22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
4 2 EYLÜL 2020 ÇARŞAMBA HABER Kılıçdaroğlu, Yunanistan ile yaşanan gelişmeleri MYK toplantısında değerlendirdi: Bilim Kurulu ve Savaşı kimse istemez ‘Medikal Popülizm’ Geçen sene yayımlanan makalelerinde iki bilim insanı, Lasco ve Curato, acil müdahale gerektiren sağlık krizlerinde bazı hükümetlerin sergiledikleri yaklaşımı “Medikal Popülizm” kavramıyla açıklamışlardı. Liderle kitleleri özdeş kılan otoriter siyaset tarzının sağlık krizlerini nasıl yönettiğini göstermekteydi makale. Lasco, geçen günlerde yayımlanan bir başka makalesinde de bu kavrama göre ABD’nin, Brezilya’nın ve Filipinler’in COVID19 ile mücadele stratejilerini incelemiş. Lasco’ya göre, bu üç ülkedeki Medikal Popülist iktidarların ortak noktaları şunlar: Küresel salgını başlarda önemsizleştirmek, ciddiye almamak; ikinci aşamada, komplo teorileriyle ve savaş benzetmeleriyle mücadeleyi dramatikleştirmek; üçüncüsü, halk sağlığına düşman “ötekiler (ilaç şirketleri, başka devletler, Dünya Sağlık Örgütü, göçmenler vb.)” grubu icat ederek kendisini “halk sağlığı”nın gerçek savunucusu konumuna yerleştirmek ve son olarak da kimi zaman bilimin aksi yönde, kimi zamansa bilimden yararlanıyor görünerek virüsün tedavisiyle ilgili “gerçek bilgi”ye sahip olduğu izlenimini vermek. 1 Eylül itibarıyla, bu strateji sonucunda, dünyada en fazla kayıp veren ülkeler sıralamasında ABD (188 bin) ve Brezilya (122 bin) ilk iki sırayı paylaşıyor. Yani saydığımız dört unsurun tamamını benimsemiş ülkelerde virüsle mücadele bir fiyaskoya dönüştü. Bizdeki neoliberal popülist iktidarsa ilginç şekilde virüsle mücadelede, en azından dört unsurun tamamı bakımından düşünürsek, “Medikal Popülizm” stratejisini benimsemedi. Özellikle de ilk üç maddeyi. Demek ki düşündüğümüzden daha stratejik bir akılla karşı karşıyayız. Ancak en çok öne çıkan unsur 4. özellik oldu. Yani, bilimden yararlanıyor görünmek, ki bu da o stratejik aklın göstergesi. İktidar bu işlevi büyük oranda Sağlık Bakanlığı’nın Bilim Kurulu aracılığıyla yerine getirdi. Bir yandan, virüsle mücadelenin “bilimin önerilerine göre” sürdürüldüğü mesajı verildi, siyasal İslamın bilimle ilişkisi açısından olumlu bir imaj çizilmeye çalışıldı; diğer yandan iktidara dönük güven aşınması, bilim insanlarına dönük pozitif güven algısıyla telafi edildi ve son olarak da kararlar ve yönetim tarzı bakımından tek kişiyle özdeşleşmiş yeni sistemin aslında “kurullara, uzmanlara” göre hareket ettiği mesajı alttan alta işlenmeye çalışıldı. Bir bakıma yeni sistemin propagandası için de işlevsel kılındı. Neden bilim insanları üzerinden bu güvenin inşa edilmesine çalışılmış olabilir? Sanırım bunun yanıtı, IPSOS’un geçen yıl 23 ülkede yaptığı “mesleklere güven” anketinin sonuçlarında saklı. Buna göre, sırasıyla en fazla bilim insanlarına ve doktorlara güven duyuluyor. Türkiye’de de bu böyle: İlk sırada yüzde 70’le bilim insanları, ikinci sıradaysa yüzde 61 ile doktorlar yer alıyor. Siyasetçilere duyulan güvenden fazla. Sanıyorum Bilim Kurulu’nun oluşturulmasında bu etkenin payı büyüktü. Kuşkusuz, hangi mantığa göre oluşturulursa oluşturulsun, Bilim Kurulu kurulması doğrudur. Ancak bizdeki örnek, acil sağlık krizi yönetiminin bilim insanlarının uyarılarına göre yapıldığı bir düzene işaret etmiyor; daha ziyade bozuk ekonomik tabloda iktidar gerekli tedbirleri tam olarak alamazken, izlediği politikaya Bilim Kurulu üzerinden meşruluk yaratmaya, bilim insanlarına duyulan güven üzerinden desteği diri tutmaya çalışıyor. En azından bu saate kadar böyle gitti. Ancak artık mızrak çuvala sığmıyor. Türkiye’de birçok açıdan kurumlara, verilere güven inişte. Metropoll’ün ağustos ayı araştırmasına göre, “Hükümetin koronavirüs verilerinin şeffaf olduğunu düşünüyor musunuz” sorusuna “hayır” diyenlerin oranı yüzde 58.9’a ulaşmış. Oysa nisan ayında bu oran yüzde 30’du. Demek ki artık Bilim Kurulu propagandası da etki etmiyor. Bilim Kurulu üyeleri de yetersiz tedbirler, zamansız gevşetme kararları karşısında kendilerine yönelen eleştiriler için, “kararları biz almıyoruz” demek zorunda kalıyorlar. Öyleyse sormak lazım: Kararları siz almıyorsanız ve uyarılarınız dikkate alınmıyorsa, tek kişi iktidarının “bilime göre ve danışarak süreci yönetiyoruz” propagandasına niye alet oluyorsunuz? Ali Babacan hastaneye yattı CHP’nin önceki günkü Merkez Yönetim Kurulu (MYK) toplantısında Meis Adası ve çevre sinde Yunanistan ile yaşanan sıcak gelişmeler ve Doğu Akdeniz konusu değerlendirildi. CHP Ge nel Başkan Başdanışma nı Ünal Çeviköz’ün dış politika konusunda yap MAHMUT LICALI tığı sunumun ardından Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu değerlendir melerde bulundu. Edinilen bilgiye göre Kılıçdaroğlu, şunları dile getirdi: “Bir TürkYunan savaşı her iki milletin, istemediği bir şeydir. Biz bölgede barışı ve zenginliği büyü tecek politikalar geliştirmeliyiz. So runlarımızı diplomasiyi kullanarak çözmeliyiz. Elbette ki Türkiye’nin en küçük bir hakkının hukukunun çiğnenmesine göz yummayacağız. Elbette ki sonuna kadar Türkiye’nin hakkını ve hukukunu savunacağız. Ama başka güçlerin Türkiye ile Yunanistan’ı savaştırmasına da seyirci olmayız. Bu kapsamda Yunanistan’ın Meis Adası açıklarında Türkiye’yi kışkırtan tutumlarını şiddetle kınıyoruz. Bu noktada AB, Yunanistan ve BM uyarılmalıdır. Türkiye, kendi doğal zenginliklerini üretmek kullanmak ve buralardaki hakkını korumak konusunda hak sahibidir. Bu hakkı hiç kimseye devretmeyiz. Türkiye asla bir güvenlik zafiyeti içine düşmemelidir. Bu konuda her önlem alınmalıdır.” Kılıçdaroğlu, dış politika meselelerinden iç politika malzemesi yaratmanın devlet aklı ile bağdaşmayaca ğını söyledi. MYK üyelerinin bölgenin giderek ısındığı yorumları üzerine Kılıçdaroğlu, “Diplomasi bunun için gerekli. Diğer ülkelerle özellikle Mısır ile geliştireceğimiz ilişkiler ve karşılıklı olarak büyükelçiliklerin açılmasını sağlayacak görüşmeler Türkiye’yi çok rahatlatır. Bunun için çaba göstermeliyiz” yorumunu yaptı. ‘Yoksullar yalnız bırakıldı’ Ekonomide yaşanan gelişmeleri değerlendiren Kılıçdaroğlu, “İşsizlik, dayanılmaz bir boyut aldı. Pandemiyi yönetemedikleri şimdi daha iyi görülüyor. Yoksullar hem yoksulluklarıyla hem de pandemi sürecinin yalnızlığı ile baş başa bırakıldı” diye konuştu. MYK toplantısında pandemiyle ilgili açıklanan verilerin gerçeği tam olarak yansıtmadığı yorumları üzerine de Kılıçdaroğlu, “Devlet yalan söylemez. Yalanla yönetilen devletin geleceği olmaz. Devlet adamı dürüst olmalıdır, halkına yalan söylememelidir” dedi. Kılıçdaroğlu, “Her gün bir iki sağlık çalışanı Covid19 nedeniyle yaşamını yitiriyor. Bütün sağlık çalışanları ‘Artık tükendik bizi duyun’ diyor. Ama onları duymamakta ısrar eden, taleplerini görmezden gelen, ihtiyaçlarını karşılamayan bir Saray düzeni var. Biz bu insanların yanında olmaya, onlara her türlü olanağı sunmaya devam edeceğiz. Onların sesi olacağız” değerlendirmesinde bulundu. Kılıçdaroğlu’nun TİP Milletvekili Barış Atay’ı arayarak geçmiş olsun dileklerini ilettiği de belirtildi. l ANKARA Saldırıya uğrayan Atay, ‘Biz İpek Erlerin tarafıyız, Soylu, Musa Orhanların tarafı’ dedi ‘Bakan değil, çete lideri’ AKŞENER, KÜTAHYA VE İLÇELERİNDE İŞYERLERİNİ ZİYARET ETTİ Esnafımızın Akşener sesi olacağız İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, dün Kütahya’nın Tavşanlı, Emet ve Hisarcık ilçelerinde esnafı ziyaret etti. Salgın nedeniyle zor durumda olduğunu belirten esnafın şikâyet ve sorunlarını dinleyen Akşener “Söylediklerinizin hepsini teker teker not aldırıyorum. Çıktığım televizyonlarda, gazetelerde, Meclis açılınca oradaki konuşmalarımda hepsini dile getireceğim” ifadelerini kullandı. Ardından Akşener, bir giyim mağazasına girdi. Akşener’e siftah yapamadığını söyleyen es naf “dün 300 TL ile günü kapattık” dedi. Akşener siftah olsun diye gelinine bir tişört satın alarak “Bu kıyafeti emekli maaşımdan alıyorum, bol bereket getirsin” dedi. Akşener gezisine ilişkin de “Propaganda amaçlı gezmiyoruz, oy istemek için gezmiyoruz. Seçim zamanı tabii ki biz de bütün siyasi partiler gibi gelip oy isteyeceğiz. Ama bugün bütün odağımız, öznemiz insanlarımızdı, esnafımızdı. Burada edindiğimiz bilgileri hem iktidar partisinin hem de kamuoyunun duymasını sağlayacağız” dedi. l İç Politika İMAMOĞLU: AŞURENIN IÇINDE UMUT, BIRLIK VAR İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Avcılar’daki Hacı Bektaşı Veli Vakfı Yeşilkent Cemevi’nde düzenlenen aşure lokması etkinliğine katıldı. Aşure lokmasının 1 Eylül Dünya Barış Günü’ne denk gelmesinin hoş bir tesadüf olduğunu kaydeden İmamoğlu, “Çünkü aşurenin içinde insan, umut, bere ket, birlik var. Bugün paylaşacağımız lokmamız, bir arada olacağımıza vesile olan derinlik, hepimizin zenginliğidir” dedi. Ardından 194. Kuruluş Yıldönümü’nü kutlayan İBB zabıtasının temsilcilerini, Florya’da ağırlayan İmamoğlu, Taksim’de görücüye çıkan Atlı Zabıta Birimi personeli ile de tanıştı. l İç Politika Çelik, Atay’ı suçlu çıkardı AKP Sözcüsü Ömer Çelik, TİP Hatay Milletvekili Barış Atay’ın uğradığı saldırıya ilişkin “İçişleri Bakanımız da kendi kişilik haklarını koruyan cevap vermiştir. Burada kınanması gereken o milletvekilidir” dedi. AKP Merkez Yürütme Kurulu toplantısı sonrası konuşan Çelik’in açıklamaları özetle şöyle: Ahlaksız, terbiyesiz: CHP Sözcüsü (Faik Öztrak), İçişleri Bakanımı za ‘sarayın atama memuru’ diyor. Bu ifade terbiyesizliktir. Bir milletvekili sıfatı taşıyan birisi (Barış Atay), milletvekili sıfatına yakışmayan şekilde İçişleri Bakanımıza tecavüzün kollayıcısı deniyor. Bu ahlaksız, terbiyesiz sözü görmezden geliyorlar, sonra İçişleri Bakanımızın ona verdiği cevap üzerinden siyaset üretmeye çalışıyorlar. Kim bizim arkadaşımıza tecavüz kollayıcısı gi bi bir ifade kullanıyorsa yaptığı terbiyesizliktir. Önemi yok: (CHP’li Özgür Özel’in, adli yıl açılışı öncesi Kovid19 testi istenmesine ilişkin açıklamaları) O şahsın sorularının bir önemi yok. Onu geçelim. Bu tip toplantılarda, katılan herkes test yaptırıyor. Korsan devlet: (Doğu Akdeniz) Yunanistan bugün için Doğu Akdeniz’de korsan devlettir. Almanya’nın ön cülüğünde müzakere zemini oluşturulacaktı. 1 gün kala Yunanistan Mısır’la korsan bir anlaşma yaptı. Macron bizim kendi sahamızda sondaj çalışması yapmamızı kırmızı çizgi ilan ediyorsa biz o kırmızı çizgiyi aynen Macron’a iade ederiz. Koronavirüs tedbirleri: Normalleşme kararlarını bazı illerde geri alma gibi durum ortaya çıkabilir. l ANKARA Türkiye İşçi Partisi (TİP) Hatay Milletvekili Barış Atay, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun kendisini hedef göstermesinin ardından kalabalık bir grubun saldırısına uğramasına ilişkin “Soylu bakan değildir, çete lideridir, kullanışlı bir aparattır. Taraflar çok net. Biz İpek Erlerin tarafıyız, Soylu, Musa Orhanların tarafı” dedi. Yürütülen soruşturma kapsamında kimliği tespit edilen 3 şüpheli, dün akşam saatlerinde gözaltına alınarak Kadıköy İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldü. TİP üyeleri Atay’ın yaşadığı saldırıya ilişkin açıklama yapmak üzere dün Kadıköy Yoğurtçu Parkında bir araya geldi. CHP ve HDP’li milletvekillerinin de katıldığı eylemde “halkın vekili yalnız değildir” sloganı atılarak “Barış halkındır” pankartı taşındı. Burada konuşan Atay, “Bu ülkede yaşayan bir devrimci için yapabilecekleri tek şey karanlık bir sokakta arkadan saldırmak olabilir. Süleyman Soylu bir bakan değildir. Süleyman Soylu 18 yıldır AKP düzeninin yerleştirdiği bir çete düzeninin üyesidir. Kürtleri, sosyalistleri, Alevileri, soldan bakanları tasfiye etmek için elindeki gücü kullanmaya ve bunu bir zulme çevirmeye çalışan kullanışlı bir aparattır. Taraflar çok net. Biz İpek Erlerin tarafıyız; Soylu, Musa Orhanların tarafı. Süleyman Soylu gidecek, biz özgürlüğümüze kavuşacağız. Yaptıklarımızla rahatsızlık vermeye devam edeceğiz. Dün sorduğumuz gibi ‘nerede kalmıştık?’ diyoruz ve devam ediyoruz” ifadelerini kullandı. “Barış yalnız değildir” TİP Genel Başkanı Erkan Baş da “Tüm kalbimizle halkımıza teşekkür ediyoruz. Dün alçakça bir saldırıyla karşı karşıya kalmış olabiliriz ama saldırı duyulur duyulmaz ortaya çıkan dayanışma aslında ne kadar haklı olduğumuzu bir kez daha hepimize göstermiştir. Buradan iktidar sahiplerine sesleniyoruz. Biz sizi çok gördük. Biz bu tarz saldırılarla ilk defa karşılaşmıyoruz. Biz devrimciyiz. Biz eylemlerden çıkıp geldik. Süleyman Soylu ve onun gibilere karşı tüm benliğimizle dimdik duracağız. Hatta daha fazla üstlerine gideceğiz” diye konuştu. CHP İstanbul Milletvekili Ali Şeker de “Barış arkadaşımızın yanında olduğumuzu bildirmek istiyoruz. Barış yalnız değildir. Mücadelemize devam edeceğiz” dedi. l İç Politika SALDIRI GÖRÜNTÜLERI ORTAYA ÇIKTI Barış Atay’ın uğradığı saldırıyla ilgili kamera görüntüleri ortaya çıktı. Güvenlik kamerası kayıtlarında; Atay’ın darp edildiği, bir kişinin saldırıyı cep telefonuyla kaydettiği, saldırganların Atay’ı darp ettikten sonra da ayrı yönlere kaçtıkları görüldü. Öte yandan saldırının yaşandığı yerdeki işyerinin güvenlik kamerasının bozuk olduğu iddia edilirken, yaşanan saldırıyı gören bir kameranın ise olaydan bir gün önce fişinin çekildiği belirlendi. l İç Politika Koronavirüs teşhisi konulan Deva Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, doktorunun tavsiyesiyle hastaneye yattığını açıkladı. Twitter’dan açıklama yapan Ali Babacan, “Çok şükür eşim Zeynep ve oğlumuz Emir iyileştiler. Benim genel durumum iyi, ancak bazı şikâyetlerim devam ediyor. Doktorumun tavsiyesine uyarak, ilaç tedavim bitene kadar yakın izlem amacıyla hastanede olacağım” dedi. l İç Politika Soyer ‘Beyaz Vagon’u istedi İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, Atatürk’ün yurtiçi gezilerinde kullandığı ve 13 yıldır Alsancak Garı önünde sergilenen “Beyaz Vagon”u sergilemek için TCDD 3. Bölge Müdürlüğü’ne “resmi” talepte bulundu. Soyer’in başvurusunda, “Sergileme yeri Kültürpark olacak. Vagonun çevresinde daimi koruma olacak” dediği öğrenildi. l İZMİR / Cumhuriyet ‘MEMLEKET HAREKETİ’ İnce’nin Sivas programı netleşti Muharrem İnce’nin Sivas’ta başlatacağını duyurduğu “Memleket Hareketi”nin 4 Eylül Cuma günkü programı netleşti. İnce, 4 Eylül Cuma günü İstanbul’dan Sivas’a gidecek, sabah saat 10.00’da havaalanında bir konuşma yapacak. İnce buradan tarihi Sivas Kongre Binası ile Madımak katliamının yaşandığı yeri ziyaret edecek. İnce, saat 15.00’te Savona Otel’de gazetecilerle bir araya gelecek. İnce, gün sonunda saat 16.00’da otobüs ile Ankara’ya hareket edecek. l ANKARA/ Cumhuriyet 30 AĞUSTOS’TAKI TÖRENLE ILGILI HABERDE ‘ANIRKABIR’ IFADESI KULLANILMIŞTI ADD’den Akit TV’ye suç duyurusu Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD), 30 Ağustos’ta Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün ebedi istirahatgâhında düzenlenen törene ilişkin haberde kullanılan “Anırkabir” ifadesi için yurt genelinde eşzamanlı olarak suç duyurusunda bulundu. Suç duyurusunda, “Anırkabir” ifadesinin Atatürk’e basın yoluyla hakaret oluşturduğu kaydedildi. Sorumlular hakkında kamu davası açılması istenirken, Akit TV’nin yayınının tedbiren durdurulması talebinde bulunuldu. Ankara’da yapılan suç duyurusu öncesi konuşan ADD Genel Başkanı Altınışık, “Bilinçli yapıldığı aşikâr. Spiker, tebessüm ederek ‘yanlışlık olduğunu’ söylüyor, özür dilemiyor. Hakareti kabul etmemiz mümkün değil. Başta Cumhurbaşkanı olmak üzere bu terbiyesizliğe duruş gösterilmesi lazım” dedi. Eski Yargıçlar ve Savcılar Birliği (YARSAV) Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu da 30 Ağustos Zafer Bayramı’nda Anıtkabir ziyaretine mevzuata aykırı şekilde saat sınırlaması getirildiğini ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Anıtkabir ziyaretinde slogan atılmasına ilişkin işlem yapılmadığını belirterek, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu. l ANKARA/Cumhuriye
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear