25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
2 20 AĞUSTOS 2020 PERŞEMBE gorus@cumhuriyet.com.tr olaylar ve görüşler Ölümünün 105. yılında TEVFİK FİKRET Av. M. Ziya YERGÖK 24Aralık 1867 yılında doğan, 19 Ağustos 1915 yılında henüz 48 yaşında iken vefat eden aydınlanma devrimimizin öncü şairi Tevfik Fikret, 12 yaşında annesini kaybetmiş, memur olan babası II. Abdülhamit döneminde saraya jurnal edilerek Arabistan’a sürgüne gönderilmiş, uzun yıllar sürgünde kalmış ve orada ölmüştür. Bu olaylar şairi derinden etkilemiş ve karamsar yapmıştır. Serveti Fünün edebiyatının kurucusu ve Edebiyatı Cedide’nin şiir alanındaki en önemli temsilcisi olan şair bu dönemde daha çok sanat için şiirler yazmış, 1901’den itibaren ise toplumcu şiirlere ağırlık vermiş, hürriyet, millet ve vatan konularını işlemiştir. Hanı Yağma (Yağma Sofrası) şiirinde de dile getirdiği gibi devleti ve milleti soyanlara karşı ağır eleştiriler yöneltmiş, aklın ve bilimin yol göstericiliğine ve gelecek günlerin aydınlığına inanmış, bunu şiirlerine de yansıtmıştır. Öyle ki; unutulmaz Milli Eğitim bakanlarımızdan Hasan Ali Yücel, “Bir eğik baş bir boyunduruktan ağırdır boynuma; Fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür bir şairim” diyen Tevfik Fikret’in bu savaşımını “Bağnazlığa karşı savaş, baskı yönetimlerinden nefret ve ahlaksızlığa karşı savaş” olarak nitelemiştir. İlkeli ve soylu tavır Tevfik Fikret, II. Abdülhamit’in istibdat yönetimine de onu deviren II. Meşrutiyet’in parti diktasına da meydan okumuş, boyun eğmemiş, biat etmemiştir.Bu nedenle, onaylamadığı ve karşı olduğu bir rejime hizmet etmemek amacıyla ittihatçıların Maarif Nazırlığı (Milli Eğitim Bakanlığı) önerisini de reddetmiştir. Mensubu olmaktan hep onur duyduğu, öğrenim gördüğü ve birincilikle mezun olduğu Galatasaray Lisesi müdürlüğü ile yetinmiştir. Öğretmen maaşlarındaki haksız bir kesintiyi protesto ederek bu görevinden de ayrılmıştır. Günümüzde makam ve mevki için renkten renge girenleri, koltuk ve makam uğruna ki 48 yıllık kısa hayatının 32 senesi istibdat dönemine denk gelen, Atatürk’ün “Fikret kimdir biliyor musunuz? O’nu tanıyanlar, benim ne yapmak istediğimi kavrayacak kimselerdir” diye anlattığı büyük şair, güncelliğini koruyan düşünceleriyle yolumuza ışık tutuyor. şiliğinden ödün verenleri gördükçe Fikret’in ilkeli ve soylu davranışına saygı ve hayranlık duymamak mümkün değildir. Diğer taraftan, 100 yıl öncesinden ”Kızlarını okutmayan bir millet, oğullarını manevi öksüzlüğe mahkum etmiş demektir. Hüsranına ağlasın!” diye haykıran da Tevfik Fikret olmuştur. Atatürk’te yarattığı etki Öğretmenlik yaptığı Robert Kolej’in yanında, Aşiyan adını verdiği bir ev yaptırmış ve ölünceye kadar burada yaşamış,ölünce de evinin bahçesine gömülmeyi vasiyet etmiştir. Aşiyan, şairin ölümünün ardından ziyarete açılmış, hemen her yıl anma toplantıları yapılmıştır. Aşiyan’ın 1918 yılındaki ziyaretçilerinden biri de “Ben inkılap ruhunu Fikret’den aldım” diyen Anafartalar kahramanı Mustafa Kemal olmuştur. Fikret kimdir biliyor musunuz? O’nu tanıyanlar, benim ne yapmak istediğimi kavrayacak kimselerdir” sözü de Atatürk’e aittir. 20102012 yıllarında onarımdan geçerek yeniden düzenlenen Aşiyan, günümüzde Tevfik Fikret Müzesi olarak hizmet vermektedir. Güncelliğini koruyor Tevfik Fikret’in “Millet Şarkısı”ndaki şu dizeleri günümüz için de geçerli mesajları taşır: “Çiğnendi yeter, varlığımız cehalet ve kahırla; Doğrandı mübarek vatanın bağrı sebepsiz. Birlikte bugün bulmalıyız derdine çare. Can kardeşi, kan kardeşi, şan kardeşiyiz biz. Millet yoludur, hak yoludur tuttuğumuz yol; Ey hak, yaşa, ey sevgili millet, yaşa..Var ol!” Şair “Doksan beşe Doğru” şiirinde ise yönetimdeki parti diktasına meydan okur: “Ey halkıma bir şamar gibi inen paslı yasak! Ey kanuna saygıyı tepen kara zulüm! Halkı ve kanuna saygıyı kutsal tanıyan her yürek Yarın seni yerin dibine soka soka anacak. Düşsün, zorbalık için, sana eğilen başlar birer birer! Kopsun, seni bir hak diye alkışlayan eller!” İstibdatta geçen ömür Tarihçi Necdet Sakaoğlu, ”kısa ömrünün 10 yaşından 42 yaşına kadarki 32 yılını mizacına aykırı istibdat rejiminde; ölümünden önceki bir kaç yılı da Kayalar’daki Aşiyan’ında münzevi geçiren Fikret, en çok II. Abdülhamid’e ve II. Meşrutiyet’in parti diktasına kin duymuştu” der. “Evet, sabah olacaktır, sabah olursa geceler geçer, kıyamete dek sürmez” diyen büyük şairimizi ölümünün 105. yılında saygı ve özlemle anıyoruz. Ege ve Akdeniz’in trajik öyküsü Sevgili okurlarım, Türkiye’nin Ege’de ve Akdeniz’de yaşadığı sorunların trajik öyküsü 1970’lerin başına kadar dayanır... Bu trajik öykünün 5 tane baş aktörü vardır: 1) Amerika Birleşik Devletleri. 2) Kararlarını oybirliğiyle aldığı için bütün üye devletlerin “veto hakkına” sahip olduğu Avrupa Birliği. 3) Demirel’in liderliğini yaptığı, liberal, dinci/mezhepçi, ırkçı/milliyetçi, sağ partiler koalisyonu. 4) Müritlerini Hukuk ve Siyasal Bilgiler’e yönelten Fethullah Gülen Cemaati. 5) 1961 Anayasası’nı önce iğdiş eden, sonra da tümüyle ortadan kaldıran, bütün demokratik ve sol birikimleri ezen, 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 darbeleri. Özellikle de, Gülen Cemaatine yol veren, din eğitimini anayasal zorunluluk haline getirerek laikliği zedeleyen, Atatürkçülük ilkelerini, “Atatürkçüyüz” diyerek zedeleyen 12 Eylül darbesi. HHH Bu öykünün arka planını oluşturan Türkiye’nin jeostratejik konumunu ve bu trajik öykünün dönüm noktalarını özetleyelim: 1) Türkiye sürekli sorun yaşayan Kafkaslar, Balkanlar ve Ortadoğu şeytan üçgeninde, Akdeniz, Karadeniz ve Ege gibi üç denizin ortasında yer alan eşsiz bir jeostratejik yere sahipti ve güçlü bir ordusu vardı. Bu durum onu dünyanın bütün dengeleri bakımından dikkate alınması gereken stratejik bir konuma taşımıştı. 2) Soğuk Savaş’ta ikiye bölünen dünyada, Batı Dünyası’nın içinde yar alıyordu ama rakip olan Sovyetler Birliği’nin komşusuydu. O nedenle ulusal sorunlar konularında hem ABD’nin hem de Batı İttifakı’nın desteğine sahipti. 3) Komşuları arasında yer alan Yunanistan ve Ermenistan varlıklarını ve ulusal stratejilerini Türkiye karşıtlığı üzerine inşa ettiklerinden ABD’nin ve AB’nin desteği, Türkiye için stratejik önemi haizdi. 4) Sovyetler’in dağılışı ve Soğuk Savaş’ın bitişi, Türkiye’nin bu jeostratejik önemini azalttı. 5) Soğuk Savaş’ın bitimiyle Batı Dünyası açısından (ABD ve AB) Türkiye ile Yunanistan arasında kurulan adil yardım ve destek dengesi bozuldu. 6) Yunanistan, 1970’lerin başında AB’ye tam üyelik için başvurdu. AB, Yunanistan ile Türkiye’ye eşit davranmak, birlikte kabul veya birlikte reddetmek istiyordu. Fakat Türkiye AB’ye başvurmayı reddetti. 7) Yunanistan 1 Ocak 1981’de AB’ye üye oldu. AB kararları oybirliği ile alındığı, yani her devletin veto hakkı olduğu için, birdenbire, Yunanistan ile Türkiye arasındaki sorunlar, başta Kıbrıs olmak kaydıyla TürkiyeAB arasındaki sorunlar haline geldi. 8) NATO’dan çıkmış olan Yunanistan’ın NATO’ya dönmesi Türkiye’nin onayına bağlı iken, Kenan Evren, NATO Başkomutanı General Rogers’in aradaki sorunların (Kıbrıs’ın) çözüleceğine güvence vermesiyle, koşulsuz olarak bu haktan vazgeçti, Türkiye elindeki en önemli kozu yitirdi ve Yunanistan 1980 yılında NATO’ya geri döndü. 9) Kıbrıs Rum Kesimi de Tüm Kıbrıs’ı temsil eden Kıbrıs Cumhuriyeti olarak 2004 yılında AB üyesi oldu. Böylece Avrupa Birliği’nde Türkiye’nin Ege ve Akdeniz tezlerine karşı iki veto oluştu. 10) AKP iktidarı, 2003’te reddedilen 1 Mart Tezkeresi’nin sorumlusu olarak, ABD’ye, Türk Silahlı Kuvvetleri’ni lanse etti. 11) ABD’nin bazı kamuoyu liderleri, tezkerenin reddedilmesinin hesabının sorulacağını belirtti. 12) Ergenekon ve Balyoz davalarıyla, Türkiye’nin güçlü Silahlı Kuvvetleri tasfiye edildi. 13) Bu arada 2000’li yıllarda özellikle Ege’deki adaların silahlandırılması hızlandı. 14) Doğu Akdeniz’de kıyısı olan Suriye ile savaşa girişildi, İsrail ile ilişkiler de askıya alındı. 15) Türkiye, Mısır’da Müslüman Kardeşler’i destekleyerek SİSİ iktidarına karşı tavır aldı, Mısır, Doğu Akdeniz’de Türkiye’yi gücendirmemek için imzalamaktan çekindiği anlaşmayı Yunanistan ile imzaladı. 16) Sonuç olarak Türkiye’nin Ege ve Akdeniz’deki, özellikle de Doğu Akdeniz’deki hakları ve Kıbrıs sorunu konusundaki tezleri desteksiz kaldı. HHH Bu özette elbette eksik kalmış olan noktalar vardır... Ama sanıyorum şu slogan özetin özeti olacaktır: KAHROLSUN EMPERYALİZM VE YERLİ İŞBİRLİKÇİLERİ! NECATİ CUMALI’NIN DÖRT KİTABI 87 145 TL YER NE TL SERVER TANİLLİ SETİ 250 YER TL NE 125 TL 9 30 TL Y E R N E TL 9 32 TL .60 Y E R N E TL 8 28 TL .40 Y E R N E TL 9 30 TL Y E R N E TL 21 35 TL YER NE TL
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear