerleştirip, zorıınlu bir ayar bozukluğu üzerinden çalışmaktadır: Marksizmin def edilme seansının, ayininin büyüsünün içindeyiz. Enternasyonal'e karşı çıkan bir küresel "imparator" çıkmakta karşımıza. Deleuze'ün söziinü ettiği "denetim toplumundan" ve "şirket toplumunun" diinya çapındaki örgütlenmesinden bahsetmelcteyiz. Yeni bir fesat ve yeni bir seferberlik söz konusu günümüzde. Başkalaşmış bir Marksizimden korkanların onu yeniden kovma büyüsüne kapıldıkları bir felsefi dönemden geçmekteyiz. Değişen kılığını keşfetme çabasındaki sosyaî bilimlerin eskimiş ka lıplarına sarılarak "yeni çözümlemelere" karsı tavır alınaktalar. Onlardan korkmaktalar; bu yiizden de onu karalamaya çalışmaktalar: Postmodernizm. Olmayanları postmodernleşmeyle anmaktalar. ünları karalarken efsunlama çabasına girmekteler. Bir fesat birliğine ortak olmaktalar; hcm de sermayenin kurduğu oyunların tuzağına düştüklerini bilip bilmeden, sorup sorgulamadan. Ortaya çıkacağmdan korkulan "gizlı Marksistlerden" korunmaya çalışmaktalar. Bunların var olduğunu, konıplo teorilerine dayanarak ıspatlamaya çalışmaktalar. Derrida buna "hayaletbilim" veya "musallatbilim" adını vermekte (s.86). Tekerlemcye ve nakarata dayanan bir efsunlama hareketi bu Derrida'ya göre. Böyle bir felsefeden söz etmekteyiz. Biraz daha eskileri ve "geri dönüş" kuramlarını andığımızda: "Freud'a dönüş" (Lacan), "Marx'a dönüş" (Althusser) nedır1 f ££ t lara seslendiği türdendir: "Sizin yemininiz yemin değildir; siz orospular" diye seslenir. "Bir orospuyu ticaretinden (...) vazgeçirecek bir pezevengi orospulardan uzaklaşıracak kadar. Üzatın elinizi kahpeler. Sizin yemininiz, yemin sayılmaz: Ama bilirim, yemin edersiniz, hem de öyle edersiniz ki sizi duyan ölümsiiz tannların tüyleri ürperir, gökler depreme tutulnıuş gibi olur. lyisi yemininiz içinizde kalsın. Yaradılışınıza güvenim var. Hep orospu kalın." Özel mülkiyet "Paranın mülkiyeti deftildir'' önermesi küresel kapitalizm ile ne kadar alakalı değil miı* Paranın yeriyurdu yok. Deleuze ve Guattari'nin Marx'tan yola çıkarak sorunsallaştırdıkları kapitalizmin yersizyurtsuzfaştırıcı karaktcri küresel transnasyonal kapita lin dışında ne olacak ki! riâlâ yazanlarr görüyoruz: "Yersizyurtsuzlaşma post modernin ve emperyalizmin yeni adidır" diye yazıyorlar, Donkişotlaştıramadıklarımız. Bu Özal zihniyetinin solun bazı fraksiyonlarına bıraktıöı miras ne yazık ki! Okumadan, bilmeden yazmanm getirdiği zararlar; bu hale gelmenin sorumluları, Özal zihniyeti bilmeden konuş mayı, okumadan "kulaktan dolma" bilgileri söylemeyi şiar ettirdiğinde, herkes artık bu şiara kapılacak mı? Neden bu hep böyle olmakta? Derrida'ya felsefeci değil, Deleuze ve Guattari'ye postmodern diyenlerin "hebennekalığından" başka ne verdi bu sorulann ve önermelerin bugüne taşıdığı! Sermayenin yersizyurtsuzlaşması nereden geldi acaba diye sorulmadı mı hiç? 1848 uluslararası devrimini bir model olarak aldığında nereye doğru gitti? Sermayenin zaten yeriyurdu var mıydı? Ki, bu iddia ulusdevletler tarafından ortaya atıldı? Ezberden konuşanlar, ezberden yiyip yorumlayanlar neden bir an durup da durmak bilmek akışkanlığın çözümlemesini yapmak istemezler. Insanın anlayacaöı gelmiyor. Derrida alıntılıyor Blancnot'dan: "Komünist söz aynı anda hep örtük ve şiddetli, siyasal ve bilgili, dolaylı dolaysız tümleştirici ve parçalayıcı, uzun ve hemen hemen anlıktır" (s.64). "Kapitalist toplumlar totaliter deneylerden sonra rahat bir Iç çekme safhası yaşamı$ olsalar da. aslında; komünizm zaten bir "hayaletten baska bir $ey değldl". Bir hayalet hlç ölmez hep geri gellr ve geri gellr" dlyor yazar, Jacgues Derrida Derrida'yı okurken; Türkçe olarak: "Marx'ın Hayaletleri" (Ayrıntı Yayınları, 2001, çev. Alp Tümertekin; arkasındaki hayalet: Melih Başaran). BuDuvazlnindinlimanj Paranın rııhu her yanı kaplaFelsefede nesnesi neydi, onun? Serdığında, küreselleşme karşıtlamaye. Althusser'i anmak belki de polirı global ve transnasyonal örtikanın üstbelirleyici konumunu bugügütlenme biçimlerini dünya çanün Türkiyesi içinde anlamayı gerekli pında sermaye gibi yaygınlaşkılacaktır. Iktisadm özyönetimi var mı? tırdığında, "imparatorluk" adı Iktisat politikası bir tür özerk alan mı? verilen ulusaşırı sermaye, Adı üstünde politik iktisat. Siyasileıin 1848'deki devrimci ruhu ahp, kendine yorumları, kavgaları, yerleşmeferi, iktiçekip, uluslararasılaştınp, küresel ekedarı ele geçirmeleri, rantları ve yardımnomiyi kurduöunda, milliyetçiliklerin ları "hortumlamaları", para babalanna "hayali cemaatleri" hayal olauğunda, hâhizmet etmeleri: "Kapital kapitalist sınıflâ geri gelen bir hayaleti sorgulayan lara hizmet eder; burjııvazinin dini imaFransız rilozof Jacques Derrida, hayanı paradır". Bu sözler benim gençliğimi letlerin soykütiiğünü çıkanyor: Hegel'in hatırlatıyor. O dönetnlerde siyaset Iite babası Kant, babası Descartes (oğlu Striratüründeki oluşmalarkulağımda uğulner, oğlu Marx, oğlu Valery, oğlu Derriduyor; bir çeşit geri gelen simülakrın da mı?). Bir tür hayaletlerin geçidi söz kendisi kulağımı dağlıyor, uğuldatıyor, konusu. Derrida, haklı olarak natırlıyor: seslenmiyor, geçmişi çağırıyor, kitaplar, Blanchot, Marx'ı tam da "bozguna uğ kitaplar, tartışma ortamları, okumalar ratan" diye tanımlıyor. Bilimi bozguna anlamlandırmalar; her biri birer hayalet uğratan, saptıran, yersizyurtsuzlaştıran, olan arkadaşlar; hepsinin tepegöz halinyahakaşınıına sokan: Bilim kendisinı arde kafaları karanlık belleğimde yer altık hâkım gördüğünde, bilgi toplumu almışcasına hep beraber bir ağızdan kodatmacasını bir tür küresel ekonomiyle nuşuyorlar; kaderlerini terk ettikleri habağdaştırdığında, evet Marx'ı artık "biyalet gibi, o hayaletin hayali içinde ha • limsel olarak" okuyabiliriz. ü "iyi" bir fiyaletlenmiş bir şekilde rinselleşiyorlar lozoftu; "keşke öyle şeylerebulaşmasaykafamda. Bedensiz, ama hayalet olduğu dı". Bilgi toplumu, Marx'ı böyle okukadar tam da ondan farklı Derrida taramaya kalkıyor. "O bir filozoftu; o da bir fından belirtilen ruhlar uğulduyorlar. burjuvaydı. Yetersiz kalan bir çözümle12 mcsi oldu". Bunu söyleyen bilım dünyası kapitalizmin 1848'den beri bir ayda tüm Avrupa'yı saran hayaletin, komünizmin kaygısı içinde nasıl "demokratlaştığının" rarihini sanki bir elde silıyor; bellek yitimine geçiriyor. Derrida bize hatırlatıyor. Marx'ın Hayaletleri adlı kitabının çevirisinde: "Bilim adamıdır artık (...) oysa Kapital özünde bozguncu bir yapıttır. Bilimsel nesnelliğin yollannı izleyip zorunlu sonuç olarak devrime varmasından çok, pek öyle dile getirilmemiş olsa da, bilim düşüncesinin ta kendisini altüst eden kuramsal bir düşünme kipi içerdiği için bozguncudur" (s.65). Tam da Marx'ın aracılıfiıyla bir örnek teskil etmektedir güncel kapitalizmin geıdiği ve oturduğu noktada. Marx'ın Aziz Stirner için yazdıfiı gibi, Sanço "oturtulmuş" bir ego olduğundan dofayı mülkiyetine sahip mi olmaktadır? Yaratıcı ve yaratıcı (yaratılmış). Tanrı ve yaratılan varlık ikisi de Stirner'in kendiM olduğunda "donkişotlaştınlmış" olandır, diye yazıyordu Marx. Hayâletlere karşı savaş, açan kahramanın özellikleri ve özel niteliği ve de özel mülkiyeti: Bunlar f etişleştirilmenin neşnelerinden başka ne olacaklardır ki." Özel mülkiyet ve paranıamülkiyeti arasındaki aynm; Shakespeare'in "Âtinalı Tımon"da orospu 1959 yılında Blanchot kaleme alnıaktaydı bu yazıyı. Derrida hatırlatıyor bir kez daha: "Bir ölüm duyurusu çınladı, alacakaranlıksı, hayaletsi, yani yeniden dirilişçi". Yani yeniden dirılişçi: Demek ki, dirilen Marx'ın komünizmi, SSCB'ninki değil. Derrida yazıyor: "Yeniden ayarlanmacı Felsefi 'ruh'tan söz ediyoruz" (s.64). Tam da öldü denildiğinde, toprağa verildiğinde, kendı cenaze alayının önündeyürüyen bir hayaletten veya hatta hayaletlerden söz etmekteyiz. Felsefenin cesedinin başında dirifmesini beklemek anlamına gelen o gece, Derrida'nın anlamlandırdığı metninin içinde yatmaktadır. Yeniden diriltmek, metni yeniden kaleme almaktan geçmekte değil mi? Nesiller arası bir kopmayı yeniden dikmek, ayağa kaldınp, ayakta tutmak. Tam da dünyanın kapitalizmin krizi içinde dikilip, geri gelen nayalet bu değil mi? Yaşamak arada olmak halidir öyleyse. Geri gelenin ölümIe yüzleştikten sonra hesabını kapatmadan geri gelmesi değil midir? Hesap hiç bir zaman kapanmadı. Hayalet efsunla kovıJmaya çağrıldı. Derrida yine hatırlatıyor, eli kulağındaki dirilme isteği için ve yazıyor: "1848 yüı dolaylarında Birinci Enternasyonal in hemen hemen gizli kalmak zorunda olduğunu unutmayalım. Hayalet oradaydı zaten (oysa bir hayaletin orada olması da ne ki? Bir hayaletin bulunuş kipi ne ki? îşte, burada ortaya koymak istediğimiz tek soru da bu zaten) Asma hayaleti olduğu şey, yani komünizm tanımı gereği orada değildi. Gelecek olan komünizm olarak korku salCUMHURİYET KİTAP SAYI 604 Dtrtme Isteğl SAYFA
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear