Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
"Bu geri çekilme ye suskunluk, gecicidir" • I • , ^ II Hasan Oğuz ile "Kapitalizmin Tarihsel Sınırı" üzerine ALİ ÖZENÇ ÇAĞLAR T oplumların yerle bir edildiği, halkların birbirinc düşman kesildiği, dııvarların yıkılıp yeni ve daha yüksek aşılmaz engellerin örtülmeye çalışıldığı günümüzde, hâkimiyetini ilan eden kapitalist sistem, Yeni Dünya Düzeni, bir başka adıyla küreselleşme, yaşadığımız evrenin egemenliğine oynuyor. Gelişen teknolojinin de etkisiyle toplumların sosyal, politik, kiiltürel soluk alışlannı dahi denetler durunıa gelen bu yeniden yapılanma, reel sosyalizınin çöküsüyle birlikte kendini dana da etkin bir niçimde göstermiştir. Amerıka'nın başını çektiği bu ürkütücu gelişim artık tek tek bireylcrin bile yıkılan yok edilen insan değerlerinin korumasızlığı karşısında çaresizdir. Söz konusu tehlike her yanda kol gezmektedir. Bııgün Avrupa bile, yüzlerce yıllık tarihiyle temellendirilen o sosyal ve kiiltürel varlığını koruma telaşı içindedir. Toplumlar alternatıfsiz bir savaşın içine çekilmek istenmektedir çünkü. Hasan Oğuz, kapitalizmin tek alternatifinin emeksermaye çelişkisinden arındırılmış bir sistem olduğunu, sosyalizm olduğunu çok iyi biliyor. Bu nedenle Türkiye özelinde tüm sınıf hareketlerinin iki yüz yılı aşkın bir tarihini de veriyor kitabında. Hasan Oğuz lle kitabı üzerine konuştuk. durağan olmadı. Bunun esas nedeni kapitalist üretim tarzının kendi işlevinde ve iç yapısında yatar. Zira bir yandan üreten bir sınıf olan işçi sınıfı, ürettikçe yoksııllaşıyor ve mülksüzleşiyor, diğer taraftan ise üretilen bütün maddi değerlere el koyan ve el koydukça yeni bir mülkiyet ilişkiler sistemi yaratarak zenginleşen bir egemen yapıyla karşı karşıvayız. Şimdi bu durum nem Türkiye'de nem de dünyada daha anlasılır bir noktaya gelmiştir. Işte bu yapıyı oluşturan bir avuç zenginler oligarşisi ile yoksullaştırılarak mıilksüzleştirilen milyonlarca emekçi arasınKlttesal suskunluk da üstü örtülmesi mümkün olmayan nes Sevgılı Hasan Og'uz, ' 19X0 Sonrasınnel çatışma varlıöını hep sürdürdü ve da Isçi Sınıft l lareketindc Dururn', 'Ergusürdurecek. Bundan kaçınma olmadıgı vart Renginde Çelik' adlı tkı kıtabtmzgibi suskunluktan da bahsedemeyiz. Düdan sonra, simdi Scala Yayınaltk ve Soszcyi vc nitclijŞİ açısından tartışmalı da olyal Araştırma Vakfı tarafından yayımlasa çok ciddi bir mücadele yürütüldü. nan 'Küresel Kapitalizmin Tarihsel SınıAma bu mücadelenin omurgasını kendirt ve îşçı Sınıfının Anatomısı adlı yapıttsi için bir sınıf olma mücadelesinden çok nız okuyuculartyla bulustu. Do&rusu yu(ki sınıf kcndi öncüsünden yoksundu) kartda da değındığım gıbı, cesaret ışi çakendiliğinden egemen oldugu bir karaklısma bu. Çünkü SSCB ve diğer tek tek ülterde gelişti. O anlamda kendi öncüsükelerın de dağtlmasıyla birlikte, bizde olnü yaıatmış ve sınıf bilinciyle donanmış duğu gıbi tüm kapitalist ülkelerdekı sol modern bir sınıf hareketinden bahsedehareket de parcalanarak geri çekildi. bu, meyiz. Şimdiki arayış, sınıf kapsamının ideallerin yıkıhşıydt belkıde. Gerek tşçı da genişlemesiyle birlikte, bu biiyük sınıft gcrekse sendikalhareket de aynı sodünyayı kucaklayacak ve onu kendi binucu yasadı. Solpartıler kapandı, yüzbtnlimi ile buluşturacak bir öncüyü yaratlerce işçi örgütlerinden ayrtldılar. On yımasının sancılı süreci olarak gelişiyor ollı aşktn zamandır korkunç bir eylemsızmasıdır. Buyürüyüş hiç de Kordon bolik var. Kitlese birsuskunıuk sözkonusu. yunda veya Istiklal caddesindeki biryüSiz de böyle bir belırlemeye katılıyur rüyüşe benzemiyor. Inisjli çıküjlı veya ilermusunuz, ynksa bu geri çektlıs, suskunlemeli gerilemeli bir süreç. luk geçici midir? Santrtm Türkiye bu su'Yaşayan sosyaHzm' recı daha belırgin bir şekilde yasadı, yaşıyor. Size gore solyaşantlan yanlıslardan Oeçmişi de|*erlendirme süreci yaşanan ders çıkarmasını bilecek rnidır? Yanı geçbunalımla doğrudan bağlantılıuır. Germisi açık yürekltltkle sorgulayıp, kendi çekten ortada bir 'sosyalizmin krızi'nden içinde yapnal bir gelisime gidebilır mi? bahsetmek yanıltıcı bir tesbit olmasa gerek. Ancak bu kriz benim 'yaşayan sos Öncclikle şıınu bilmemiz gerekir sayalizm' dedigim, sizin 'reel sosyalizm' nırım; sınıt hareketi dolayısıyle sınıf hadediğinızbirjladediizeyıylesınırlı. Yokreketinin rum türevleri niç bir zaman SAYFA 14 Işte böyle bir süreçte sosyal devleti savunmak, sosyalist sistemi savunmak biraz yiirek ister. Hasan Oğuz, böyle bir dönemde eesaretle üstleniyor bu görevi, Küresel Kapitalizmin Tarinsel Sınırları'nı çizerek, deyim yerindeyse onu masaya yatırıyor. \ Ialuk Gerger, kitaba yazdığı önsözde yazar için şunları söylüyor; 'Oğuz, sadece anlanıak, anlatmakla sınırlamıyor yazma eylemini; o, değiştirmek,,dönüştürmek, devrim yapmak gibi bir zorunlulukla da değerlendiriyor, zenginleştiriyor, anlamlaştırıyor çabasını.' Çiinkü yazar, kapitalizmin tek alternatirinin emek sermaye çelişkisinden arınmış bir sistem olduğunu, sosyalizm olduğunu çok iyi biliyor. 'Işçi Sınıfının Anatomisi'ni kaleme ahrken, bize Türkiye özelinde tüm sınıf hareketlerinin iki yüzyılı aşkın zorlu bir tarihini de veriyor. Yazarla işte bu kitabı üzerine söyleştik. sa kriz sosyalizmin bilimsel tesbitlerinde değil. Bu geri çekilişin veya suskunluğun varlığı kuskusuz geçici. Ama bunun neden geçici bir süreç olduğunu anlayabilrnek için, yasanan sürecin doğru bir anali v\ gerekli. Türkiye'de sol mi kıı/ııiL kavnaklık eden, belki de krizin sonuçlarını derinden yaşayan bu sürecin iki ana nedeni var: llki sınıf hareketinin, dolasıyla sosyalist yapıların 12 Eylül faşizmi ile dibe vurması. Ancak marksist hareketin bundan çıkardığı sonuç, daha çok tiziki tasfiye süreci olarak algılanmış olmasıdır. Elbette bir fiziki tasfiye süreci yaşandı. Bu doğru. Ancak buradan şöyle bir sonuç çıkarıldı; yaralar sarılır yeniden örgütsel süreç inşa edilirse pratiğin gücüyle krizden kurtulunabilir düşüncesi merkezsel bir düşünce olarak ele alındı. Sol bu sınırda bile kendi iç sürecini doğru dürüst sorgulayamadı. Ve önemli bir olanak olan 19881991 işçi hareketinin ivmesini dahi değerlendıremedi. îkinci nokta; tam da böyle bir dönemde üzerine buldozer gibi gelip geçen yeni bir süreçle karşı karşıya kaldı. Bundan şunu kastediyorum; SSCB'nin ve Doğu Avrupa halk devletlerinin yıkılması süreci. Bu ikinci tasfiye sürecinin ana karakteri ilkinin tersine 'ideolojik siyasaT bir krize dönük olmasıdır. Sınıf hareketinin öncü güçlerinin fiziki tasfiyesi, ideolojik tasfiye süreciyle birleşti ve bu süreç hâlâ varlığını sürdürmektedir. Ancak marksist hareketin, bu 'yapısal karaktere' sahip bunalımlı tasfiye sürecinin derinliğini yakın zamana kadar içselleştirebildiğini söylemek olası değildir. Bu yapısal karaktere sahip kriz olgusu, bir başka yapısal sürecin içinde şekıllendi. Onu şöyle açıklamak mümkün; Uluslararası kapitalizm süreci, 'sojuk savaş' döneminden, benim 'teknoojik emperyalizm' de dediğim küresel kapitalizm sürecineevrildi. Bu emperya lizmin yeni bir evresi anlamına gelir. Buna neoliberal veya Yeni Dünya Düzeni de deniliyor. Ancak bu kavram soyut bir kavram değil. Tersine yeni üretim tekniklerinden yeni düşünce tarzına kadar bütün yapısal süreçleri etkileyip değiştirdi. Yine bu süreç yeni bir yüzyılın eşiğinde oldu. Bu durum sol'un klasik olarak şekillenişindeki bütün olguları da değiştiren temel bir göstergeydi. Ancak sol bunları kavrayarak kendi üretkenliğini göstermesi gerekirken, altmışlı veya yetmişli yılların kalıplarıyla karşı duruş sergiliyordu. Bunun böyle gitmeyeceği açıktı. Burada yapılması gereken, bütün değişim süreçlerini analiz ederek politikanın dar zeminlerinden kurtulması gerçeğidir. Dolayısıyla teori kendi zeminlerinde yeniden üretilebilirse politikanın zeminlerini de güçlendirecekti. Zira küresel kapitalizmin vahşeti her geçen gün nesnel zeminleri devrimcileştirerek onu besliyor. Oysa bunun, krizden çıkış için de nesnel bir durumu ifade etmesi anlamına geliyor. Şimdi bu süreç hızlandı. Sanıyorum önumüzdeki sıireçte marksist sol, kendi geçmişini daha kapsamlı sorgularken. ama geçmişe takılıp kalmadan, geleceği inşa edebilecek bir potansiyeli yakalayabilecektir. Burada sınıfın organik aydınlarına her zamankinden daha fazla bir görev düştüğünü sanıyorum. Biliyorsunuz, Türk solu yıllardır sosyal demokrasinin gölgesinae kalmışttr, kimi zaman CHP'ye uğmmtş, kimı zaman DSP'ye, vs. Ama hiçbir zaman kendi kımliğıyle varlık gösterememışttr. Sol alanda gelistirilen teorilerse dergi say/alartndakalmtstır Bunun böyleolusu, aslında onun yetersizli^ıni de vurgulamıyor mu? Sanıyorum tek tek oluşumlan değerlendirmekten ziyade, merkezsel olarak sorununun özüne bakmak lazım. Herşeyden önce sınıf hareketi ile onun ön cü güçleri arasında ciddi bir kopıış var. Bunun nedeni birkaç noktada toplanabilir; sınıfın öncüleri politikanın cıar zemininden kurtulamadığı gibi, sınıfın uluslaşma süreci içinde ortaya çıkan kendi tarihsel momentlerinden, dolayısıyle kendi tarih bilincinden de koptu. Bundan kurtulmanın yolu, sosyalizmin gerçekleşebilir bir ütopya olmasının te mellerini üretmekten geçmesidir. Başka bir deyişle, sol'un politikasız konumundan kurtulabilmek için, anlaşılabilir bir şekilde sosyalizm sorunlarına yanıt üretmek gerektiği anlamına gelir. Bu ise, teorinin dolayısıyle düşünce yapımızın yeniden üretilmesini zortınlu kılar. Ancak teori asla cansız ve kuru l)i r dogmalar yığını olarak anlaşılamaz. Ama yine de bu tek başına yetmez. Aynı şekilde marksist sol, kendi tarihsel bilincini de kurmak zorundaydı. Buradan şunu kastediyorum, sosyalizmin tarıh bilincinitarihsel materyalizmi, genel bir rdsefi yaklaşımla sınırlı olmayan, aynı diizeyde ülkenin sınıf hareketinin tinsel momentleriyle birleştirmek. Çünkü her ülkenin tarihsel momentleri f arklıdır ve bu farklılığın bilincinde olmak gereklidir. Bu gerçekleştiği oranda, politika yapma tarzından örgütsel yapılara kadar yeni bir sürecin önünü açar. Düşünce yanımıza ilişkin diyalektik felsefi üretkenlik ne kadar gerekliyse, tarihsel bilinçtarihsel bağ da o kadar gereklidir. Bu yeni düşünsel yapı kuruldukca, zorunlu olarak kendi araçlarını, dolayısıyla hem bağımsız sınıf kimliğini, hem de organik bütünleşmeyi gerçekleştirebilir. Belki bunun üzerinden sol kendini yeniden tanımlama olanağına kavuşur. Belki tam da bu noktada kıtabtnızın islevt önenı kazanıyor. Çünkü geçmişini sorgulamayan hiçbir sol, ışçı sınıfı hareketi içinde varlık gösleremez. Gerçekten bu kitabt hangı kaygulardan dolayı yazdınız? 1 Iep şöyle düşündüm; bu ülke önemli bir aydın birikimi yarattı. Ancak her darbe sonrasında bu geleneksel aydınların büyük bir çoğunluğu eriyip gitti. Ve birçoğu da var olan egemen sistemin 'üretken' bir parçası oldu. Hâlâ bu süreç devam ediyor. Ancak yakJasık bizler, 2530 yıl gibi azımsanmayacak bir süreçten geçtik. Bu deney ve tecrübe birikimimizi sınıfın doğal bir üyesi olarak yi ne onların hizmetine stmmak gerekiyordu. Küresel kapitalizm işçi sınıfı içinde ciddi bir bölünmeye yol açtı. Kol gücü olarak bilinen sanayi proletaryasında bir daralma yaşandı. Kafa emeğine dayanan veya hizmet emeği de denilen bir beyaz yakalı sınıf hiçbir dönemde olmayacağı kadar bir güç oluşturdu. Bu sürecin yeniden bir marksist yorumu gerekiyordu. Eskiden proletarya denildiğinde kol gücüne dayanan sanayi işçisi anlaşılıyordu. Ve marksist solun hemen bütün bileşirnleri tarafından bu programlanna alınmıştı. Oysa yetmiş milyonltık bir ülkedc sanayi proletaryasının sayisı iki ınilyoııu dahi bulmuyordu. Buradan bakılırsa devrim sorunu konusunda hayale kapılmak da olasıdır. tşre ben kapsnm ve de • C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 5 9 7 8mfhap0ketfcıdekopıış unporyslzııııı ysnl BVPBSI Î