24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

0 KURL A R A Fransız romancı, öykücü ve denemeci Michel Tournier 1924 yılmda Paris'te doğdu. Tournier, gerçekçi mekanlarda gecmesine karsılık, m'ıtlerden ve simgecilikten yararlanan ve entelektüel oir kışkırtıcılık içeren metinler yazıyor. Roman ve öykülerinin çoğunda mit ya da efsanelerin günümüz atmosferine uyarlandıgını görürüz; sık sık cinsel sapktnlıklara, rahatstz edici takmtılara groteşk temalara da yer verilir. Her yapıtında ana ya da tninör Izarakterlerden birinin çocuk oldu^una, Tournier' nın en çok işledigi temanın masumiyelin yitirilmesi oldupma dikkat çekilmistir. Aynntılı ve felsefi spckülasyonlara dayanan bir yazım tarzı vardtr. Uk romanlarıyla Fransız Akadermsi'nin Roman Büyük Ödülü'nü, ikinci roma,nıyla Goncourt Ödülü'nü kazanmts, 1972'de Goncourt Akademisi üyeliğine seçilmiştir. • Tournier ilk rotnanı 'Cuma ya da Pasifik Arafı' ile büyük ilgi topladı. Bu yapıtında, modertı felsefe ve antropolojinin kuramlarından yararlanarak Robinson mitini yeniden yorumlar ve insan doSasma ilişkin Defoe' nunkilerden olaukça farklt çıkanamalar yapar. Yoiun gönderme ve simvelene yüklü 'KızılaSaçıar Kralı' adım Goethe nin bir siirinden alır. Roman, Tzökeni ytldızlar ve gezegenler evreninde olatt, zamanın ölcüsünden styrılan, ancak güncel olaylar içinde aeyaşamak zorunda kalan bir adamın etraftnda döner. 'Çalı Horozu' ise hikâye ve masal arasındakı ayrımı belirlediği ve insanla benzerleri ya da insanla nemeler arastnda aykırt ilişkiler yaratttğı bir başka önemli kitabtdtr. Michel Tournier'nin dilîmizde daha önce yayımlanan kitaplanm siilere tanıttmstık. Bu sayımtzda ağırhkh olarak "Kızılag'açlar Kralı"nı tanıtmaya çahştık Bol kitdplı gütiler!... "ftv Sarkısı" ürscl Korat'ın Ay Şarkısı'nı okuyorum (lletişim Yayınları, 1998). Kitap, "QX Reklam Şirketi'nin konforlu mobilyafarla döşenmiş olan ve kapısında 'general managcr' lcvhası bulunan yönetim odasında, yönetmen Semih Gündüz yazdığı metni gözden geçiriyordu." cümlesiyle başlıyor. Önce, cümle içindeki "olan" ve "bufunan"ın arka arkaya gelmesi kulağımı tırmalıyor; sonra, yeniden okuyunca "olan"ın gereksizliğini fark ediyorum: "... konforlu mobilyalarla döşenmiş, kapısında 'general manager' levhası bulunan..." (Genc ilk sayfada: "YazdıkJarına burnunu havaya kaldırarak bakıyordu, çiinkü okuma gözlüğü takmıştı." "Çünkü okuma gözlüğü takmıştı" açıklamasını hemen yapmak gerekli mi? Bunu daha sonraki sayıalara bırakmak, deöişik biçimde açıklamak daha "yazınsal" olmaz mı?) Gene ilk sayfada: "... beğenmediği sözcüfiü ya da tümceyi sert hareketlerle çizip etkili sözler uyduruvordu." Herhalde "etkili scizler arıyordu" demek istiyor; çünkü "etkili sözler" uydurulmaz. O sayfanın son beş satırı Çehov'un ünlü bir lıikâyesini anımsatıytır: 1 Iani baba evde çalışırken anne, çocukları gürültü yapmamaları için sık sık "Susun!" diye uyanr ya, o hikâyeyi. tkinci sayfada Semih Gündüz'ün patronunun "adı hayali ihracat ile ilgili bazı yolsuzluklara karıştığı için tngütere'de bir bakıma sürgünde" olduğtınu, "şirketlerini görünüşte sat(tığını) gerçekte ise bunları güvenilir adamları arasında paylaştırarak yurtdışına çık(tigini)" öğreniyoruz, bir de "Baba olduğunu bilmeyen yoktu." gerçeğini. Sonra Giirsel Korat şöyle sürdürüyor: Ancak Semih (...) 'sırtını dayadığı' bu sözde yasadışı güçten hoşnuttu." Niçin "sözde" yasadışı? "Sözde", Türkçe Sözlük'e göre,"Soru anlamı taşımayan tümcelerde anlatılan düşüncenin gerçekte var olnıayıp öyle sanıldığını gösterir, sözümona, sanki, güya." "Sözde sıfat olarak da "Gerçekte öyle olmayıp da öyle geçinen ya da bilinen" demek: "Sözde bügin" gibi. Gürsel Korat "sözde"nin anlamını bilmiyor. Gene ikinci sayfada: "Hem politik muhalif olmak, hem de 'başına bir iş gcldiğinde' nüfuz sahihi birisi tarafından korunmak ikilcmini bir arada yaşıyordu." "Birisi", "bilinmeyen bir kimsc" için kullanıür; oysa buraua "birisi" diye söz edilen kişiyi tanıyoruz; "biri" demek gerekirdi. Doğrusu, ilk iki sayfada bu kadar dil yanlışı görüncc kitabı okumaktan vazgeçecektim, gene de kitabı karıştırarak rastgele şurasından burasından birkaç satır okudum. 63. sayfada duruverdim. "Benimle arkadaşlığı reddettiği halde hcr yerde onun adı vardı. Yagmur yağsa Zeliha, güneş çıksa Zeliiha, gece olsa Zeliiihaaa oluyordum. Adıyla tesbih çeker gibi Zeliha adını ardarda ("art arda" olacak FN) söyliiyordum: zelihazclihazclihazelihazelina..." Eh, bunu yazabilen bir yazar okunur, dedim. (Bu arada birkaç dil yanlışı daha: "Aysjen'le bu sınıfta geçen o konuşmayı adım adım zihninden geçiren..." "adım adım zihninden geçirmek" ne demek? / "... bu ayrılıgı da fazla büyiıtme..." Bir anne çocuğunu büyütür, ama çocuğunun totoğrafını büyütmez, büyüktür; ayrılığı G da büyütmez büyültür. / Gürsel Korat, hep "ittirmek" diyor; "itişmck", "itişip kakısmak", "itiştirmek" var ama "ittirmek" yok. Doğrusu: "itmek". / "Binbaşının Kedisi hiçbir şcydcn habersiz"... "Hiçbir şeyden" değil "hcr şeyden"!) Olayların önemli bir bölümü askeri hapishanede geçiyor. Bütün tutuklular, "siyasi". Koğuşta seminer yapılıyor: "Arhadaşlar, meseleyi DÖyle getirmek şablonculuktur. Şimdi Mahmut arhadaşın dediklerincbir bahaiım: Mahınut arhadaş lafı tornistan yapıyor, daha o zaman sofyctlerdc nep politikası yeni uygulanırkene iç savaş yeni bit miş..." Küçümseme... Gene küçümseme: "Gerçekte kitap okuma yüzdesinin oldukca düşük olduğu açıktı, okunan kitaplar da daha çok siyasal gündemi izleyen kitaplar dı; şiir, aşk ile kavgayı bir sayan duygu haliyle yazılmışsa seviliyordu, roman ise siyasal kahramanları konu almışsa elden ele gcziyordu. Altan pek çok tutuklunun felsefe, ekonomi ve edebiyat konusundaki sıölığına şaşıyordu. Bu sığlık, cntellektüelligi ("entelektüellik" olacak FN) 'lafazanlık' sayan toplu bilinçaltının ürünii olabilirdi." On satır sonra şöyle bir açıklama: "Konsey, tutukluların sürekli kavga ortamından ötürü hiçbir şcy okuyamadan, hiçbir kültürelpolitik konuyla ilgilenmeden günlerini gcçirmcsini engellemek niyetindeydi." Demek ki "kitap okuma yüzdesinin oldukça düşük" olmasının ncsncl bir nedcni varmış... Ayrıca, koşullar elverişli olunca, kitap okuyorlar: Kemal, saklandığı evde, "bütün gün kitap oku"yor. Ay Şarhsı'mn kişilerinaen kısaca söz edeceğim. SEMİH GUNDÜZ. Bir rekJam şirketinin genel müdürü. Patron şirketin yüzde on hissesini Semih'e vermiş. Patronun "baba olduğunu bilmeyen yok." Semih, sırtını dayadığı bu yasadışı gücten hoşnut. 1980 askeri darbesiyle TRT'den uzalclaştırılan Semih "kcndisinin düzene ayak uyduramamış serseri bir sanat adamı olduğunu düşü nür. Ve "başbakan"ın televizyon konuşrrralarını, kitapfara yazması gereken önsöz leri yazar, bunlara "sol" sözcükler katar, sonra da "Breh, breh, tutucu bir başbakana bu sözleri ettiren yiğit kimdir erenler." diye kasılır: "İşte ülkeyi yöneten parmakların arasında kendi parmakları da vardı." Birinci bölüm 1984'te geçiyor, ikinci böliiın 1968'de. Paşa babası, Semih'i Ankara Birinci Şube'deki hücresinden kurtarıyor. Se mih 1972'de tiyatro işlcrine ara veriyor, babasının yardımıyla TRT'ye giriyor, bir yandan da "Ahmet" adıyla "örgüt evine" "bazen sessizce ugruyor." "Adı Salih'c çcvrilmiş bir kaçaöın" saklanma işini ayarlıyor ama "Semin bir an önce dâvâ için bir şey yaptığını göstermeli, ama kendisini ateşe de atmamalıydı." Semih'in yanında çalışan AJtan tutuklanınca Semih'in ödlekliği su yü züne çıkar. Semih 92. sayfadan sonra ortadan kaybolur, kitabın son bölünıünde, 174. sayfada ortaya çıkar. Başbakanın çalışmalarına katılmaktadır. Vc "yıllardır tasarladığı bir filmin hiçbir zaman çekilmeyecek bazı planlarını" düşünerek, "yıllardır içini kemiren bir kuşkuyu yaşayarak" günlerini geçirir. Gürsel Korat, son bölümde, "1986 yılbaşı yaklaşırken" "patronun Ingiltere'den dönüşündcki zafer havası"nı ve S. Gündüz'ün "Yönetim kurulundaki generalleri tasfiye" ettiğini belirtiyor: Ekonomikpolitik ueğişim... TUĞRUL. Eski bir "polis muhbiri." Gerekçesi: "Hiçbir gelccck garantim yoktu, ailem beni zaten def etmişti. Okuldan atılırsam ne yapacaktım?" CAHÎT. Tuğrııl'la AJtan meyhanede içcrlerken "eski arkadaşları Cahit hakkında" konuşurlar. "Tuğrul ısrarla Cahit'le arkadaşlığı bitirelim dcyip duruyordu." "İşte Cahit: "içtenliğimin anlaşılmasına emsal olması için, birlıkte yaşadığım kadınm bir komünist olduğunu ve komünist öğrencilere yardım ettiğini anladıgım ilk £Ün (...) ihbar ettiğimi hatırlatmalıyım. (...) Ln yakın arkadaşlarımdan biriyken, komünist olunca yolumu ayırdığım Altan Uğur, halen, Anka ra'dadır... (...) Son olarak, (...) mimar Tuğrul Kanmaz'ın bürosunda çok gizli birtakım işler döndüğünden şünheli olduğumıı belirtmeliyim." Cahit, akademisyen ve muhbir. Tuğrul, Cahit'in evini yakar: "Genç öğretim üyesinin feci ölümü: Bir küçük ilıma] yüzünden çıkan yangın güçlükle söndürüldü." KEMAL. 1972'de Ingiltere'ye kaçmak için Kayseri'de, Semih'in sevgilisi Ayşen'in evinde saklanır. 17. bölümde, 16 sayfa boyunca Kemal'le Ayşen'in aşk, evlilik vb. üzerine düşüncelcrini okuruz. Gürsel Korat'ın düşünceleri, bir deneme üslubuyla, sayfalar boyu sürüyor. Kemal, "Dost muyuz yoksa sevgili mi, seçemiyorum." der, Ayşen, "... çünkü aşk vardır ve iki insanı bütün hamlıkları, sıradanlıkları içinde yeniden var eder." der. "Kendisini bir 'dava arkadaşına göz koymuş hayvan' olarak niteleyen" Kemal ve "Bana âşık olan erkeklerden nefret cdiyorum.' diyen Ayşen, sonunda, "benzersiz sevişmeler" yaşıyorlar. Gürsel Korat, hapisteki gençlere yukardan bakan bir havada yazmış kitabını. Tanıttığı gençleri nerdeyse "toptan", hepsini bir Kefeye koyarak anlatıyor. Lukacs'ın şu sözleri benim de bu roman hakkındaki düsüncelerimi özetliyor: "Çağdaş kapitalist dünyada yaşamanın, özellilde aydınlar afasında, boğuntu, bulantı, bir yalnızlık ve umutsuzluk duygusu yaratmasını anlamak güç doğiluir. Doğrusu, bu duyguları içermeyen bir dünya görüsü, günümüz sanatçısının içinde yaşadığı dünyayı tam bir doğru sözlülükle betimlemesini önler. Sormamız gereken soru, 'X gcrçeklikte var mıdır?' değil, 'X gerçekliğin tümünü temsil eder mi?' olmalıdır. Sonra gene sorulacak soru, 'X edebiyatın dışında bırakılmalı mı?' değil, 'X'le yctinmeli mi?' dir." Ay Şarhsı'nı sevdiğimi söyleyemem iima Gürsel Korat'ın bu kitabını okuduktan sonra yeni kitabını da okuyacağımı biliyorum. • SAYFA 3 TURHAN GÜNAY Imtiyaz sahlbl: Berln Nadl OBasan ve Yayan Yeni Cün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.$. v Cenel Yayın Yönetmenl: oıtıan Erlnco Cenel Yayın Koordlnatörti: Hlkmet Ceflnkaya Yazılşleri Müdürü: Ibrahim Yıldız < sorumlu Müdün Fikret llkiz Yayın Yönetmeni: Turhan Cünay< crafik Yönetmen: Dilekllkorur Reklam: Medya C KtTAP I. CUMHURİYET K İ T A P SAYI 462
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear