24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

dınlanma Hareketinin hangi bilim felsefesi temelıne dayandığını irdelemektedir. Bu nedcnlc başlıkta Türk Aydınlanmasının metabilimsel (büimötesi) temcllcrindcn bahscdilmiştir. Bu temellcr yalnızca zcki ve bilgıli bir insan taratından bilinçdışı bir dürtü ile bulunup goz karan ile uygulanmı^ pratik bazı kuraJ lardan ibaret olmayıp, kuraınsal olarak lelsefi temelleri iyi diiijüniiliTiü^, dikkatle uygulanmış, evrensel standartlara da yalı fikir sistenılerinden oluşmaktadır. Zaten I lasanÂli'nın amaçlarının ve ça lışma yonlemlcrinin zamanında da günümüzde de anlaşılamamis, ultnası (Bi zc gore bal gibi anlayanlar olmuş ve bu nedcnlc Yiicel'e vc escrlerine bilinçli bir savaş açılmıştır.. N.S.) O'na ve fikirlerine, kişiliği ve düşünce yapısıyla bağdaşması miımkün olmayan bir süriı fclsefi veya politik duktrinin yapıştırılmaya çaIışılması, O'nun çahşma arkadaşı veya politik hasmı durumunda bulunanların ezici ekseriyetinin O'nun yukarısında ça lışmak mecburiyetinde olduğunu hissettiği entelektüel diızeye yükseltmeyi başaramamış olmalarm4andır." (s. 8), "Gerçekten de Hasan Âli, tüm entelektüel yalnızlı^a rağmen, inandığı hak yolunda hep bir başka müzmin yalnızı (Atatürk'ü N.S.) yanıbaşında hissetmiş, onunla kafasının içinde binlerce ve binlerce sohbet yapmış, tartışmış, hesaplamıştır. Bu diğer miizmin yalnızın felsefi görüşleri bilinmeden, IlasanÂli Yücel vc Türk Aydınlanması hiçbir zaman tam olarak anlaşılamaz. (...) Ancakokuyabildiğim Atatürk ile ilgili eserlerin hiçbirinde Atatürk'ün doyurucu bir felsefi analizinin yapıldığını görmcdim" (s. 9) diyor. Bu ilginç saptamasından sonra yazar, bir pozitif bilimci (jeolog) olarak Atatürk'ün; modcrn fcn bilimlcrinin gencl bilim anlayışına bu yüzyılda soktuğu varsayım üretmegözlemlemesınamaeski varsayımı atma yöntemini, hem kuramsal düşünceleriyle hem de bizzat icraatıyla sosyal bilimlere taşıdığını; tüm dogmatik görüşlerc, doğal ki ner türlü inançsal doktrinlerle birlikte Marksizm ve nasyonal sosyalizm gibi doktrinlere sırtını çevirdiğini vurguladıktan sonra felsefesini tanımlıyor: "O'nun görüşünün adını artık burada koymak istiyorum. Atatürk'ün bilim harta yaşam felsefesi, AJbertEinstein'den (18791955) •Jaques Monod'ya (19101976) kadar uzanan yüzyılımızın bir sıra büyük fen bilimcisinin kendilerıne yakıştırdıkları ve bütün zamanların en büyük bilim felsefecisi diye bilinen Sir Karl R. Popper'in (19021994) tanımladığı sekliyle eleştirel akılcılıktır" diyor. (s. 12) Sayın Şengör, Atatürk'le HasanÂli arasındaki "felsefi temel paralelliği"ni ve bundan dolayı "dava arkadaşı" sayılmaları gerektiğini, bir noktadan sonra da yalnız kalış nedenlerini irdelerken; Askeri ve siyasal çevrede Mustafa Kemal'in; şivil ve entelektüel çevrede de HasanÂli'nin, irrasyonalizmin hem geleneksel OsmanlıIslam hem de modern Avrupa türlerini aynı şiddet ve inançla reddettikleri için kendilerini engin bir yalnızlığın içinde bulduklarını vurguluyor. Esasen yazgının da onlara aynı zaman diliminde ortaklaşa çahşma olanağı tammadığını; ancak Atatürk'ün başIattığı Türk Aydınlanmasının, ölümünden 48 gün sonra göreve çağırılan "genç MaarifVekili HasanÂli Yücel'in yoğun ve başarılı çalışmalarıyla adeta Atatürk ölmcmişçesine dcvam cttiğini; çünkü HasanÂli'nin, Atatürk'ün nkırlerini ve amaçlarını O'nun billiil liderliğine ihtiyaç göstermeyecek derecedc bildiğinı ekliyor. Daha sonra Atatürk'le Yücel arasındaki felsefi temel paralelliğini" açıklıyor: "HasanÂli'nin bilim, kültür vc cğitim konusundaki görüşleri Mustafa KeC U M H U R İ Y E T K İ T A P HasanAli, tüm entelektüel yalnızlığa rağmen. Inandığı hak yolunda hep bir ba$ka muzmln yalnızı ıAtatürk'u N.S.) yanıbaşında hissetml$. onunla kafasının Içinde binlerce ve binlerce sohbet yapmıs tartı$mıs. hesaplamıstır BefUrıri akricAk mal'den bagımsız olarak, Mustafa Kemal'inkilerle neredeyse bire bir örtüşüyordu; çünkü her ikisinin de temel felsefi varsayımları birbirinden baöımsız olarak birbirinin aynıydı. Başkalarının, zekâlarının gücü ve niyetlerinin yönü nısbetinde Âtatürk'ten öğrenebildiklcri O'nun ölümünden sonra erozyona uğrarkcn Atatürk'ün düşüncelerini kendi dehası ve bilgisiyle O'ndan bağımsız keş fetmiş ve ancak O'nun mijtabakatıyfa güçlendirmiş olan HasanÂli'nin Ata türKçülügünde bu nedenle herhangi bir crozyon bahis konusu olamazdı. 1946 yılından itıbaren HasanÂli'ye, O'nun eserlerine ve politikalarına yöneltilen hücumların hepsi bu yüzden Atatürk'c de yöneltilmişti. HasanÂli'nin yenilgisi ve akıl düşmanlıfiının 1946'daki zareri, bu yüzden Atatürk'ün fikir ve hedeflerinin deyenilgisiydi." (s. 15) Özetlemeye çalıştığmız bu "Giriş" (s. 125); ayrıntılı ve açıldamalı "Kaynaklar ve Notlar"ıyla başlı başına bir referanstır. Eserini, Turk insanını aydınlığa taşıyarak uygar insanlığın bir parçası yapabilmc" çabasındaki ögretmenlerimize "ithaf" eden (s. III) yazar; asıl iki özgün ana konuyu, 1. vc 2. bölümlerde vcrmektedir. Bunlar, "Doğa Bilimleri Açısından Özgürlük ve Tarih Kavramları (s. 3187); "Doğa Bilimlerinin Işığında Eğitim Kuramı ve Türk Aydınlanması "(s. 89141) başlıklarını taşımaktadır. (2) Her iki bölüm de Turkçe ve yabancı dillerde yüzlerce kaynaktan süzülerek alınmış düşünceler ve kanıtlar üzerine ınşa edil miş; doğal ki hemcn her noktanın ya da vurgulamanın, Yücel'in, hümanist, akılcı uüşünce ve yakJaşımıyla örtüşme ya da kesişme durumu, bilimsel ölçeklere vurularak... Giriş'ten ve bu iki ana bölümden ön Oğretmenlere Ithaf ceki savfalarda, Yücel'in "Yeni Hayat" şiiri (s. VTIVIII) ile Ord. Prof. Ekrenı Akurgal'ın "Onsöz"ü (s. IXXI) var. Sayın Akurgal; "leoloii alanında yaptığı çalışmalarla uluslararası literatürde seçkin bir yeri olan ve Arahk 1997'de Fransız Bilımler Akademisi'nin önemli bir ödülünü Fransız Cumhurbaşkanı'nın da katıldığı bir törende alarak onurla/ıdırılan Şengör, HasanÂli Yücel'i bütün özellikleri ve hizmetleri ile tanıtmaktadır. Şengör'ün bu saptamalarını okuduğum zaman onun HasanAli'yi şahsen tanımış kadar gerçeklere ulaştığını kıvançla gördüm." diyor. Giriş'le 1. Bölüm arasında da "Aklın Vekiü" başlıklı bir fantazi (s. 2730) yer almaktadır. Sayın Şengör, yumuşak, esprili üslubu gereği, bu fantazi için "Giriş bölümlerinden csas bölümlerine geçişte okuyucuya dinlenme olanağı sunan bir ferahlama durağı" benzetmesiniyapmış! Kendiözgeçmişini ise son iki sayfada (1434) özetlemiştir. Ksrsnhğfl ItMş 150 sayfalık bu bilimsel ve felsefi esenn ne denli bir ince eleyip sık dokuyuşla kotarıldığını uzaktan izfeyenlerdenim. Bir kez Sayın Şengör, kitaptaki makaleleri için, adeta bir kaynak derleme fırtınası estirmiş ve bunun maliyetini asla düşünmemiştir. Yazarın bu konudaki heyecanı ve özverisi her türlü takdirin ötesindedir. 1. ve 2. Bolümle/in "Kaynak vc Notlar"ı, başta HasanÂli Yücel vc eserlerı olmak iızere Köy Enstitüleri, Klasilderin çevrilmesi faaliyeti ile eğitim, bilim ve felsefe tarihi konuları için sistematik ve kapsamlı çalışmalardır.. Dileğimiz, bir fen bilimleri adamı olan Sayın Şengör'ün, bu yctkinIiğiyle entelektüel yönünü buluşturarak sosyal bilimler alanında ortaya koyduğu bu başarısının yeni bilimsel çalısmalara örnek olmasıdır. Sayın Şengör bu kitapla ilgili çalışmalarını Köy Enstitülerinin kuruluşu yıldönümü olan 17 Nisan'a kadar bitirmck istiyordu. Olasılıkla teknik nedenlerdcn dolayı kitabın yayımlanması gecikti. Cîarip bir raslantı, okumak üzere kitabın kapağını açtı^ım gün 5 Ağustos'tu; yani, Yücerin Milli Egitimimizin başından ayrıldığı; ya da yazarın ifadesiylc Türkiye için en büyük tehlikenin uündcme L>C1\ J" ' «""uı"11 K c ı d l gör bu tehlikenin açımına geçerken kendi aydın aile ortamındaki samimi görüş ve kanılardan yola çıkmaktadır: "Aile büyüklerimin ortak kanısı, Türkiye'deki akıl düşmanı gerici ]ıareketlerin başkaldırmasının HasanÂli'nin bakanlıktan uzaklaşrınlması ile su yüzüne çıktıği; O'nun eğitim, görüs ve programfarından uzaklaşıldığı nisoette Türkiye'nin karanlığa vc fclaketc itildiği idi. Altmıslı yıllaraa söylenilen bu sözlerin ne kadar doğru olduğunu, çolf gecikmiş bir eğitim rerormunu HasanÂli'nin bilgi ve dehasından artık yoksun bir Türkiye'nin, felâketın kapıya dayanmış olduğu günümüzde tclaş içinde yapmaya çalıştığını görerek hüzün ve enaişe ile idrak ediyorum" (s. 33) "Onun çizdiği eğitim ve öğretim yolundan sapmak bize, bugün acı acı farkına varmaya başladığımız gibi aklı hür, vicdanı hür, irfanı hür nesillerc mal olmuştur." (s. 66) Yazar, 2. Bölüm ü dolayısıyla kitabını şu "son Söz"le bağlıyor: " Feki sonra nc oldu? Onu burada anlatmayacağım. Umarım o çok fecı ve çok acıklı nikâyeyi gelecek nesüler öğrenmek zorunda kalmasınlar. Fakat şu Kadarını söyleyeyim ki, Türk^demokrasi tarihinin ilk kurbanı HasanÂli'nin tüm hayalleri duman olup gitti. Tabii O'nunkilerlc berabcr Atatürk'ünkiler de. Kırklı yılların sonunda HasanÂli'ye saldıran katalar, o aynı bilgisiz, gerici kafalar, şimdi bizzat Atatürk'csaldıjmaya kadar getirdilerişi. Zaten HasanÂli, daha saölığında, Türkiye'deki mücadelenin politik ııçlar veya etnik gruplar arasında değil, gcricilikle ilericilik arasında ccreyan etmekte olduğunu söyiemişti." (s. 126)B (1) Yücel Kültür Mecmuast 1937 İlk kânun (C. VI, Sayı U, f. / 5}) (2) 1 Bölüm, Sayın Şcnvör'ün; ODTÜ Pmf Dr Umtafa N Parlar Fğı tım ve Arajttrma Vakfı'nın 1997 Yılı BıItm, llızmet ve Odülü'nün kabul konuş ması metnı olarak ve aynı haslıhta Vahıf tarafından bir kıtapçık halinde, 2 Bdlütrı de TÜBITAK Bılım ve Teknik Dergıu'ndeiŞubat 199S, no. 361 f X291)ya yımlanmujtır HasanÂli Yücel ve Türk Aydınlanmasının Metabilimsel Tcmclleri/ A.M.C. Şengör, Yukseköğretım Kurulu Matbaası'nda basılmıştır. Ankara 1998, XI + 144 sayfa. SAYFA 13 HasanAli, daha sağlığında, Türkiye'dekl mücadelenin politik uclar veya etnlk gruplar arasında deull. gerlclllkle llerlclllk arasında cereyan etmekte olduğunu söylem"stl. 450 SAYl
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear