Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Bıliiliiiınıııııııııılınııırnıiııi[)ırTvrırı' Bir clcştîrmcn: KayaOzsezgin ıınnınnniii^pM mı;ıi ı jTnnimmın rr n rrrrnımntiiıır HIBW ı \ ııı •;nmmwrnT KOYUN CAN DERDINDE KASAP ET DERDİNDE MASAL OKUMAYA ZAMANINIZ KALMAYABILIR llcyhat kı durum "giırıilchıhr hır gelccek"te ılejü^ıncyc hıc <Jf ıslulallı «>runınuy(iı Metin TOKER Siyaselte ve iklidarda olanların çaresızlıği ve /»valı lığı, dev lodos t'ırtınasının dalgalan gıhı sahıllerımı/ı dövüyor! Orhun IUIRSAI I Anlayanu, kcııdİMiıe saygısı olana. cmcğınc. aklma. yiireğme giıvenene, ulkesınin onurunu ^crellıcc lay ınak ısteyene: umutları çığ yapacak. yüruklen :ıU",\c yecek, /.ıhinleri uyandıracak kımya düiıcuııne gırdık. Necati D()(iRli Kölclerin isyan hakkı yoklurü! Ümil Zİ1.K1.İ Türküm. doğruyum çalı^kanım... Laf ola hcrı gelc! Çetin AI.TAN "Bir v111 kadın memesine vatanı satabilırim" Ahmet AL1AN Sayın Cumhurbaşkanı Ahmel Necdcl Se/er'e ^oyle scslcniyonız: Bı/ sı/den sade bir valanda^ gibi davranmanı/ı değil, bırdevlei ba^kanı gibi davranmanı/.ı bcklıyoru/.. Yılmaz U1KBAŞ Çunku, bugünkU TUrkiyc. (aynen 150 yıl önceki Osmanlı gibi) alınan dı; bonvlan, ekuııonıide rasynnel bir biçimdc kullanacak yüneıim kudntsundan ve siyasal yapıdan yuksundur. EmreKONGAR Türkiye, sanki anayasasınm yerine nıyet nıeklııbu geçerli kılınmı^ bir Ulke olarak gündcmde lululuyor •t . Orhan KRtNÇ Son kriz tam bir Nasretlin Hoca omcği; Cüneyl ARCAYÜRKK Peki, TUrkiyc nasıl kunulacak? Bir gerçek lider devlelın lelevi/.yonuna ı,ıkıp bu ger(,cğı halka ne /amaıı söyliTse. o dakikadan ba^layarak TUrkiye kurluluş yoluna gırmiş sayılır. İlhan SELÇUK "Değişım'... Elbetle değışim. Bu "bezirgan ılü/enınin' clbclıc dcğışmesı gerek. Fakal liberal politikalarla değil. Toklamış ATEŞ Ulkeyi birlik neraberliğe davet edcn herkes yalnı/' •; JA • ' * •• Muslafa BALHAY Böyle sakal bir sislem, elbelle isyan duygularını kortlklcr. Hasan PULUR Kanunlarımi7 ve kapılarımız para gücüne dayanmı yor. Hainc prim veriyor, hırsız Urelmede, ^öhrel cehalet ledrisinde tecrUbc sahibıyız. Kamran INAN T rımıımnlHMIr""" rwırr LEVENT ÇALIKOĞLU ek çok gönderiminin ötesinde eleştirinin temelde söylem üzerine söylem inşa etme işi olduğuna inandığımı birkaç söyleşide belirtmiştim. Eleştirmeni sade vatandaştan ayıran şey işte bu tuhaf, anlaşılmaz sıkıntı olsa gerek. Bence doğru yu bulma, söyleme gibi bir sorumluluğu yok eleştirmenin. Özellikle de yapıtın tüm doğrulan silmek Ankara, 1983. soldan: SezerTansufi. Suleyman s Tekcan. Kaya Ozsezgin üzere ortaya çıktığı günümüzde işler daha da kanşıyor, çok sayıda doğru serseri atom parbu türden sanat kitaplarını yayımlama ceçacıkları gibi birbiriyle toslaşıyor. sareti göstermesi, zamanla başka yayınevlerini de bu konuda özendirdı. Çeviri saPlastik sanadar camiamızda meselenin nat kitaplarının, özellikle de yetişmekte bu boyutu üzerine çok az kişi kafa yormuştur. Hâlâ babadan kalma kurallar, moolan kuşak için çok önemli bir işlevi kardernizmin getirdiği önyargılar, göz ve el şıladığı inancındayım. Cezanne kitabının yardımıyla öğrenilenler tekrar edıüyor. Çogördüğii ilgi, başka nasıl açıklanabilir? Zamanla bu yöndeki yayınların, daha iyi |u durumda izleyici/okuyucunun da bekentileri oldııkça dar. Örnekleyeyün: Kaya kanalize olacağına, daha örgüdü bir yönOzsezgin ile birlikte katıldığımız yakın tade gelişeceğine inanıyorum. Sanat kitaprihli bir panelde, sanatçılar üzerine yazılar ları, doğal olarak lüks baskı gerektiriyor. yazan, fotoğraf çeken, söyleşilcr yapan bir Çeviri kuramsal kitaplar, sayfa aralannda sanatçı/ izleyici Türkiye de yazılan eleştiri kuşe baskı kullanılarak, maliyeti azaltıcı metiruerinin anlaşılmazlığından şikâyet etönlemler alınarak, hiç değilse üniversite mişti. Ona göre yazar/eleştirmenler sanadüzeyindeki öğrencilerin alım gücünü tı anlaşılmaz kılmak için ellerinden geleni sarsmayacak bir fiyatla okur karşısına çıyapıyorlar. îsimlerini vermiyorum ama adkarılabilir. Örneğin KültürBakanlığı'nın larını açıkladığı iki kişi belirli aralıklarla yayınlarında, böyle bir ilkenin göz ardı bir günlük gazetede yazıyor. Söylediğine edılmediğini biliyorum. göre bu yazarların yazdıklarını anlamak Ksvrsm dsjjsrağı için tüm 20. Yüzyıl bilinmeliymiş! Oysa Resim elt'şltnlcnnJc, kululoglarda kul meseleyi anlaşılmaz kılmanın, bir üst dil lamlan dil, sankı hiç kımse anlamasın dioluşturmanın niçbir anlamı yokmuş. Eleşye, özellıklc kullanılan birdıl. Ötekı sanat tirmen dediğimiz kişi tıpkı eski günlerdedallanyla ilgılı eleştmlertn, çalısmalann ki gibi galeri galeri gezmeli hangi yapıtı, dilını kolayca anlayıp değerlendtrebilen hangi sanatçıyı hangi nedenlerle beğenip okurlar, resimle ilgılı yazılan okurken biç beğenmediğini hiç kafa karıştırmadan yazbir şey anlamayıp saşırıp kahyorlar. Bu du maiıymış. Sanat yapıtının günümüzde aldığı şekli bir kenara koyarsak, doğrusu çok rumu nasıl açıklıyorsunuz/> kolay bir meslek tanımlamasıydı bu. Süre Her disiplinin, kendine özgü, kendiyeterli olmadığı ve daha hararetli tartışmasiyle açıklanabilen bir kavram dağarcığı lar konuyu gölgelediği için sorunun naifvar. Bu kavramları bilmeden ya da bu liğini tartışmadım ama eğer işler onun söykavramlara yeterince ısınmadan, sanat lediği şekiJde ilerlerse eleştirinin çekilmez üzerine kaleme alınmış bir yazıyı anlabir ış olacağını da düşünmeden edememakta, ister istemez zorfanırsınız. Ama sidim. Kantmca tüm sanat yapıtlannı aynı dil zin üzerinde durduğunuz sorun, sanırım üzerinden çözümlemeye kalkışmak eleştisalt bu kavram kadarıyla ilgili değil: Geriyi üslupsuzlaştırır, yörüngesini kaydırır, nel anlamda, sanat yazarlannın kullandıdolayısıyla da eleştiri metni tek tip hale döğı dilin, anlatım biçiminin, okuru zorlanüşür. Kaldı ki empresyonist bir yapıt ile dığı kanısındasınız. Sanat, doğasından kübist bir işi aynı dil üzerinden nasıl çögelen özellikleri nedeniyle içine nüfuz zümleyebilirsiniz? Ya da Adnan Çoker'le edilmesi zor bir alandır. Çünkü düşünsel Mehmet Güleryüz'ü aynı basite indirgeyiyan ağır basar genellikle bu tür yazılarda. ci yöntemle, yani "beğendimbeğenmeDüşünsellik, sıradan anlatımı aşar. Felsedim"le çözmeye kalkışan bir eleştirmene fe de böyle değil midir? Estetik de felsekim inanır. Hadi diyefim inanıldı, peki o fenin bir yan dalı olduğuna göre, güzel eleşürmen bu sıkıntı verici sahte rolü ne kavramına ilişkin düşünsel görüşleri, yokadar sürdürcbilir? rum ve aforizmaları içeren sanat yazılan da felsefe bağlamında değerlendirilebilir. Üretlen Işe saygı Böyle olmasına böyledir de, ben gene Bu konu uzayıp gidebilir. Ama konuşude anlaşılabilir bir dille ve akıcı bir anlalacak olanların eleştirmen Kaya Özseztımla kaleme alınmış sanat yazılarını okuin'in de kafasında dolaştığını biliyorum. maktan ayrı bir tat aldığımı söylemelianat tarihi disiplininden gelen (D.T.C.F.) yim. Kendim de böyle yazmaya çalışıyobir eleştirmen olarak onun, yapıtın anlaşırıım. Dilimin ağdasını, hiç değilse en aza labilirfiği, "Türkçeleştirilmesı" yönünde indirmekten yanayım. Düş.ündüklerini ciddi bir boşluğu doldurduğunu söyleyeolabildiğince açık bir anlatımla dile getibilirim. Estetik ve görsele ilişkin söylemirenlerin, konulannda en yetkili kişiler olni anlaşdır kılmak üzere kurulu oldukça soduklannı söylemek, aşın bir yargı mı olur ğukkanlı bir yöntemi var Ozsezgin'in. Her dersiniz.. şeyden önce üretilen işe saygı duyuyor. Sanatla uğraşan insan sayısının herhangi bir Geleceğe iltşkın ne gibi projelerinit Batı ülkesi ile kıyaslanmayacak kadar az olvar? duğu bir memlekette ortalıkta kırbaçla do Hamit Görele kitabı üzerinde çalışılaşmıyor. Uretilenin yüz üzerinden sıfıryorum. Biriki yan çalışmam daha var. Sadan değil en azından elli barajından eleşnat yapıtlannın doğrusunu sahtesinden tirilmesi taraftan. Bu nedenle olsa gerek ayırmakta ve üslup tahlillerinde, çağdaş kolay kolay bir yapıtı yerin dibine soktuteknolojik verilerin kullanılmasına ilişkin ğunu ve bunu "ben eleştirmenim kimsenin çeviri bir kitabım, önümüzdeki günlerde gözünün yaşına bakmam" pozlarıyla gerçıkmış olacak. • P! Î t çekleştirdiğini hiç gönııedim. Bu açıdan bonkör bir eleştirmen. Ikincisi, bağlanıla, yapıtın ortaya çıknıa şardarıyla, geldiği disiplinin bir özelliği olsa gerek sağlam bir iliski kuruyor Ozsezgin. Bizde neredeyse kalıplaşmış tarihsel söylemin çoğunlulda bir yutturmaca ya da "öyle gösterilimeye çalışılan" bir kayırma olduğunun tarkında. Bu nedenle tbrahim Çallı monografisinin yanında, Akademi'de Çallı'nın asistanhğını yapmış, daha sonralan çeşidi nedenlerle dışlanmıs "küskün ressam" Saim Özeren hakkınaa da araştırma yapabiliyor, söylenecek söz, işaret edici özellik bulabiliyor. Tabii ki ne Çallı'yı ne de Özeren'i aynı dil ve yöntem üzerinden çözümlemeye çalışmtyor. Üçüncüsü, incelediği sanatçıyı ve yapıtını başkalaştırmıyor, abartmıyor Ozsezgin. Soğukkanlı ve mesafeli yönteminin, doğruyu açık seçik söyleyebilmede, çevresindeki bir zırh oluşturuuğu kesin. Durum ne ise onu, yapıtın izleyiciye göstermeye çalıştığını açık seçik beyan ediyor, polemiğe veya imalara açık bir yorum bırakmıyor. Anlatmak, okuyucu ile paylaşmak zorunda hissettiği şey düpedüz yapıtın kendisi. Ama bu konuda toleranslı olduğu, ruhunu ve dilini paylaştığı isimlerde yok değil. Burhan Uygur, Kayıhan Keskinok, Turan Erol ilk aklıma gelenler. Dördüncüsü, eleştirmenlik Ozsezgin için tanı anlamıyla bir meslek. Elini taşın altına çekinmeden sokabildiği gibi ikisini çeken her konuda yazı yazmaktan yüksünmüyor. Her gün daktilosunun başında. Yazmayı kişisel bir uğraştan çok mesleğinin getirdiği bir sorurnluluk olarak sürdürüyor. Bu konu önemli. Çünkü eleştiri işinin sadece söylem kurmak, yazı yazmak, doğru çözümlemeler üretmekle sınırL olmadığını düşünüyorum. Yılda bir iki yazı yazarak sevdiğiniz sanatçı üzerine özlü sözler söylemekle, sanat piyasasının içerisinde ayakta durup, mesleğin stresini, sorumluluklarını göğüslemek tamamen aynı şeyler. IIkinde zaten bu işi yapmadığınız için rahatça atıp tutabilir, söylediklerinizin sınamasını başkalarına devredersiniz. Açıkçası, başınız sıkıştığında kendinize zaten sıvışacağınız bir yangın merdiveni inşa etmişsinizdir. Ikincisinde ise tüm boşluklan bizzat yazarın kendisi tıkadığı için kacacak hiçbir yer kalmamışür. Zaten kaçan kişiye de "eleştirmen" denilmez, bir sonraki yazısını kımse ciddiye almaz. Tabii ki Ozsezgin'in gereğinden çok yazı yazdığını düşünenler de çıkabilir. Peki Türk resminde onun yazmadıklannı yazacak kaç eleştirmen sayabiliriz? Onun sadece vurkaç taktiğiyle yazan, suyu bulandınp kenan çekilen bir eleştirmen olmadığı kesin. Tüm iyi duygtılar uyandıran kavramların icini boşalttığımız için, kulaklarda abartılı çağnşımlar yaratacağını bildiğim halde söylemeden edemiyorum: Ozsezgin, eerçekten de okuyucusunu gözedeyen, koüayan, bilinçlendirmeye çalışan bir eleştirmen. Onun eleştirileri ile yetişen farkü birkaç kuşak okuyucu olduğunu biliyonım. Örneğin ilk sayısından buyana yazdığı Mılliyet Sanat'taki yazılan, Türk resmivle ilgili baslı başına bir döküm oluşturageldiği gibi kendisine has bir okuyucu kitîesi de yetiştirdi. Ayrıca aynı dergide 29 yıl yazmanın nasıl bir sonımluluk olduğunu da vann sizdüşünün! Ozsezgin'in üstlendiği çok önemli bir misyon daha var. Piyasanın, etkinliklerin, popülerleşmenin, sergilerin kalbinin attığı lstanbul'a nazaran o, daha kıraç olan Ankara'nın sözcülüğünü üsdendi. Bugün onsuz, Ankara'nın plastik sanadar ortamı ve gelişimiyle ilgili herhangi bir kitap veya metin yazabilmenin olanağı yok. Ankara'lı Ressarnlar kuşağı olarak adlandırılan sanatçılann neredeyse hepsini yakından tanıdı, onlar için tanıtıcı ve destekleyici eleştiriler yazdj, yazıyor. Sırf bu bile, onun eleştirmen kimliğini ayırt etmemiz için yeterli." GAFLET DALALET HIYANET Yılmaz Dikbaş "GAFLET, DALALET, HIYANET" bu eser ş.ımdı yc kadar okuduklarını/dan, bıldiklcrini/den farklı bir çalışma. ulusal Unurumuıuıı ayaklaı allında çığnentşinin bir çığlığı, bir bclgesı. bir kılavu/ OKUYUNCA : Kımlerin gaflet Kımlerin dalalel Kımlerın hıyanel içinde olduklarına ^aş.ıp kalacuksınız. Bu eseri okuınak ve okulmak Ulusal Onurdur. Fiyulr A VKMKKlTL.ılır. ! > Bunkusı Cajalojlu Şb. 1O42IO'İ4K1KX • Vukıftunk NuruıiMtianıye Şh. 2013726 Genel Dağıtım Kardak Eğıtım ve Kültür Hiz. Narlıbahçe Sok. No: 6 34420 Cağaloğlu İST. Tel: (0212) 528 66 8 9 9 0 CUMHURİYET KİTAP SAYI 597