Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
rinligi açısından proletarya meselesini marksızm açısından yeniden masaya yatırdım. Yeni bır bakış açısı gerirmeyc çalıştim. Sanıyorum ikinci kaygım, proletaryanın rolüne ilişkın yurutulen tartışmalardır. Bilindiği gibi kapitalizmin yeni liberal teoribyenferi proletaryanın tarihsel rolünün bittiğini ilan etmişlerdi. Buna eskiden solda ycr alan düşün adamlan da eşlik ediyordu. Mesela Andre Gorz, 'Elveda Proletarya' adlı eserinde şöyle diyordu; 'sosyalizm buhranı herşeyden önce proletaryanın buhranıdır' (s. 71) O halde kapitalizm için yıkıcı olan sosyalizm için kurucu olan bu sınıf nasıl bir süreçten geçiyor, işte ben bu soruya yanıt aradım. Bir anlamda proletaryanın geçmişten bugüne nasıl bir süreç yaşadığını, bundan sonra nasıl bir süreç yaşayacağının anatomisini çizdim. Sanıyorum bu eser marksist sol açısından, önünde toz duman edilmiş teorinin bu alanına ilişkin, belki ilk ipuçlannı vererek bir katlcı sağlarsa bundan sevinç duyarım. Gerçekten teorinin üretilmesi isin en zoryanıdır. Marks, 'Teori gri, yaşamağaaysa yejildtr' derken, herhalde bunu kastedtyordu. Evet. Tarihte öyle dönemler vardır ki, insanal kimliğin ve insana özgü olan bütün değer yargılarının metalaştınldığı dönemlerde, insanı yeniden tanımlayarak kurmak gerekir. Çünkü sosyalizmden başka hiçbır düşünce insanal kimli|*ı yeniden var edemez. Şimdi çağımız öyle bir dönemden geçiyor. Dolayısıyla sosyalizme bir kat daha fazla görev düşüyor. Mesela bugıin dünyamızda sınıf nareketinin ana karakteri. insanal bir devrimi önc çıkarmami7i gerektiriyor, (ünkü devrinı, insana ozgu ve onun bir eseri olacaksa, herşeyden önce insanı tanımlayarak, onu kendi değerleriyle buluşturmaktan geçecek olmasıdır. Bunun bir yanı da avdınıama devrimini yaratacak düşünselfelsefi ve sanatsalkültürel bır yapının devrımcı atıhmını yaratmak. Buradan çıkarılması gereken sonuç şudur; artık yeni bır devrim basit düzeyde politik araçların el değiştirmesi süreci olarak algılanamaz. Başka bir deyişle basit bir iktidar değişim düzeyiyle sınırh bir devrim süreci değildir bu. Devrimin kapsamının en büyuk ayraç noktası, insanı var eden etik aeğerferi sahiplenerek bir iktidar yürüyüsünün gerçekleştirilmesidir. Bunun yolu, kültür ve sanatın rolünde olduğu gibi, düşünsel yapımın, dolayısıylc teorinin değiştirici gücünii konuşturmaktan geçmektedir. Şimdi biz böyle bir hassas dönemden geçiyoruz. O nalde teori, yaşamı insancıllaştıran ve doğayı yaşanabilır yeşil bir dünyaya bırakan en önemli değiştirici fikri bir aktivitedir. Değiştirici güç pratikse onun nasıl bir pratik olması gereklidir. Bu da teorinin değiştirici gücünii göstermesi bakımından önemlidir. Bunun yolu da dünyayı bu kapitalizm vahşetinden kurtarmaktır. ÜMftN KAFAOĞLUBÜKE Balad Balad "tlk şıırim Karşıya dımdik bakan saçıart örgülü ktz, sende kara gece mi var? (Soğuk, soğuk, suyu kadar trmağtn.) Ama yüreğim, sokmuş senı ydanlar, ey bilgi ajtaanda sallamp auran yürek, sende kara gece mı var?" Federico Garcta Lorca "îç Balad" "Bütün Şiirler" Çev: Saıt Maden, Cem Yaymevi, 1989. ederico Garcia Lorca, bir dostuna "Kimse şairleri vurmaz, ben de bir şairim" diye yazmıştı. Büyük olasılıkla dostlarını ve kendini rahatlatıııak için böyle diyordu. Fakat 19 Ağustos 1936 günü şarak sökerken Garcia Lorca ile birlıkte otuz kadar kişi bir kamyona koyulup Sierra yakınlannda bir daö yamacında kurşuna dizildi; delik deşik bedeni, bir gün sonra yol kenarında bulundu. Bır nesil, şairlerin kurşuna dizildigi bır yuzyıJda dogup büyümenın verdigı ağırİıkla şiır okııdu. Sanatçılara karşı duyulan nerreti anlamak çok zordur. l;rank J. Reilly "Neden Garcia Lorca Oldürüldü?" başlıkiı makalesinde, tutucu çevrelerin varatıcı güce hep kin beslediklerını ve bu kinin temelinde de sıradanlığın yaratıcılığa karşı duyduğıı kıskançlık yattığını dile getiriyor. Bu yorum ne kadar doğru bilinmez ama Lorca'nın güçlü bir kıskançlığa neden olabilecek yaratıcıhğı olduğu kesindir. Küçük yaşta öğretmen annesiyle başladığı müzik eğitimi, müzikte olağanüstü yetenekli olduğunu; daha sonra yazdığı ve ilk başlarda yayımlanmasına karşı çıktığı şiirleri edebiyat konusunda dehasını; Matisse benzeri çizimleri de, istese çok başanlı bir ressam olabileceğini gösterir. Garcia Lorca'nın şiirlerinde farklı şiir formlan kullanmasının da nedeni belki bu Solun yeniden toparlanması, ayajLa çok yönlülüğüdur. Besteci kalkmast için, sizce eskikadroların vedüManuel de Falla ile birlikte rüst aydın çevrelerın de mrumlulukları çalışmış olması, çingene müvar mıdır? Yoksa herşey, eksifayle yanlt ziği üzerine incelemeler yapşıyla genç kuşaklara nıı bırakdmalıdır? ması, şiirinde de hep müzik öğesini taşımasına neden ol Hayır, hayır, herşey genç kuşaklara mustur. Sık kullandığı formbırakılamaz. Cîcnç yoldaşİarımız gelecelaraan bırı, aynı zamanda bir ğimizi kuracak asiJ öğelerdır. Daha açıkmüzik terimi de olan Baçası gelecek onların omuzları üzerinde lad'dır. yükselecek. Ama onların da beyinleri genç, dürüst, ideallerinde geri dıişnıePopuler bir torm olan bamiş ve yozlaşmamıi} eski yol arkadaşlarılad, genelde kahramanların na ihtiyaçları var. Bu dönemde özellikle maceralarını anlatır. Halk devrimci bütun aydm ve sanatçılar, diikahramanlarına yazılan başünce adamları mutlak surette kendi iç ladlar dışında aşk konulu organik yapılarını kurarak bu sürece müolanlar da vaıdır. Bazen doğadanil olmalılar diye düşünüyorum. • üstü güçler anlatır fakat bunlar antik cağ tannları ya da kahranıanlarından farklı olaKapitalizmin Tarihsel Sınırı ve tşci Sırak ycrel batıl inançlar içerir; nıfının Anatomisi// lasan Oğuz/Scauı Yabasit mucizeler ya da lanet giyınalık/Sosyal Araştırmalar Vak/t/451 s. F Balad geleneği sözlü aktarılan halk şiirlerine uayanır. Lorca da bu geleneği şiirlerinde sürdüren şairlerden biriydi. üğrencilik yıllarında ilk yazdığı şiirleri bastırmamış, sadece topluluklar karşısinda kendısi okııyarak edebiyat çevrelerinin ilgisini cekmıştir. Edebiyat tarihindeki ilk baladlar, yazarları bellı olmayan, hatta her söylencede değiştirilen, bir şeyler eklenen, bellek bi. ten yeniden yaratılan eserler oldukları için hem metin henı de ezgi olarak sürekli de ğişime u^ramışlardır. En eskı baladların tarihi 1300 yıllarına dayansa da, güniimüzde dünya ve Türk şiirinde varlığını sürdüren bir turdur. Balad ezgileıiçağdaş müziğin kromatik dizilerine değil, ortaçağ kilise müziği makamlanna dayanır. Bununla birlikte müzik değişkenliği de metin değişimleri kadar sık görülür. Epik şiirden farklı olarak balad bir tek konu üzerinde ve genellikle de bir tck duygu ve ruh hali üzerinde yoğunlaşır. Müzik eşliğinde söyleneceği göz önünde bulundunuarak şarkı sözü gibi yer yer na karatlar tekrarlanır. Ortaçağ baladlanna benzer bir form kullandığı halde Lorca'nın balad adını verdiği şiirleri duygu ve imge açısından çok daha gclismiş bir yapıya saniptir. Yukarda bir bölümünü örnek veraiğimiz baladın içinde her kıtadan sonra parantez içinde "soğuk, soğuk, suyu kadar ırmagın... sıcak, sıcak, suyu kadar kaynağın" dizeleri yer alır. Görüldüğü gibi Lorca'nın baladları, geleneksel baladın XX. yüzyılda en gelismiij örneklerindendir. Şair konu olarak kendi bilinç ve duygulannı anlatır, bu yüzden de adını "İç Balad" olarak koymuş olması çok anlamlıdır. Okuyucuyu da adeta kendi içine sokar. Kendi içinin şarkısıdır söyledıği. Bilgi ağacında yılanlar tarafından sokulmuş yüreği gibi çok güçlü imgeler kullanarak kendi din geleneğini katar baladın içine. Şürin başında da alfabeyle boyanmış yürek" şairin ta kendisini tanımlayan bir deyiştir. Tür olarak baladlar kendi geleneğine bağlı bir dizi kurallar içerir. Genelde eylemler, dramatik diyalog benzeri, soru ve yanıtlarla aktarılır. Yine çoğunlukla tekrarlamalar kullanılır ve her seferinde tekrarlamalara yeni bir bilgi daha eklenir. Buna gelisme ya da artma anlamında çoğalarak tekrarlama adı verilir. Bu baladda çoğalma, özellikle soğuk ve sıcağın karşıt anlamlan uzerine yapuan naka radarda dikkat çeker. ilk aşkım, ilk şıırim diye başlayan dizelerin sonunda hep şair kendisine "Sende kara gece mi var?" sorusunu yöneltir. bu sözlerle sanki şairin lanetlenmiş yüreğini anlatıyordur. Lanet, Lorca'nın sevdiği konulardan biridir. Hem tutucu Katolik Ispanya'nın hem de insanlık tarihi kadar eski batü inançlar çevresinde düşünülebilir. Çıkış noktalan ne olursa olsun, Lorca'nın yapıtlanndaki temalar evrenselair: aşk, şehvet, ölüm, yoksullara karşı duyulan kardeşçe acıma, şiirlerinin ana yapısını oluşturan temalardır. Aynca, dini geleneklerle katılaşmıs insanların acımasızca ilkel tutkularla yaşayan insanlan yargılamaları ve uyguladıkları şiddet, hem şiirlerine hem de tiyatro eserlerine konu olmuştur. Bu da baladlarda sık görülen bir özelliktir. Varlıklı soyluların yoksul halka uyguladıkları baskı ve şiddet ortaçağ, baladlannda sık işlenen konulardan biriydi. Baladların tarihine bakıldığında, ortaçağın trubadurlannın sonraki yüzydlarda halk sanatlarının küçümsenmesiyle birlikte önemsiz sayddığını görürüz. Ancak araştıımacıların ve aydın yazarların yeniden keşfetmesiyle tür olarak gelişip kazandı. Fakat yine de yazılı baladlar, sözlü şarkı baladlannın yeniden canlanmasını sağlayamadı. Halk ozanları geleneği çok zengin olan Türk edebiyatında bile, günümüzde yeterince canlı tutulmayan bir sanat dalı olarak kaldı. • aydusu@hotmail.com SAYFA 15 CUMHURİYET KİTAP SAYI 597