24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

"Onlar düşüncclcrden gcrçcği üretiyorlar, biz gerçeği düşüncclcrc ya da ideolojilere dönüştürüyoruz." diyor Baudrillard. Bizde öznel olan çılgınlık, burada nesncl durunıa gclmiş. Bizde öznel olan ironi, burada nesnel olmuş. Bizde aklın, zihinscl yetilerin içinde bulunan fantczi, aşırılık burada şeylerin içine sinmiş..ZenginlikJe, güçle, yaşlılıkla, aldırmazlıkla, katı ilkcciliklc, zihinsel sağlık bilgisiyle, boşuna şiddetle tümüyle kokuşmuş bu çevrede dünyanın doğuşunu andıran bir hava bulmaktan kendimizi alamıyoruz. Belki de bütün dünya bu çevreyi düşlemeyi sürdürüyor. Bu çevre bütün dünyaya egemen olup onu sömürse bile. Her şey belleğin dikiz aynasında giderek daha hızlı yokoluyor. Yaşamın renklcri bir bir ayrışıp çölün üzcrine scrildi bile. Modern bir seyyahın defterinden dökülen heccler kımıldatırken düşlemimizi, Okyanus'un ötcsinde ışıklı bir gece büyüyor. RIFAT ŞAHİNER Jean Baudrillard'dan "Amerika" den kaçarcasına yaşanan gizemli bir cinnet var: Yalnızca Latin uygarlıgı, Latin dünyası ya da Marksizm ile ilgilenen o büyiik Kaliforniyalı bilginler, yalnızca dürüstlük vc suç işleme kontılarına düşkün bu çeşitli mezneplcr, Platon'un mağarasından kaçmış karaltılar gibi sisler içinde bu jogging'ciler, akıl hastanesinden kaçmış gerçek gerizekâlı ya da mongoloider, kendi Dcdenlerinin hormon laboratuvarından kaçmış bu şişkolar.. Yüksek vokailı bir yasam ortammı soluyan bu enerjik burunlar, hiç durmaksızın yeni bir güne hazırlanıyor. Fransız yazar Alfred Jarry'nin 'Le Surmale' adlı yapıtındakibisikfetçilergibi... Uçsıızbucaksız Sibirya'yı geçerken ölen, ancak yine de, öliı katılığını itici gücc dönüştürerek pedal çevirmeyi ve o Büyük Makine'yi yürütmeyi başaran bisikîetçiler gibi.. Ölülcr belki de makineyi dirilerden daha iyi döndürebilirler, çünkü artık onlann sorunları yoktur. Sanki bir hastanenin yoğun bakım scrvisindeki serum şişeleri gibi televizyona bağlanmış sanal beyinler ya da Ortaçağ'dan kalma işkencc alctlerine benzeyen demirlerle scvişerek (!) bcdcnlcrinin sınırını arayan acı tutkunları.. Yapayalnız çekilen vc hiçbir dayanışma içermeyen bircysel acı.. Başka hiçbir yerde böyle köklü bir kültürsüzlüğün ve böyle bir doğal güzelliğin, doğal mucizenin ve salt taklidin şaşırtıcı birlikteliği görülemez. Cennetin içerdiği muduluğun yersel bir mizanseni Amerika. Düşünce ve tcorilerin kuru felsefesinde, ütopya pcşindcki Avrupalı'dan farklı, pragmatık ve pratik bir top^ lum. Tüm ütopyalarını bu sınırsız yatayIıkta kurmuşlar. Kendi tarihsizliklerine sığınarak, Avrupa mirasıyla süsledikleri rnüzeleri, caddcleri ve kentleri kadar ilginç değil belki de.. Burnu büyük Avrupalı'nın o tutucu, benmerkczci sogukluğu yok onlarda. Demokrasiyi kavram olarak değil gerçek olarak yaşıyorlar. Yalın, gösterişsiz ve akıllıca.. Püriten erdemlerin, katı ahlakçılığın yerini gizli bir toplum sözleşmesiyle sunuyorlar birbirine. Törel ve yasal bir zorunlulukla yapıyorlar bunu. Tanınmış bir fabrikanın ticari markasını taşıyan bir flama gibi görünen Amerika bayrağı. Bu bayrak yalnızca başarılı olmuş bir şirketin yaftası gibi. Sadece bir etiket: "Made in U.S.A." Ne kadar hiper realist. Yaşamın zerreciklerine yapışan bir mizah, bir ironi geçidi her yer: Beş metrelik billboard'larda dev hamburgerler, mobile home'Iar.. Her şey gerçeküstü.. Sanki Avrupa'daki o ünlü akımı (Sürrealizm) gölgede bırakacak kadar. "Onlar düşüncelerden gerçeği üretiyorlar, biz gerçeği düşüncelerc ya da ideolojilere dönüştürüyoruz." diyor Baudrillard. Bizde öznel olan çılgınlık, burada nesnel duruma gelmiş. Bizde öznel olan ironi, burada nesnel olmuş. Bizde aklın, zihinsel yetilerin içinde bulunan fantczi, aşırılık burada şeylerin içine sinmiş..(s. 101) Zenginlikle, güçle, yaşlılıkla, aldırmazlıkla, katı ilkecilikle, zininsel sağlık bil gisiyle, boşuna şiddetle tümüyle kokuşmuş bu çevrede dünyanın doğuşunu andıran bir hava bulmaktan kendimizi alamıyoruz. Belki de bütün dünya bu çevreyi düşlemeyi sürdürüyor. Bu çevre bütün dünyaya egemen olup onu sömürse bile. Her şey belleğin dikiz aynasında giderek daha hızlı yokoluyor. Yaşamın renk leri bir bir ayrışıp çölün üzcrine scrildi bile. Modern bir seyyahın defterinden dökülen hccclcr kımıldatırken düşlemı nıizi, Okyanus'un ötcsinde ışıklı bir gc cc büyüyor. • "Amerika"/ jvan Bciudrillard/ Çeviren Yaşar Avunç/ Ayrttttı Yayınlan/ 1996/ 152 s. SAYFA 17 Gtzti toplum sözlaşmetl Gerçeğin ve vanılsamanın sımn sivrilen görkemli bir dikeylik. Siyalıla beyazın karıştıfiı o gri vc şeffaf yüzey.. Bir nissizlik anaforuna fırlatılmışcasına nasıl da döner başımız. Bir Anakara'yı yeniden mi keşfetmek diyclim buna!.. Yoksa kendi anlam labirentimizde gezinmek mi? Hepsi bir düş belki, burada olduğumuz da.. Tüm merkezkaç kuvvetlerin den yoksun, yerin merkezinc dogru ilcrliyoruz işte.. Tüm kültürün ortadan kaldırılmasından tat alınabileceğini keşfetmek ve aldırmazlığın kutsallaşmasıyla coşmak için. Las Vceas'ın, o yüce 1 as Vegas'ın fos forlu ışıkları içinde, bütünüyle çölden ortaya çıkışını ve bütün gece o yapay gücünü harcadıktan sonra gün doğar doğ maz, çölün ve orada beliren şeyin, büyü^ Icyici nir kopmanın, bir ara vermenin ve hcr yeri saran, bir görünüp bir gözden kaybolan ışıldamanın gizini yakalamak üzere çöle yeniden dönüşünü izlemek. Oyunla çöl arasındaki gizli ilişki. Kentin bitip çölün başladığı aralıkta, parayla, talinle, bedenfe ve şeytanla oynanan oyun. Tüm uzamların silindigi sınırda, her şeyin değerini yitirdiği, paranın an lamsızlajjtığı, gölgelcrin yokolduğu o yakıcı ışığın altında arzunun tükenişi.. Ârtık arzu yok, çöl var. Ve kentleri birbirine bağlayan otoyollar. Burada yaşamın dokusu bu. flkel bir doğanın bozıılmadan dönüştüfiü kentsel kurgu. Yatay bir belirsizlikte, gözden kaybolma noktasına varacak kadar hız yapıp, yeni bir mckân ve uzam duygusu yakalamak. I ler şcy nesncleri taşıyan ışik di'mctinc ba^lı: Bu ışık kesiliıse, bütün etkiler dağılır, gcrçcklik de... Sanki her şey ölümden sonraki sessizliği çağırıvor. Insanlık tarihinin milyon larca yılliK scrüvcnintlen arta kalan tüm kültürel kalıntılar yan yana iliştirilmiş bu ülkcdc, bir uzaylının gorup, insanlık tarihini anlayabileteği bir fuar alanı sanki. Modern ofmanın amagerçekten modern B ir kclimc, bir düş... Bıı yılnızlığın sarsılmaz göriinüşü... Bir serüvenle aydınlanıyor şafaklar, otomobilin tekcrinde dönüp duruıken dünya. Sarışın topraklarda vaşam tutkusunun sürüklediği gerçeklik aynasında doğuyor gün.. Sıcak çölün teninde uyanıyor insanlığın uygarlık düşü.. Islanmamış dişiliğin günankâr çukurunda, kuru, yatay ekseninde dikey bir özlemle tutuşuyor Batı'nın sihirli mabedi.. Yokluğun esrik sayıklamaları vc ölümün yüzünde gezinen bir tebessüm gibi çoğalan bedeniyle koca bir kent: New York.. Kültürün bileşkesizlik zinciri. Biraradalığın vazgeçilmez sarhoşluğu.. Bulutlan kovalayan bir rüzgânn mavi yüzünü yansıtan madeni aynalar. Bu topraklar, bu ışıklı gündüz ve hızın tüketemediği yerçekimi... Hcpsi bu yaşamın uzaymda sürükleniyor: Uzaklık ..hcpsi bu.. Gözümün önünde bir okyanusa karışıp, sessizliğe bürünuyor. Seslerin sessizliğine... ÛüşlBPlo SUSIBMH D8M8 Baudrillard, Amerika'yı bu şektldebetimlemcmiş ama anlattıkları zihnimde bu imgelcri sıraladı ardı ardına... Güve ııilir bir rehberin gözlemlerine sığınıp, biraz da düşlerle süslenen bir beldeyi tanımlamaktan kolay ne var!.. Yine öyle yaptım işte.. Yine imgelerin pürüzsüz asfaltında bastım gaza.. Bu bir tercih serüveni ve serüven tercihiyse sizde öyle yapmalısınız. Düşmclisiniz!.. Yıllardır beynimize kazınmış görünümleri yüreklicc yan yana cklcmck güç olmasa geıek. Sanki önceleri yaşanınış hıssettiğınız duyguları fısıldayan gizli bir scse kulak verdiğinizde irkilmck gibi.. Bu duraksamayla, bir sürii şey dökülü yorönünüzc; yaşadıklarını/ı 'an'Iaştırsanız da, yaşamınızm kınntılaı ını toplayıp, zamandan bir yer satın aldığınızı hatır largibi.. Zamanın acımasızakışından arta kalan siz.. Nc kozmik bir fclakct!.. dcccylc gıındiızün karıştığı < uçuş > boşluğunda, birdcn gözüniizün önünde KİTAP SAYI 450 Arzunun tükanişi olmanın o sadc kabalığı, o katışıksız kendili^indenliğini yaşatıyor her şey. Hiçbir şey düş görmüyor burada, niçbir şey düşte konuşmuyor, burada akşam, toprak, son derece dingin koyu karanlıklara, alkolik gebeliğin karanlığına, doğurmasının nedcn olduğu mutlıı bir depresyonun içine dalıyor. "Burası, renkferin fiziksel tayfı ile aynı anda bizden önce gelen insanlık öncesi başkalaşımlar taynnın, sırasıyla aldığımız tüm biçimlerin yeniden yaşanabileceği tek yerdir: Madensel, bitkisel, tuz çöıü, kumul, kaya, maden filizi, ışık, sıcaklık, yeryüzünıin olabildiği hcr şey, yeryüzünün aldığı, bir tek antoloiik görüş içinde toplanmış bütün insanlık aışı şekiller." (s. 83) Otomobil, kültür merkezi, eğlence merkezi yok. Ilkel toplum. Aynı devingen edimlcri kolektir bir bilinç ile gerçeldeştiren.. Kahvaltı (Breakfast), Movie (sinema), aşk ve ölüm hepsi arada, bütün yaşam bir 'drive in' gibi. Dudaklara ilişmiş gülücükler, çene kemiklerinin kasılmasıyla sizi karşılayan mutlu bir tablo. Amerikalıların kültürleri yok ama güzel dişleri var. "Evrensel sıradanlığa hoşgeldiniz!.." Bu dişjer Reagan'a Kenneuy'nin akıllaya da politik zekâ ile elde edebilecefiinden daha üstün bir konscnsus sağladı. Öyle ki Reagan'ın inandırıcılığı, onun şerfaflığı ve gülümsemesinin hiçligi ile tam olarak eşdeğerdedir. Anlamsa MP yalmzhk Her yerde anlamsız bir yalnızlık dolaşıyor, kulağındaki walknıen'le kaykayı uzerinde kayan kişi, Bronx tipi rap danscısı, bir nıotor kapağında ycmek yiyen kişi, jogging yapan ya da vücut geliştiren kişi.. 1 ler yerde özseverliğe özgü aynı kırılma. "Beden kültü her yerde olaganüs tü: Beden dikkatin yogunlaştıöı bir nes ne, ama lıaz olarak ueg'il, çılgırıca ilgi gösterilen liir nesne olarak." (s. 47) Bu rada hcr ^eyin kıyametc özgü bir havası var. Sabırsizca bir tekillik ve sanki ölüm CUMHURİYET
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear