05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

a KURl A R A "Şiirle lise sıralartnda ugraşmaya başlayan Oktay Kıfat'ın Orhan Veli ve Melih Cevdet'le hirlikte 1937'de "Varlık" dergisinde yaptıklan Çtktş Garip olarak adlandıniacak olan şiir akımım doğurdu. 194 Vde Orhan Veli'nin hazırladığı 'Garip' adlı şiir kitahında ortun şiirleri de yer aldı. Bu şiirlerde, kentte yaşayan sıradan insanlann günlük yaşarnlartna lirik olmayan bir biçimde yaklaşdıyordu. 1945'te yayımlanan 'Yaşayıp Öhnek Aşk ve Avarelik üstüne Şiirler' adlı kitabında, Oktay Ri/at'm bir yandan Garip çizgisini sürdü'rmeyi denerken bir yandan da geleneksel hiçimlere aöndüg'ü izlendi. 1952 ile 1954'te çıkan 'Map Yukan ve 'Karga ile î'ilki' adlı kitabında ise geleneksel söz sanatlarının stiyleyişlerini, çağdaş yaşamdan görüntülerle dönüşüme uğratarak de&erlendiriyor, incc alay dolu, eleştirel bir yaklaşımla, eşitsizliğe, adaletsizliğe karşı çıkıyor, ezilen insa.ıları savunuyordu. 1956'da yayımlanan 'Perçemli Sokak' kitabında anlann zorlayan, anlamstzın nnınannda dolaşan ımgeci bir şiire yöneldi. ]%9'da yayımlanan 'Şiirler' ile 'Yeni Şiirler'de ise imgelemden özgürce yararlanarak özellikle doğa insan ılişkileri üzerinde dnrdu. Şiirde ulaştığı yüksek düzeyi sonraki küaplarında da sürdüren Oktay Rifat, günümüzde çağdas Türk şürinin doruklarına varmtş bir sanatçı olarak anıîıyor." Şiirimizin bu büyük ustasmt bir kez daha saygıyla amyoruz. Bolkitaplı günlerl... Pembe dizı hikavelerı errin Koç'un hikâyelcrini okuyorum (Aşktn Selamt Var, Can Yayınları, 1998): temiz bir dil, Türkçe'yi ustaca kullanma... Ama yaşamasız hikâyeler bunlar, Zerrin Koç, yaşamasızlıöını hayaller kurarak gidermeye çalışıyor, bu hayaller yaşamla sarmaş dolaş hayaller de defiil, nerueyse pembe dızilerden esinlenilmiş hayaller. Işte "Kaybolma, Korkarım" adlı hikâyeden bir alıntı; anlatıcı âşık oldufiu adamı anlatıyor: "Yalnız yaşıyordu. Kendı belirlediği yalnızlıktı bu. Kansı yıllar önce ölmüştü. Tek oğlu çok uzaklardaydı. Bir daha evlenmcmişti. Varlıklı bir yaşamın içine dogmuş, öylece dc gidiyordu. Yaşamına çok kadın girmiş, hepsini de çok sevmişti. Gezip görmediği yer kalmamıs gibiydi. 1 Iâlâ da geziyordu.Gittigiyerleruekalıcıdostluklarkurmayı başarmıştı. Bildiği yabancı dillerle, dünyada neler olup bittiğini, her ay düzenli ge len yayınlarla izlcyebiliyordu. Güven'c göre, insanın kendisine yapabilecegi cn büyük haksızlık, yaşadığı çağa ilgisiz kalmak, yabancılasmaktı. Dünyanın önde gclen sanat merkezlerinde izlediği oyunlar, dinledigi konserler, sürdürdüğü yaşamın birer narçalarıydı.' (ss. 83 84) Gcnc aynı hikâyeden bir konıışma: "Beni ansızın karşında görmek setıi şaşırtmış mıydı?" diye soruyor kadın, 62 yaşındaki erkek ccvap veriyor: "Sevinmiştim. Bir demct kır çiçeği gibiydin. Tazeliğinlc, kokunla bir anda odayı doldurmuştun. Dışardaki sisi dcgil, ama yüreğimdeki sisi aralamtştım..." Konuşmaların çoğu böyle: Yapay. Bütün hikâyelerdc hcp bu: Zerrin Koç, gcrçck dünyada yaşamıyor, pembe dizilcrde yaşıyor. ("Bir Kadeh Yalnızlık", öteki hikâvelerden aynlıvor.) "Aşkın Selamı Var" adlı hikâyede anlatıcı (Anlatıcı hcp kadın, ayaynı kaclın.) "Dönüp dönüp yalnı/lığımı zla zlı yüzleşiyor, yalnızlıöımızla tanımlıyorduk kendimizi. Yaşama karşın tek savunmamız yalnızlıgımız mı olacak?" diyor. Oysa aynı anlatıcı, aynı sayiada, bir gün önce yanınagidiptanıştığı Mert'le (Anlatıcı 35 yaşında, Mert 23 yaşında) bir çay salonundaotururken "masanın altından" "bacakları bacaklarına değiyor." (!) Anlatıcı, bütün hikâyelerdc, erkekleri kiiçümsemeye eğilimli, kendinc lıayran... "Ozgiirkadın" havalarında. "Obcn" adlı hikâyede, Oben, on beş yıllık aşkını unutamaz, anlatıcı "Onunla bir daha karşılaşırsan konuşur musun?" diye sorar, üben " Asla!" der ve nedenini açıklar:"... Bunca yıl biriktirdiğim her şeyi bir anda dagıtırsa? Içimi boşaltırsa? Ne yaparım benf1 Bütün şarküar susar. Anlıyor musun? Okudugum şiirin bir dizesini bile anlayamam. Uykularım bölünmez. Yaptığım yemeklerin tadı tuzu hep yerinde olur. Umut ve umutsuzluk çarpışmayı bırakır." Vc görmüş geçirmiş anlatıcının vardığı sonuç: "... Ona akıl vermeye kalkışmıştım. () beni, üç dört saat içinde Z büyütmüştü." "Bir Kırlangıçdönümü Zamanı", eski Yeşilçam filmlerini ammsatıyor. Helc "Ikisi de iş güç sahibi yetişkin" iki kişinin "Çatısı yer yer dökülmüş bir ev"i gördükleri zaman duydukları heyecan: Erkek: "Sabah uyandığımızda, o masada yaparız kahvaltımızı." Kız, masayı gördü. Sandalyeleri de. Sevinçle bağırdı: "Mavi kareli örtü sereriz üstüne!.."/Erkek: "Çokgüzelolur."/Kız: "Artan kumaştan küçük bir eşarp dikerim. Uçları ensemde düğümlü. Kahvaltıyı hazırlarken saçımı onunla toplarım." Hikayenin sonu düş kırıklığı: Meğer bizim delikanlı evliymiş, bir de çocuöu varmış! "Yeşilçam filmi" dcdim ya! Kitabın en kötü hikâyesi. Eh, son hikâye, "Bir Daha Beni Sevme' de "Bir Kırlangıç Dönümü Zamanı"ndan geri kalmıyor! Bu beş hikâyeyi, "Aşkın Selamı Var" adlı hikâyedeki Sıla'nın bir konusması özetler gibi: "Bakışarak paylaşacak duygular kal nıadı bende. Bunu ancak ekrandaKİlerle yapıyoruz artık. Onların duygularını, aşklarını, heyecanlarını, kamcraya yansıttıkları bakışlarını, scnaryo gereği repliklerini, o an için üstümüze alınarak, ckranın içine kayarak paylaşıyoruz." Gelelim kitabın sevdigim tek hikâyesine: "Bir Kadeh Yalnızlık". Zerrin Koc, bu hikâyede, pembe dizi edebiyatını bırakıyor, yaşanmış gerçeklere döniiyor. cocukluğunu anlatıyor, halasını anlatıyor. llk deta "özgüı kadın' özcntilcri yok, uyduruk kadın erkek ilişkisi yok. Ama in sanlar var: Ekrandan değil, gcrçek yaşaındnn gelcn insanlar. Anlatıcının babaannesinin ölümü: "Babamın 'salavat getirannc! Salavat getir!' (Bildiğim kadarıyla ölürkcn "kelimci şahâdet" getirilir, "salavat" getirilmez.)çırpın ışIa r ın a TURHAN GÜNAY Imttyaz sahibi: Berin Nadl o Basan ve Yayan: Yeni Gün Haber Aiansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. oGenelYayın Yönetmenl: Orhan Erinç c Genel Yayın Koordlnatörü: Hlkmet çetlnkaya cYazılşleri Müdürü: Ibrahim Yıldız Sorumiu Müdür Fikret llkiz o Yayın Yönetmenl: Turnan Günay > Crafik Yönotmen: Dllek ilkorur v Reklam: Medya C L CUMHURİYET karşın babaannem, 'Gün batar, kuşlar döner. Dönmez bu yoldan beklenen' şarkısını söyleyerek tüketmişti son soluklarını." Anlatıcının çocukluğu: "Ben cezalarla büyümüş bir çocuktum." Anlatıcının anlattığı sokak: "Gecesi başka türlü güzeldi. (...) Kar yağışı eşsiz bir görüntü oluştürurdu aynı ışığın altında. (...) O lambalann altında birileri, başka birilerini beklerdi. ü lambaların altında buluşur , gene aynı yerde ayrılırlar dı. Lambanın altında yalnız kalan, sırtını ışığa, yüzünü karanlığa çevirirdi. Bir süre kımıldamadan öyle durur, sonra kaybolurdu. Bu davranışın nedenini düşünürdüm." Anlatıcıya halasının gönderdiği cam bilczikler. Fotoğraflar. "Halamı incelemezdim. Onu tanıyordum çünkü. (Bucümleden sonraki "Nasıl biri oldugunu biliyordum." gereksiz!) Bütün ailesine başkaldırmıs, nişanlısından ayrılarak uzaklara gitmişti. Babama göre, uçarı, sorumsuzdu. Annemegörc, kalta^ın tekiydi. / Benim içinsc kahramandı." Yeni bir eve taşınmışjar: "Dört bir yanımız binalarla doluydu. Sokak lambasını göremiyordum. Son ışık yoktu. Bütün ışıklar iç içe, bütün ısıklar bana yakındı. Bahçe yoktu..." Eski sokağını görmcye gider: "O so kağın yerinde yeller esiyordu. Gitmiştim. Görmemiştim. Duvarlar yıkılmış, morsal kımlar ezilmişti. Sanki ressamın biri, bütün bunları tuvaline çizmiş sonra da bcğenmeyip silmişti..." C) güzelim hikâye yazık ki ilkel bir sonuçla bitiyor. Gene de o nikâyeyi yazabilen Zer rin Koç'dan iyi hikâyeler okuyabileceğimize inanıyorum. Yeterki "Aslolan hayattır!" sözünü unutmasın. Anlatım üzerine de söyleyeccklerim var. "Edebiyat yapma" dediğimiz tutumla sık sık karşılaşıyoruz: "Gözlerinde mahmur çiçekler açmıştı." Bununla vetinmiyor Zerrin Koç, altı satır sonra şunları da okuyoruz: "Gözlerini yumdu. Çiçeklerezildi sandım." / "Karşılıklısıısarakbüyülttüğümüz zaman, kaba bir cl gibi boğazıma yapışıyor." / " Yaö mur birdenbire bastırmiştı. Once şimşcklcr, ardından gök güriiltüsü." "Bak gökyü zü de ağlıyor..." Bu bayağılık yetmiyor, bir paragraf sonra: "Göğün onun icin ağladığı nı nerden çıkarmıştım." / "îjarkılar anlatıyordu bana aşkımın sevincini, hüznünü..." / "Cjökyüzü... Doğumahazırgebe bir kadın gibi bizi bekliyordu." / "Ağzından karnına dek indirilmiş bir dikenli teldi sanki sevgisi. Şimdi de ucundan tutmıış, dışarı dojiru çekiyordu." (Bu sonuncusu rczalct!) Zerrin Koç, bazı cümlelerini pek seviyor, tekrarlamaktan hoşlanıyor: "Bakiijlarımı dudaklarından ayıramıyorum." Aynı sayfada, "Gözlerimidudaklaıından ayıramıyorum." / " lçimden hovarda trenler geçiyor. "İki sayfa sonra: "lçimden kalkan son tren gitti!" / "Kullandığım sözcükler, kibrit kutusunu dolduracak kadardı." Bir sayfa sonra: "Ne kaldı elimde? Kalanlar bir kibrit kutusunu doldurabilir mi?" Yanlış deyim: "Gözümü yummuş ağzımı açmıştım" diyor. " C) n u tanıınıyor dıım çünkü." dedikten sonra "Adını daha önce duymamıştım." demek gereksiz. "Eşyayla döşenmiş DÜyük, şık bir salondu." diyor; eşyayla değil de başka bir şeyle mi döşenecekti! Bütün bunlara karşın, "Bir Kadeh Yalnızlık" gibi bir hikâye (sonu dısında) yazabilen Zerrin Koc'un, gcrçek ya şama bakabilirse, pembe dızi dııyarlığından kurtula bilirse iyi hikâyeler yazabileceğine inanıyorum. • SAYFA 3 KİTAP SAVI 4 6 4
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear