25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

'Bu maçın sonu yok' ^ Can Kozanoğlu'nun kitabı Türkiye'deki futbolun sosyolojik bir tablosunu sunuyor. Bizim mahallenin çocuğu futbolculardan dertsiz başına şişe yiyen hakemlere; susmayan tribünlerden, devletkulüpcamia ilişkilerine kadar birçok konu kitabın ana başlıklarını oluşturuyor. DENİZ EKİN "Bakın, ben Fener'in bütün maçlarına giderim. O günlerde işe gelmem, kabul ederseniz çalışırım." Türkiye'de Futbol'un yazarı Can Kozanoğlu, altıyedi yıl önce Yeni Gündem Dergisi'nde çalışmaya başlayacağı sıralarda, işte böyle "küçük" bir pazarlık yapmıştı. Can Kozanoğlu'nun bu isteği kabul edildi ve çalıj.maya başladı. Dediği gibi, Fcncr'in hiçbir maçını kaçırmadı. Spor yazılarının yanı sıra başka alanlarda da kaliteli ürünler verdi. Futbol sevgısi, onu Fener'den ötelere götürdü ve geçen hafta yayımlanan kitabını kaleme aldı: Türkiye'de Futbol (Bu Maçı Alıcaz!) Can Kozanoğlu, bu kitabı yazmakta olduğunuzdan hiç bahsetmemiştiniz? Nasıl oldu bu iş, biraz anlatır mısınız? Doğruyu söylemek lazım, yayıncı Şahin Bcygu teklif edene kadar bir futbol kitabı yazmayı hiç düşünmemiştinı. Aslında spor yazısı yazmayı da pek sevmiyorunı. Ama böyle bir kitabın ilginç olacağını düşündüm. En azından yeni bir şey olacaktı. Elbette ki bu, ilk tasarladığımız kiTÜRKİYfDE FUTBOL •BU MAÇI ALICAZC Can Kozanoğlu ile "Türkiye'de Futbol" üstüne devre arası bir konuşma K İ T A P T A N B İ R B 0 L Tezahürat tarihinden . . . Ve 12 Eylül 1980... Türk tezahürat tarihinden "mezar olacak" gibi birkaç yadigârın dışında, siyasi kökenli tüm tezahüratları siletı tarih... (80'lerin sonunda, tribünsiyaset hattındaki slogan akışı tersine dönecck, İstanbul'daki tersane işçileri "Ölmeye ölmeye ölmeye geldik / Emeğin hakkını almaya geldik" diye bağıracaklardır. Hayat...) Neyse, siyasetin bıraktığı boşluğu arabesk doldurur. Biraz da arabeskle Türk nalk müziğinin karışımı olan "fantazi" türü. Meiela: "Döndük sahaya doğru / Açtık ellerimizi / Yalvardık Kanarya'ya / Duysun diye bizleri..." Yine Fenerbahçe tribünlerinden, "Tapılacak Kadın" uyarlaması: "Sen siyahla beyazsın / Sen i..e Beşiktaş'sın / sen Cim Bom'dan sonra inan / S..ilecek takımsın / S..ilecek takımsın." Fener'in arabcsklerini burada kapatalım, son parçamız Ümit Besen'in "Nikâh Şahidi"nden apartma: "Cenazene beni çağır Cim Bom Bom / İstersen inıanıın olurum senin / Bu adam kim diye soran olursa / F.skı bir s..icim dersin / Cim Bom Bom..." "İşte geldik buraya / Muallim / İşte geldik buraya / Muallim / Fener'e de koymaya / Muallim / Fener'e de koymaya / Muallim... Erdal, Arif, Prekazi / Muallim / Hepsi de mernıi gibi / Muallim... / Kolla g.tünü Fener / Muallim / Mermı g.tünü deler / Muallim..." Galatasaraylılar bu parçayı çok Yıl 1978 Oalıda FBBJK maçını seveceklcr ve yıllarca el üstünde başlatıyor Tezahürat şöyle. Salmaya / Salama / Fener tutacaklardır. Ta ki 1987'deki kayar / afilama şampıyonluğun "Senı Sevmeyen Ölsün"üne kadar: "Tribünlerde coşacaksın / Kupaları alacaksın / Sen şampiyon olacaksın / Seni sevmeyen ölsün, ölsün... / On dört senelik bu çile / Bitsin artık bu sene / Sen şampiyon olacaksın / Seni sevmeyen ölsün, ölsün..." Elbette ki Beşiktaşlılar da boş geçirmemişlerdir arabesk dönemıni. Onların "Gülüm Benım" uyarlaması çok ünlüdür: "Bir koydu mu Feyyaz koyar / Metin koyar peşi sıra / Gollerin öyle ^güzel / Can katıyor bu canıma / Yağmurlarda çamurlarda / Istanbul'da deplasmanda / Karakartal sen çok yaşa / Canım feda olsun sana..." (Can feda teması, F'enerbahçe tribünlerinden tüm tribünlcre yayılan bir şarkıyı getiriyor akla: "Fenerbahçe sen çok yaşa / Canım feda olsun sana / Hiçbir şeye değişilmez / Senin sevgin bu dünyada!" Laf fazla dağılmasın, 80'lere "Siyahbeyaz, en büyük Beşiktaş" tezahüratıyla girilir. Bu, 1982'deki şampiyonluğun sloganıdır. Ertesi sezon, bir frekans yukarı çıkılır: "En büyük Fener başka büyük yok!" Ve Türk tezahürat tarihinde, geçmişte de tek tük örneklerine rastlanan bir sistem iyice yerine oturur: Aynı sloganı ikiyc ya da dörde bölüp tribünden tribüne gezdirmek. Yeni açık "Kırmızı" diye başlar, numaralı "San", eski açık "En büyük" diye devam eder, kapalı bitirir: "Cim Bom!" Bu sistem bazı te/ahüratlarda, utanmadan mütevellit ses kayıplarına yol açacaktır. Yeni açık "Siyah" sesıyle ortalığı inletir, numaralı aynı gırtlak patlatma tonunda "Beyaz"ı söyler, gariban eski açık "G.t veeer!" diye fısıldar, kapalı volümü yeniden yükseltır: "Bıraaz!" 70'lerin sonunda Beşiktaşlıların başlattığı "kapalıya tek başına egemen olma" operasyonları, 80'lerde çok büyük kavgalarla sürecck; o onu döver, bu bunu tribüne sokmazken bir sürü tezahürat yaratılacaktır: "Yanarım yanarım, dertlerim çoktur / S..tiğim Kartal'ın hesabı yoktur / Kapalı yerine s..ime otur Türkiye'de Futbol (Bu Maçı Alıcaz) / Can Kozanoğlu / Kıyı Kayınlorı / 224 %./ 9.000 TL tap değil. Zaten futbol kitabı projesi iki yıllık bir proje. Hangi konuları nasıl bir anlayışla kaleme aldınız? Kitapta yedi bölüm var. Futbolcu, hoca ve hakem bölümleri birbirine benziyor. İşte, kinı bu adamlar, nereden nasıl yetişirler, nasıl yajarlar, ne kazanırlar ne kaybederler, nelerle suçlanırlar vb. Kısacık bir spor basını bölümü var. Tribünler bölümünde, taraftar tiplerini, değişen taraftar dengelerini, daha uslu tribünler yaratmaya yönelik operasyonları, çok lafı edilen hooliganizmi anlatmaya çalıştım. Bir de tezahürat tarihi ekledim sonuna. "Kulüp, devlet, camia" bölümü ise doksan yıllık futbol geçmişimizin vönetim hikâyesi gibi bir şey. Kulüpleri kimler yönetti, devlet futbolu nasıl yönetti. Son bölüm, kulüpdevlet bölümünün devamı sayılır. Doksan yıllık maceranın bugün sahalarda, yönetim koltuklannda nasıl bir manzara yarattıgı... Hep doksan yıl diyorum, ama bu bir tarih kitabı değil. Ağırlık son on yılda. Tarih kitabı değil, diyorsunuz... Bir kere çok kaba hatlarıyla, futbolun sosyolojik tablosu gibi bir şey çıkarmaya çalıştım. Talat Paşa döneminden Ozal dönemine, kulüp yönetimleriyle iktidarların hep kol kola, hatta iç içe olduklannı, devlet kime koltuk çıkmışsa kulüpleri de onların yönettiğini anlatmak istedim. Yıllarca afyon teorisine karşı sayısız tartışmaya girmiş biri olarak, futbolun kimi zaman, afyon denemese bile en azından bir kamuflaj aracı olarak kullanıldığını kabul etmek zorunda kaldım. Tribünlerdeki şiddetin, daha doğrusu şiddet olarak nitelendirilen hareketliliğin kaçınılmazlığını, engellenemeyeceğini anlatmaya çalıstım. Helc hele hooliganfarı yaratanların, tribünleri demeçlerleyazılarla tahrık edenlerin şikâyete hiçbir haklan yok. Üstelik küfürlü tezahüratların da bence hiçbir sakıncası yok... Bir de futbolcuların örgütsüzlüğü ve "gariban topçu" olarak adlandırabileceğimiz sönük profesyonellerin czikliği hakkında bir şeyler söylemek istedim. Bunlar fazla iddialı şeyler değil. Ama kitap, futbol gibi milyonlarca kişinin ilgisini çeken bir konuda, Türkıye için yeni bir çalışma, ueğişik bir şey. Yani aşırı tevazuya da gerek yok galiba. D Fener'i tutuyor Can Kozanoğlu /%.?yılında Adana'dadoidu, "Adanalt"dtr. Futbolla, annesının Kamındakı dördüncü aytnda, Ankara 19 Mayıs Studı'tıda Sir Stanley Mattbeıvs'seyrederek tanıştı. Anafartalar İlknkulu, Alman Lisesi, Nilüfer Hatun Ortaokulu, Robert Kolej, İ. U. Sıyasal Bilımler Fakültesı ve Boğazıçı Ünıversıtesı Sosyolojt Bölümü'nde okudu. 1981 yıhndan bu yana çefitlı dergilerde ya/ıyor. S A Y F A CUMHURİYETKİTAPSAV/3
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear