13 Kasım 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
KÜLTÜR 13 5 AĞUSTOS 2020 ÇARŞAMBA Ohri’de Türkiye’yi temsil edecekler Birsen ve Özcan Ulucan, yarın Kuzey Makedonya’daki festivalde sahneye çıkacaklar Birsen Ulucan Kuzey Makedonya’nın Ohri şehrinde düzenlenen Ohri Uluslararası Müzik Festivali'ne davet edilen, sanatçı kardeşler, piyanist Birsen Ulucan ve kemancı Özcan Ulucan 6 Ağustos’ta saat 21.00’de Ayasofya (St. Sophia) Kilisesi’nde konser verecek. Sanatçılar konserde, W.A. Mozart, A. Adnan Saygun, I. Debussy ve R. Strauss’un eserlerini seslendirecek. Ohri Yaz Festivali, 4 Ağustos 1961’de opera sanatçısı Ana Lipsha Tofovic’in 11. yüzyıldan kalma antik kilise St. Sophia’da konser vermesiyle başladı. Festivalin ilk yıllarından itibaren müzik alanında düzenlenen bölümü dünya müzisyenlerinden de ilgi gördü. Rus Kemancı Leonid Kogan ve Fransız çellist Andre Navarra’ nın sahne almasıyla festival uluslararası bir görünüm kazandı. Takip eden yıllarda festivale koro ve tiyatro bö lümleri de eklendi. Festival, Jose Carreras, Henryk Szeryng, Mstislav Rostropovich, Aldo Ciccolini, Elena Obraztsova, Victoria de los Angeles gibi dünyaca ünlü klasik müzik sanatçılarını ağırladı. Geçen yılki festivale Türkiye’den altı koro katıldı. Sosyal mesafe ve hijyen bağlamında tüm önlemler alınarak düzenlenen Ohri 60. Jübile Yılı Festivali 4 20 Ağustos tarihleri arasında yapılacak. Özcan Ulucan DEVLET SANATÇISI UNVANLI PIYANIST, ÜNLÜ ALMAN BESTECIYI ANIYOR Gülsin Onay’dan 250. yılında Beethoven albümü Onay, albüm için bir giriş yazısı da kaleme alarak “Beethoven kadar, tuşların üzerine gönderdiği vahşice duyguları ve müzik patlamalarını iz bırakmadan silen, sonra da hepsini yine kendisi teselli ederek, göklerde gezdiren çok az besteci vardır” dedi. Gülsin Onay Ünlü piyanistimiz Gülsin Onay, Ludwig van Beethoven’in tüm dünyada kutlanan 250. doğum yılında sevilen eserlerini “Gülsin Onay: Beethoven” başlıklı albümle dinleyicisine sundu. Gülsin Onay’ın Beethoven seçkisinde bestecinin üç farklı dönemine ait piyano sonatı, Op.13 “Pathetique”, Op. 53 “Andante Favori”, Op. 53 “Waldstein” ve Op. 111 bulunuyor. Gülsin Onay, bu eserleri kendi özel yorumuyla seslendirdi ve albümün giriş yazısında besteci ile ilgili şu düşüncelerini paylaştı: “250 yıl önce doğan Beethoven’in inşa ettiği olağanüstü müzik dünyasını ve o dünyanın sağlam yapısını hiçbir şey bozamadı. Beethoven kadar, tuşların üzerine gönderdiği vahşice duyguları ve müzik patlamalarını iz bırakmadan silen, sonra da hepsini yine kendisi teselli ederek göklerde gezdiren çok az besteci vardır. Tabii uzun sürmeden şefkatli okşamalar yerini tekrar volkanik patlamalara bırakır. Nasıl bir mücadele, nasıl bir isyan ve nasıl bir yakarışla ilanı aşktır o. Her zaman iyi ki piyanist olmuşum diye şükrediyorum. Yoksa fırtınaların en coşkulusunu yaşamaktan yoksun kalacaktım. İyi ki doğdun, iyi ki varsın Ludwig, sensiz bir dünya çok eksik olurdu!” Sanatçının bu coşkulu sesleni şi albümün nasıl bir heyecanla hazırlandığına da işaret ederken kayıt ve mastering işlemlerini oğlu Erkin Onay’ın yaptığını, tasarımın ise Gözde Oral’a ait olduğunu hatırlatalım. Lila Müzik’ten çıkan albüm temmuz sonundan bu yana dijital platformlardan da dinlenebiliyor. Shakespeare ve müzik Lila Müzik etiketiyle piyasaya sunulan bir başka albüm ise Shakespeare’in oyunlarındaki müziklerden oluşuyor. 400 yıl önce yazılmış eserlerinin bugün hâlâ büyük bir izleyici topluluğu tarafından seyredildiği ünlü İngiliz yazarın albümde yer alan seçkisi, “Bir Yaz Gecesi Rüyası”, “Fır Gülsin Onay, geçen yıllarda olduğu gibi bu yıl da Uluslararası Gümüşlük Klasik Müzik Festivali’nde sahnede olacak. tına”, “12. Gece”, “Kısasa Kısas”, “Beğendiniz” gibi oyunlar. Eserleri Rönesans ve Barok dönemi enstrümanları ile viola da gamba sanatçısı Bülent Oral, lute ve theorbo sanatçısı Diego Leverit ve soprano Linet Şaul seslendiriyor. Bu seçkiler daha önce Pera Müzesi’nde seslendirilmiş, festivallere davet edilmiş ve Shakespeare’in doğum günü olan 23 Nisan’da yayımlanması planlanmış, ancak pandemi ne deniyle gecikmişti. Albüm Venedik Taciri oyunundan Lorenzo’nun ünlü repliği ile başlıyor ve bunu İngiliz Soprano Dame Emma Kirkby seslendiriyor. Gülsin Onay ayrıca bu yıl da bütün zorluklara rağmen düzenlenecek 17. Uluslararası Gümüşlük Klasik Müzik Festivali’ne katılacak. Festival, 17 Ağustos 15 Eylül tarihleri arasında yapılacak. Sanat yönetmenliğini 2004 yılından beri Eren Levendoğlu’nun yaptığı festivalin programı www.gumuslukfestival.org adresinden açıklanacak. l Kültür Servisi Ankara’nın belgeselleri belli oldu 31. Ankara Uluslararası Film Festivali’nin Ulusal Belgesel Film Yarışması’nın adayları belli oldu. Ali İhtiyar’ın “Sessizliğin Gözyaşları”, Ayşegül Selenga Taşkent’in “Ovacık”, Ayten Başer Yetimoğlu’nun “İçimdeki Küller”, Gökçin Dokumacı’nın “Kuyudaki Taş”, Hakan Aytekin’in “Enstantane”, Hasan Söylemez’in “Tenere”, Şirin Bahar Demirel’in “Kadınlar Ülkesi”, Onur Erkin’in “Ege’nin Son Baharı”, Tur gay Kural’ın “Ada’m”, Yağmur Kartal’ın “Oyuncakçı Saklı Yadigarlar” ve Yasin Semiz’in “Asfaltın Altında Dereler Var!” adlı filmleri 20 bin TL değerindeki En İyi Belgesel Film Ödülü için yarışacak. Nihan Gider Işıkman, Rena Lusin Bitmez ve Zeynep Gülru Keçeciler’den oluşan jürinin değerlendireceği 11 film, Ankara’da ilk kez seyirciyle ve sinema salonlarında buluşacak. Festival, 3 Eylül’de başlayacak. 19. Ozanın Günü ve Homeros Okuması başlıyor 19. Ozanın Günü ve Homeros Okuması, 8 Ağustos’ta Bozcaada’da başlayacak. Prof. Dr. Haluk Şahin’in Salhane’den yöneteceği ve Bozcaada Belediyesi tarafından desteklenen etkinliğe Prof. Dr. Cevat Çapan ve Troya Kazı Başkanı Prof. Dr. Rüstem Aslan internetten bağlanacak. Üç bölümden oluşan etkinliğin ilk bölümünde Homeros’tan seçme bölümler okunacak. Bu bölümün öncülüğünü tiyatro yazarı ve oyuncusu Pembe Akgün yapacak. İkinci bölümde salgın hakkında “Güzel Mavrella” adlı bir roman yazmış olan Şahin, “Homeros’ta veba ve salgınlar” üzerindeki konuşmasında geçmişteki salgınları günümüzdeki koronavirüs pandemisi ile karşılaştıracak. Yazar ve araştırmacı Bülent Akgezer, Homeros’un coğrafya sı üzerine bir sunum yapacak. Daha sonra, Amsterdam’daki Prof. Aslan, bu yılın başında British Museum’da düzenlenmiş olan Troya Sergisi’ne ilişkin izlenimlerini aktaracak. Türk şairlerine ayrılmış üçüncü bölümde Prof. Çapan, Troya hakkında şiirleri olan ve yakından tanıdığı iki şairi tanıtacak: “Troya önünde atlar”la Melih Cevdet Anday ve “Agamemnon”la Oktay Rifat. Bu şiirlerin okunuşuna tiyatro sanatçısı Meral Asıltürk de katılacak. 2021’de daha önce katılmış ve halen hayatta olan tüm “Ozan”ların davet edileceği etkinlik, bu kez tüm dünyadan izlenebilecek. Açık havada ve sosyal mesafe gözetilerek yapılacak toplantıya girişte maske takılması zorunlu olacak. Hasan Söylemez “Tenere” Fringe Fonu’na destek biletleri satışta Istanbul Fringe Festival, koronavirüs salgını sürecinde gelirleri durma noktasına gelen tiyatro sanatçılarına destek olmak amacıyla Fringe Destek Fonu oluşturdu. Festival bu yıl 2127 Eylül tarihlerinde çev rimiçi ve ücretsiz yapılacak. Ancak hem festivalin sürdürülebilmesi, hem de sanatçılara destek olunabilmesi amacıyla “destek biletleri” satın alınabilecek. Biletler, “tiyatrolar.com.tr”de satışa çıktı. Açık hava sineması Sedef Adası’nda Büyükada Tarihi Arabacılar Meydanı’nda yapılan AçıkhavADA Sinema, 6, 7, 8 Ağustos tarihlerinde “Züğürt Ağa”, “Kuşlar/ The Birds” ve “Sarayın Gözdesi/The Favourite” filmlerini sinemaseverlerle buluşturacak. İstanbul Film Festivali işbirliğiyle düzenlenecek olan Alfred Hitchcock’un “Kuşlar/The Birds” filminin gösteriminin konuğu İKSV Festival Da nışmanı Engin Ertan olacak. Ertan, “Alfred Hitchcock Yılı” özelinde bir sunum yapacak. Getirilen bir yenilikle pazar günleri farklı bir adaya gidecek Acı ve Zafer olan AçıkhavADA Sinema, ilk olarak 9 Ağustos Pazar günü Pedro Almodovar’ın “Acı ve Zafer/Pain and Glory” filmi ile Sedef Adası’na konuk olacak. Gösterimler saat 21.00’de başlayacak. Biletler 10 TL. Sanat çağını yansıtır Çağdaş olmak, yaşadığın güne ayak uydurmaktır. Çağın sanat dallarındaki hareket, içinde yaşadığımız toplumun ve kendi koşullarımızın aynasıdır. 21. yüzyılın şu günlerinde yaşayan insanlar, en azından iki kuşak önceki büyüklerinin savaş acılarını, yoksulluklarını dinlemişler. Yalnız savaşlar değil, tarihe bakarsanız nice açlıklar, kıranlar, yokluklarla kitle ölümleri yaşanmış. Bugün hâlâ süregelen benzer acılar her çağdaki sanatçıyı ve sanatın her dalını etkilemekte. Bir yıla yaklaşan süreçte hızla yayılan bir virüsle bilimkurgu filmlerindeki gibi mücadele etmekteyiz. Bu da bir çeşit soğuk savaş. Acaba yaşadığımız şu günler sanat dallarındaki esin kaynağına nasıl bir birikim sağlıyor? Dünyayı sarsan kimi felaket gibi, yeni sanat akımlarının doğmasına ve sonraki çağları da etkilemesine yol açacak mı? Birinci Dünya Savaşı’nda ve onu izleyen yıllarda bu akımlar hem bir arada hem de bir öncekini reddederek geliştiler. Yeni çağın başında filizlenen çok sayıdaki sanat akımı önceki çağa karşı müthiş bir başkaldırı göstergesiydi. Sanatçılar yeni güne hemen ayak uydurmuş, zamanın bütün olaylarını yansıtmaya başlamışlardı: 19. yüzyıl sonundaki postromantizm, Richard Strauss, Mahler ve Bruckner’in devasa orkestraları ve upuzun süreli senfonileriyle 20. yüzyıla bağlamıştı. Anlatım da yüzyıllar boyu tırmanan ton duygusunu yok sayacak kadar karmaşıklaşmıştı. Yeni çağın ilk yirmi yılında bu ağır ve karmaşık yapıtlar yerini daha ucuza mal olacak küçük çalgı topluluklarına ve daha kolay algılanan müziklere bırakıyordu. Resim sanatında izlenimciler (empresyonistler) tablolarına bir tül veya sis perdesinin ardından bakarken müzikçiler de notaların kulakta bıraktığı izlenimin peşindeydi. Debussy “Bir kır perisinin öğleden sonrasına prelüd” adlı orkestra yapıtındaki buğulu doğa ortamını flüt gibi bir üfleme çalgıyla yansıtıyordu. Ravel, Birinci Dünya Savaşı’nda sol kolunu yitirmiş piyanist dostu için bir “Sol el konçertosu” bestelemiş; “Gaspard de la Nuit” adlı yapıtıyla piyanonun tuşlarında bir denizkızıyla ölümlünün aşkını anlatırken, su sesini bir sis perdesi gibi yansıtmıştı. Stravinsky, “Bahar Ayini” balesiyle ilkel çağlara, primitivizme dönmüş, yirminci yüzyıla vurma çalgıların önemini getirmişti. Ayrıca Rus folklorunu işleyişi, aksak ritimleri kullanışı, “Ateş Kuşu” balesi ve “Düğünler” gibi sahne kantatında “folklorizm”e kapıları açmıştı. Aynı yıllardaki fütürizm (gelecekçilik) akımı teknolojiye hayranlık duyuyordu: Yeni teknolojinin hızlı deviniminden kaynaklanan enerjik ve dinamik nitelikler sanata da yansımaktaydı: Demir ağlar, fabrikalar, hızlı taşıtlar, sirenler sanata yeni bir metalik yaklaşım getirmişti. Mekanik sesleri duyurmak için orkestraya patlama, kırılma, vızıltı gibi seslerin aygıtları eklenmişti. Arthur Honegger’in “Pacific 231” adlı yapıtı saatte 120 mil giden bir treni betimliyordu. Lokomotifin hız kazanırken geçirdiği aşamalar müzikle resimlenmişti. Paris’teki Fransız Altıları ise çağdaş sanatın “absürd” (saçma) deyişine kapıları açmıştı. Öncüleri Eric Satie “Geçit Töreni” adlı bale müziğinde daktiloyu orkestranın bir çalgısı gibi işlemişti. Darius Milhaud’nun “Damdaki Öküz Balesi”, Dada akımının uzantısıydı. Bu grubun amacı da savaş bunalımından çıkmış insana biraz da güleç müzik sunmak; hafif, akılda kalan ezgilerle ve dans adımlarıyla onu rahatlatmaktı. Yirminci yüzyılın başında acılara ve yoksullaşan toplumlara karşın zengin bir sanatsal dönem yaşanmıştır. Bu akımların her biri ve daha nicesi bütün sanat dallarında yer almış ve dönemin başkenti Paris olmuştur. Çağdaş olmak, o çağı her yönüyle yaşamaktır. Karabasanların süzgecinden geçince geriye o çağın sanat kimliği kalır. Kuşkusuz bugünkü koronavirüslü dünyanın korkusu, kısıtlamaları ve bilinmezlikleri, nice sanat yapıtının doğmasına da esin kaynağı olmaktadır. Tiyatrocu Üstün Asutay yaşamını yitirdi Henüz yedi yaşındayken tiyatro ile tanışan Üs tün Asutay (82), çoklu or gan yetmezliği nedeniyle dün yaşamını yitirdi. Asu tay, yakın zamanda böb rek yetmezliği nedeniyle hastaneye yatırılmıştı. Asu Asutay tay, ilk derslerini Bakırköy Halkevi’nde Münir Özkul ve Kenan Pars’tan aldı. Türk Ticaret Bankası Çocuk Tiyatrosu ve Ali Baba Çocuk Tiyatrosu’nda, çeşitli top luluklarda uzun yıllar çok sayıda oyunda oy nadı. 1993 yılında Ergun Köknar, Tarık Akan ve Cem Karaca ile birlikte Bakırköylü Sanat çılar Derneği kurucu üyeleri arasında yer al dı. Asutay, kendisi gibi tiyatro sanatçısı Mert Asutay’ın da babasıydı. l Haber Merkezi
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear