22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Sağnak 16 EKİM 2024 ÇARŞAMBA 6 HABER ATATÜRK’ÜN CUMHURİYETİ Atatürk’ün kurduğu laik Cumhuriyetin kuruluş felsefesine sahip çıkmak, SINAN MEYDAN geçmişe saplanıp kalmak değil, Türkiye’nin aydınlık geleceğine sahip çıkmaktır. Ayağa kalkanlar özgürleşmesi kolay değildir. Tarihten Batı’da yüzyıllar içinde kiliseye ve yerde Günümüze karşı verilen uzun soluklu ve hatta kanlı bir mücadele sonunda laikliğin sürüklenenler gelişmesi sayesinde akıl ve vicdan zun zamandır TBMM’nin özgürlüğü sağlanmıştır. Bu nedenle açılışında Erdoğan karşısında laik devletin istediği insan, “aklı hür, Uayağa kalkmayan CHP’lilerin vicdanı hür” bireydir. bu dönem ayağa kalkması üzerine Laikliği, devletin değişmez din ydınlanma ve Sanayi devrimlerini daha önce yazmıştım ama kuralları yerine, insan aklının eseri yapamamış, yüzde 90-95’i okur- söyleyeceklerim bitmedi. Özgür değişebilen dünyevi kurallarla Ayazar olmayan, savaş yorgunu, Özel’in Erdoğan’ın ayakta yönetilmesi ve toplumun da bu yoksul, hasta ve uluslaşmamış bir karşılanması kararı karşısında CHP doğrultuda şekillendirilmesi olarak din-tarım toplumunda, 600 yıllık grubunun yarıya yakını tepkisini tanımlamak mümkündür. saltanatın gölgesindeki çokuluslu bir genel kurula girmeyerek, bir bölümü Hegel’in deyişiyle “Devlet dinle imparatorluğun enkazından yaklaşık de salona girip ayağa kalkmayarak birleştiği zaman dinin kalıbına on yıllık bir meşrutiyet tecrübesi ile laik gösterdi. Böylece grup üçe bölündü. girer… Dinin devletle özdeşleşmesi bir cumhuriyet çıkarmak hiç de kolay Bu durum, ülkede hangi kesimler ölümcül sonuçlar yaratır.” Bu değildi. İşte 101 yıl önce Mustafa CHP yönetiminin kararına uyardı diye nedenle Aydınlanmacı düşünce, Kemal Atatürk bu zor işi başarmıştı. düşünmeme yol açtı. devletin ve dinin birleşmesine, devlet Peki ama Atatürk için Cumhuriyet inceleyen medeniyetin kudret bilime önem verilmesiyle mümkündü. HHH ve din özdeşliğine itiraz etmiştir. neydi? Sadece egemenliğin kayıtsız ve yüceliği karşısında Ortaçağ Atatürk, 22 Eylül 1924’te, Ayda 12 bin 500 TL ile açlığa Laiklik, bu haklı itirazın sonucunda şartsız millete verildiği, yöneticilerin zihniyetiyle, ilkel hurafelerle Samsun’da cumhuriyetin mahkûm edilen emekliler ve asgari ortaya çıkmıştır. seçimle belirlendiği, ülkeyi halkın yürümeye çalışan milletler öğretmenlerine -dünya tarihine altın ücretle sürünen çalışanlar ayağa Atatürk Türkiye Cumhuriyeti’ni temsilcilerinden oluşan bir meclisin mahvolmaya mahkûmdurlar…” harflerle yazılacak sözlerle- şöyle kalkmayı bırakın, salonu terk ederdi. laik bir devlet olarak kurmak yönettiği bir siyasal rejim miydi? Yoksa (Atatürk’ün Bütün Eserleri, C.17, s.286) seslenmişti: Kadınlar, Türkiye’yi İstanbul istemiş, ancak dönemin Atatürk için Cumhuriyetin çok da derin Atatürk, medeniyeti, bazen coşkun “Dünyada her şey için; maddiyat Sözleşmesi’nden tek imzayla çeken sosyolojisinde Cumhuriyeti adım ve geniş bir anlamı var mıydı? bir sele bazen de kuvvetli bir ateşe için, maneviyat için, hayat için, AKP genel başkanı karşısında ayağa adım laikleştirmeyi daha uygun Herkes gibi Atatürk için de benzetiyordu. Medeniyetin coşkun başarı için en hakiki mürşit (en kalkmaz, kürsünün önünde eylem bulmuştur. Atatürk’ün neredeyse tüm Cumhuriyet, her şeyden önce yaparak protesto ederdi. seline karşı duranların o selde gerçek yol gösterici) ilimdir, devrimleri Türkiye Cumhuriyeti’ni yöneticilerin halk içinden seçimle boğulacağını, medeniyetin kuvvetli fendir. İlmin ve fennin dışında Yeni Soma katliamları olmasın laikleştirmeye yöneliktir. Çünkü belirlendiği “ulusal egemenliğe” diye çıplak ayakla Ankara’ya yürüyen ateşine kayıtsız kalanların da o ateşte yol gösterici aramak gaflettir, Atatürk, siyasetin, hukukun, dayanan bir siyasal rejimdi. Atatürk, yanacaklarını söylüyordu: cehalettir, sapkınlıktır. Yalnız ilim ve ve hükümetten konuşacak kimseyi eğitimin, ekonominin, toplumsal Cumhuriyeti, kavramın özündeki bulamayan Fernas işçileri de ayağa “Medeniyet öyle kuvvetli bir fennin yaşadığımız her dakikadaki ilişkilerin çağdaş gelişiminin “halk” ve “halk iradesi”ne gönderme ateştir ki ona kayıtsız olanları yakar, safhalarının gelişmesini kavramak kalkmaz, yere yatıp baretlerini taşa ancak -dinlerden bağımsız- laik yaparak “Halkçılık” ve “Demokrasi” vururdu. mahveder. İçinde bulunduğumuz ve ilerlemelerini zamanında bir anlayışla sağlanabileceğini ile eşanlamlı olarak da kullanıyordu. Geleceğe ilişkin umutlarını yok medeniyet ailesinde layık izlemek şarttır. Bin iki bin, binlerce görmüştü. Siyasi yapıyı, hukuku, Yani Atatürk için Cumhuriyet yönetimi eden yirmi iki yıllık iktidarın başı olduğumuz yeri bulacak ve onu sene önceki ilim ve fen dilinin eğitimi çağdaşlaştırmadan; saltanatı, demek, “halkçı” ve “demokratik” karşısında gençler ne yapardı? En koruyacak ve yükselteceğiz. Refah, çizdiği kuralları, şu kadar bin sene hilafeti kaldırmadan, kadınlara bir yönetim demekti. (1930’larda sert sloganları atarlar ama ayağa mutluluk ve insanlık bundadır.” sonra bugün aynen uygulamaya medeni ve siyasi haklar vermeden, liselerde okutulan, Afet İnan imzasıyla kalkmazlardı. Atatürk bu sözleri, 1925 yılında kalkışmak, elbette ilim ve fennin akılcı ve bilimsel bir eğitim sistemi yayımlattığı “Vatandaş İçin Medeni “Giderlerse gitsinler” denerek şapkayı tanıtırken kılık kıyafet içinde bulunmak değildir.” kurmadan, cehaleti yenmeden, Bilgiler” adlı kitabında Cumhuriyeti adeta kovulan doktorlar, bilim devrimini yaparken söylemişti. Bu (Atatürk’ün Bütün Eserleri, C.17, s.44) yeni kanunları benimsemeden bu şekilde kullandığı açıkça insanları ne yapardı? Büyük sözlerden önce söylediği şu sözler de Atatürk, bu sözleri tam 100 yıl önce ülkeyi demokratikleştirmek ve görülmektedir.) Ancak Atatürk’ün olasılıkla kayyum rektör atanarak çok dikkat çekiciydi: söylemişti. O sırada Cumhuriyet çağdaşlaştırmak mümkün değildi. anladığı ve Türkiye’de kurduğu liyakat krizinin ayyuka çıkarıldığı “Biz her görüş açısından medeni daha bir yaşına bile basmamıştı. Atatürk, bu temel uygarlık gerçeğini Cumhuriyet, sadece siyasal rejim Boğaziçi Üniversitesi’nde her gün olmalıyız. Çok acılar gördük. Yüzyıllarca sultan-halifelerin yönettiği, görerek Cumhuriyeti laikleştirmiştir. değişikliğini değil, aynı zamanda yaptıkları gibi sırtlarını kürsüye Bunun nedeni dünyanın durumunu şeyhülislamların yön verdiği, dinsel Atatürk; sultanı-halifeyi “Allah’ın çağdaş bir sosyo-kültürel değişimi dönerek ellerindeki pankartlarla anlayamamamızdır. Fikrimiz, kuralların egemen olduğu, yüzde yeryüzündeki gölgesi” olarak gören amaçlıyordu. Bu yönüyle Atatürk’ün sessiz ama etkili bir eylem düşüncemiz tepeden tırnağa kadar 90’ı okuryazar olmayan bir din- siyaset teorisiyle, biat kültürüyle, Cumhuriyeti, akla, bilime dayanan bir gerçekleştirirlerdi. medeni olacaktır. Şunun bunun tarım toplumunda o toplumu değişmeyen şeriat hukukuyla, nakilci toplumsal aydınlanma projesidir. Hükümetin uyguladığı yanlış sözüne önem vermeyeceğiz. biçimlendirecek Cumhuriyetin medrese eğitimiyle, kadının en temel politikalar yüzünden üretim yapma Bütün Türk ve İslam âlemine öğretmenlerine “En hakiki mürşit haklarını gasp eden dünya görüşüyle, Cumhuriyetin amacı: olanakları neredeyse yok edilen çiftçiler, bakın. Düşüncelerini, fikirlerini ilimdir fendir…” demenin anlamı çok tekke, tarikat, cemaat yapılanmasıyla, ürettiklerini kasalarla Meclis’te getirip medeniyetin emrettiği değişiklik ve büyüktür. Muasır (çağdaş) medeniyet eski takvimle, tartıyla, ölçüyle, yere dökerek salondan ayrılırlardı. İşte Cumhuriyet, Atatürk’ün ilerlemeye uyduramadıklarından ne Türkçeye uymayan Arap harfleriyle, Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyetin Gericilik kıskacı altında tarikatlara büyük felaket ve ıstırap içindedirler. bu çağını aşan “En hakiki temel amacı çağdaş medeniyetti. çağa uymayan eski kılık kıyafetle teslim edilen milli eğitim sistemi Bizim de şimdiye kadar geri mürşit ilimdir fendir” sözü her geçen gün değişen ve gelişen Atatürk, bu gerçeği şöyle ifade içinde çağdaş eğitim vermeye çalışan kalmamız ve en nihayet son felaket doğrultusunda toplumun “ilimle, ediyordu: dünyada “tam bağımsız” ve “çağdaş” öğretmenler, oturma eylemi yapardı. çamuruna batışımız bundandır. fenle” çağdaşlaşarak yükselmesini bir hayat sürmenin olanaksız “Milletimizin hedefi, milletimizin Bağımsızlığı yok edilen yargının Beş altı sene içinde kendimizi hedeflemiştir. “Bu hayat ancak mefkûresi (ideali) tam anlamıyla olduğunu 100 yıl önce görerek laik bir adaletli temsilcileri, anayasaya uymayan kurtarmışsak zihniyetimizdeki ilim ve fen ile olur. İlim ve fen Cumhuriyet kurmuştur. medeni bir toplum olmaktır. Çünkü biri karşısında cüppelerini sıralara nerede ise oradan bulup alacağız değişmedendir. Artık duramayız, dünyada bir milletin varlığının Atatürk, “Vatandaş İçin Medeni bırakıp giderdi. çünkü mecburuz.” ve her millet ferdinin kafasına Bilgiler” kitabında laiklikle değer, özgürlük ve bağımsızlık Meslek etiğini her şeyin üzerinde Atatürk’ün teşhisi çok doğruydu. koyacağız. İlim ve fen için kayıt hakkı, sahip olduğu ve yapacağı çağdaşlaşma arasındaki ilişkiyi şöyle tutan onurlu gazeteciler, kalemlerini Türk-İslam dünyası “medeniyetin ve şart yoktur,” diyen (Atatürk’ün vurgulamıştır: medeni eserlerle orantılıdır. Medeni yere atarak boyun eğmeyi emrettiği değişiklik ve ilerlemeye Bütün Eserleri, C.14, s.44-45) eser yaratmak yeteneğinden “Türkiye Cumhuriyeti’nin resmi reddederdi. uymadığı için” geri kalmış ve sonunda Atatürk’ün liderliğinde gerçekleştirilen yoksun olan milletler özgürlük dini yoktur. Devlet idaresindeki Hayvan hakları savunucuları, Atatürk’ün deyişiyle büyük bir “felaket Cumhuriyet Devrimlerinin bütün kanunlar, nizamlar, ilmin ve bağımsızlıklarını kaybetmeye talimat verip çıkarttığı “katliam yasası” ve ıstırap içine” düşmüştü. Toplumsal tamamı bilimsel bir temele mahkûmdurlar. Medeniyet yolunda çağdaş medeniyete sağladığı esas yüzünden ülkenin her yerinde korkunç kurtuluş için medenileşmekten dayanan çağdaşlaşmaya yönelik ve şekillere; dünya ihtiyaçlarına yürümek ve başarılı olmak hayatın hayvan cinayetlerini tetikleyen bir (çağdaşlaşmaktan) başka çare yoktu. düzenlemelerdir. şartıdır. Bu yol üzerinde ileriye göre yapılır ve uygulanır. Din hükümetin başı karşısında, en ağır İşte Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet, Cumhuriyetin parolası bilimdir: telakkisi vicdani olduğundan, din değil geriye bakmak bilgisizliğini cümleleri haykırır, yaşam hakkını Türk toplumuna, medeniyetin Atatürk’ün 10. Yıl Nutku’ndaki ve ihtiyatsızlığını gösterenler, fikirlerini, devlet ve dünya işlerinden savunurdu. coşkun selinde boğulmadan ve ifadeyle “Türk milletinin yürümekte genel medeniyetin coşkun seli ve siyasetten ayrı tutmayı, Hepsinden önce, bu ülkenin kuvvetli ateşinde yanmadan hayatta olduğu ilerleme ve medeniyet altında boğulmaya mahkûmdurlar.” milletinizin çağdaş ilerlemesinde kurucusuna “ayyaş” diyen biri kalmanın, büyük bir felaket ve ıstırap yolunda elinde ve kafasında (Atatürk’ün Bütün Eserleri, C.16, s.288) başlıca başarı etkeni görür.” karşısında gerçek laik Cumhuriyet içine düşmeden kendini kurtarmanın tuttuğu meşale müspet ilimdir.” Atatürk’ün deyişiyle, “medeniyetin HHH savunucusu hiç kimse ayağa nasıl mümkün olacağını göstermeyi coşkun selinde boğulmamak” için o Amacı “çağdaş medeniyet”, kalkmaz, “Mustafa Kemal’in amaçlıyordu. Cumhuriyetin niteliği: Laik selde yüzmeyi öğrenmek ve o sele parolası “bilim”, niteliği “laik” askerleriyiz!” diyen teğmenler gibi katılmak gerekiyordu: Atatürk, kurduğu Cumhuriyetle, olan Atatürk’ün kurduğu Türkiye slogan atardı. Cumhuriyetin parolası: Bilim “Medeniyetin coşkun seli bilime dayanarak toplumsal Cumhuriyeti, kuruluşundan 100 yıl HHH karşısında direnç boşunadır ve Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyetin aydınlanmayı sağlayıp Türkiye’nin sonra bugün, kuruluş felsefesinden Ayağa kalkanlar, “Biz AKP o gafil ve itaatsizler hakkında parolası hiç tartışmasız bilimdir. çağdaşlaşmasını amaçlamıştır. Ancak uzaklaştırılmak isteniyor. Atatürk’ün genel başkanına değil, TBMM’yi çok acımasızdır. Dağları Türkiye’nin, Atatürk’ün gösterdiği bilimsel gelişme için her şeyden önce kurduğu laik Cumhuriyetin kuruluş açış konuşmasını yapacak delen, gökyüzünde uçan, göze hedefe; “muasır medeniyetler aklın özgürleşmesine ihtiyaç vardır. felsefesine sahip çıkmak, geçmişe cumhurbaşkanının makamına saygı görünmeyen zerrelerden yıldızlara düzeyine, hatta onun da üzerine Aydınlanma süreçlerinden geçmemiş saplanıp kalmak değil, Türkiye’nin için ayağa kalktık” dese de toplumun kadar her şeyi gören, aydınlatan, çıkabilmesi”, çağdaşlaşabilmesi ancak bir din-tarım toplumunda aklın aydınlık geleceğine sahip çıkmaktır. geniş bir kesimi bu gerekçeyi içine sindirememiştir. Bunu tahmin edememek, sokağın sesini duymamaktan başka anlam taşımaz. Selçuklulardan ‘İklim sorunu Ayağa kalkarak sağdan oy kazandıklarını savunanlara, bugüne JES’e izin yok bugünün sorunu’ kadar anketlere güvenerek kaybedilen seçimleri hatırlamalarını öneririm. İZMİR’İN Selçuk ilçesinde DÜNYA Doğayı Koruma Vakfı Bu arada ayağa kalkarak toplumun Havutçulu, Gökçealan, Çamlık (WWF) Türkiye, TÜSİAD ve gözünde hangi kesimlerle yan yana köyleri ile Aydın’ın Germencik Birleşmiş Milletler (BM) Global durmuş olduklarını da anlamalarını ilçesini etkileyecek olan jeotermal Compact Türkiye’nin ortaklığıyla dilerim. enerji santralı (JES) projesine bölge yaşama geçirilen “İklim Eylemi ve Anlamıyorlarsa biz yazalım. halkı sert tepki gösterdi. Şirketin Ötesi Platformu” (TRAction) dün Siyasal İslamcılar, MHP ve Havutçulu köyünde yapmak istediği İstanbul’da bulunan TÜSİAD Genel BBP gibi sözde milliyetçiler, yeni çevresel etki değerlendirmesi Merkezi’nde yapılan etkinlikle bir çözüm süreci peşinde olan Hatay Defne Belediyesi mühürledi ama çalışma devam ediyor (ÇED) halkın katılımı toplantısı tanıtıldı. Etkinlik kapsamında BM etnikçiler, Hizbullah artığı HÜDA “Jeotermale hayır” mitingine Global Compact Türkiye YK Üyesi PAR, yoksuldan alıp zengine verilen dönüştü. Köylüler şirket yetkililerini Ebru Bakkaloğlu Tüzecan, TÜSİAD AKP döneminde servet aktarımıyla Ruhsatsız santral isyanı köye sokmadı. Eyleme katılan 86 Genel Sekreteri Ebru Dicle ve WWF zenginleşenler, vergi aflarıyla ve kıyak ihalelerle ihya edilen beşli çeteler, yalındaki Mürüvet Üstdağ, “Ne insanlarda her türlü nefes almak Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı ÇAĞDAŞ BAYRAKTAR sermaye kesimi, kamu kurumlarında demiş Atatürk, ‘Köylü milletin güçlüğü ve akciğer enfeksiyonlarına Nafiz Karadere konuşma yaptı. güçlenen tarikatçılar, AKP’nin yarattığı 6 ŞUBAT depremlerinde en büyük efendisidir.’ Herkesin ‘hayır’ sebep olacağı unutulmamalıdır. Bizim Dicle “Geçmişte ‘geleceğin sorunu’ sadaka kültüründen nemalananlar, yıkım yaşayan Hatay’da şimdi de beton demesi gerekiyor. 100 yaşına çocuklarımızın okuduğu okulun yanına olarak görülen iklim değişikliği laiklik ve Atatürk düşmanları, İkinci santralları halk sağlığını tehdit ediyor. girsem yine ‘hayır’ derim” yapılmak istenen bu beton santralının artık iklim krizi ifadesiyle Cumhuriyetçiler, yandaş gazeteciler, Defne Ekin Koleji’ne 150 metre mesafede ifadesini kullandı. Selçuk Belediye bizim için İsrail’in Refah kampına attığı ‘günümüzün sorunu’. Bu bir çevre satılık yargı mensupları ve onursuz bulunan ve Yetimoğlu Beton’a ait Başkanı Filiz Ceritoğlu Sengel, füzelerden farksız olduğunu belirtmek meselesi olmanın yanında, aynı akademisyenler... beton santralı inşaatı, Defne Belediyesi JES’e geçit vermeyeceklerinin istiyoruz” dedi. Beton santrallarına zamanda ekonomik ve toplumsal Bir söz söylerken ve tavır alırken tarafından ruhsatsız olduğu gerekçesiyle altını çizdi. l İZMİR değil, yanlış yerde yapılan santrallara yönleriyle de ele alınmalı” dedi. sonucunu iyi hesaplamak gerekir. mühürlendi. Ancak firma, karara karşın karşı olduklarına dikkat çeken Yıldız, l İSTANBUL/Cumhuriyet Aksi halde ayağa kalkmayıp bu inşaat çalışmalarına devam etti. Öğrenci sözlerine şöyle noktaladı: “TOKİ alanı iktidarı protesto ettiği için yerlerde velilerinden Derviş Yıldız konuya ilişkin içerisinde ya da doğaya ve insanlara sürüklenip tekmelenen kesimlerin Cumhuriyet’e konuştu. Yaklaşık bir ay zarar vermeyecek bir buçuk iki kilometre karşısında yer alır, sürekli değişen önce inşaatın başladığını ve sonrasında mesafede yer göstermesine rağmen anketlerden medet umar, sağdan inşaattın durdurulması için ailelerle okulun dibine bu santralın yapılmasına aldığınız birkaç oyla avunurken eylem ve basın açıklaması yaptıklarını bir anlam veremiyoruz. Yetkililerin asıl tabanınızı kaybederek tarihe belirten Yıldız, “Santralın çevreye doğal sesimizi duymasını ve gerekenin aymazlıklarla geçersiniz. yaşama verdiği zararların yanında yapılmasını talep ediyoruz.” l İSTANBUL
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear