25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
6 16 AĞUSTOS 2020 PAZAR HABER ADD Başkanı Altınışık, artan ‘gerici faaliyetleri’, Cumhuriyet’e değerlendirdi: Asıl hedef laiklik ADD’nin kurucu kadroları, bugünleri gördü. Bu nedenle de haince katledildi. Laiklik, tuzu kuruların ya da okuryazarların veya seçkin bir grubun meselesi değildir. Laiklik, bütün milletimizin yaşam güvencesidir. Lozan Barış Antlaşması’nın yıldönümünde Ayasofya’da yaşananlar, cumhuriyetle ve onun nitelikleriyle ve en başta da laiklikle hesaplaşmanın boyutunu gözler önüne sermektedir. Türk milletine “modernleşme adı altında başkalarının hikâyeleri” anlatılmamıştır. Atatürk dönemi bir masal değildir. Kimlerin hikâye ve masal anlatmaya meraklı olduğunun takdiri yüce Türk milletinindir. SARP SAĞKAL Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Genel Başkanı Hüseyin Altınışık, Ayasofya’nın açılışında cumhuriyetin kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’e “lanet okunmasından”, yapılan hilafet çağrılarına; Mustafa Necati gibi cumhuriyet kahramanlarının adının silinmesinden milli bayramlara getirilen kısıtlamalara kadar son dönemde yaşanan Atatürk karşıtı uygulamaları Cumhuriyet’e değerlendirdi. Yapılan bütün bu eylemlerin odak noktasında laikliğin hedef alındığına dikkat çeken Altınışık, “Hilafet çağrısının yapıldığı bir yerde laik rejim yoğun bakımda demektir. Birileri yoğun bakıma alınan laik rejimin fişini çekmek istemektedir” dedi. Muhalefet partilerinin laikliğe yapılan saldırılara karşı “çekingen” kaldığını belirten Altınışık, cesaret çağrısı yaparak, “Demokrasiye sahip çıkmak için mücadele etmek şart” ifadelerini kullandı. ADD Genel Başkanı Altınışık, laikliğe ve Atatürk’e yapılan saldırılara ilişkin Cumhuriyet’in sorularını yanıtladı. n Reşat Çiğiltepe, Mustafa Necati gibi Kurtuluş Savaşı kahramanlarının ve Atatürk’ün silah arkadaşlarının adı kurumlardan silinmeye başlandı. Silinen bu isimlerin yerine Atatürk’e ‘firavun’ demesiyle bilinen ve şeriat çağrıları yapan Nuri Pakdil gibi isimlerin adı verildi. Burada yapılmak istenen nedir? Bir kasıt var mıdır? Siyasi iktidarın, zaten, Atatürk ile ve O’nun kurduğu cumhuriyet ile cumhuriyetin temel nitelikleri ile sorunlu olduğunu, her uygulamasında her söyleminde görmekteyiz. Atatürk’le ve cumhuriyetle sorunlu siyasi zihniyet; Atatürk’ün silah ve yol arkadaşlarıyla da elbette ki sorunlu olacaktır. Milli kahramanlarımız; milletimizin varlık nedenidir. Dünyada hiçbir millet; kendi varlık nedenini yok ederek, ayakta kalamaz. Yani, bir milleti yok etmek için önce, o milletin tarihine ve o tarihi yapan milli kahramanlara saldıracaksın. Sahte ve yalan tarih oluşturacaksın. Uydurma tarihçiler üreteceksin. Bu, emperyalist bir oyundur. Türk milletinin zarar görmesinden, bölünmesinden ve parçalanmasından endişe etmekteyiz. Bugün, milli kahramanlarımızın isimleri silinerek, kaldırılarak, cumhuriyete meydan okunmaktadır. Reşat Çiğiltepe ve Mustafa Necati gibi milli kahramanlarımızın isimlerinin silinmesi ya da kaldırılması siyasal İslamın laik cumhuriyete meydan okumasıdır. Artık, hiç kimse hayal görmemelidir. Bugün, hızla dini esaslara dayalı bir yönetim sistemine doğru gidilmektedir. Uygulamalara baktığınız zaman bunu görüyoruz. ADD’nin kuruluş belgesi, bizzat kurucu genel başkanımız, devrim ve demokrasi şehidimiz Prof. Dr. Muammer Aksoy’un kaleme aldığı “Laikliğe Çağrı” metnidir. ADD’nin kurucu genel başkanı ve kurucu kadroları, bu günleri görmüştür. Bu nedenle de haince katledilmişlerdir. Laiklik, tuzu kuruların ya da okuryazarların veya seçkin bir grubun meselesi değildir. Laiklik, bütün milletimizin yaşam güvencesidir. “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” sözü, laikliğin esasıdır. Milli kahramanlarımız Reşat Çiğiltepe ve Mustafa Necati’ye yönelik uygulamalar ve Atatürk’ün aziz hatırasına yönelik saldırılar, hiç şüphesiz, adımız gibi biliyoruz ki cumhuriyetin laiklik ilkesine yöneliktir. Nedeni hilafet sevdası n Ayasofya’nın ibadete açılışı sırasında yapılan hilafet çağrılarını, Erdoğan’ın Atatürk’ü ‘ihanetle suçlamasını’ ve Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın ‘Atatürk’e lanet okumasını’ nasıl yorumlarsınız? Hepsinin aynı zamana denk gelmesi tesadüf mü? Bugün, Atatürk’ün kurduğu laik cumhuriyetle hesaplaşma mücadelesi bir yıkıma dönüşmüştür. Ne acıdır ki Atatürk’ün kurduğu Diyanet İşleri Başkanlığı, Atatürk’ün adından korkmakta, çekinmekte, imtina etmekte, alerji duymaktadır. Açık söylüyoruz: Bunun nedeni hilafet özlemidir, hilafet sevdasıdır. Diyanet İşleri Başkanı, Atatürk’e hakaret etmekte sınır tanımayan bir zatı resmi kıyafetiyle ziyaret ederek, ona, saygılarını sunmuştur. Milli günlerde bile cuma hutbelerinden Atatürk’ün adını çıkartmıştır. Tabii ki bu uygulamaların hiçbiri tesadüf değildir. Atatürk’ün adını anmadan “tek parti dönemi” diyerek, ihanet söylemleri ve yine Atatürk’ün adını anmadan “lanet” söylemleri, Atatürk devrimi ile gizli hesaplaşmaların artık açığa çıktığının bir ispatıdır. Hüseyin Altınışık Lozan’a saldırmak Sevr’e taraf olmaktır n Bütün bunlar olurken 19 Ma çıkmayı başardık. Bu engellemele yıs, 23 Nisan gibi bayramlarımızın rin tümü, laik cumhuriyetle hesap kutlamalarına getirilen yasakları laşma ve onu ortadan kaldırma an nasıl değerlendirirsiniz? ADD için layışının işaretleridir. de Lozan’ın yıldönümünde, Anıt Milli bayramlarımızın yasaklanma kabir girişinde, bir engelleme ya sı, laik cumhuriyetle hesaplaşma sü şanmıştı. Bu engellemelerin nede recinin ilk ciddi işaret fişeğiydi. Bi ni ne? rileri sandı ki resmi programlarla sı Lozan, Türk milletinin ve Türki nırlanırsa, milli günlerimizi ve mil ye Cumhuriyeti Devleti’nin tapusu li bayramlarımızı milletimiz unuta dur. Bugün Türkiye’de Sevr’ciler ile caktır. Tam tersi oldu. Kovid19 sal Lozan’cılar arasında mücadele var gını bile milli bayramlarımızın coş dır. Lozan’a saldırmak, Sevr’e taraf kuyla kutlanmasına engel olamadı. olmaktır. Tarihi gerçeklerden yok En yakın örnek; 19 Mayıs Atatürk’ü sun yaratılan algı operasyonlarıyla, Anma Gençlik ve Spor Bayramı’dır. toplumsal bir kafa karışıklığı oluştu ADD öncülüğünde milletimiz, saat rulmaktadır. Algı operasyonlarının tam 19.19’da, balkonlarından, pen hedefinde; Lozan Barış Antlaşması cerelerinden Büyük Atatürk’e bağlı vardır. Lozan’ı kaldırırsanız; geriye sal Lozan’ı lığını göstermiştir. Milletimiz; yasaklara, baskıla tanat, hilafet, hanedanlık, ümmetçilik kalır. Yani, çökmüş, kaldırırsanız; geriye saltanat, ra ve barikatlara inat milli bayramlarımıza her zamankinden daha fazla sa çağdışı Osmanlı sistemi kalır. Bir adım ilerisinde Sevr ka hilafet, hanedanlık, hip çıkmakta ve ilgi göstermektedir. n Cumhurbaşkan lır. Dolayısıyla; biz ümmetçilik kalır. lığı Sözcüsü İbrahim ler, Lozan’ın ne kadar değerli bir güvence, temel oldu Yani, çökmüş, Kalın’ın, “Bize 150 yıldır modernleşme adı çağdışı Osmanlı altında başkalarının ğunu çok iyi biliyoruz. Bu nedenle de Lozan’a sahip çıkı sistemi kalır. Bir adım ilerisinde hikâyeleri anlatıldı” sözleri hangi masaldant söz ediyor olabilir? yoruz. 24 Temmuz Cuma günü; tüm ya Sevr kalır. “Bize başkalarının hikâyeleri anlatıldı” de sal prosedürler gö nilerek, Türk milletinin; zetilerek Anıtkabir programı, çok çağdaşlaşma mücadelesi, Atatürk önceden planlanmıştı. ADD ile be dönemi ve devrimler süreci, yani ku raber hareket eden sendika ve de ruluş süreci işaret edilmektedir. Bü mokratik kitle örgütlerine bu prog tün tespitlerimizin doğruluğunu bu ram bilgisi iletilmişti. Ancak, sa söylem teyit etmektedir. Türk mille at 12.00’deki Anıtkabir programı tine “modernleşme adı altında baş na yarım saat kala Sayın Komutan, kalarının hikâyeleri” anlatılmamış beni arayarak; “Anıtkabir’i tadila tır. Örneğin, bizler, Atatürk’ün lider ta aldık” diyerek, programı iptal et liğinde emperyalizme karşı verilen memizi istedi. Bizden “hayır” ceva ve bütün dünyanın saygıyla örnek al bını alınca ve “tadilat” bahanesinin dığı bir Milli Mücadele sürecini öğ tutmayacağı anlaşılınca; bu defa da renerek, yetiştik. Bu, öz ve öz Türk pandemi dolayısıyla, dezenfekte iş milletinin yarattığı bir destandır. Bu lemlerinin olduğu bahanesiyle biz destanın lideri, büyük devrimci Gazi ler, iki buçuk saat boyunca Anıtka Mustafa Kemal Atatürk’tür. Çağdaş bir önünde bekletildik. Ancak, dire laşma mücadelesi, Atatürk dönemi nerek ve kararlığımızdan geri adım bir masal ya da hikâye değildir. Kim atmayarak Atamızın ve O’nun yakın lerin hikâye ve masal anlatmaya me silah arkadaşı, Lozan Kahramanı İs raklı olduğunun takdirini yüce Türk met İnönü’nün manevi huzurlarına milletine bırakıyoruz. Adrese teslim mesajlardır. İktidara yakın yayın kuruluşlarında, basılı ve görsel medyada “Hilafet için toparlanın” çağrısı yapılmadı mı? Hilafet çağrısının yapıldığı bir yerde laik rejim yoğun bakımda demektir. Birileri yoğun bakıma alınan laik rejimin fişini çekmek istemektedir. Ayasofya’nın ibadete açılmasının, Lozan Barış Antlaşması’nın 97. yıldönümüne denk getirilmesinin tesadüf olmadığını biliyoruz. Lozan Barış Antlaşması’nın Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin tapu senedi olarak gördüğümüz bir antlaşmanın yıldönümünde Ayasofya’da yaşananlar, cumhuriyetle ve onun nitelikleriyle ve en başta da laiklikle hesaplaşmanın boyutunu gözler önüne sermektedir. Anayasa taslağı yapacağız n Bu hamlelere karşı Atatürk değerleri savunulabiliyor mu? Sizler kendi çalışmalarınızı nasıl değerlendiriyorsunuz? Bundan sonra artan bu ‘gericilik’ faaliyetleriyle nasıl mücadele etmeyi düşünüyorsunuz? Bizler, anayasa ile güvence altına alınan Atatürk devriminin, devrim kanunlarının ve cumhuriyetin dayandığı ilkelerin savunucusu, bir büyük demokratik kitle örgütüyüz. En büyük talebimiz; parlamenter demokratik sisteme yeniden dönülmesidir. Bu doğrultuda; ADD, bir anayasa taslağı hazırlayarak, siyasi partilerle ve milletimizle paylaşacaktır. ADD, tüm örgütü ve üyeleriyle büyük bir özveriyle çalışmaktadır. Lozan Barış Antlaşması’nın 97. yıldönümünde; şubelerimizin kapılarının önüne barikatlar kuruldu. Neredeyse, sokağa adım atmamıza bile izin verilmedi. Oysa, aynı gün İstanbul’da Ayasofya’ya çıkan yollarda, sokaklarda binlerce kişi hiçbir engelle karşılaşmadan “Hilafet isteriz” diye bağırarak, özgürce yürüyebilmiştir. Bu fotoğraf neyi anlatmaktadır? İşte, biz bu fotoğrafın bütün ayrıntılarını çok iyi okuduk. Tehlikenin farkında olmak yeterli değildir. Demokrasiye sahip çıkmak için mücadele etmek şarttır. Türlü bahanelerle etkinliklerimiz engellenmeye çalışıldı. Ancak; yılmadık, susmadık, mücadelemizi sürdürdük. Bundan sonra da Büyük Atatürk’ün manevi liderliğinde; kurucu genel başkanımız, devrim ve demokrasi şehidimiz Prof. Dr. Muammer Aksoy’un kuruluş hedeflerine uygun olarak yolumuza devam edeceğiz. Muhalefet yetersiz n Muhalefet partileri Atatürk’ün mirasını savunmakta yeterli mi? Üzülerek söylüyorum ki hayır. “Laiklik tehlikede değildir” diyen muhalefet anlayışı büyük yanlış içerisindedir. “Laiklik ve Atatürk dersek, oy kaybederiz” demek yanlışın en büyüğüdür. Çoğunlukla, muhalefet bu büyük yanlış içerisine sıkışmıştır. Geçmişte “çarşaf açılımı” yapılarak oy alınamadığı gibi bugün de “Laiklik tehlikede değildir” söylemiyle oy artışı sağlamak mümkün değildir. İktidar, Atatürk karşıtlığına odaklanırken; beklentimiz, muhalefetin; Atatürk devrimine ve cumhuriyetin temel niteliklerine daha güçlü, daha bilinçli, daha yürekli, içtenlikle ve samimiyetle sahip çıkmasıdır. Yani muhalefetin utangaç ve zayıf laiklik savunmasından vazgeçme zamanı gelmiştir. ABD’ye öneri ‘Suriye’yi bölüşelim’; Kılıç hakkı mı? Dün eski bir haberin ABD Kongresi’ne aslında yine eski / yeni bir yansımasını gördük. Ruslardan satın alınan S400 savunma sisteminin geçen yıl kasım ayında TSK’nin elindeki F4 ve F16 uçakları üzerinde test edildiği, “bu uçaklara başarıyla kilitlendiği” haberinin geç bir tepkisi, yeni bir versiyonuyla gündeme sunuldu. Şimdi de 7 Temmuz’da yine aynı uçaklara savunma sistemi kilitlenmiş. Amerikan Kongre üyeleri de “kızmış”. Bu durumu diğer ülkelerin elindeki F16’lar için de bir tehdit olarak görüyorlarmış. RTE bu yılın ilk aylarında “Nisan ayında çalışmaya başlayacak”, “Kimse bizden tükürdüğümüzü yalamamızı beklemesin”, “ABD bize Patriot versin, onları da alalım” açıklamaları yapmıştı. Ama 2.5 milyar dolar ödenen sistemin çalışmaya başladığına ilişkin herhangi bir resmi gayri resmi açıklama yapılmadı. S400 savunma sistemi kuruldu ve çalışmaya mı başladı? Yoksa arada sırada “sistem çalışıyor mu” merakıyla testler mi yapılıyor? Resmen çalışıyor olsa, Mürted vb. üzerinden uçan kuşların haberi olurdu ve dünyaya yayılırdı. Demek öyle bir durum yok. Nisan ayı pas geçildi. Dünyanın en gelişmiş hava savunma sistemleri arasında nitelenen Rus S400 sistemine, nisan virüs bulaştığı için gerçekleşemedi. Politik virüs derken, Ankara’nın, Osmanlı’yı sonunda batıran, herkesi birden idare etmeye yönelik iki arada bir derede Abdülhamit politikasının doğurduğu, Ankara’nın derin açmazlarından bahsediyorum. ABD’nin F35 savaş uçakları programından Ankara’yı çıkarması ve bu uçaklara yönelik ülkemizde yedek parça üretimini de iptal etmesi, üstüne üstlük PKK’ye Suriye’de “devlet muamelesi” yapması ve ellerindeki petrol yataklarının işletilmesini Amerikan şirketlerine peşkeş çekmesi, ekonomik kriz, Doğu Akdeniz’deki “şerefli yalnızlık” Ankara’yı durdurmuşa benziyor. Ayrıca gizli açık bir silah ambargosu da uygulanıyor. Trump’a mektup Fakat nisan ayının sonunda önemli bir olay yaşadık. Cumhurbaşkanı, korona yardım uçağı vesilesiyle Trump’a yazdığı mektupta “...normalleşme sürecinde, ülkemin, ABD’nin güvenilir ve güçlü bir ortağı olarak, her türlü dayanışmayı sergilemeye devam edeceğine emin olabilirsiniz... Suriye ve Libya başta olmak üzere, bölgemizdeki son gelişmeler, TürkABD ittifakının ve işbirliğinin en güçlü şekilde sürdürülmesinin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha göstermiştir” diyecekti. Daha sonra da ABD ile Türkiye arasındaki çeşitli düzeylerde “görüşmeler yapıldığı” haberlerini okuduk. Bu ne tür bir işbirliği? ABD ile Suriye’de ve Libya’da ne tür bir işbirliği yapılabilir? İşbirliği kapsamı aslında net. İki yerde de esas olarak Suriye’de, ABD ile Rus çıkarları çatışıyor. Suriye odaklı konuya bakacağım. ABD, Suriye’de önemli bir bölgeyi PKK ile birlikte tutuyor. “PKK / PYD generalleri”yle oturup konuşuyor, işgal altında tuttukları Suriye petrol bölgesinin Amerikan şirketlerince işletilmesi anlaşması yapıyor. Suriye’nin toprak ve ülke bağımsızlığına karşı, parçalanmasından yana. Ankara her ne kadar Rusya ve İran ile yaptığı anlaşma gereğince, yazılı metinlerde “Suriye’nin toprak bütünlüğünü” savunuyor görünse de fiiliyatta izlediği politika, Şam’ı tanımayarak da Suriye’nin federatif görünümlü ama parçalanmasından yanadır. Kılıç hakkı Geçen yıl bu konu TV tartışmaları sırasında Ankara’nın “stratejik düşünce” adamlarıyla tartıştığımda “en makul ve ülke yararına çözüm” olarak ABD ile bu parçalama işbirliği olduğunu dile getirmişlerdi. İdlib konusunda Ankara’nın savunma politikasına rağmen, ŞamRusya epey adım attı, köktendinci örgütleri Türkiye sınırına yakın bir alanda sıkışıp kaldı. Fakat İdlib’in bu bölgesi ciddi bir savaş kaynağı olmayı sürdürüyor. Ankara sorunu bu noktada dondurup var olan duruma “ebedilik” kazandırmak ve Suriye’yi de parçalanmış durumda tutmak istiyor. Bunun için tek desteği ABD’den bulabilir. Suriye’de ABD’ye işbirliği çağrısının anlamı “gel bölüşelim”dir. Ankara, ABD’nin PKK/PYD’yi Suriye’de bir devlet olarak inşa edeceğine ve bunun engellenemeyeceğine inanıyor. O zaman Ankara’da “Bu kadar can verdiğimiz, kan akıttığımız İdlib vb. bölgesi de neden Türkiye’nin kontrolünde kalmasın?” diye düşünüyor. “Kılıç hakkı” olarak! Böylece S400’ler biter ve F35’ler yeniden hayata geçer. Ne kolaycı bir bakış! ABD yarın burada olmayacak! İçişleri: Bombalı eyleme hazırlanan terörist yakalandı İçişleri Bakanlığı, metropollerde sansasyonel bombalı eylem hazırlığındaki bir teröristin 37 kilogram TNT ile Adana’da yakalandığını bildirdi. Bakanlıktan yapılan açıklamada, “Bombalı eylem hazırlığındaki B.K adlı teröristin, PKKYPG’nin metropol illerinde bombalı eylem yapan özel kuvvetler biriminde faaliyet gösterdiği belirlendi. Teröristle birlikte toplam 37 kg TNT ele geçirildi” denildi. l ANKARA/ Cumhuriyet
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear