Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Burhan Günel'in 'Çiçekler Korunağı'ndaki kişilerı, her zaman sokaklarda, pazarlarda, otobüslerde, dolmuşlarda, açık ve kapalı mekânıarda karşılaştığımız orta halli, okumasıyazması olan, kendilerine, çevrelerine ve dünyaya ilişkin bir şeyler bilen genellilde aydınkimselerdir. Işte bu kimselerin aşklarını, mutluluklarını, mutsuzluklarını, sevinçlerini, heyecanlarını, olumsuzluklannı. birbirlerine kurduklan tuzakları, çevirdikleri dolapları, ığrençliklerini, yüzsüzlüklerini, insanlıktan koptukları, insanlığa katkıda bulundukları anları gündeme getiren Burhan Günel, ayrıca onların binlerce yıldan beri koşullar, ortamlar ne olursa olsun değişmeyen değerlerine...yani hüzünlerine, yalnızlıklarına, pişmanlıklarına. kırgınlıklarına, kaygılarına, korkularına, inanetlerine, özverilerine, göz kamaştıran erdemlerine ışık tutar. MUZAFFER BUYRUKÇU Yaşamını benim gibi yazarlığa adayan, itnzasını taşıyan otuz kitabın bazılarıyla edebiyatımızın önemli ödüllerini kazanan Burhan Günel, en son öykülerini "Çiçekler Korunağı" başlığı altında topladı. 'Çiçekler Korunağı oyküsünde, evli bir çıftin güneşli bir pazar günü sokağa çıkmaları ele alınıyor. Ama yapılan kısa uzun biıtün gezilerde, yolculuklarda olduğu gibi gördüklerini, saptadıklarını, algıladıklannı,izlenimlerini...varhklarda her zaman bulunan, dışarıya çıkmak için fırsat, bir cağrışım, bir anımsama bekîeyen sorunları sergilerler. Yalnız sokağı donatan her şeyi, duygusal ve düşünsel devinimlerin ürünlerini derleyen, toplayan, yorumlayan, değerlendiren koca, bu ürünlerin yüzde doksan beşini yaşamının anlamı haline gelen karısına sunar. "Gülüşü gün ışığı, gözleri ilkyazdı. Uzun sürmüş mutsuzluğumu sevgiye ve yaşama sevincine dönüştüren insanımdı./ O bana geldiğinde her yan karanhktı ve bir yangının içinden yeni çıkmıştım; yitirdikkriıne ağlıyordum. Dostlarımı, yaşama sevincimi, geleceğe umudumu, tüm beklentilerimi yakmışlardı bir otelde, Sıvas'taki Madımak'ta; 1993 yılının temmuz ayıydı. O günü ölsem de unutmamalıyım. (O günü hiçbir aydın, hiçbir Cumhuriyetçi, hiçbir Atatürkçü unutmamalı. Hep diri tutmalı. Unutmak demek, benzer olguların tekrarlanmasına yeşil ışık yakmak demektir. Sıvas'ta düzenlenen Pir Sultan Abdal Kültür ve Sanat Şenlikleri'ne çağrılı olan Aziz Nesin'le, Metin Altıok'la, Asun Bezirci'yle, Behçet Aysan'la, onlann yakınlarıyla Dİrlikteydi Burhan Günel. Sıvas'a, sanat, edebiyat, bilgi, cosku, güzellik götürmüslerdi. Ama öteden beri ilerlemenin, gelişmenin, çağdaşlaşmanın, insanı daha bir insanlaştıracak atılımların düşmanı olan gerici güçler, o harika şenliği örümcek kafalarındaki sonsuz karanlıklarla ve kan içmeden duramayan canavarlıklanyla bir 'toplu öldürüm'e dönüştürmüşlerdi. Evet evet, sağsol koalisyonunun iktidarda bulunduğu o dönemde devlet, askeriyle, polisiyle örgütlü irticanın saldırılaSAYFA 14 Yaşanandan doğan öyküler u Burhan Günel'den öyküler toplamı: Çiçekler Korunağı mhuriyet Bu Yilın Yunus Nadl Oyku ödülünü alan Burhan Günel, Alev Coşkun dan ödülünü alırken. rını önlemeye kalkışmamış, sanki onların harcanması, yobazlığa bir bedel ödenmesi gerekiyormuş gibi Madımak Oteli'ne sığınan otuz yedi pırıl pırıl insanı yakmalarına göz yummuştu. Oner Yağcı ile bir arkadaşlarını görmeye gittiği için canını şanb eseri kurtaran Burhan Günel, 'yakılma olayı'nı sonradan öğrenmişti, öğrenir öğrenmez de dünya Daşına yıkılmıştı. Ve Sıvas'ta otuz yedi yara alan yüreği, yıllarca kanamıştı.) Yok oluşun ortasından geçen ömrüme bakıp çok eski yara izleriyle kaplı olan gövdemi, yüreğimi, belleğimi onüme koymuş, onları yeniden algılamıştım. Kolum kıpırdamıyordu, karşı durmak istemiyordum, kırıktım, isteksizdim, yalımlara teslim olmuştum. Îşte o günlerdeydi, Nisi girmişti yaşamıma; çevremi saran, varlığımı kavuran ateşin içinden görünmüştü sonyaz sansı saçları, Ukyazı çağrıştıran gözleriyle. Az ötemde, bir duşün ortasında gülümsüyordu ve gökyüzü genişliğindeki kucağının kuytu bançesine çağınyordu beni, el ediyordu. Ağaçlarla, gözelerle, dağ sularıyla, açık deniz enginliğiyle renklenip biçimden biçime giren bir resim görüyordum kirpiklerinin arasında. Koştum, sarıldım, başımı omzuna dayayıp soluklandım; ona ulaştım. Nisi beni kollarıyla sardı, kundakladı, kuruyan dallarıma su verdi, ağacımı onarmaya basladı. Ne denli sevdi beni, ne denli çabaladı. Yıllar mı geçti aradan, unutmuş sabahlar mı, gecesi uzun süren aksamlar mı? Ne umutsuzluk kaldı ortalıkta ne acı./ Nisi kimsesiz çocukları sever, örselenmiş çiçekleri korunağında saklar; beni dekokünden kopanlmış çiçekler gibi, düştüğüm yerden alıp toplamıştı; şimdi ükyazda sokağa çıkardı, tuttu elimden, bana yeniden yürümeyi öğretiyor." Benim de, milyonlarca insanın da bildiği ve isyan ettiği bu durumu çok iyi kullanan Burhan Günel, kendi gerceöindeki kimi kaynaklardan yararlanarak bir öykü ger çeğinın ozüne sızmasını, orda devinip durmasını, baska özlerin peşinden koşmasını ustalıkla koymuştur ortaya. Bir yeniden doğuştur bu. Yıllarca en basit edimlerin, eylemlerin dışında kalan, 'canlı cenaze' gibi bir kimlikleboşluktan boşluğa fırlatdan bir bireyin, yaşamla kurduğu ilışkidirbu. Ama Uışki kurmakla her şey halledilmiş, bütün düğümler çözülmüş olmaz. Çünkü adamı tepetakfa eden koşullar, ortamlar değişmemiş, pisliklerden, kirlerden arınacak sağlam bir yapıya kavuşmamıştır. Sözgelimi, sokakta güzel güzel yürürken, baharın tadını çıkarmaya çalışırken Madımak Oteli'ni ve otuz yedi kişiyi yakan gerici partinin seçim gösterisiyle karşılaşırlar. Bu raslantı, ikisini de tedirgin eder, ama adam daha çok etkilenir ve paniğe kapıhr, onlann korkunç cinayetlerini anımsadığı için. Tehlike büyüktür, tehlike her yanı sarmıştır, bütün yurdun üstüne karabasangibi çökmüştür. Onlardan olmayanlar, Cumhuriyetin getirdiği yaşam biçimine dört elle sarılanlar kuşatılmışlardır. Ama onlara teslim olmamaları, kazandıklarını yitirmemeleri, hiçbir şeyden korkmamaları, güçlenmeleri gerekmektedir. Evet, ne olursa olsun Gumhuriyetı savunacaklardır... böyledir de, o düşünceyi benimseyenlerce öldürüleceklerini düşünenler işte zaman zaman günlük yaşamlannın herhangi bir anında sarsıntı geçirmektedirler onları görünce, seslerini duyunca. Kadın kocasının yardımına koşar, bunalımın derinliklerine düsmeden yüreklendirir ilgisiyle, sevgisiyle ve ayağa kaldınr. Sonra saygı duydukları bir ağabey'in salık verdiği 'acıbadem' likörünü aramaya koyulurlar. Karıkoca, içinde arkadaşfığın, dostluğun, askın, sevginin, özverinin harman olduğu bir birliktelikle kenetlenmişlerdir. Birbirinin dayanağı, barınagı, birbirinin korunağıdırlar. Yalnız, kaaının konumu bu tanımın üstündedir erkek için. Bir kurtarıcı, bir HuHı.ııı (.IIIK'I değiştirici,biryaşaC K I tvl ti< tıcıdır. N \( .1 Burhan Günel, 'Çiçekler Korunağı' öyküsünün satırlarına, hem bireylerin hem de toplumun canını sıkan bir gerçeği yerleştirmeyi başarmıstır. Ilk öykü 'Yolculuklara Baharda Çıkılmalı'da îlhan, önünü çok iyi görebilmesı için sileceklerini değiştirdiği otomobiliyle yola cıkar. Yanında annesi ve karısı vardır. "Üç kişinin, yaşamın içinde ve belleğin dolambaçlarında serüvenlere atılacağı uzun bir yolculuk bu. Kilometrelerle ölçülen uzaklıkların çok daha ötesine ya da ansızın çok çok gerilerine doğru gidip gelen birer mekik olacak yüreklerimizde; belleğimızi de peşine takıp koşturacak.../ Siıeceklerin ağzında cama çarpıp dafiılan kelebek ölülerinin sarımtırak lekelere dönüşmesi canımı sıkıyor, üzülüyorum. Dalgalanarak uçuşan güzel varlıklar. Bir zamanlar çocuk sevinçleriyle öteye beriye koşuşturduğumu, annemin kollarına atıldığımı, babama özlemle sarıldığımı anımsıyorum birden. Sonra yine bahar, yine yolculuk, camdaki ölü kelebekler...Yağfı, yapışkan bir sarı. înanıhr gibi değil; ounlar az önce kelebek miydi, sevinç miydi? Van Gogh sarısını çağnştırıyor. Görüntüye yüreğim de karışıveriyor; ünlü ressamın yaz yangını sarısma bürünmüş tarlaları, kırları, tepede duran kızgın güneşleri doluyor içıme. Camdaki sarı lekeler ne kadar çoğaldı... Suyun ve sileceklerin gücü onları camdan tümüyle kazımaya yetmiyor. Izler kalıyor. Yağmur da durdu, yağsa belki daha kolay olurdu. Tıpkı yaşamımız. Yanık sarılardan, kan kırmızılardan, karanhk siyahlardan, sabah sevinci beyazlardan, umutlardan, coşkulardan, kırgınlıklardan, düş kırtklıklarından geçip gelen, yağmur bekleyen ömrümüz./ Yasama sevinci ya da hüzün, yolculuklarda bir yerlerden çıkıp önümüze dökülüveriyor. Baharda kelebeklerin araba camîarına yapışıp kalması da öyle./ Yolculuklara banarda çıkılmalı. Çünkü bahar, geçmişten geleceğe yolcufuktur. Bahar yeniliktir, çocukluktur, biraz da delikanlıhktır. Geçiş mevsimidir. Yolculuklarda da bir yerlerden başka yerlere geçeriz, yenileniriz, geleceği ararız." Sapanca'da, îlhan'ın teyzesinin sahibi olduğu 'Göl Palas'a yerleşiyorlar. Teyzesi Palas'ın en geniş, en güzel odasını kankocaya veriyor. "Bir sevginin sessizce, sözcüklere yaslanılmadan, soluğun ve tenin, göl sulannın tanıklığında bütünleşmesivle, yüreğin çılgınlığını bastırıp erinç dolu bir limana dönüşmesiyle büyütüldüğü, gelecek için umutlann filizlendiği bir odadalar. Geçmiş saldırıyor bir yandan, ama ona pabuç Dirakmayacaklar." Ama çok kalmayacaklar orda. Îlhan'ın annesi, Amerika'dan hasta dönen ve ölmek üzere olan Gönül Ablası'nı, kansı da ilk kocasından olan oğlunu görmeye gidecektir tstanbul'a. Ilhan da okulunun bulunduğu Çengelköy'e. îlhan'ın Mİ oğluyla, annesi Süheyla Hanım'ın 'Gönul Âbla'yla, îlhan'ın da Çengelköy'le karşılaşması, yürekleri titreten, yürekleri sızfatan, her nücresini acılarla dolduran, geçmişte yaşananların birikimini kurcalayan, anılarla, oradan oraya sürüklenen öğelerle örülmüş kocaman birolaydır. Özlemlerle, huzünlerle, duyguların en gevşek, en yumuşak yanlanyla dokunmuş bir tablodur. Uçü de ilişki CUMHURİYET KİTAP SAYI 5 6 5