Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
* gerçeği arayışına doğru yola çıkar okuyucu; yavaş yavaşda bu gerçeği bulur, bulduğunu sanır. Basile'i, eyleme biçimini, ağının mekanizmalarını ve kendisine hayat veren şeyi, "mazag"ı bulduğunu sanır okur. "Mazag" Batı'da anlaşılması zor ama bir Levantenin kolayca anlayabileceği bir sözcüktür. Bu sözcüğe kutsal bir nareket eşlik eder. El şakaklara kadar yükselir, iki ya da üç parmak tembel tembel açılır ve şöyle demek ister adeta; şu ya da bu seyi yapmamın rasyonel bir gerekçesi yoktur; benim karakterim bu; nuyum, zevkim, keyfim, "mazag"ım. Bu kavramda alışılmış Levanten anlayışına karşı olan bir nedensizlik, karşılıksızlık vardır çünkü Levantenin her ilişkiden, her hareketten, her giilümsemeden ne çıkar beklediği kabııl edilir. Levantenin doğal olarak cömertlik gösterebileceği, hiçbir karşılık beklemeden vermekten zevk duyabıleceği, iyilik yapanların her zaman karşılık bekfediği ııygar bir toplumda kolay anlaşılabilecek Dİr şey gibi gözüknıemektedir. Sonuçta araştırmacının araştırmalanyla açığa çıkanlar Şark'a özgü şeyler değildir. Basile'in ördüğü ağ Levantenler arasındaki bir yardımlaşma ağı değildir; bu ağ paris toplumu içindeörülmüş olan ve kahvecileri ve bakanları, dünyaca ünlü bilim adanılannı, eski direnişçileri, subayları, hekimleri, sanatçıları, noterleri bir araya getiren bir ağdır. Pek ifşa edilmeyen ama bir sorgu nâkiminin de hiçbir suç yükleyemeyeceği bu yeraltı ilişkilerinde herkese bir yer vardır. "Mazag" görünüşteiki toplumsal kültür, iki yaşam biçimi arasındaki aşılmaz bir çelişkiyi yansıtır; bir yanda sııistimallerin, kayırmacılığın, boş inançların tahrip ettiği arkaik Şark; öte yanda ise rüm bu olumsuzlukları geçmişte bırakmış ve güniımüzde yoluna nak, hukuk, yeteneklere saygıyla devam eden entelektüel ve eşitlikçi Batı. Ancak sonuçta göze çarpan, daha çok benzerlikler olmaktadır. Basile'e hayranlık duyulması göstermektedir ki Akdeniz'in ner iki yanında da aynı aksaklıklar vardır; bu aksaklıklar bir tarafta yaşamın bir gerçeği gibi görülmekte, öte yanda ise utanç verici Dİr hastalıkgibigizlenmektedir. tki yüzlülüğün iki taraftan birinin tekelinde olmaması kanıtıdır bu durumun. Levanten bir öncü gibi davranır ve izlediği güzergâh sonunda şaşırtıcı, olağa nüstü uygar ve uygarlaştırıcı bir yaşam el kitabı niteliği kazanır. Bu roman gücünü kesinlikle bu paradoksal, tuhaf, şaşırtıcı ama gerçek yüzü belki de çok erken ortaya çıkan kahramanından almaktadır. Paris'e yeni gelen ve henüz hiçbir hayalini yitirmemiş olan genç anlatıcıya kuzen Basile, kendisine en basit ama aynı zamanda da en zor gibi gözüken şeyleri öğreten küstah bir babadır; alma görünümü içinde nasıl verilir ve verme navası içinde nasıl alınır; fiyat beli etmeden nasıl yardım edilir; bazen kendilerine size yardım etme zevkini nasıl verirsiniz; nasıl pezevenk olmadan aracı olursunuz; ve Levanten özelliklerinizi bırakmadan Paris ortamına nasıl alışırsınız. Şöyle diyor Basile genç kuzenine: "Dikkat et, fazla Fransızlaşmaya başladın, sonunda kimse ilgilenmeyecek seninle!" Kimi zaman, kişinin ürettiği ahlaksal borç sanatı yükselir ve Asya'ya özgü bir maneviyatın yollarına düşer; kimi zaman da iş ön plana çıkar, altı silindirli bir arabanın ya da bir antikacıda bulunan bir sehpanın Hyatı tartışılır. îşte Basile, işte Levanten kararsızlığı. Cehenneme adanmış bir aziz mi? Daha çok yitik cennetini düşleyen güzel bir şeytan, ahlakın gümrükçıi oldıığu bir dünyada ahlaki açıdan kaçakçılık yapan biri galiba. • Le Monde Mazag / Robert Sole / Çcvircn: Isrnaıl YvrgjızlEvcrcst Yayınları / 204 \ C U M H U R İ Y E T KİTAP SAYI öü Sözün Donpu Desene Yunus Bekir Yurdakul halen Izmir'de yaşayan bir yazın emekçisi. Birçok gazete ve dergide Türk Dili üzerine yaznar yazdı, düzeltmenlik yaptı. TRT Izmir Radyosu'na dört yıl boyunca dil ve kültürsanat izlenceleri hazırladı. Yurdakul yıllardır tespit ettiği dil yanlışlarını bu kitapta toplamış. TUFAN ERBARIŞTIRAN ünyada en çok konuşıılan diller arasında Türkçe 5. sıradadır. Türkçe sadece Orta Asya'da deöil, Kafkaslar'dan Balkanlar'a kadar geniş nir coörafya üzerinde yaygın olarak konusulmalctadır. Her ne kadar bölgesel dil farklılıklan olsa da, Türkçenin Kendine özgü güzelliği, tadı, tekniği, tarih boyunca önemini Korumustıır. Böyle bir dilin doğru ve ekşıksiz kııllanılması elbette çok önemlidir. Özellikle son yıllarda gerek yazılı basın gerekse göriıntülü basında ne yazık ki dılimiz çok kötü kullanılnıaya başlandı. Bu öyle bir hal aldı ki, sadece devrik cümleler değil, noktalama/kesme imi, parantez, paragraf gibi ilköğretim'de eğitimine başlanan tüm teknik bilgiler trajiAomedi örnekler yaratacak kadar sıklaştı. Hemen hergün birçok gazetede, dergide, kitaplarda, yayımlanan broşürlerue, reklam ve ilan yazılarında okuyanı (özellikle de Türkçeyi sevenleri) şaşkına çevirecek türden natalar yapılmaya başlandı. Dilimizin hoyratça kullanılması bir yana dildeki değişimi/devrimi karalamaya çalışan bağnaz medyanın etkilerini de unutmamak gerekir. Şeriatçı basın organlan dilimizdeki Osmanlıca, Arapça ve Farsa sözcükleri atmamakta direnmektedirZT. Bir toplumun avdınlığa çıkmasında en önemli itici giiçlerden bir tanesi de kullandığı dilin yenilenmesinde yatar. tını Batı'daki bir çocuk rahatlıkla kullanmaktadır. () halde dildeki yenilenme/değişim şart! Yeniden Y.B. Yurdakul'a kulak verelim. "îşte bütün bu sorunlara tez elden çözümler üretmek zorundayız. Bu'anlamda, 'Sekiz yıllık kesintisiz eğitim' yalnızca bir baslangıçtır. Ülkemizi; çağını anlayabilen, bilimsel gelişmelerden naberli, yüzü yarınlara dönük, Anadolu Aydınlanması'nı kendi yaşamı ile bir adım daha öteye/ileriye taşıyan, becerikli ve mutlu insanların ülkesi yapmanın eğitimden başka yolıı da yoktur. Yazarlığının yanı sıra Ingilizce öğretmenliği de yapan dil ııstası Y.B. Yurdakul'un kitabından bazı ilginç, ama bir o kadar da düşündürücü örnekler vermek istiyorum. Tarık Dursun K.nin "Atatürk'ün tlk Gençlik Aşkı; "Mustaf a ile Elena" dizi yazısınm beşincisinde bir arabaşlık: "Elena iğneyı eline kaçırdı." Açıklama: İstenmeyen nerhangi bir nesne gözümiize, kulağımıza, boğazımıza vb.. kaçabilir; elimize "kaçmasrsi söz konusu değildir. Cümlede "kaçırdı. yerine "batırdı denmeliy di. (s/20) Atv kanalından bir haber dinliyoruz. "...Cizli parola bulmamız gerek. Açıklama: Parola zaten 'gizli' anlamına gelir. "Kan bağışı yapmak kalp krizini önlüyor" (Yeni Asır gazetesi 1997) Açıklama: Kalp krizini "kan bağışı" değil, "lcan vermek önler. Şimdi de yanlış yazüan bazı kelimelerden birkaç örnek vermek istiyorum. Dinazor, doğrusu, dinozor. Kur'an, doğrusu, KURAN. Ekzoz, doğrusu, egzoz. Arttırmak, doğrusu, artırmak. Ateş gazetesinden bir haber okuyoruz. Hem de manşetten verilmiş. "Halifeler Çiftleşti". Haberi okuyunca anlıyorsunuz ki, Kara Ses Cemalettin Kaplan'ın ardülan için yazılmış. Yol, su ve elektrik kesik (Radikal/98) Açıklama: Bildiğimiz kadanyla su ve elektrik kesilebüir de, yol kesilmez," "kapanır." Kitapta dil kullanımı konusunda çok sayıda örnek var. Insan bu kadar örneği görünce ister istemez önce şaşırıyor sonra da dilin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha anlıyor. Y.B. Yurdakul, Kİtabında çarpıcı örneklerle açıkladığı dil yanlısları gazete/dergi/yazar/yayımcı kesimi olduğu kadar sıradan vatandaşı da yakından ilgilendiriyor. Evinde, koltuğunda oturan, çayını içerken TV'dehaberleri izleyen sade vatandaş şu sözleri duyıınca nasıl yanlış anlamaz ki: "Döv beni Beşiktaş'ım. (Show TV/1997) Bu vatandaş fanatik bir futbol tarattarıysa, artık düşünün siz sonrasını... Ya da çocuğunuza Atatürk devrimlerini sabırla anlattığınızı düşünün. Doğal olarak çocuğunuzu laik ve ilerici yetiştirmek istivorsunuz. Ama bir giin Yeni Asır gazetesi (1997) çocıığunuzun usunu tamamen karıştıran bir başlık atar: "Ata Yunus Bekir Yurdakul'dan Türkçe üzerine bir kitap D türk ile şeriat bir tehlike olmaktan çıkmıştır." Böyle bir cümle karşısında ne yapardınız? îşte, Y.B. Yurdakul bu konuda yazar/aydın olmanın duyarlılığını birleştiriyor ve güzel bir kitapla karşımıza geliyor. Yukandaki başlığa gelince, doğrusunu alıntıyla verelim. "Şeriat, Atatürk ile (bir) tehlike olmaktan çıkmıştır. (157) Bu kez de kendinizi bir tiyatrosever olarak düşünün. Mart ayında sağa sola asılan afişler elbette dikkatinizi çekecektir. Ama o da ne? Bakın neler yazılmış. "27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü" (s/40) Yer darlığı nedeniyle açıklama değil, cümlenin doğrusunu yazmakla yetiniyorum. "27 Mart Dünya Tiyatro Günü" Yazar, salt dil yanlışları üzerine teknik açıdan yoğunlaşmıyor. Ülkemizin demokratik, laik ve çağdaş bir hukuk devleti olma yolundaki düşüncelerini de bu yolla dile getiriyor, bizleri uyarmaya çalışıyor. Radikal gazetesinde türbanlı öğrencilerin dayanışma haberi var. Fotoğrafta ise türbanlı öğrencilerin önünde durduğu masada bir kutu gözükmektedir. İJzerinde şöyle yazmaktadır: "Haksızlık Önünde Eğilmeyiniz" Sözü Y.B. Yurdakul'a bırakalım. "Bu haberi, bu son cümle nedeniyle buraya taşıdını. Siyasal Islam'ın, şeriatçı kalkışma'nın, irticanın, üniformasına döndürülen 'türban'ın başörtüsüyle ilgisi, başı örtmekten öte değildir." Y.B. Yurdakul dana önce de belirttiğimiz gibi titiz, düzeyli bir çalışma hazırlamış. Seçtiği örnekler son derece güzel ve çarpıcı. Aynca, böyle bir kitaba yazarlığa yeni başlayanlar kadar konuyla Ügili herkesin ihtiyacı var. Dil konusunda nerhangi bir konuya ihtiyacınız olduğunda kitaplığınızda bulunması gereken bir kitap. Ama, yazara biraz da noşgörüsüne sığı narak bazı öneriler sunacağız. Sözgelimi, kitapta örneklerle gösterilen dil yanlışlan bir ustaya yakışmayacak kadar dağınık bir halde yer ahyor. Noktalama imi, parantez, paragraf, anlam kaymalan vb.. gibi konular kitap içerisinde hayli dağınık; ara ki bulasın. Okur bu konuda sıkıntıya düşebilir. Dolayısıyla ikinci baskıda "Içindekiler ve lndex" diye bu bölümler ilave edilmelidir. Bu arada yazarın dil üstüne enfes yazılan olduğunu çok iyi biliyorum. Yine, ikinci baskıya bu türden düzyazılannı/denemelerini daha çok almalı.Y.B. Yurdakul'un ydlarca süren düzeyli dil çalışmaları için efeştirmen/yazar Feriuun Andaç şunları yazmış: Onun bu çabasının zenginlestirici yanlannı bu kitabı okudukça daha iyi anlayacaksınızdır.B İ Y.Bekir Yurdakul halen Îzmir'de yaşayan bir yazın emekçisi. Birçok gazete ve dergilerde Türk Dili üzerine yazılar yazdı, düzeltmenlik yaptı. TRT Izmir Radyosu'na dört yıl boyunca dil ve kültürsanat izlenceleri hazırladı. Y.Bekir Yurdakul yıllardır tespit ettiği dil yanlışlarını bu kitapta toplamış. Bize göre çok da iyi yapmış. Y.Bekir Yurdakul günlük gazete, dergi ve TV haberlerinden tanık olduğu, tespit ettiği dil yanılgılannı öyle kuru, sıkıcı bir teknikle kâğıda dökmemiş. Bu konuda titiz, duyarh bir çalışma içeren kitabında okurlannı "doğru dile" yönlendiriyor. Sözünü ettiğimiz kitap salt dil yanlışlannı gösteren açıklayan bir çalışma da değil, laik ve çağdaş bir toplum olmayı engefleyen ve bu uğurda dili katleden gerici düşünceye karşı da adeta bir düşünsel/yazınsal başkaldırı görüntüsünde. Yazan gönülden kutluyoruz. Halen üç tür Türkçe alfabe kııllanılıyor dünyada: Kiril, Uygur ve Latin. Batı dillerindeki alfabelerde (ing. fr. al. is. it.) genellikle 2628 harf bıılunmaktadır. Kırgızistan (36 hart) Kazakistan (42 harf), Tacikistan (31 harf) ulkeleri Kiril altabeyi kullanırken, Türkmenistan (3ü harf) ve Azerbavcan (2l> harf) ise latin alfabeyi seçmişlerdır. Bu işin aHabedeki harf sayısıyla hiçbir ilgisi yok. Bakın nedenr' Türkiye'deki 7/8 yaşlarındaki bir çocuğun kııllandığı sözcük sayısının yaklnşık 8/10 ka597 n Sözün Doğru Desene / Yunus Bekir Yurdakul / Eraın Kitabevi / 2/5.T SAYFA 1 1