05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

Yazar Elbette en iyi hikâye yazamayacağın, yazmayacağın hikâyedir. Kâğıt üzerinde değil, ancak kalbinde yaşayan bir şeydir o. * Sujata Bhatt/ Şiirler/ Çeviren: Cevat Çapan "Git insanlarla tanış elinden gelirse ve açlığı, acı çekmeyi tanımak istersen" Sujata Bhatt 1956'da Hindistan'da, Ahmedabad'da doğmuş; çocukluk yıllarını Pune'de geçirmiş. 1968'de ailesiyle Amerika Birleşik Devletleri'ne yerleşen Bahtt yükseköğrenimini Iowa Üniversitesi'nde tamamıamış. Halen kocası ve kızıyla Almanya'da, Bremen'de yaşıyor. Ilk şiir kitabı Brunizem (1988), "Commonwealth Şiir Öaülü"nü ve Alice Hunt Bartlett Ödülü'nü almış. Monkey Shadoıvs (1991) ve The Stinking Rose (1995) adlı ikinci ve üçüncü şiir kitabı ile ÜK kitabından yapılan bir seçme Point No Point adıyla 1997'de yayımlanmış. Anadili Gujarati olan Bhatt, şiirlerini Ingilizce yazıyor. Clara WesthofPtan Ratner Maria Rilke'ye Kuudur, düzdür kâğıt. Kökler için gerekli o toprak nerde, hem sonra dalları yapraklarıyla ağaçları, koca bir ormanı ruhun toprağından söküp kâğıdın üzerine nasıl aktarabilirim kuşları rahatsız etmeden? Ya üzerinde ormanlar yetişen o dağ? Klehirlere dönüşen çafelayanlar, o nehirler ki balıklara bakmak için sayısız ağaçlarla birbirlerini iteklerler. ' v , ' Balıkların altında bulutlar vardır. Burada gök ürperir, nehir gürler, Kâğıt üzerinde nesneler nasıl devinsin? Şimdi kaplanın yürüyüşünün kâğıdı nasıl . > ... yırttığmı seyret. • . • ' . Ahmedabad'a Git Git Baroda'nın sokaklarında dolaş, Ahmedabad'a git; cit içine cek oranın tozunu , , . , „ , hiçbir hekimin duymadığı ' bir hastalıktan boğuluncaya değin. ' Bana bir şey sorma çünkü açlıkla, acı çekmekle ilgili hiçbir şey anlatmayacağım sana. Küçük bir kızken Icapımızdan kimseyi geri çevirmemeyi öğrendim. Annem soğuk su, yiyecek iyi bir şeyler ver, derdi, kendi yemeyeceğin bir şey olmasın. Açlık annenin sana yıllar sonra Amerika'da söylediği, doktorun dediği gibi, kötü beslenmiş olmaktan kemıklerinin zayıf olması demektir; çünkü hiçbir zaman çocuklar için yeterince yiyecek bulamamıştır, ne kendi çocuklarına, ne de kapımıza gelen kadınınkilere. Çocuklar ner zaman doyurulmalı. Açlık annenin Amerika da hastalanması demektir, çünkü o senin hep doymanı istemiştir. Achk Ahmedabad'ın sokaklarında dolaşırken herkese sadaka vermek yerine onlara domates, hıyar vermek, eve döndüğünde de iştahın kaçtığı için ağzında yanık okaliptüs yapraklannın tadını hissetmektir. Gene de hiçbir şey söylemiyorum açlık konusunda, hiçbir şey. Her yerde dostlanm var. On yıl sonra karşılaşıyoruz bu kez. Bir ölmüş. Biri evlenmiş. Birinin daha yeni bir çocuğu olmuş. Bebeği kucağıma alıyorum ağladığı için, Senin çocuğun var mı? diye soruyor arkadaşım. Niçin yok? ' Ne zaman evleneceksin? Derken otobüs geliyor kapılarıyla pencerelerinden sarkan insanlarla dopdolu. Arkadaşımın bebeği ağlıyor kucağımda. O kadar çok ağlıyor ki, yaşlı bir adam uyanıp CUMHURİYET KİTAP Hiçbir yol çıkrrnyor seçtiğimiz bu eski eve. Hasır damı Kuzey Denizi'nin sesleriyle ıslık çalan gürültülü rüzgârdan dağılan. Hiçbir yol çıkrnıyor ' seçtiğimiz bu eskı eve. •, , » f '< '•'? kıpkızıl yapraklara bak; '" ' ' '' yamuk kil heykelciğimin el değmemiş mermerin önünde nasıl yerlere kadar eğildiğini gör. Yarın zemin kata gel de penceremin dışında, göz hizasında sararmış ayrık otlanna bak. Paula ModersohnBecker için (18761907) Dönüp dönüp senin mavi süsenli kendi portrene bakışım müze bekçilerini tedirgin etti. Sonra senin mavi süsenli kendi portrenden uzaklaşışım da müze bekçilerini tedirgin etti. Yüzünün çevresinde yüzen mavi süsenler miydi, yoksa mavi süsenlerdeki bir şeyle aydınlanan kahverengi gözlerin miydi? Sen nasıl biliyor, nasıl hissedebiliyordun benim mavi süsen konusunda bildiğim ve hissettiğim her şeyi? Ben üst katta başka resimlerin, başka ressamlann yanındaydım, ama senin kahverengi gözlerinin gerektirdiği ses tonunu duyabildiğim için aklımı onlara veremiyordum. Bu yüzden aşağı koştum yarunda olmak için. Anlayış doluydu aramızdaki bakış, öyle ki seninle yaşamayı ve çorbaya sarmısak koyup koymamayı tartışabileceğimizi düşünebilirdim. Mavi süsenler bakıyordum ama taze terenin yakıcı tadı vardı boğazımda. Sonunda senden aynldığımda üç bekçinin arkamdan geldiklerini gördüm. Eve döndüğümde bütün bunlara tanık olduklan için öfkemden kuduruyordum. ;., ' Ben alt katta yaşıyorum kil ve taşlarımla. Sen üst katta mürekkep ve kâğıtlarla Yaptığımız ne ki gerçekle oynamaktan başka, bir bebeğin yüzünü yeniden elden geçirmeliyim insana benzetinceye kadar. Ellerimin olanca sıcaklığını emdi kil. Mermere dokunamayacak kadar soğuğum şu an. Dün gece mumumu söndürdü ' '•• ' rüzgâr. Bu gece gene merdivendeyim, senin odana öneliyorum el yordamıyla. ler gece bu merdiveni ' • ' tırmanıyorum sana gelmek için, açık pencerelerin rüzgâra ve yıldızlara o kadar yakın. Şiirlerini dinliyorum yıkanıp üstümdeki tozdan topraktan annırken. Bütün gece açık kalmalı pencerelerin, damdakı saman çöplerinın yavaşça uçuşarak içeri girişini ve usulca şiirlerinin üstünü kaplayışını seyretmeliyim ben de. Yarın aşağı inersin, değil mi, bir ay oldu. Kurumuş ağacın orda çamurların içinde yeni bulauğum taşı göstermek istiyorum sana. Ûyle pürüzsüz bir küre ki, tam beyaz değil, açık bal rengi, koyu yeşil, kıvrılan bir damar var üstünde. Aşağı gel de, ormandan çaldığım SAYFA 18 f çünkü bütün göğsü fena halde isilik olmuş. v SAYI 54
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear