23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
HABER 3 11 NİSAN 2021 PAZAR MART AYI REKORLARI Türkiye’de mart ayında en yüksek sıcaklık 27.2 dereceyle Ceylanpınar’da, en düşük sıcaklık ise sıfırın altında 23.1 dereceyle Erzurum’da ölçüldü. l AA Hesabı garsonlar 80/0 0 150/6 0 120/4 0 140/4 0 120/1 0 60/0 0 110/5 0 80/0 0 190/3 0 170/7 0 100/0 0 180/1 1 0 160/5 0 140/1 0 0 90/2 0 150/2 0 100/7 0 170/7 0 80/1 0 180/8 0 160/1 0 0 170/6 0 TARİHTE BUGÜN 1919: Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) kuruldu. 1930: Sultanahmet’te büyük kadın mitingi yapıldı. Kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanınması kutlandı. 1980: Yazar Ümit Kaftancıoğlu (45), evinden işe gitmek için dışarı çıktığında çapraz ateşle öldürüldü. Kiminin imdadına memleketten gelen erzak (peynir, bulgur) yetişti, kimi babasının aldığı emekli maaşına muhtaç kaldı. Hepsinin ortak sorunu geçim derdi... ödüyor! Pandemi dönemi onları işsiz ve parasız bıraktı. ‘1500 lira verseler ne olur?’ diyorlar: Manava yazdırmayla, bakkala yazdırmayla, aylık 1500 lirayla hayatın geçmeyeceğini herkes biliyor. BARIŞ TERKOĞLU “Hesabı getirir misin?”, “Şu çatalı değiştirir misin?”, “Bir kahve lütfen...” Adlarını, ailelerini, memleketlerini bilmiyoruz. Ama gittiğimiz restoranlarda, kafelerde her gün onlardan bir şeyler istiyoruz. Ya da “istiyorduk” diyeyim. Çünkü milyonlarca insanın ekmek yediği restoranlar ve kafeler, “önlem” denilince ilk akla gelen yerler oldu. Kongreler, mitingler tam gaz sürerken pandemide onlar kapatıldı. Haliyle en büyük mağdur garsonlar oldu. Kimi sigortasızdı, yardım bile alamadı. Kimi kısa çalışma ödeneği ile kıt kanaat geçindi. Şimdi restoranlar kapanırken şanslı olup da alabilecek olanlar, aylık 1500 lirayla nasıl yaşayacağını düşünüyor. Geçen hafta 8 ayrı işyerinde çalışan 13 garsonla bir araya geldim. “Bir yılda ne yaşadınız? Bugün nasıl hissediyorsunuz? Geçen hafta ilan edilen 1500 lira yardım hayatınızı nasıl etkileyecek? Gelecekten ne bekliyorsunuz” diye sordum. Bir dokundum, bin ah işittim. Onlar anlattı, ben not aldım. İşlerini kaybetme riskinden dolayı soyadlarını yazmadım. Sonuçta ortaya milyonlarca insanın yaşadığı sıkıntının bir özeti çıktı: ‘DEVLET, GELECEĞIMIZI AVANS VERIYOR’ Yavuz: Ocakta asgari ücrete zam geldi. Ama kısa çalışma ödeneğine yansımadı. Bana aralıkta 1573 yatmıştı, ocakta artmadı. Yani onu da eksik verdiler. Bir de 8 aydır sigorta primimiz gözükmüyor, yarın emekli olmak istesek karşımıza çıkacak. Kutay: Devlet yardımmış gibi gösteriyor ama aslında bize geleceğimizi avans veriyor. Yarın işten çıkarmalar hukuki hale gelecek. Ama bugün verilen ödenek nedeniyle yarın belki de işsizlik maaşı alamayacağım. Onu bana önceden vermiş görünüyor. Güngör: Emekliyim. Sonrasında geldim bu sektöre. Burada sigortalı olduğum halde devlet kısa çalışma ödeneği vermedi. Nasılsa emeklisin diye. Murat: Çalıştığım yerde patronlarım garsondu. 56 kişi birleşip açmıştı. Mekân kapanınca onlar da devletten destek bekledi, yararlanamadılar. Onlar alamayınca biz de görmedik. Bir kuruş alamadım işyerimden. Daha önce işsizlik maaşı aldığım için, benden kısa çalışma ödeneği sırasında da kesinti oldu. Çoğu işyeri, “Arkadaşlar benim de sıkıntım var, başınızın çaresine bakın” dedi. Ya da işveren, “Size borç vereyim, iş başladığında sizden parça parça alırım” dedi. Bayram: Ağır psikolojik travma yaşadık. Aile içine de yansıyor. 8 ayrı işyerinde çalışan 13 garsonla bir araya geldik ve bin ah işittik: “67 kişilik restoranlarda 23 kişi evde kaldı. Kendi aramızda anlaştık. Ev kirası olanlara öncelik verdik. Akşam yedide dükkân kapanıyor. Bizim restoranda içki var. Açılmanın da bir etkisi olmadı.” Mahkum kaldık... Yavuz: Bir yılda çok şey değişti. Yaşamayı düşünmediğimiz şeyler yaşadık. İşle ilgili, aile hayatımızla ilgili. Kazancımız üçte bire düştü. Kısa çalışma ödeneğine mahkum kaldık. Bana ayda 1500 lira verdiler. Kira mı vereyim, çocuklara harçlık mı vereyim? Bizim sektörün yüzde 90’ı parayı tutmaz, elindekini aynı ay harcar. Hepimiz bu sorunu yaşadık. Fırat: Bu sektörde birikimi sağlayacak para kazanmak mümkün değil aslında. Kira, fatura vs. ödedikten sonra zaten birikim yapmak imkânsız. Pandemi öngörülebilir bir şey değildi. Süreç yönetilemeyince asıl derdi biz çektik. Ailemize karşı verdiğimiz sözleri tutamaz hale geldik. Maddiyatla ilgili güvensizlik oluştu. Evde oturduk. Belki de bu sektör artık bitecek diye düşündük. Acaba iş değiştirmek mi gerekiyor diye bocaladık. Bunalımımız ailelerimize de yansıdı. Terk edilmiş gibi olduk ‘Elektriğim, suyum kesildi’ Nazım: Bana fatura geldi, ödeyemediğim için elektriğim ve suyum kesildi. Borcumu erteleme fırsatı vermediler. Oysa devlet başka açıklamıştı. Veysel: Bu süreçte yüzde 70 fakirleştik. 1200 lira kiram var. Kısa çalışma ödeneği aldım. Çocuklarım dershaneye, üniversiteye gidiyor. Nasıl yetiştireyim? Zaten sigortamız asgari ücretten ödeniyor. İnşaata gittik, olmadı, beceremedik. 11 aydır kapalıyız. Hakkımızı istiyoruz, fazlasını değil. Çocuğum Kocaeli Üniversitesi’nde okuyor. Bursa başvurdu, reddedildi. “Baban sigortalı” dediler. Aklım almıyor. Ahmet: Ben kurumsal bir firmada çalışıyorum. Son 3 ay içinde ilk ay 2 bin 500 lira, son iki ay 2 bin 604 lira aldım. 2 bin 500 lira kira ödüyorum. Önümüzdeki ay için yarım maaş söylentileri var. Çalıştığım kurum, “1500 lirasını devlet ödeyecek, üstünü biz tamamlarız, onu da izinlerinizden keseriz” dedi. Ben kadroluyum. Sezonluk çalışanlar oldu, son bir senedir hiçbir yerde çalışamayan, hiçbir yardım alamayanlar oldu. Talat: 2 arkadaşım sektör değiştirdi. Biri pazarcılık yapıyor, öbürü ayakkabı firmasına girdi. Yaşım 52. Bu yaştan sonra işimi değiştirmeye bakıyorum. Yavuz: En önemli restoranlarda şeflik yapmış arkadaşımız markette reyon diziyor. Biz bunu da yapamıyoruz. Çünkü gidip bir yerde çalışmamız için, işten çıkarma yasağından dolayı, istifa etmemiz gerekiyor. Yoksa tazminatın yanıyor. Neden tazminatımı yakayım diyorum. İstifa da edemiyorum. Laiklik anayasada Bildiğim kadarıyla, anayasalarında yer almasa bile ki böyle bir koşul yoktur Hıristiyan dünyanın tamamı laiktir. Bildiğim kadarıyla laiklik ilkesi sadece Meksika, Fransa, Türkiye, Japonya ve Portekiz’in anayasalarında yer almaktadır. Gene bildiğim kadarıyla halkı Müslüman olmasına karşın yasaları seküler olan tek ülke Azerbaycan’dır. HHH Sağcı, dinci, muhafazakâr ve İslamcılardan oluşan tayfaya göre, başkanları İncil’e el basarak yemin ettiği için ABD memleketi laik ya da seküler değildir. Kutsal kitaba el basmak bu konuda ölçü değildir. Ölçü, ülkenin referanslarını dinden almayan yasalarla yönetilmesidir. “El basma” bir ritüeldir, bir jestten ibarettir. Türkiye’ye gelince... Bu ülke, laiklik düşmanı, şeriatçı bir iktidar tarafından yönetilen, laik anayasalı bir ülkedir. Bu da demokrasinin bir cilvesi! HHH Laikliğin varoluş sürecinin “Tavuk mu yumurtadan çıkar yoksa yumurta mı tavuktan” sorusuyla hiçbir ilişkisi yoktur. Hiçbir beyin laikliği önceden tasarlamamıştır. Laiklik, dünyanın dinsel kurallarla yönetilemeyeceği gerçeği ve zorunluluğundan ortaya çıkmıştır. Çıkmıştır, çünkü; dünya değişir, evrimleşir ama dinsel kurallar değişmez. Bir ülke değişmeyen kurallarla yönetilemez. Yönetilirse buna demokrasi denemez. Din kurumsallaştığında ruhban sınıfı ortaya çıkar. Ruhban sınıfı, soyluluk, burjuvazi, küçük burjuvazi, proletarya gibi bir toplumsal sınıftır. Bu sınıfın sermayesi tanrı ve dindir. Burjuvazi palazlanıp iktidara talip olunca 1789 Fransız İhtilali oldu. Sonuç olarak, soylu sınıf ve ruhban sınıfın ortak diktatoryası sona erdi. Kilisenin kurallarının yerini insan beyninin yasa yaptığı meclisin kararları aldı. Böylece “Gökyüzü” (Tanrı) ve “Yeryüzü”nün (devlet, toplum ve birey) işleri birbirinden ayrıldı. Din, kamusal otorite olma niteliğini kaybetti. Bu dönüşümün, bu evrimin ki “Aydınlanma” denir sonunda sadece laiklik değil, modern demokrasi de doğdu. Laikliğin türlü çeşitli tanımı vardır. İster beğenin, ister beğenmeyin benim tanımım da var: Laiklik; bireyi, toplumu ve devleti dinin baskılarına karşı korur. HHH Osmanlı’nın kostaklanmasına bakmayın, ulema ve softa sınıfı, yeniçeri ile ortaklaşınca padişahın, sadrazamların, vüzeranın kellesini almıştır. Askeri ve sivil alanda ne zaman çağa uyum girişimi olsa ulemanın “istemezük” vetosuyla karşılaşmıştır. Osmanlı’nın ruhban sınıfı olan ulemanın devlet ve millet sevgisi ve saygısı yoktur. Askeriyede, eğitim ve öğretimde, tıp, coğrafya, mühendislik vb. alanlarında her türlü yenileşmeye karşı çıkmışlardır. Üniversitenin kurulmasına karşı çıkmışlardır. HHH Kim ki laikliğe karşıdır, demokrasiye de karşıdır. Laiklik ve demokrasi yapışık ikizlerdir. Laiklik dine ve Tanrı’ya karşı değildir. Türkiye’ye laikliği getirenlerin tamamı gerçek Müslümanlardı. Laiklik ve demokrasinin olduğu yerde dini tarikatlara ve dinsel sivil toplum örgütlerine yer yoktur. Tersi, dinsel diktatorya düzenidir. HHH Paris gazetesi Libération (2 Nisan 2021), kişisel destansı öyküsünü Adoniada adlı kitabında anlatan büyük Arap şairi ve filozofu Adonis’le yaptığı söyleşiyi “İslam ile insan arasındaki ilişki yasa ve özgürlükler üzerine inşa edilmelidir” başlığıyla yayımladı. Adonis, bu cümle ile Arap dünyası aydınlarının söylemeye cesaret edemediği bir gerçeği dile getiriyor. Yani “Müslümanlar laikleşmeli ve onun din ile devlet arasındaki ilişkiyi belirleyen ilkelerini kabul etmelidir. Araplar dini siyasal referans kabul ettikleri sürece asla ilerleyemezler” diyor. Ve ekliyor: “İslam neden devlet dini olarak anayasada yer alsın? Din tanrı ile mümin birey arasında bir ilişki olarak kalmalıdır (...) Dünyada 1.5 milyar mümin var ama aralarında tek bir düşünür yok. Çünkü İbn Haldun, İbn Rüşt, İbn Sina ve Sufileri reddediyorlar; okullarında, üniversitelerinde öğretmiyorlar... Bütün tarihimizi gözden geçirmek zorundayız.” HHH Faslı şair Abdellatif Laabi, İstanbul Kitap Fuarı’na katılmak üzere otuz yıl kadar önce İstanbul’a gelmişti. Taksim Meydanı’ndaki bir otelde kalıyordu. Anıta baktı, İstiklal Caddesi’ne baktı, Sıraselviler’e doğru baktı ve hüzünlü bir sesle şöyle dedi: “Müslümanların yaşadığı kentler işte böyle olmalı.” HHH Dün 10 Nisan idi. 10 Nisan 1937 günü laiklik anayasamıza girmişti. Laiklik, özgür insan ve birey olmaktır. Murat: Psikolojik olarak zor bir dönemden geçiyoruz. Eşinizden dostunuzdan yardım geldiğinde bile kötü hissediyorsunuz. Sosyal hayatımı‘RESTORAN KAPALI, KUMARHANE AÇIK’ zı çalıştığımız zaman idare ederken şimdi terk edilmiş gibi olduk. Tabiri caizse bize “Başınızın çaresine bakın” dediler. Manava yazdırmayla, bakkala yazdırmayla, aylık 1500 lirayla hayatın geçmeyeceğini herkes biliyor. Kısıtlamalarda açık olduğumuz dönemlerde bile iş kaybımız oldu. 67 kişilik restoranlarda 23 kişi evde kaldı. Kendi aramızda. Ev kirası olanlara öncelik verdik. Akşam yedide dükkân kapanıyor. Bizim restoranda içki var. Açılmanın da bir etkisi olmadı. Yavuz: 2 Mart’ta açıldık. Ama içkili restoranlar hiç açılmamış gibiydi. Zaten pandemi öncesi akşam yediden önce bir kişi olmazdı. Şimdi yedide mekân kapatıyoruz. Ramazanda tümden kapatacağız. Sanki açılıp da iş yapılacakmış gibi kısa çalışma ödeneği kesildi. Veysel, “Önümüzdeki aylarda maaşlar yarıya düşecek. Nihayetinde işsiz kalacağız” diyor. Murat ise “Aslında bizim sormamız lazım: Biz ne yapacağız?” diye sitem ediyor. Bayram: Açık söyleyeyim, ben kumarhanede çalıştım. Kumarhaneler sabaha kadar açık. 300500 lira aldım. Kapıyı kilitliyorlar, yollarını buluyorlar. Tam “işim oturdu” diyordum, restoranlar açıldı. Oradan ayrıldım, restorana döndüm. Derken yine kapandı. Ahmet: Bana çalıştığım kurum zorunlu olarak “izne git” diyor. Ramazan ayında 1500 lira ödeme yapılacak ya, “onu tamamlayayım izin yap” diyor. Böylece izinlerim de yanıp gidecek. Devranın mutsuzu (Kendisine taktığı isim): Değerli bir iş yapıyoruz, değersizleştirmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Covid olayını bizim üzerimizde kullanıyorlar. Virüsü değil, bizi bitirmek için çaba sarf ediyorlar. Her yer açık, biz kapalıyız. Fırat: Kongreler bitti, yasaklar başladı. Bunu görüyoruz. Devlet aklı, hizmet sektörünün problemlerini çözemedi. Bizi işsiz bıraktı. Talat: Yarın “restoranları tamamen kapatıyorum” da diyebilirler. Mart ayında kongreleri yapmak için açıldı. Sonra kapattılar. Salim: Sordunuz ama 1500 lira destek kararını önemsemiyorum. Umurumda bile değil. Hayatıma bakıyorum. Kirasını ödeyemeyen birinin halinden onlar anlamaz. 1500 lira verdin ne olacak, aldık ne olacak? Çocuk okulda uzaktan eğitim alıyor. Bilgisayarı bozulur diye korkuyorum. İnternet paketi 85 lira, doğalgaz 400, su 150, elektrik 150, kirası var, masrafları var, yemeiçme var. 1500 lira versen ne olacak? Murat: 1500 lira destek olsa da olur olmasa da olur. Emin olun hiçbir garson “ne kadar iyi” demiyor. Ancak birkaç kez manava, markete gidersin. Restorancılar Federasyon Başkanı diye sakallı bir adam çıktı. Biz tanımıyoruz böyle birini. Nereden gelmiş, atandı mı bilmiyoruz. Yavuz: Benim kısa çalışma ödeneğimi yatır. Yardımı istersen sonra yap. Ben 1800 lira alıyordum kısa çalışma ödeneği, şimdi 1500 lira yardıma döndü. Yani o da azaldı. Devranın mutsuzu (Kendisine taktığı isim): Şu anın eşi benzeri yok. Hiçbir ülkede böyle bir şey yaşanmadı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear