25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Server Tanilli'den 'însanlığı NastlBir Gelecek Bekliyor?' ve 'Strasbourg Yazılan Kapak konusunun devamı. •" cıbiruygulamayayönelmesi.özellikle "organ nakilleri", öte yandan ormanların, tarım alanlannın yokedılmesi gelecek kuşaklar ıçin onarılması olanaksız yıkımlara yol açmaktadır. Beslenme, yaşamsal bakımdan gereksinımleri karşılama gibi konularda dünyamız daralırken ileri sayılan ülkelerde aşırı sömürüçıkar tutkusu geleceğin toplumlarını uçurumun başına getirmek için yeterlidir. Yazar bu yaşamsal konulara özenle ışık tutuyor, çağımızın egemen yönettmleri karşısında güçsüz, yetersiz kalan "Üçüncü Dünya Ülkeleri"nin acıklı du~ rumunu gözlerimizin önüne seriyor. Burada, çağın özelliğini yansıtan yeni bir "etik sorunu" ısırgan dişlerini gösteriyor. Yazara göre "Her şeyin her şey üzerinde etkide bulunduğu bir evrende, bilimsel ve teknolojik etkinliğin ahlaksal kaygıların dışında görülemeyeceğı açıktır" (s. 49). Bu saptama aşağı yukarı yüz yılı aşkın bir süredir felserenin de önemli sorunlanndan biri olmuştur. Özellikle "idealizm"in dışlanmasını amaçlayan felsefe çığırlarının, düşünce kuramlarının ayaklarını toprağa bastığı Avrupa'da insana doğal giysilerini giydirmenin önemi vurgulanmıştır, yazar bu konuya beceriyle parmak basıyor, insanı gökîerden indirip üretimtüketim ortamında görmenin gereğini vurguluyor. Ülkemizde bu konu yüzyılımızın başlannda çok tartışılmışsa da, Sayın Tanilli'ninki gibi kapsamlı, nedensonuç bağlantılarına dayalı bir çalışma yayımlanmamıştir. Yönetimlerin tek yanlılığı, sömürgen ^^^a, uygarlık verılerini tüm insan^ ğa yararlı, yardımcı duruma getirmesi gereken, insan değerlerini saygınlı, dokunulmazlık güvencesi altında bulundurması gereken bilim, teknoloji görevini yapmaktan uzaktır. Nitekim çağımızda "bilim, piyasaya gitgide daha yakın, bir teknobilim olup çıkmıştır ve bu piyasanın da kazançtan başka hiçbir kaygısı yoktur" (s. 64). Çağımrz bilimi, ne denli insancıl görünse, gösterilse bile, sömürgen bir uygulamanın elinde oyuncak olmaktan öteye geçemiyor. "Küreselleşme" denen girişimin bireyleri, ulusal toplulukları ortadan kaldırarak yoksulu daha yoksul, varsılı dahavarsıl yapma yolundadır. Sayın Tanilli bu yıpratıcı gerçeği nüfus artışlarını inceleyen bölümde(IİI) tartısılmaz örnekler vererek kanıtlıyor, çoğalmanın yoksul toplumlarda hızlılığını, mutlu azınlık sayılabilecek uluslarda yavaşlığını sergiliyor. Bu konuda yıpranmış geleneklerin baskısı da gözden uzak tutulmuyor. Denetimsiz, eğitimsiz nüfus artışı gelecek kuşakların beslenme olanaklarını bile sakıncalı bir duruma düşürmektedir. Sayın Tanilli'nin özenle işlediği konulardan biri de, çağımızda yerleşimsel yozlaşmanın örneklerinden birincisi olan "kent"lerdir. Ona göre, "Binlerce yıl önce ortaya çıkan kent... insanlık tarihinde bir aşamadır. Kırsalın uzağında, yalnız ticaret ilişkilerinin yoğunlaştığı bir uğrak noktası değil, yaşam biçimi, sosyal ve siyasal ilişkileriyle de bir uygarlık merkezi oldu" (93). Oysa çağımızda kent eski, tarihsel yapısından, düşünsel islevinden koparılaı. Düzensiz yerleşmeler, yapılanmalar, sürüleşen göçler sonucu, büyük illerin çevrelerinde anlamsız insan yığınlarına dönüştü. Sayın yazar bu konuda çok geniş örnekli karşılaştırmalar sergileyerek, geleceğin insanlarına toplumsal sorunlarla boğuşan bir kalıt bırakılacağını vurguluyor. Günümüzde kentler birer bunalım kaynağıdır, başhca nedeni de oransız ycrleşme, ölçüsüz büyüme, üretimsel yetersizlik gibi toplumsal odaklardan kopmuş bir yaşam biSAYFA 4 Çağımız yargıç önünde niteliktedir. Sonuç açık: Düsünmeyi beceremeyenleri düsünmeyi bilenlerin yozlaştırması. Kapitalizmin yasadışı çocuğu olan "küreselleşme" yüzünden dünyamız yeni topraklar kazanmayı bırakmış devletlerin elinde tükenmez gelir kaynaklarının ılgarlandığı bir sapaktadır. Sayın Tanilli bu konuya değinirken: "Dünyanın en zengin üç kişisı, en yoksul 48 ülkesinin ki dünyadaki devletlerin dörtte biri demektir brüt iç hasılasının toplamından fazla bir servete sahip." (s. 120) örneğini veriyor. Ku^kusuzbu durum (küreselleşme) bir Amerikan oyunudur, gerçek "amacı zenginliklere el koymadır". Çağımız, bunca gelişmelere, bilimsel ilerlemelere karşın insana yaklaşmada birtakım ayrıcalıkların etkisinden kurtulamıyor, ekonominin yarattığı sömürü, eşitsizlik bir yazgı sayılmak istenir gibidir. Işçilerle işverenfer arasında, yaşamsal dengeyi sağlayacak, demokrasinin gereklerini yerine getirecek bir düzenleme olmadığı gibi, geleceğin sorumlusu çocukları ışıklandıracak bir eğitim anlayışı da yoktur, çoğalan iletişim araçları, şu "medya" denen kuruluş yüzünden insanlığın geleceği, toplumsal yaşamı bir sürüye dönüştürme girişimleriyle karşı karşıyadır. Yazar bu çarpıklığı vurgularken "suçsuz kurbanlar ve suçlu yağmacılar çağındayız" (s. 153) demekten kendini alamıyor. Yazara göre bunun başat nedeni "gelirler ve emek bölüşülmeksızin dağılıyor.... Avrupa dünyanın ayrıcalıklı bir bölgesidir. Avrupa Birliği'nin gönenci artıyor, ama bağrında 40 milyon dolayında yoksul da var" çelişik durumlara yol açan uygulamalardır. Sayın Tanilli küreselleşme, tekelleşme, saptırılmış ağır sanayi devrimi, yeni liberalizm, Üçüncü Dünya Ülkelerini sömürme yarışına giren ÂBD, Avrupa gibi sapaklarda dolaşıp av kollayan odaklardan sonra "medya" denen kuruluşun düşünsel alanda, eğitimde, kapitalizmin tüm buyruklarını yerine getirmeyi kutsal bir görev edinmiş öbeklerden sürdürdüü etkinliklerı sergiliyor (s. 164174). urada okuyucunun titızlikle üzerinde durması gereken konulardan biri de, yeni üniversitelerin açılışında "tek yönlü düsünce"nin etkinliğidir. Ote yandan denetimsiz sanayileşmenin, yalnızca çıkara, sömürüye adanmış teknik gelişmelerin ulusal "kültür"leri yozlaştırdığı, yolundan saptırdığı da yaşanan bir gerçektir. "Kültür"ü dışlayan bir teknik, bir sanayi insan değerlerinin anlamını kavrayamaz, ekin (kültür) gelişen insanın başarısıdır, uygarlığa içerik kazandıran ürünüdür, bu nedenle "teknik ilerlemenin yolları insansal ilerlemenin yollarından ayrılıyor çoğu kez" (s. 187). Nitekim teknolojinin.dengesizsanayileşmenin etkisi altında kalan, bunu bilemeyen, "ne istediğini söyleyemeyen bir toplumun, politikasından çok kültürü hastadır" (s. 189). Sayuı Tanilli çıkar etkinlikleri nedeniyle yozlaştırılan kurumlar arasında sporu da sayıyor (Spor, Savaş ve Politika). Bu üçlü yolunaan saptırılmış, uluslararası bir yarar kaynağı durumuna getirilmiştir. "Spor, televizyon ve para iç içe girmiştir artık" (s. 208). Özellikle MussoliniHitlerdöneminde, spor bambaşka bir kılıfa sokulmuş, ırkçı düşüncenin tutsağı olmuştur. Bilimsel gelişmelerin, düşünsel üretimlerin, insan değerlerine geçerlik kazandırmanın, sözün kısası uygarlığın beşiği olan Avrupa, bugünkü durumuyla, Server Tanilli ve llhan Selcuk. Aydınlanmanın Ikl savaşçısı çimi. Bu konuda, çağımız sorumsuz bir uygulamaya sürüklenmis, insanları varlıksal değerlerine değil, dirimsel güçlerine göre sömürme ortamı yaratmıştır, insan bir "değer varlığı" değil çıkar aracıdır artık. Kenrin tarihsel yapısının bozulması, yerkurenin KuzeyGüney kesimlerine göre değisiyor. Güneyde bölünmeler, dağınıklık, nızlı çözülmeler, Kuzeyde büyuk illerin dışına taşmalar, "banliyö" yerleşim yerlerinae anlamsız, düzensiz yoğunıaşmalar, yığınlar, Üçüncü Dünya Olkeleri'ndeyse toplumsal inançlara, geleneklere göre bambaşka içerikli bir kentleşme, ülkeden ülkeye, yönetimden yönetime sürekli dcğişen uygulamalar, ancak umutlandırıcı değil (s. 104110). Ancak, cağımızın kuşattığı tüm dünyada Avrupa nınAmerika'nın egemenliği altında bulunan ekonomi kuruıuşlannın sömürüye yönelik etkinliği görulüyor. Ekonomiye deggin ilişkiler bakımından sömürülen yalnız Üçüncü Dünya Ülkeleri değil, AvrupaAmerika ulusları bile önlenemez bir sömürü yarışına girışmişlerdir, bu yarışta sömürülen birincisi, sömürenler ise yine ikinciyle üçüncüsüdür. Bu olaydan anlaşüdığına göre sömürgenin ölçütü yoktur, o yalnızca sömurülmeye elverişli olanın ardınca koşar. Bu çalışmada sergilenen, özellikle de yetersiz beslenmeden kaynaklanan, yaşamsal olaylar insanın tüylerini ürpertiyor. Birçoğumuz özlemle, imrenerek tnsanlıği Nasıl Bir Gelecek Beklivor? / Server Tanilli / Aâam Yaymlart I 462 s. andığı ABD'de yoksulluğun alt sınırında yaşayan insanların, çocuklann niceliği uygarlığın yüzüne tükürür gibidir. Yapıtın DU bölümünü okumak bile, yazarın olaylara ne denli çarpıcı orneklerle yaklaştığını kanıtlıyor (s. 106110). Sayın Tanilli, bu çarpıcı olayda sorumlulugu Dünya Bankası ile Uluslararası Para Fonu'nun saptıncı uygulamalanna yükluyor, yoksul ülkelerin gittikçe kötüleşen durumunu bu sömürücü uygulamalarda buluyor (s. 108). Yazarın bu görüşüne katılmamak elde değil, özellikle gelişmış ülkelerin denetimi altında bulunan "para politikası"nı birazcık bilen konuyukavramada güçlük çekmez. "Üçüncü Dünya'nın çocukları, büyük bölümüyle, Kuzey'in ekonomik körlüğü ve utanmazlığının savunmasız kurbanlarıdırlar" (s.108). Bu alıntı bile ekonomi ağalarının, geleceğin sorumluluğunu yüklenecek olan kuşaklara ne denli yüzsüzce bir kalıt bıraktıklarını duyurmaya yeter. Çağımızda düşünsel gelişmeyle çıkarcı atılımlar, yalnızca yarara dayalı girişimlcr çelişiyor, günlük yaşam çabalan lüşünsel atılımları engelliyor. Sömürüye, çıkara dayalı etkinlikler toplumsal yenileşmeleri geçersizkıhyor. Buolumsuzluklardan en çok yıkım gören kurumların başında eğitim geliyor, düşünüp yaratacak kuşağın yerini, düşünmeStrasbourg Yazılan yenleri düşünerek soyacak bir uygula/ Server Tanilli / ma türü alıyor. Işte Adam Yayınları / çağımızın Üçüncü 481 s Dünya'sı böyle bir t CUMHURİYET KİTAP SAYI 565
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear