01 Haziran 2024 Cumartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
12 8 AĞUSTOS 2020 CUMARTESİ YORUM Egemenlerin Yeni Kurgusu Türkiye’de siyaset, 2. Dünya Savaşı sonrası egemenlerin biçtiği rollere göre oynanmaya başlamıştı. Özellikle 12 Eylül cuntasından bu yana da göz göre göre kurgulanıyor. 12 Eylül sonrası sözde yeniden demokrasiye geçiş sürecinde, ABD’nin emriyle darbe yapan cuntacı generallerin kurdurduğu Milliyetçi Demokrasi Partisi’ne (MDP) karşı Turgut Özal’ın Amerika’da özel olarak hazırlanmasına, ANAP’ı örgütleyip başına oturtuluşuna ve iktidar yapılışına tanıklık etmiştik. Sağı ve solu aynı partide birleştirdiği masalına o dönemde kanan çok oldu. Oysa Turgut Özal, Cumhuriyet devrimine karşı doğrudan cephe alınmasının ve gericiliğin, tarikatların devlet örgütüne bile bile sızdırılmasının öncülerindendi. ANAP’ın, daha doğrusu küresel egemenlerin neoliberal yutturmacalarını “devrim” olarak sunanları, daha sonra Bülent Ecevit’in kabullenişiyle ABD tarafından Türkiye’ye paraşütle “kurtarıcı” yapılan Kemal Derviş’i ve onun uygulamalarını şakşaklarken görmüştük. Aynı şakşakçılar, Recep Tayyip Erdoğan 2002 Davos toplantısına “yükselen lider adayı” olarak çağrıldığında da görev başındaydılar. CIA’nın Türkiye’deki casusluk kolu FETÖ ortaklığı ile AKP anayasayı değiştirirken de “yetmez, ama evet” çığlıklarıyla ortalıktaydılar. Türk ordusunun, Ulusal Kurtuluş Savaşı geleneğinden gelen “bağımsızlıkçı” yanının, uydurma davalarla tümüyle törpülenmesinin ardında da; CHP’nin bir kasetle içinin karıştırılmasında da yine egemenlerin kurgusu vardı. Anlaşılıyor ki AKP’yi iktidara getiren küresel güçler, kurdukları ve yükselttikleri yapının, özellikle aşırı kişisel tutkular nedeniyle kontrol edilemez haline gelmesinden rahatsızlar. Yerine yeni bir kurgu geliştiriliyor: Ali Babacan’ın DEVA Partisi, egemen güçlerin öncelediği yeni ANAP olarak beliriyor ufukta. DEVA Partisi’nde özellikle gölgede kalmak isteyen ismin de Abdullah Gül olduğu biliniyor. Abdullah Gül neden geride duruyor? Bu noktada, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun geçenlerde söylediği “Yeni cumhurbaşkanı adayı, genel başkan olmamalıdır” sözü yabana atılmamalı. Öylesine, dostlar alışverişte görsün diye söylenmiş bir söz olamaz. CHP’yi Bölmek! Muharrem İnce’nin yeni parti kurma düşüncesi son kurultaydaki parti içi iktidar savaşımı ile yakından ilintili. Her kurultayın küskünler yarattığı bilindik bir olgu. Ancak, son kurultaya dönük eleştiriler, partideki başka bir rahatsızlığı öne çıkarıyor. Yeni seçilen genel merkez yönetiminden hoşnut olmayanların dile getirdikleri huzursuzluklar daha çok iki noktada toplanıyor: Delege ve parti yönetimi üzerinde, liberal eğilimleriyle tanınan 10 Aralık hareketine yakın olanların ağırlık koymaları. Delegelerin, düşünsel ayrıntılardaki farklara değil, daha çok feodal bağlara (etnik ve mezhepsel kökencilik, hemşericilik ve bölgecilik) dayalı davranması ya da yönlendirilmesi. Parti içi iktidar mücadelesinde çağdışı yöntemlere başvurmak da küstüm çiçeği gibi davranmak da AKP’nin halk çoğunluğundaki desteğini giderek yitirdiği bir süreçte genel demokratik savaşıma zarar verecektir. CHP’nin hem bölünmesine ortam hazırlayanlar, hem de bölünmesine neden olanlar tarih önünde suçlu duruma düşeceklerdir. Her iki kesimin de yapması gereken, duyguyla değil, akılla hareket etmek; parti içinde düşünce, değer ve ilkelere dayalı birliği sağlamak olmalıdır. Sonunda beklenen oldu. Mısır ve Yunanistan, deniz yetki alanlarının sınırlandırılmasına ilişkin antlaşma imzaladılar. Türkiye’nin Libya’yla attığı adıma yanıt verdiler. Ülkemizin Doğu Akdeniz’deki yalnızlığından yararlandılar. Ankara’nın, Libya’da Ulusal Uzlaşı Hükümeti’yle anlaşarak attığı doğru, haklı, meşru ve maalesef gecikmiş adımın benzerini, Mısır ve Suriye’yle atamamasından faydalandılar. Bu antlaşmanın önemli sonuçları olacak. Nedenlerini sıralayalım…   Birincisi: Türkiye, Mısır ve Suriye’yle büyük gerilim yaşamanın, iki ülkenin iç siyasetinde taraf olmanın ağır bedelini her alanda ödüyor. İktidarın Müslüman Kardeşler örgütüne (İhvan) beslediği muhabbet, dış politikada büyük yanlışlara neden oluyor. Bunun diplomatik yükü yanında, politik, ekonomik, askeri yükü de var. Libya’daki Ulusal Uzlaşı Hükümeti’ne duyulan yakınlığın sebeplerinden biri de, İhvan dayanışması. Oysa Ankara, Kahire ve Şam’la ilişkileri düzeltse, ikisiyle de Libya’yla imzaladığı gibi deniz yetki alanlarına ilişkin mutabakat muhtırası imzalasa, Doğu Akdeniz’de elimiz çok güçlenir. Bölge dışı güçlerin eli zayıflar.    İkincisi: Türkiye, Doğu Akdeniz’de henüz münhasır ekonomik bölge (MEB) ilan etmedi. Çok gecikti. Daha fazla gecikmemeli. Mısır ve Yunanistan, bundan da cesaret alarak anlaştılar. Yakın zamana dek MEB ilan etmeyen Yunanistan, bu yöndeki ilk adımını Mısır’la anlaşarak attı. Üstelik anlaştıkları alan, Birleşmiş Milletler’e de (BM) bildirilen Türk kıta sahanlığı içinde kalıyor. Burada akla şu sorular geliyor: Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY), 2003’te Mısır, 2007’de Lübnan, 2010’da İsrail’le MEB antlaşmaları imzalarken, Türkiye niçin güçlü, etkili, caydırıcı tepki vermedi? GKRY’nin attığı bu adımı, er geç Yunanistan’ın takip edeceğini öngöremedi mi?    Üçüncüsü: 2003’te GKRY ile imzaladığı MEB nedeniyle 11 bin 500 kilometrekare alanı kaybeden Mısır, önceki gün Yunanistan ile imzaladığı antlaşmayla bir kez daha deniz yetki alanı kaybetti. Mısır bunu niçin kabul ediyor? Sünni Arap âleminin en köklü devleti olan, İsrail’le iyi ilişkileri bulunan, ABD’nin Ortadoğu’da İsrail’den sonra en çok yardım yaptığı devlet olarak bilinen, Suudi Arabistan’dan ciddi mali yardım alan Mısır’ın hesabı ne? Bu kaybı, Türkiye karşıtlığı ile açıklamak, Libya’da Halife Hafter’e verdiği destekle izah etmek mümkün mü? Yoksa Mısır’ı ABD ve AB gibi büyük güçler mi ikna etti?    Dördüncüsü: Mısır ve Yunanistan arasındaki antlaşma, Doğu Akdeniz’deki güç mücadelesiyle, enerji rekabetiyle doğrudan ilgili. İki ülke deniz’deki sıkışmışlığı ve yal nızlığında, 2002’den bu ya na yapılan hataların etki si büyük. Özellikle Kıbrıs ko nusunda, iktidar uzun yıl lar “herkesten bir adım ön de olacağız”, “çözümsüz lük çözüm değildir” deyip Yunanistan ve durdu. Kurumsal dış politika terk edildi. Türk devlet Mısır, Türkiye’ye adamı geleneğinin son seçkin temsilcisi, ulusal kahraman, KKTC Kurucu Cum karşı nasıl birleşti? hurbaşkanı Rauf Denktaş devre dışı bırakıldı. Kamuo yu önünde azarlandı. “Çö de ekonomik olarak zordalar. Em zümü tıkamasın”, “Gitsin peryalist güçlerin baskısına karşı di kendi meclisinde konuşsun”, “Söy rençsizler.    leyin ona danışmanlarını gözden ge Beşincisi: Yunanistan ve GKRY, çirsin” sözleriyle incitildi. İktidarın bir yanlarına Mısır’ı, diğer yanla desteklediği, “Türkiye’de oy kullan rına İsrail’i, arkalarına da ABD ve sam, AKP’ye oy atardım” sözleriy Avrupa’yı alarak Doğu Akdeniz’de le ve “Bağımsız KKTC bir hayaldi” Türkiye karşıtı cephe kurdular. Yu şeklindeki demeciyle bilinen Meh nanistan, sadece Türkiye’yle yaşa met Ali Talat ile “yes be annem” dığı sorunlarda değil, Türkiye’nin di ekibi, AB’den büyük destek gördü ğer ülkelerle yaşadığı sorunlarda da ler. Fakat AB, Kıbrıs Türklerine ver taraf oluyor. Karşı tarafı destekliyor. diği hiçbir sözü tutmadı. Türkiye’nin Atina, kendi tezlerini ABD ve AB’nin Annan Planı’na destek vermesi bü seslendirmesini sağlıyor. Kendi yük yanlıştı. Talat çizgisinin deva devlet kapasitesinin, Türkiye’yle re mı olan Mustafa Akıncı’nın yaptık kabet etmeye yetmediğini biliyor. ları ortada. Denktaş ve danışman Türkiye karşıtlığını siyasi yelpazenin ları (Mümtaz Soysal, Şükrü Si iki kanadında da öne çıkarıyor. Kili na Gürel ve Erol Manisalı. Üçünün se ve medya da bu konuda militan de öğrencisi olmakla kendimi şans bir siyaset izliyorlar. lı sayarım) haklı çıktılar. En seçkin Altıncısı. Yunanistan Başbaka komutanlarını kumpas davalarında nı Kiryakos Miçotakis, Ege Deni tasfiye eden, en yetkin hariciyecile zi ve Akdeniz’de, deniz yetki alan rini “monşerler” diye aşağılayan zih larının sınırlandırılması konusun niyet ise Türkiye’ye kaybettirdi.    da Türkiye’yle müzakereye hazır ol Dokuzuncusu: Annan Planı oy duklarını açıkladı. Müzakerelerden lanmadan önce, büyük sermaye sonuç çıkmayacağını biliyor. Ama çevreleriyle birlikte gazetelere say cı, uzlaşmaya açık taraf görüntü fa sayfa ilanlar verip, plana destek sü vermek, Türkiye’yi uzlaşmaz ta lerini açıklayan bilim insanlarının ne raf olarak göstermek, baskı altı kadar yanıldığı ortaya çıktı. Türk bi na almak. Miçotakis, Ankara, Ege lim dünyası adına vahimdir, hazin ve Akdeniz’de, deniz yetki alanları dir, ürkütücüdür. Cehaletin akade na ilişkin sorunları, iki ülke arasın mide ne kadar kurumsal ve örgüt daki tek sorun olarak kabul eder ve lü olduğunun kanıtıdır. Annan Pla sorunun çözümü için Lahey Ada nı destekçisi bu akademisyenlerden let Divanı’na gitmeyi uygun görürse, kaçının yetmez ama evetçi, kaçı Atina’nın Lahey’den çıkacak karara nın FETÖ’nün Abant Platformu’nun uyacağını söylüyor. müdavimi olduğu, dikkate değer bir durumdur.    Türkiye’nin Mavi Vatan Onuncusu: Yunanistan müzake stratejisi ne? reler yoluyla ikna edilemez. Ya antlaşmalara uymaz ya antlaşmala Yedincisi: Mısır ve Yunanistan’ın rı kendine göre yorumlar ya da ant bu hamlesi, Türkiye’nin NAVTEX laşmaların dilediği maddelerine konusunda yumuşayan tavrının he uyar. Türkiye, Yunanistan adaları si men ardından geldi. Türkiye, ABD lahlandırırken, 20 kadar ada, ada ve Almanya’nın baskısıyla, NAV cık ve kayalığı işgal ederken gere TEX konusunda geri adım atıp iyi ken kararlı, tutarlı, caydırıcı tepkiyi niyet göstergesi olarak, Oruç Reis vermedi. Açıklama yaparak geçiştir Gemisi’ni çekince, Yunanistan bu di. Caydırıcı olamadı. Süreli ültima nu fırsat bildi. Türkiye, hemen son tom vermeyi bile düşünmedi. So ra yeni NAVTEX ilan edip, Barbaros nuç ortada.     Hayrettin Paşa gemisini sefere çı Sözün özü: Türkiye, Mavi Vatan’ın karsa da beklenen etkiyi yapama jeopolitiği, jeostratejisi, jeoekonomi dı. Bu adım, iç siyasette muhalefe si üzerine kafa yormalıdır. Güçlü si tin eleştirilerini savuşturmaya dönük yasi irade, güçlü ordu, güçlü diplo bir hamle olarak algılandı. Yuna masinin ahengi zorunludur. Ekono nistan ise bu süreçte Dedeağaç’ta mik güç ise esastır. Bunların nasıl, ABD’ye üs verdi.    ne zaman, nerede kullanılacağı da Sekizincisi: Türkiye’nin Doğu Ak bilgi, birikim, deneyim gerektirir. BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ “Çingene pembesi, erguvan kırmızısı” gibi adlar da verilen renk. 2/ Kütahya’nın Emet ilçesinde, bir dizi mağaranın ortak adı... Sümer mitolojisinde ay tanrısı. 3/ Kimi yerlerde kadınların boydan boya örtündükleri çarşaf... Sınır boyu... Bir cetvel türü. 4/ Rütbesiz asker... Hareketsiz cisimler üzerindeki kuvvetleri inceleyen mekanik dalı. 5/ Jules Verne’in “Deniz Altında Yirmi Bin Fersah” romanındaki hayali denizaltının adı. 6/ Isırgan otuna verilen bir ad. 7/ İskambilde bir kâğıt... Sorguç... Kuzu sesi. 8/ Günahtan ve kötülükten sakınma. 9/ Yanağın alt kısmı... Türk müziğinde bir makam. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Kılıç gibi sivri ve uzun yaprakları olan bir süs bitkisi. 2/ Motorun boşa çalışması... Mezar. 3/ Bir 1 234 5 678 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 MAKARON K 1 2 3 4 ACUR TOGA 2 G A İ R R A A S Y A T T A L M A 3 5 N N LEÇER 4 6 DAD I BAT İ 5 7 AME L E PA L 6 8 9 İ AR I TK KİL ERA T L A 7 8 şeyi tellal aracılığıyla yüksek 9 sesle duyurma... Bir şeyin kena rı... Tellür elementinin simgesi. 4/ Koca... Devinimi olmayan, du sancak... Eylemleri olumsuz yap ruk. 5/ Dünyanın ilk nükleer deni makta kullanılan ek. 8/ Bir şeyi zaltısı. 6/ Kartal, çaylak gibi yırtıcı sıkıca kavrama. 9/ İğdiş edilmiş kuşların genel adı. 7/ “Kakım” hayvanlara verilen ad... Ses, ahenk, da denen kürk hayvanı... Bayrak, nağme. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] 8 ağustos 2020 SAYI: 34636 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ALEV COŞKUN Genel Yayın Yönetmeni Aykut Küçükkaya Yayın Koordinatörü Serkan Ozan Yazıişleri Müdürleri İpek Özbey / Olcay Büyüktaş Akça (Sorumlu) Hakan Akarsu (Ek Yayınlar) Görsel Yönetmen Münevver Oskay Reklam Genel Müdürü Ayla Atamer Törün l Haber Merkezi: Murat Hantaş l Gece: Ayça Bilgin Demir l Dış Haberler: Mine Esen l Ekonomi: Jale Özgentürk l İç Politika: Ali Açar l Kültür Sanat: Yazgülü Aldoğan l Fotoğraf: Uğur Demir l Spor: Sami Gürel l Ankara Temsilcisi: Sertaç Eş Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 l Ege Bölge Temsilcisi: Tuncay Mollaveisoğlu Halit Ziya Bulvarı 1352 sok. 2/3 Pasaport İzmir. Tel: (0232) 441 12 20 Yayın Kurulu: Alev Coşkun (Başkan), Ali Sirmen (Bşk. Yrd.), Aykut Küçükkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Kemal Işık Kansu, Orhan Bursalı, Mine Kırıkkanat, Miyase İlknur, Ataol Behramoğlu. l Mali ve İdari İşler Müdürü: Osman Selçuk Özer Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: İleri Basım Mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş. Yenibosna Mah. 29 Ekim Cad. No:11A/41 Bahçelievler İstanbul Tel: (0212) 454 32 55 Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. NAMAZ VAKİTLERİ İmsak Güneş Öğle İkindi Akşam Yatsı İstanbul 04:19 06:00 13:15 17:07 20:20 21:53 Ankara 04:09 05:47 12:59 16:50 20:02 21:33 İzmir 04:38 06:13 13:22 17:11 20:22 21:49 ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI [email protected] İhvancılıkla Doğu Akdeniz’de başarı şansı yok! AKP için Doğu Akdeniz yıllarca Türkiye’nin çıkarları açısından konu olmadı. Hatta tersine konu oldu; AKP hükümeti AB’ye aday üyeliğinin içeride kendi iktidarına yarayacağı gerçeğinden hareketle Denktaş karşıtı çizgi izledi, Annan Planı’nı destekledi ve Türkiye ile KKTC’nin çıkarlarının karşısında konumlandı. Tüm bu yıllar içerisinde Doğu Akdeniz’de yeni hidrokarbon rezervleri bulunuyor; Doğu Akdeniz ülkeleri GKRY (2005), Suriye (2009), Libya (2009) ve Lübnan (2010) münhasır ekonomik bölge (MEB) ilan ediyor; GKRY 2003’te Mısır’la, 2007’de Lübnan’la, 2010’da İsrail’le MEB sınırlandırma anlaşması yapıyor ama olanlar tüm uyarılara rağmen AKP’nin umurunda olmuyordu. Zira AKP’nin gündemi başkaydı; davası vardı, “150 yıllık modernleşme hikâyesiyle” hesaplaşması gerekiyordu, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki ulusal çıkarları ancak davasıyla örtüşürse ilgi alanına girebiliyordu. İşte yıllarca Doğu Akdeniz’de hiçbir şey yapmayan AKP’nin ansızın 2019’da konuya ilgi göstermesi de bu örtüşmedendi. Mısır’da yıkılan, Tunus’ta güç kaybeden, Suriye’de AKP’nin tüm çabasına rağmen iktidar yapılamayan Müslüman Kardeşler (İhvan) için Libya’nın batısında bir fırsat vardı. İhvancı Sarraj yönetimi Libya’nın tamamında iktidar yapılırsa, AKP’nin Sünni blok içindeki yalnızlığı giderilebilirdi! AKP’nin bu hedefi, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki yalnızlığına müttefik bulma ihtiyacıyla örtüştü ve 2003’ten 2019’a kadar konu olmayan Doğu Akdeniz, bir anda iç kamuoyuna “beka” sorunu ilan edildi! Şam ve Kahire karşıtlığının maliyeti Ancak AKP hükümeti bu noktadan sonra da İhvancılığı nedeniyle yapılması gerekenleri yapmadı. Libya’yla yapılan deniz yetki sınırlandırma anlaşmasından sonuç alınabilmesi için Türkiye’nin Suriye’yle, Mısır’la, hatta İsrail’le de anlaşmalar yapması gerekiyordu. Suriye’de Esad’ı devirmek isteyen, Müslüman Kardeşler sorunu nedeniyle Mısır’la diplomatik ilişkileri kesen ve tabanını dava adına sağlam tutabilmenin aracı olduğu için ticaret yaptığı halde İsrail’le siyaset yapmayan AKP hükümeti, bu ülkelerle anlaşma aramadı. Onca gecikmeye rağmen aslında hâlâ şans vardı. Ankara Şam’la anlaşsa, bu Kahire’yi ABD ve AB destekli İsrailYunanistanGKRY blokundan koparabilirdi. Üstelik sadece Mısır’la değil, İsrail’le de anlaşmak mümkündü; çünkü iki ülkenin MEB anlaşmasını Türkiye ile yapmaları, kendilerine Doğu Akdeniz’de daha çok alan kazandırıyordu. Üstelik Mısır, Yunanistan’la uzun süredir müzakere ediyordu ancak henüz anlaşma imzalamamıştı. Atina’nın yakaladığı fırsat Beklenildiği gibi AKP hiçbirini yapmadı. Hatta MEB bile ilan etmedi. Salt askeri güç kullanmakla sorunları çözebileceğini sanarak bazı girişimlerde bulundu; ABD ve Almanya devreye girince de geri adım attı. Yani askeri gücün caydırıcılığını da sulandırmış oldu! Ve tüm bu süreci yanlış yöneten AKP hükümeti, Türkiye’ye bir fırsat daha kaçırttı: Çünkü Mısır en sonunda önceki gün Yunanistan’la MEB anlaşması imzalamış oldu! AKP yönetimi ve Dışişleri Bakanlığı ise Yunanistan ve Mısır’ın deniz sınırı bulunmadığını ileri sürerek anlaşmanın yok hükmünde olduğunu savundu! AKP’nin hatalarını fırsata çevirmek isteyen Atina yönetimi ise bir hamle daha yaptı: Yunanistan Başbakanı Kiriakos Miçotakis Mısır’la anlaşmaya vardıkları gün, “Türkiye’yle yaşanan sorunun çözümü için Lahey’e gitmeye ve çıkacak sonucu uygulamaya hazırız” çıkışı yaptı. Libya’da Rusya karşıtlığının maliyeti Suriye’de Rusya’yla yürüttüğü işbirliğini İdlib’de “ÖSO bölgesi” kurmak hevesiyle riske atan AKP hükümeti, bunun devamı olarak Libya’da da Moskova’yla karşı karşıya geldi. Oysa Doğu Akdeniz konusu, Avrupa’nın en büyük enerji tedarikçisi olduğu için Rusya’yı da yakından ilgilendiriyordu. Yani Suriye, Doğu Akdeniz, Libya hattının tamamında Ankara Moskova’yla işbirliği yürütebilirdi. Yazdık: Bu, Suriye’de kurulan TürkiyeRusyaİran üçlüsünün Libya’da da TürkiyeRusyaMısır şeklinde kurulmasını getirir diye... AKP hükümeti ise Libya’da Rusya’yla çalışmanın yollarını zorlayacağına, tersine Rusya’ya karşı ABD’yle “ortak çalışma” aradı; bu konuda Trump’a işbirliği mektubu yazdı, mutabakatlar yaptı, mutabakatların ete kemiğe bürünmesi için bakanlar arasında mekanizma kurdu. TürkiyeRusyaMısır üçlüsü kurulabilecekken, AKPSarrajMalta üçlüsü kurdular! Yanlış kaptanla doğru rotada ilerlenmez Bu noktadan geri dönüş yok mu? Elbette var, hâlâ var... Türkiye’nin dış politika denizlerinde doğru bir rotaya girmesi AKP hükümetinin kaptanlığında elbette zor, biliyoruz, hatta bazı noktalarda imkânsız. Ancak dış politika ve ulusal güvenlik konularında yazan biri olarak, işimiz “yapılması gerekeni” yazmayı sürdürmektir. “Türkiye dış politikada şunu yapmalı” diye önerdiğimizde, kimi okurlardan “AKP’den mi bekliyorsun, hayal” yanıtları alıyorum. “Olmalı”yı, “AKP yapar” umuduyla yazmıyorum elbette. Ancak “AKP yapmaz” diye de yapılması gerekeni yazmazsam, AKP gidene kadar yazmayı bırakmam gerekir haliyle...
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear