Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
bi. Beni çok tedirgin eder böyleleri. Hem acınm, hem üzülürüm. Hak ettiği yeri bulamamış birisi gibi hüzün verir. Şiirde de var böyleleri. Romanda, öyküde, gazete yazarlan arasında da var. Heıe politikada, her gün görüyoruz yüzlerini. Konuşurlarken kendi kendimize söylenmeden uinleyemiyoruz. Yanüş insanlar, yanlış yerdelcr. Işin özeti bu. Toplumsal ayrtltklar, derin bunaltmlar, yoksutun daha da yoksullaştığı bir bunaltma sürükleniş... Bütün bu olumsuzluklartn derinlerinde hep yoksulun ezilişi var... Siyasal söylemler ise tam bunun tersi, hep umut saayorlar! Bir şair olarak sizm söyleminiz taban tabana ters siyasilerle. "Kirli" adlı şiiriniz bu söyleminizi çok açtk olarak dile getirmiş: "Stğ sukırda yüzdü'k hep / Çtrptndık buiandırdth iyice /Kirlendibeynimiz bedenimiz / Kirlendi ne varsa dünyada / Kapkara baktn ellerimiz". Bu konuda neler soylemek istersiniz?.. • Türkiye halkı geri kalmışlıktan kurtulmak isteycn ama kötü yönetimler ve yanlış eğitim yüzünden bir türlü kurtulamayan bir halk. Öysa cumhuriyetin kurulduğu yıllarda inanılmaz sıçralamalar yapmış, çok çabuk kalkınacağını kanıtlamış. Deneyimleri var. Atatürk'ün çizdiği doğru yoldan çıkarılmasaydı şimdiye kadar çoktan kurtulacaktı. Geri kalmışlık çemberini kıracakü. Yoksulluk, karanlık yenilmiş olacaktı. Eğitim çoktan çözümlenmişti. Devlet içeriye dışanya böyle borçlu ve bağımlı olmayacaktı. Cumhuriyetin ilk yıllarında olduğu gibi, ondan çok daha güçlü, saygın, onurlu bir devlettik. Ülkemizin her kanş toprağı ekilen biçilen, işlenmiş, sanayi tiim yurt topraklanna dağılmış, herkes h güç sahibi, durumundan memnun bir ufus olacaktık. Bunlar olabilecekken olmadı. Epey yol alınmışken vazgeçildi. Nasıl üzülmezsiniz, yaralı birisi gibi nasıl kıvranmazsınız? Politikacıları sevmiyorum. Bir süreden beri hiçbirini dinleyemivorum. Çok yalan söylüyorlar. Sözleri iîe özleri ay n. Halkı kandırmak üstüne çalışıyorlar. Ülkenin en çıkarcı ve bencil insanlan denebilir. îçlerinde tek tük iyileri de var belki. Ama genel hava içinde yitip gidiyorlar. Gelişmiş ülkelerde politika bu kadar düzeysiz değil herhalde. Hemen saf dışı ederler. Bizim halkımızın kültür düzeyi, sosyal yapısı kandırılıp sürüklenmeye çok yatkin. Demokrasi biraz da bunun için tam gerçekleşemiyor. Halkın kültürel düzeyini yükseltmek istemiyorlar, islerine gelmiyor. Toplumca diyelim sekiz yıflık, laık bilimsel bir eğitimden geçsek, bu adamlar oy mu alabilır? Daha on milyon insan okuryazar değil Türkiye'de. Adam basına 3,6 yıl okul öğrenimi düşüyor. ü da nasıl bir eğitim? Henüz feodal yapıyi, tarikatların etkisini silememişiz. Böyle bir toplumda nasıl insanlar politikaya soyunur? Nasıl politika yaparlar? Yapıyorlar işte, yapsınlar. Bizden ırakolsun!.. Şiirinizde hep birsana var. Bu birdoğum sanast mı? Yoksa bunalımhıra doğru bir gidişin stkmttst mı? "Ağıt" adlı şiirimizın ilk iki dizesi okuru böylesi bir sıkmttya taşır gibi: "Katran bulaşığı gece / Geztnir beynimin üstünde". Birjiirin bütünii okunduktan sonra yargtlanmalı ama, sizi» her dizenizfelse/ı bir tarttşmaya taşır okuru, uuıtıda gelgitlere neden olur. îşte onun için soruyorum size, neden sana diye? Halkını ve ülkesini gcıçekten seven, olup bitenlerin bilincindc olan bir aydın, herhalde acılar içindedir. Başkası olamaz. Otuzkırk yıldır nemen her gün gazetelerde yolsuzlukları, hırsızlıklan, rüşvetleri, adam kayırmaları okuyoruz. Televizyonlarda yüzlerini görüyoruz. Kaçakçılar, uyuşturucu tüccarlan, devletle iç içe girmiş mafya babaları. En yetkili yerlere tırmanmış politikacılar. Bilmem kimler... Nasıl bir kırlenme, kokuşmuşluk... Hiçbirinin de kılına dokunulamıyor. Kahraman gibi dolaşıyorlar aramızda. Kahrolmaz da ne yaparsınız? Manda derisi değil ki bizim yüreğimiz. Utançtan, üzüntüden yerin dibine geçiyoruz. Önların yerine biz üzülüyoruz. Şiirinizin ana izleğtne küylüler, yoksullar, emekçiler oturmuj. O dizeter arasında kımi kez gülümsüyorlar, ama çoğu kez bir bunalımm acıfaturastm yükleniyorlar omuzlanna. Sizin bütün yaztn yaşamımzda bu utiâMİdr ağır bastı. Biraz açıklar tnısrmz bu kortırym? I U M H U R İ Y E T K İ T A P SA Y I Tallp Apaydın eşlyle. Altta İse dostları Mehmet Başaran ve Mahmut Makal 11e. Köylüler, yoksullar, işçiler benim ilgi alanım. Kendim de oradan geliyorum. Geldiğim yerleri unutamam. Hakkı yenen, ezilen, hor görülen insanlar en çok ilgiye muhtaç insanlardır. Duyarlı bir yüreğimiz ve çağdas bir beynimiz varsa onlardan yana olmalıyız. Gerçi devlet öyle düşünmüyor, hep varsıllardan yana çalışıyor. Birisi açıkça söyledi zaten, "Ben zenginleri severim" dedi. Demeyenler de aynı yolda. Gerçekten şöyle bir bakarsak, her şey yüzdelO için yapılıyor. Onlar yararlanıyor. Ülkenin kaymağını onlar yiyor. Onların eğitimi, sağlıgı, hukuku, hatta cezaevi baska. Yoksullannki gibi değil. Paran var mı, ner şey dümdüz önünde. Ölmaz şeyleri oldurursun. Arabanı dağdan aşınrsın. Türkiye cennet... Ama yoksullara, cehennem! Doğduğuna pisman ederler insanı. Büyük haksızlıklar, çelişkiler, uçurumlar ülkesi. Doğu Anadolu dağları gibi. Benim yüreğim dayanmıyor buna. Ben olabildiğince eşitlenmiş bir toplum düzeni istiyorum. Hep bir boyda, olgunlaşrnış buğday tarlası gibi. Hafif rüzgârda ne güzel sallanır. Kardeşçesine... Anımsadığtm kadanyla Batı müziği üzerine, özellikle de Beethoven'm müziği üzerine Sevgili Melih Cevdet Anday'a yazdtğtmz bir mektupta ayrı bir hayranıığıntzı belirtmistıniz. KtrsafSana'da da ikişiirinizio büyük dehaya ayırmifsmız. Siz uzun ytllartnızı müziklepaylastınız. Onun sesinden duyarlantyor, seslerin bir süzülüşünü veriyorsunuz okura. Bu düskünlüğün geliiimi nasıloldu? Köy Enstitüsü yıllanna doğru bir uzantı var mtbusevgide?.. • Evet, Köy Enstitüleri eğitimi beni davul zurna zevkinden evrensel müzik zevkine ulaştırdı. Eğitim ne büyük bir güç! Eğitimin niteliği önemli. Insanı kabuklar içine hapseder ya da insana tüm kabuklarını kıraınr. Doğruya, gerçeğe ulaştınr. Çok sesli müziğin birçok büyük bestecisini severek dinlerim. Bende epey disk ve kaset var. Sevdiğim yapıtlar zaman zaman değişir. Ama Beethov.en baska. Ondan lıiç Dikmıyorum. Yüz kez dinlediğim yapıtlannı gene büyük zevk alarak dinliyorum. Örneğin üçüncü piyano konçertosu... Dün gene dinledim. Nasıl soylu bir müzik! Tam bir bütünlük içinde, insanı abp götüren, sel gibi akan bir başyapıt. Gizil bir gücü var ki anlatmak olanaksız. Yarm tekrar dinleyeceğim. Geçen yıl Viyana'da müzik müzesini gezdim. Beethoven'in piyanosunu, öbür eşyalannı, el yazısını, yazıp çizdiği düzelttiği notahan gördüm. Çok duygulandım. Piyanonun tuşlan camla kapatılmıştı ama tahta kısmına elimi sürdüm. Okşadım uzun uzun. Gözlerim yaşardı. Beethoven gelmiş geçmiş en büyük oesteci ve en büyütc insanlardan birisi. Izninizle, biraz da siirinizin kaltbt üzerinde duralım. Durağdnlasmts, bir siir anlayısımz yok. Her sıiriniz ayrı bir kaltpla güliimsüyor yüzümüze. Şiırinızdeki bu yöntem için neler soylemek istersınizP Ben şiirde olsun, öbür yazın türlerinde oLuu, bazı arkadaşlar gibi iddialı değilim. Fiırrnlrn £ei<li£ıgiîu yazdım. Elbet her şiir 5 4 4 Kemal ve daha birkaç aydın haklıymış değil mi? Çünkü o zor dönemlerde yalnız onlar savundular Köy Enstitüleri'ni. Biz Enstitülüleri yalnız onlar değerlendirdiler. Bizleri yalnız Dirakmadıkr. Ünutulur şey mi bu? Köy Enstitüleri'nin 60. kuruluş yılında neler soylemek istersiniz? Köy Enstitüsü düşününün capcanlı kalıstnda en ön sırada savaşım vcrenlerin içinaesiniz. O güzel söyleminizi bir kez daha duyalım... îzninizle. Evet, tevazuyu bir yana bırakarak söyliyeyim, biz birkaç yazarozan arkadaş elli yıldır Köy Enstitüleri'ni savunduk. Konuyu hep sıcak tuttuk. Bu uğurda türlü belalara katlandık. Çünkü haklı olduğumuza inanıyorduk. Şimdi pek çok yurtsever aydın ve halkımız bize katıldı. "An Köy Enstitüleri" demeye başlandı. Eskiden hiç cesaret edemeyen çevrelerden, kuruluşlardan çağnlar alıyoruz. Köy Enstitüleri'ni anlatmamız isteniyor. Ben kendi adıma hem seviniyorum, hem de buruk karşdıyorum. Bunca zaman, bunca fırsatlar geçtikten sonra şimdi Köy Enstitüleri'ni övmek neye yarar? Böyle mi olmalıydı? Bugünkü eğitim anlayısıyla (sekiz yıllık süreci de dikkate alarak) ülkemiztn eğitim ve öğretim sorunu çözümlenebtlir mi?.. Biliyorsunuzpek çok köy çocuğu "taşımalt eğitim"e dayalı bir eğitimden geçirilryor. Ayrıca pek çok küçük nüfuslu köy öğretmensizliği de yaşıyor. Bu konuda neler soylemek istersiniz? Köy Enstitüleri'nin "halkçtlık" geleneğini de dikkate alarak yanıtlar mısıntzou sorumu... Türkiye'de eğitimin bir ucu nerede, öbür ucu nerede? Gelir dağılımındaki uçurum eğitimde de aynen yaşanıyor. Paralı kesimin çocuklan çok güzefokullarda çok rahat okuyor. Ama yoksul halkın çocuklarma bu olanakların yüzde biri yok. Göstermelik okullar. Bence Türkiye'de eğitim baştan sona yeniden düzenlenmeli. Paralı eğitime son verilmeli. Devlet tüm yurt çocuiuannın devleti gibi davranmalı. Sekiz yıllık kesintisiz laik eğitim hiç ödün vermeden uygulanmah. Öğretmen yetiştirme konusu yeniden ele alınmalı..Eğitim işini yürütccek olan öğretmendir. Öğretmenin kışiliği çok önemli. Bakanlık bunu iyi anlamalı. Öğretmenlik mesleği eski saygınlığını kazanmab. Saymakla bitmez... Önce eğitim politikası Atatürkçü çizgiye oturmalı, arkası kendiliğinden gefir. Köy Enstitüsü düşü ve gerceği stzde capcanlı yaşadt. Köy Enstitüsü ytuarınızdan çok mu etkilenmiştiniz? Neydi sizi böylesine umutlara taştyan?Sonra uzun meslekyasamtnızda bunun tersiniyaşadtntz. Geriye aönük yozlaşan bir eğitimin etkenliğine alındı yoksul halk çocuklan. Son kerte acımastz, eğitimle ilgisiz sonuçlarla karşılaşttk. Tarikatların, İBDAC'nin, Hizbullah 'ın birer "zulüm" makinesi gibi çaltştıklartm, halkımıza zulmettiklerini içimiz kan ağlayarak gördük. Köy Enstitüleri'ndeki halk sevgisinin gelişimini de dikkate alarak lütfen yanıtlar mtstnız?. Köy Enstitüleri'nden aldığımız eğitim gereği öğrencilerimize yurtsever, dürüst, bilili, çalışkan insanlar olmalannı öğütledik. lep sevilen, başarılı öğretmenler olduk. Ama yukandan gelen ters politikalar yüzünden zaman zaman zor durumlarda kaldık. Baskılar gördük. Suç işlemeden cezalar aldık. Demokrat kişiliğimiz yöneticilere hep ters geldi. "Akan Sulara Karşı" adlı anı kıtabımda bazılarını anlattım. Rahat bir öğretmenlik yaptırmadtlar bize. Okuyan, yazan, düşünen insandan hoşlanmıyorlardı. Öğrencilerimizi de öyle yetiştirmek istiyorduk. Kıyamet ondan konuyordu. Ama biz hep haklı çıktık. Sonuntla aklandık. Boşuna çektiğimiz acılar önemli değil belki ama olan ülkemize ve halkımıza oldu. Karanlıktan geri kalmışlıktan kurtulamadık. Köy Enstitüleri'nin laik, aydınlanmacı, üretici eğitimi bugüne kadar sürdürülebilseydi, Türkiye çok başka yerde olacaktı. Bırakmadılar. Bakın şimdi nelerle ugraşıyoruz. Türkiye 75 yıl sonra böyle mi olmalıydı? HizbuÛah'la mı uğraşmalıydık? Çağdaş insanın sorunları bunlarmı? Insan utançtan aynalara bakamıyor. Sağol ağabey, sizi çok yordum. Yardtmlartnız ve yanıtlarınız için candan teşekkürlcr... • Ben de teşekkür ederim. Sağol... • Kırsal Sancı / Talip Apaydın / Güldikeni Yayınlan / 95 s. SAYFA 11 Efilttamto ööretmenln öneml DüzeysbpoHtika Evrensel müzik zevkl kendi kalıbma oturur. Onu başka türlü yazmak olmaz. Kendine uygun giysi ile vermek gerekir. Bu konuda pek titiz değilim, ama şiire uygun kalıbı vermek gerekir. îzin verirseniz, biraz da geçmise doğru açtlalım. Köy Enstitülü yazarların gelisiminde Varlık dergisi sahibi Sevgili Yaşar Nabi Nayır'tn çok emeği var. Varlık'ın sayfalartnt açtı sizlere. Kuskusuz sizler de yetenekliydiniz. Ama kırsal kesimin derinlerinden akıp gelmek çok güçtü. nasıl oldu da Varlık'la iıiski kurabildintz? Varlık ve birkaç dergi ta öğrenciliğimizden beri kovuşturduğumuz, beslendiğimiz dergilerdi. kendimiz de yazdıkça onlara gönderdik. Yaşar Nabi doğrusu bize en çok yakınlık gösteren, öğretmenlik yapan, mektuplanmız! yanıtlayan, yazılanmızı, şiirlerimizi yayımlayan kişiplau. Son derece kibar ve ilkeli bir insandı Öyleleri yok şimdi. Bizlere kol kanat gerdi. Kitaplanmızı yayımladı. Yazın dünyasına soktu. Üstümüzde hiç ödeyemeyeceğimiz hakları vardır. Şükranla andığım kişilerden birisidir. Varltk'm 1 Ocak 1949 tarih ve 342. sayısında "Nebahat'la Biz" adlı siirinizyeralmts. O sıirinızde şöyle diyorsunuz: "Ne kadar günahsızdtk, ne kadar / Hep gözümüzle seviştik". Bu Varlık'ta çıkan ilk şiınniz miydi? Veya yazıntz mtydt? Bu siirinizden ilk iki dizeyialmahtan amactm, bu şiirinizde "nokta ve virgül" kullanmış olmanız. Oysa Kırsal Sana'nın hicbır şıirınde ne nokta var, ne de virgül. Bu konuda okurlarınızı bilgilendirir misinizP O şiiri unutmuştum, siz anımsattınız. Varlık'ta ilk çıkan şıirim değil, daha önce de yayımlanmıştı. O tarihte askerdim. Çok üzüntülü günlerımdi. Nebahat'la sözlüydük, ama evlenemedik. Yaşam koşullan elvermedi. Uzun hikâye... Nokta, virgül kullanmayı sonra bıraktım, evet. Okura özgürlük vermek bu, kendisi istediği gibi okusun demek. Şairlerin çoğu aynı şeyi yaptı. f Köy Enstrtülerl Yeniden Varlık'la Cumhuriyet gazetemize dönelım. Sevgili Yaşar Nabi'yle, yine çok sevdiğimız Nadtr Nadı Köy Enstitüleri'ne ve oralardan yetisenlere çok sıcak bakan iki güzel ınsanl Köy Enstitüleri'nin 60. kuruluşytItnt da dikkate alarak o günlere yönelik düşüncelennizı alabilir miyim? 1940'h, 50'li ydlarda rahmetli Yaşar Nabi, Nadir Nadi ve daha birkaç aydın Köy Enstitüleri'ni savundular. Herkes ya sustu, ya karşı cephede yer aldı. 60 yıl sonra bugün ne görüyoruz? Herkes Köy Enstitüleri diyor. Herkes o eğitim kurumlarını savunuyor. Şimdi durup ne derneli? Aklınız neredeydı a muhteremler? Ülkeye ihanet edenlere karşı neden tavır almaduıız? Nadir Nadi, Yaşar Nabi, Sabahattin Eyuboğlu, Yaşar