05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

bildiğim, yaşadığım şehir değil. Yaşlılık duygusu, giderek yabancılaşma mı? Belki de, ama muhakkak olan bir şey var; Karşıyaka artık, sadece, "havası, suyu güzel, meyvesi, sebzesi bof" yaşaması kolay, bakımlı, sıradan bir Anadolu kasabasıdır. Önce Hengâm Sokağı'ndan komşumuz, bizim kuşaktan, Ertuğrul Erol Ergir'in her satınnı, her duygusunu paylaştığım, bir bakıma birlikte yaşadığım kitabı(*), sonra da Yaşar Aksoy'un kapsamh, titiz, belgeli, mükemmel bir çalışma ürünü belgeseli.(**) Olayların değıl, bir şehrin yaşamının tarihi. Şehir, sokaklar, evler yani ve insanlar iç içe. Sanıyorum etkileyici yönü de burada; yıllardan sonra, sanki hiçbir şey değişmemiş gibi, mahallenize donüyor, akşamüzeri yalı gezintinizi yapıp, Celal'in meyhanesinue iki kadeh rakınızı içerek, evinize dönüyorsunuz. Etrafinız Dİldik, tanıdık insanlarla dolu, zaman anlamım kaybediyor, dün bugün oluyor. O evler hiç yıkılmamış, o apartmanlar hiç yapılmamış gibi, deniz hiç kirlenmemiş, kayıklarıyla körfezde çipura avına çıkmış yaşlı Karşıyakalılar henüz dönmemişler gibi. Ne iyi ettiler de hiç değilse yalıda şu atlı tramvayı korudular diye düşünüyor, Papaza doğru şöyle bir uzanmak istiyorsunuz. Kısaca, Karşıyaka Yaşar Aksoy'un kitabında bıraktığımız yerde, terk etmek demeye dilim varmıyor, yaşamaya devam ediyor. Yaşar Aksoy, terk ettiğimiz Karşıyaka'yı hatırlamış, sahip çıkmış, hiç değilse, anılarını korumuştur. Terk ettiğimiz Karşıyaka'yı anlayabilmek için biraz gerilere, Izmir'in yakın tarihine uzanmak gerekiyor: "Türklerin Gavur Izmir dedikleri Izmir, Batı Anadolu'da Hellenizmin yüreğiydi. Anadolu demiryolu şebekesinin kurulmasından çok yararlanmış olan Izmir limanının, ondokuzuncu yüzyılda çok genişlemesiyle kentin nüfusu artmış ve ticareti büyümüştü. Bundan baska, nüfusun Yunanlı oranı 1800'de üçte birden daha azken, Balkan Savaşlan öncesinde hemen hemen yanya yiıkselmişti. Böylece ondokuzuncu vüzyılda Yunanlılar sürekli olarak Türk unsurunu aştılar. Yüzyılın sonlarında da haklı olarak îzmir'in bir Yunan kenti olduğunu ileri sürebilirlerdi. Izmir'in yabancılarla olan ticareti de, nüfusun çoğalması sonucu artmıştı. Başlangıçta Levant Company tarafından açılan iç ticaret, yeni demiryollanyla genişledi ve ondokuzuncu yüzyılın sonlarında Izmir'in ihracatı, îstanbul limanı da dahil olmak üzere Türkiye'nin bütün öbür limanlanndan yapılan ihracatı geçti. İç bölgelerdeki mallar, islenmek ve ihraç edumek üzere büyük nehirlerin vadileri üzerinden demiryoluyla îzmir'e gönderilmekteydi. îngiltere ve Fransa'nın büyük bölümünü aldığı başlıca ihracat malları, kuru incir, kuru üzüm, arpa, zeytinyağı, palamut, afyon, meyankokü, yün, halı, pamuk, tütün, deri ve cıvadan oluşuyordu. Büyük ticarethanelerin çoğuna yabancılar sahipti. C. Whithall and Company, meyankökü ticareti yapan Mac Ândrews and Forbes, Orientaf Manufactures gibi ticarethaneler büyük ve etkili olmakla birlikte, sayıları azdı ve kent ticaretindeki payları büyümekte olan Yunanlılarla başa çıkacak gibi değildi." (1) Bir başka deyişlc, Izmir tam bir ticaret şehri, yaşam tam bir liman burjuvazisi yaşamıydı. Otuzlu, kırklı, hatta sonraları bizim Karşıyaka'da yaşadıklarımız, bu rafine burjuva yaşantısının yansımalarıydı. Ama devam edelim: "Ermeni, Rum ve Frenk ya da Avrupalıların mahalleleri hemen hemen tümüyle tahrip edilmişti. Sadece Türk ve Yahudi mahalleleri geriye kalmıştı. Eski :UMHURİYET KİTAP SAYI 544 TerkBttJğhniz Karşıyaka kentin göze çarpan yapıtlarından Ermeni, Fransız ve Yunan kiliseleri, Splendid, Palas ve Izmir Palas, Amerikan, Fransız, Ingiliz, Danimarka ve Hollanda Konsolosluklan, Sporting ve Izmir kulüpleri, Izmir Tiyatrosu ve Frenlc mahallesinin cüzel mağazaları yanıp kül olmuştu. Yangın simgesel olarak, Yunanlıların ve ermenilerin Izmir'den atılmaları ve köklerinin sökülmeleri anlamına geliyordu. Hellenizmin Izmir'i artık ölmüştü. Anadolu'daki Hıristiyanlığın temeÛerinden biri olan Hıristiyan Izmir de ölmüştü. Bu küllerden ortaya çıkacak şey, iki yüz küsur yıllık tarihinden temizlenmiş bir Türk Izmir olacaktı."(2) Karşıyaka vangının dışında kalmıştı; tüm yapılar, köşkler, yalılar olduğu gibi duruyordu. Yaşam, bu yapılara yerleşen başta Selanik olmak üzere, Makedonya'dan gelen yurttaşlarımızla, daha önceden göç etmiş bulunan Giritlilerin de önemli katkılarıyla eskisinden hiç de farklı olmayarak devam ediyordu. Bu yaşamın üç önemli özelliği vardı: a) Akdeniz kültürü hâkimdi, günlük vaşam Güney Italya'da olandan niç de farklı değildi. (Ortaokulun üçüncü sınıfında Adana'ya gittiğim zaman çiğköfteyi ilk defa görüyor, böyle bir yemek türü olduğunu öğreniyordum. b) Musevi yurttaşlarımız ile Levantenler bir tarafa, hiç kunse temelde Karşıyakalı değildi, kimsenin oturduğu evde, yaşadığı sokakta veya yalıda anıları, iki göbek geriye gitmiyordu. Ama buna rağmen, Izmir eski ölçüde değilse bile yine de önemli bir ticaret şehri, önemli bir limandı. (Cumhuriyet yanan Izmir'de imar faaliyetine Borsa Sarayı'nı yaptırarak baslamıştır.) c) Hayat burjuva yaşam değerleri ve kurallan içerisinde, yani tam anlamıyla Batılı bir biçimde geçiyordu, yalıda oturanlar yaşam değerlerini topluma kabul ettirmişlerdi. Bu fazla süremezdi, sürmedi de, burjuva kültürü içerisinde bir yaşamın gereklerini yerine getirebilmek ülkemiz ölçülerinin üzerinde ekonomik eüç gerektiriyordu, yalılar, köşkler güzel olmasına güzeldi, herkes değerini takdir ediyordu ama bakımlan zor ve masraflıydı; bahçıvanlann, uşaklann, hizmetçiıerin ucuz ve bol olduğu dönemlere göre tasarlanmışlardı. Başta yalı olmak üzere arsa değerleri olağanüstü bir biçimde artmava başlamıştı. Karşıyakahlar o güzel yalııannı, o güzelim demirkepenkli sakız biçimi evlerini korumak değil yıkmak istiyorlardı, bunun icin baskı yapıyorlardı, sonunda yıktılar da. Altmışlı yıÛara geldiğimiz zaman "Apartman Fırtınası" ortalığı kasıp kavurmaya başlamıştı. Karşıyakalılar konfor anyordu. Artık bizim de filmlerdeki gibi yatak odasının hemen yanında tuvaletimiz ve banyomuz olacaktı, (Yalılar dahil eski Izmir evlerinde tuvalet ve banyo evin dışındaydı) ev işleri daha kolay ve çabuk çözümlenecek, kazanılan katlarla geçim rahatlayacaktı. Evler yıkılıyor, sokaklar kazılıyor yeni bir Karşıyaka doğuyordu. Burjuva gibi yaşayabilmek için o olanaklara sahip olmak gerekiyordu. Yeni Karşıyakalılar ise birisi hariç, (Yaşar ailesi), bunu başaramamışlardı, değişen Türkiye'de Izmir asrın başlanndaki müstesna yerini kaybetmişti. Içgöç şüphesiz Karşıyaka'nın yaşamını çok etkiledi, Akdeniz kültürü kayboldu, burjuva yaşam değerleri kalmadı gibi bir şey, ama kabul edelim, bugiınkü Karşıyaka'yı İÇ göç değil biz yarattık, eskisini koruyamadılc, değerini anlayamadık, eskisinden kaçtık, korumak istemedik. Yaşar Aksoy bizim koruyamadığımız Karşıyaka'mızın hiç değilse anılarını korııyor. Yeni kuşaklar, asıl değerli olanm değiştirmek değil korumak olduğunu, Yaşar Aksoy'un belgeselini inceleyerek daha iyi anlayacaklardır. • ğım Karşıyakam ve Izmirim" (**) Yaşar Aksoy "Karşıyaka Bir Aşkın Hikâyesi" (1) Nichael Llewellyn Smith. "Anadolu Üzerindeki Göz" s. 38. Çeviren: Halim Inal. Hürriyet Yayınlan Tarih Dizisi. (2) a.g.e.,s. 337338. Yine Türeya' hakkında Prof. TATYANA MORAN yşe Kulın ın son kitabı 2.5 ayda 5000'den fazla satmış. Bu şaşırtıcı ticari başarı edebiyat çevrelerince acaba nasıl karşılanmıştır? Yukardaki rakamlarla 1^^^^^tJ orantılı övgüler basında pek yeralmadı; birkaç sert eleştiri çıktı. Bu durumdan rahatsız olan Ayşe Kulin kitabını savunmaya kalkıştı. Sene başında (tarihini iyi hatırlamıyorum, ocaksubat olmalı) Radikal'ın sanat sayfasında "Ayşe Kulin Kendini Savunuyor" başbklı, oldukça sinirli ve tutarsız bir yazı cıktı. Buna göre "Füreya" kitabı kuru bir biyografı değil, bir romans, bir hayat hikâyesidir.(*) Hayat hikâyesini romans biçiminde yazmak çok ince bir psikolojik incelemeyi gerektirir. Merhumenin hayatındaki olaylan yalnızca sıralamakla yetinmeyip onları kendi yorumuna göre bir bütüne sokmak ve merhumenin yaşamını değerlendirmek demektir bu. Oysa Ayşe Kulin tanımadığı Füreya'yı kendine göre canlandırmaya çalışmış. Vefatından üç yıl geçmeden ve Füreya'yı yakından tanıyan çok sayıda insan varken Kulin'in yaptığı çok cesur bir teşebbüs doğrusu... A Yalnız Gezerin Düşleri ABDULLAH TEKİN lunun tçinde bulunabıleceğj en tuhaf konumdaki rukumun günlük duruntunu betimleme tasarısı oluştuktan sonra, bunu yertne gettrmenin en basit ve emın yolunu yalntz gezintilerimde, aklıtnı özgür bıraktığımda, hıçbır engelle karşılaşmadan serbestçe kendt yolunu ızleyen düşüncelerimin doldurauğu düşlertmiolduğu gibi kayda geçirmede buldum " (s. 32) Rousseau 1712 yılında Cenevre'de doğmuş ve 1778'de Ermenonville'de ölmüştür. Aydınlanma çağında yetişmiş bir düşünür, yazar ve siyaset kuramcısıdır. Nitekim bu boyutlarıyla monarşiye karşı halk iradesinin üstünlüğünü savunarak Fransız Devrimi'ni ve özellikle Jakobenleri etkilemiştir. Rousseau'nun "Toplumsal Sözleşme"si Fransız Devrimi'ni hazırlayan temel yapıdardan biridir. Bu yapıt konu olarak özgürlüğü ele alır. Niteki Rousseau " InsanTar Arasındaki Eşitsizliğin Kaynağı" adlı yapıtında da özgür bir kamu düzeninin özlemini duyduğunu belirtir. Ne var ki "Yalnız Gezerin Düşleri "nde ki daha önce Yalnız Gezen Adamın Hayalleri diye çevrilmişti Rousseau'nun çok farklı bir biçem kullandığı görülür. Tutkulu, sert Jakobenci yaklasımların yerini huzurlu, dingin ve lirik bir anlatım alır. Rousseau kendisiyle, ruhuyla baş başa kalır ve düşünüp kendini sorgular. Bir bakıma yaşam muhasebesi yapar. Dış dünva ile ilişkilerini keser ve iç dünyasına kapanır. Kitap on gezintiden oluşuyor. Ancak onuncu gezi tamamlanamamıs yarım kalmıştır. Kitabı daha iyi anlamak ve yorumlayıp değerlendirmek için Rousseau'nun yaşamıyla ilgili bilgilere sahip olmak gerekır. Ashnda bu her konu için geçerli olan bir yaklaşımdır. Bilgi olmau ki ilgi ve tepki oluşabilsin. Bir basketbol maçını izleyen kişi oyunla ilgili kavramlan iyi bilmiyorsa ilgisi azalır tepkisi ise hiç olmaz, çünkü temelde bilgi eksikliği vardır.Onuncu kitapta sözünü ettiği Madame Warens Rousseau'nun 16 yaşında takdim cdildiği bir kadındır. Rousseau bu bölümde sevgi doludur. Oysa birinci gezintide kaderci bir yaklaşımla hüzünlü bir boyun eğiş söz konusudur. Ashnda her insan bu kitapta biraz da olsa kendini bulur, kendini görür. Yaşamın bir dökümü yapılmaktadır. Yaşlılık dönemi içinde Rousseau ölüme ağırbaşlı bir hazırlık aşamasındadır. • Yalnız Gezenin Düşleri/ ]can]acques Rousseau/ Çeviren • Hasan rehmt Nemh/ Ötekı Yaytnevı/1999/ 144 ı 'B «fkvetattakk Her şeyden önce Füreya Türkiye'nin en basarılı sanatçılanndan biri olup herkesin hayranlığını ve takdirini kazanmıştı. Füreya hayatını sanata adamış, ciddi, dengeli, aydın, araştırmacı, ilerici, saygıdeğer bir kişiliğe sahipti. O, "Füreya" kitabındaki aşk ve hastalık arasında debelenen zavallı yaratık değildi. Kitaba hâkim olan iki tane ana tema var: Aşk ve hastalık (hem de incesinden bir hastalık). Sıradan bir okura göre yapıt popiiler bir aşk romanındanbaşka bir şey olmamalı. Bu tür romanlann satış şansı her zaman yüksektir. Ayşe Kulin Füreya'yı tanımadığı halde, onu bizlere, kendine göre tanıtmaya çalışıyor. Iç monolog yöntemine başvuruyor. Edebiyatçıların çok iyi bildiği gibi iç monologda başanlı olmuş pek az yazar vardır. Bu kitaptaki monologlar ise son derece anlamsız ve sönük kalıyor. Füreya'nın dedesinin ölümü bile onu pek sarsmıyor. Ayrıca bir akşam babasının yanında gördüğü Mustafa Kemal Paşa'ya sonsuz hayranlığı, hiçbir zaman, Ayşe Kulin'in dediği gibi, bir aşk ve özleme dönüşmemiştir. Bu, tümüyle yanlıştır. Ayşe Kulin Radikal'deki yazısında, hiçbir neden göstermeden "yaşlı" hem de "çok yaşlı" bir kadına yükleniyor. "Füreya'nın çocukluk arkadaşı bu kadın, gelip kendisi ile bir saat konuşmasına rağmen bir 'anekdot' bile anlatmamış." Tahmin ediyorum ki bu kadın benim. Sara Hanım'ın (Füreya'nın yeğeni) ricasıyla Ayşe Kulin 'le görüşmeyi kabul ettim. Şunu da eklemek istiyorum: Ayşe Kulin kitabında Füreya'nın yakın arkadaşlarından birkaç kişiyi kullandı; bunu da onlardan izin almadan, üstelik hakkında yanlış bilgiler vererek yaptı. Yazık oldu Füreya'ya... • (*) Ayşe Kulin'e başanlı bir biyografı tavsıye ediyorum Ella Leffland, "The Knight, Death and Devil", Penguın Books. SAYFA 17 "ApartmanRrtnatr
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear