22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
12 16 AĞUSTOS 2020 PAZAR HABER/YORUM Ey vicdan, saklandığın yerden çık artık! Hemen herkesin içinde bulunduğu bir ruh durumu, beni de kuşatmış durumda, belirsizlik itiraf edilmese de herkesi korkutuyor. Sadece koro na korkusu değil, her gün yeni bir haksızlığın, her gün çocuk ve kadın ölümünün olduğu bir ülkede yaşama nın ne denli zor olduğunu düşünür oldum. Üstelik ar tık sığınacağım hiçbir şey kalmamış gibi, “12 Eylül’den sonra her şey bizi adım adım apolitik olmaya yönet ti”, “Sesini çıkaranı içeri alıyorlar”, “Biz ne yapabili riz ki?” sözlerini duymaktan bıktım. Böyle söyleyenle re hep aynı cümlelerle yanıt veriyorum: “Kardeşim ço cukları için yüz bin kişi yürümüyor mu?” Hayır! “Artık oğlumu ‘vatan sağ olsun’ diyerek ölüme yollamak iste miyorum” diyenler çoğaldı mı? Hayır! “Sendikalar ge nel grev ilan edebiliyorlar mı?” Hayır! Şu sanal âlemde dünyayı bir sözcükle düzelttiklerini sananlar ne za man yollara dökülecekler? Bilinmiyor. Yanıtlarım da ha da çoğalabilir, daha da kötüsü, yüzde 99’u Müslü man olan bir ülkedeki vicdan sızlık bana acayip dokunma Fotoğraf: Işıl Özgentürk ya başladı. Bu vicdan duygusu nedir? Nasıl öğrenilir? Hiç kuşkusuz vicdan duygu sunun temelinde, herhangi bir başka güç tarafından cezalan dırılma korkusu yatar. Örneğin Katolikler, papaza gidip günah çıkararak, vicdan duygusun dan arınmayı bulduklarından beri son derece rahatlamış ol malılar. Öldür, ırzına geç, işçi “Yalnızlığım benim Sidikli kontesim/ Ne kadar yalansız yaşarsak o kadar iyi.” lerini sömür, kendini beş kuruş için mafya babalarına sat ama papaza gitmeyi asla unutma. Tanrı kullarının itiraf edilmiş suçlarını bağışlar. Müslüman Can Yücel’e saygıyla. lıktaysa öyle papaza filan gi dilmez. Suç da günah da Tanrı ile kul arasındadır. Ve ne kötülük yaparsan yap iki re kat namaz kıldın mı Tanrı seni bağışlar. İnsanoğlu, vicdanın bu kadar kolay temizlendiği ni görünce toplum düzenini sürdürmek için ahlak ve adalet duygusunu öne çıkarıp bunları herkesin uyma sı gereken kurallar haline getirmiştir. Bir düşünün, bu dünyanın düzeni sadece insanoğlunun vicdanına bı rakılsaydı nasıl olurdu? Şimdi pek çoğunuzun “bu günkünden beter olmazdı” diyeceğini biliyorum. Hak lısınız, zaten papa, Katolikleri kutsayıp günahlarından arındırdı. Müslümanlar da namaz kılıp duruyor, geri ye ne kaldı? Rus Ortodokslar mı, onlar da çoktan ken di yazarlarının, kendi yönetmenlerinin vicdan duygu sunu, insanın kendiyle hesaplaşmasını anlatan muhte şem romanlarını okumayı, muhteşem filmlerini seyret meyi bıraktılar, şimdilerde Rus mafyası dünyaya hâkim olma harekâtına geçmiş durumda, kim takar vicdan duygusunu. Ama bir güvencemiz var, vicdan duygusu inatçıdır, tıpkı intikam, tıpkı iktidar duygusu gibi nesilden nesile geçebilir. Bütün papaz kulübelerine, kılınan namazlara rağmen yaşamını herhangi bir kimlikte, herhangi bir bi çimde sürdürebilir ve hiç umulmadık bir zamanda açığa çıkar. Bir gün, Amerika topraklarında yaşayan ve polis tarafından boğazı sıkılarak öldürülen bir AfroAmerika lı genç adamın “Soluk alamıyorum!” sözleri tüm dünya nın vicdan haritasında yankılanır. Ve insanlar gerçekten soluk alamadıklarını fark ederler! Ve isyan hak olur! Bir gün bir küçücük kız çocuğunun bir çalılıkta ırzına ge çilir ve onun ölü bedeninin acılı resmi gazetelerde ya yımlanır. O gazete haberini gören, okuyan birileri, bel ki bir yargıç, belki bir öğretim görevlisi, kendi kendiy le hesaplaşır ve ertesi gün pek çok nimeti elinin tersiyle iterek, yepyeni bir hayatın peşine düşebilir. Bir doktor, hastalığın kendisine bulaşacağını bilerek, hastasını ya şatmak için kendi bedenini ölüme sürer. Evet, vicdan duygusunu yok etmek için ne kadar çok yol bulunursa bulunsun, insanoğlunun belki de bu en görkemli, en insana yakışır özelliği asla yitmez. Ama yitmemesi yetmez, vicdan duygusu ancak bilgiyle, özenle çoğaltılabilir. Yani dünyanın ve hepimizin işi zor. Bu vicdan duygusu bela bir şeydir, geldi mi gitmez ve insanı yollara düşürür. Düşürsün! Yollara düşürsün! Ve hep birlikte bir çığlık atalım: Ey vicdan, nereye saklan dıysan çık artık, bizi ele geçir! Bize yeniden insan oldu ğumuzu hatırlat! Aksi halde hep birlikte “Artık bir mete or çarpsa da her şey yok olsa!” diyerek dolaşan insan lar çoğalacak, intiharlar çoğalacak, zaten bütün dün yayı habis bir ur gibi ele geçiren çocuk tecavüzleri, ka dın ölümleri inanılmaz boyutlara ulaşacak ve güzel ve çok özel ülkemizin bütün ormanları yakılacak, geçmişin görkemli anıtları tek tek yok edilecek. Dünya ve ülke miz kara bulutların ve ölümü kutsayan insanların dün yası, ülkesi olacak. Bir mucize gibi çık artık! 16 AĞUSTOS 2020 SAYI: 34644 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ALEV COŞKUN Genel Yayın Yönetmeni AYKUT KÜÇÜKKAYA Yayın Koordinatörü Serkan Ozan Yazıişleri Müdürleri İpek Özbey / Olcay Büyüktaş Akça (Sorumlu) Hakan Akarsu (Ek Yayınlar) Görsel Yönetmen Münevver Oskay Reklam Genel Müdürü Ayla Atamer Törün l Haber Merkezi: Murat Hantaş l Gece: Ayça Bilgin Demir l Dış Haberler: Mine Esen l Ekonomi: Jale Özgentürk l İç Politika: Ali Açar l Kültür Sanat: Yazgülü Aldoğan l Fotoğraf: Uğur Demir l Spor: Sami Gürel l Ankara Temsilcisi: Sertaç Eş Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 l Ege Bölge Temsilcisi: Tuncay Mollaveisoğlu Halit Ziya Bulvarı 1352 sok. 2/3 Pasaport İzmir. Tel: (0232) 441 12 20 Yayın Kurulu: Alev Coşkun (Başkan), Ali Sirmen (Bşk. Yrd.), Aykut Küçükkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Kemal Işık Kansu, Orhan Bursalı, Mine Kırıkkanat, Miyase İlknur, Ataol Behramoğlu. l Mali ve İdari İşler Müdürü: Osman Selçuk Özer Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın Baskı: İleri Basım Mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş. Yenibosna Mah. 29 Ekim Cad. No:11A/41 Bahçelievler İstanbul Tel: (0212) 454 32 55 Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. NAMAZ VAKİTLERİ İmsak Güneş Öğle İkindi Akşam Yatsı İstanbul 04:31 06:08 13:13 17:02 20:09 21:39 Ankara 04:20 05:54 12:58 16:45 19:51 21:19 İzmir 04:49 06:20 13:21 17:07 20:12 21:37 Ahiretin kapısı usul usul tıklatılmış. Nöbetçi melekler açmışlar, karşılarında ezik büzük bir adam. “Hayrola neden öldün?” demişler. Taze rahmetli boynunu büküp anlatmış: “Uzun süredir karımın beni aldattığından kuşkulanıyordum. Yarım saat önce şeytan dürttü, belki iş üstünde yakalarım diye eve döndüm. Karım yataktaydı ama, herif yoktu ortada. Aradım taradım, içeride bulamayınca balkona çıktım. Bir de ne göreyim? Irz düşmanı, üstü açık spor arabasına binmiş, kaçmak üzere. O hırsla mutfağa koştum, buzdolabını kaptığım gibi balkondan arabasının üstüne salladım. Karımın âşığını herhalde yamyassı ettim ama, benim yüreğim de dayanmadı buzdolabının ağırlığına, işte buradayım!” Melekler acımışlar adamcağıza; tayini cennet ya da cehenneme çıkana kadar beklesin diye yer gösterip buyur etmişler “Araf”a. Tam o sırada yine tıklatılmış ahiretin kapısı. Koşup açmışlar ve kan revan içinde, yamyassı bir âdemi almışlar içeri. Nasıl ve niye öldüğünü soran meleklere, “Vallahi ben de anlamadım” diye sızlanmış zavallı. “Evimden çıktım, üstü açık spor arabama bindim. Tam işime gitmek üzere hareket edeceğim, tepeme bir buzdolabı düştü!” Melekler daha “vah, vah” diyemeden, üçüncü kez çalınan ahiret kapısından, bu kez mosmor kesilmiş bir adam girmiş. Dişleri trampet çalan merhum, “Sana ne oldu?” diye meraklanan meleklere, “Hiç sormayın!” diye takırdamış. “Yaşam gerçekten garipliklerle dolu. Bir buzdolabının içindeydim. Ansızın deprem oldu!” Asıl aldatılan millet Muharrem İnce’nin pek beklenen perşembe konuşmasını izler CHP’nin tabutu nu 2014 Cum hurbaşkanlığı re ferandumun da çatı aday ola rak halk arasın da “ekmelettin tekmelettin” di ye anılan dala Maarem vereyle Ekmeleddin İhsanoğlu gösterilince ken, yukarıdaki fıkrayı dinler gibiydim, sevgili okurlarım. Bir zamanlar aramızdaki sevgi yüklü lakabıyla “Maarem”, gözüme CHP marka buzdolabını balkondan fırlatan merhum, boynuzlu koca gibi göründü. Dolabın içinde bir değil, morarmış suratlarıyla dişleri takırdayan epeyce âşık saklıydı: Kemal Kılıçdaroğlu, Bülent Tezcan, Tuncay Özkan, Onursal Adıgüzel, Muharrem Erkek vb... CHP buzdolabını tepesine yiyip kan revan içinde kalan, çevrilen tüm dolaplardan habersiz, asıl aldatılan, esas kurban, elbette bizler, CHP ve Millet İttifakı seçmenleriydik. Arafta bekleşiyorduk, hâlâ bekleşiyoruz. Aldatan eşe ise o gün bugündür hiçbir şeycik olmadı, zora düşünce sokaklara saldığı silahlı çapulcuları, hilesi ve hurdasıyla hâlâ hüküm sürüyor. Bir ülkede, yıllardır istenmeyen ve çoğunluğu kaybettiği çok açık bir iktidar on sekiz yıldır yönetimden indirilemiyorsa, bu aczin sorumlusu iktidar değil, muhalefettir. gönül mezarlığına indirdik. 2017’deki seçimlerde 2.5 milyon mühürsüz oyu sineye çekince de üstüne toprağını atıp gömdük. CHP’yi tepesi kurumuş, kökleri canlı bir çınar olarak düşünmeye alıştık. Bir türlü anlamıyorlar ama belediye seçimlerinde, adaylara oy veriyoruz, partiye değil... Partiye değil adaylara oy mantığı, 2018 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bir umuda dönüştü. İktidarla dövüşürken kan revan içinde kalan öz evlatlarını görmezden gelip Cumhuriyet ilkelerine ihanet içindeki liberallerin peşinde koşan ve zaten ilkelerine bizzat ihanet eden CHP’nin tepesi çürüktü, kokuşmuştu, ama işte canlı kökleri hâlâ yaşam üretebiliyor, bir mucize yeşertebiliyordu. Muharrem İnce’yi çok sevdik. Çok tuttuk. Bazılarımız nöbet tuttu. Maarem umudumuz oldu. Benim de umudumdu. 50 bin avukatla YSK’nin önünde nöbet tutacak, oylarımıza sahip çıkacaktı. Ama seçim gecesi kayıplara karışan Maarem’in lider olmadığı anlaşıldı! Ekmelettin dediler, seçmeni tekmelediler Çünkü lider, arkası boş olduğu zaman da yola çıkabilendir. Maarem seçim gecesi tek başına Bizler, en azından benim gi YSK’nin önüne dikilseydi, milyon bi düşünenler ki hiç de az değiliz, lar peşine takılacak ve Türkiye’nin kaderini değiştiren insan olacaktı. Yalnız başına direnmeyi göze alamadığı için, yalnız kaldı. Halk Maarem’e güvendi, o halka güvenmedi Bu vatan, canını ortaya koymak cesaretini gösteren yalnız adamlar sayesinde kuruldu. Acı gerçek, Muharrem İnce’nin o çapta olduğunu göstermesi gereken gece, olmadığını gözümüze sokmasıdır! İki yıl sonra çıkıp diyor ki sistem çöktü, 46 bin sandığın sonucu partide yoktu, YSK kararlarına itiraz edilmedi, partim beni yalnız bıraktı, filanca şöyle dedi, fişmekân böyle yaptı, ben de bir şey yapamadım. Kılıçdaroğlu başta, CHP hakkındaki bütün ithamları yerindedir, iddiaları doğrudur. Ne var ki şimdi söylediklerini iki yıl önce, seçim gecesi halkın karşısına çıkıp söylemeli, seçim gecesi söylediklerini de hiç söylememeliydi! Bazı hataların telafisi yoktur. Muharrem İnce’nin telafisi olmayan hatası, ona inanan, güvenen, onun için dağları devirmeye hazır seçmen kitlesine güvenmemesi; partinin yalnız bıraktığı yerde geri çekilmesi olmuştur. Bugün gelinen noktada, CHP, Muharrem İnce tarafından sabote edilmeyi hak ediyor mu? Ediyor. Sabotaj, iktidarın ekmeğine yağ sürüyor mu? Sürüyor. Dolayısıyla Muharrem İnce, siyasal varlığını da ikinci kez, ama bu sefer sağlam gömüyor. Maarem’i yermek, elbette ki eline Maraş’ın, Çorum’un kanı bulaşıp şimdi CHP’ye yamanan Adnancı kediseverin haddi değil! Ama bizim hakkımız. Elbette huzur! Niyesi açık. Huzurlu iseniz, mut yulmuşlardı. “Ne istediler de verme dik?!” demeleri ortaklığın suzlukla daha kolay başa boyutunu gösteriyordu. çıkabilirsiniz! “Merdi kıpti, şecaat arz Siz de Reyiz gibi yapın. ederken sirkatin söyler” de Ve mutluluğu değil, huzu mekle yetinelim ve ekleye ru yakalamaya bakın. Ne pahasına olursa olsun! Sırf bu yüzden, belki de ül Huzur mu, lim: “O kadar çok verilmiş ki şimdi ala ala ve hapse ata ata bitirilemiyor.” mutluluk mu? keyi çok sevdiğinden şeytan la bile uzlaştı. HHH İngiliz Ekonomist dergisi önceki gün yazdı. Bu misli görülmemiş “paralel devlet macera Gülen’den büyük şeytan sını” ayrıntısıyla işledi. olabilir mi? mez: “Hedef 1071” demesi bun Ama bundan 11 yıl önce ya Erbakan’ın 1980 sonrası dö dan. zarlarını geçtik Cumhuriyet okur nemde kapısından içeri bırakma Süreyi tutturmasa bile Kanuni ları bile feryat ediyordu, devlet dığı Gülen’le neden uzlaştı ki? liği tutturabilir. elden gidiyor diye. Sözde “laikçi” yargı ile “darbe Meclis’i “kanun fabrikası” gi İşte o yazılardan birisi: ci” TSK’yi hizaya getirmek ve hu bi çalıştırması, dur duraksız KHK “Nerede kimin hazırladığı be zur bulup ülkeyi rahatça yönet yayımlaması bir tür Kanunilik. lirsiz düşünceler yasalaşıyor... mek için. Kendi çıkarttığı yasaları Mevcut idari yapı değiştiri Bedeli ise kendisi için değil KHK’leri de değiştirip duruyor. liyor... ama ülke için çok ağır oldu. İhale Yasası’nı 50 kez mi yok Yeni kurumlar oluşturuluyor... HHH sa 60 kez mi değiştirdiğini kendi Devlet memurlarının yerleri, Reyiz, “şahsı” demek olan par si bile bilmiyor. kurumun ihtiyaçları, gelenekle tisi ile birlikte 19. yılını kutladı. HHH ri gözetilmeden değiştiriliyor... Huzurlu görünmüyordu. İktidarın ilk yıllarında “Bu med Diyanet kadroları atlama Çünkü halk kendisinden de hu ya attığı manşetlerde boğulacak!” tahtası olarak kullanılıyor... zursuzdu. demişti. Adalet Bakanlığı yargının Halkın nabzını da ciğerini de iyi Manşetlerde değil ama müte bağımsızlığına inanmayan kad bildiği dünyanın malumuydu. ahhitlerin devlet bankalarından roların elindedir... Yolun sonu görünmeye baş aldığı kredilerle boğuldu. Temel düşünce yapısı, ku lamıştı. Reyiz de huzura kavuştu. rumları ve işleyişi anayasada Bahçeli ile bugüne dek adı HHH düzenlenmiş olan devletin yanı nı hiç ağzına almadığı Meral İstanbul’u İstanbul yapan tarih başında (arkada ve perde arka Akşener’e “Evine dön” davetiye sel yapılar betonlara boğuluyor. sında) ‘Paralel bir devlet yapısı’ si göndermesi bundandı. Bahçeli’nin Diyanet’teki eşde kurulmuştur.” ( 23 Kasım 2009) Çevresi dahil herkese “üstü ğeri Erbaş Hocaefendi Ayasof GÜVEN DİNÇER Emekli Ana me iyilik sağlık” dedirten “İYİ Par ya’daki ilk hutbesinde, “Vakfa yasa Mahkemesi Başkanvekili ti, yerli ve millidir!” diye buyur ihanet edene lanet” yağdırmıştı.. Emekli bir yüksek yargıcın ması da. Tophane kıyısındaki tarihi Nusre köşesinden gördüğünü devle Hele CHP’li Muharrem İnce’yi tiye Camii’nin önüne otel dikiliyor. tin başındakiler nasıl ve neden “demokrasinin vazgeçilmez un Bu cami de Sultan 2. görmez? suru” ilan edip “Parti kurması en Mahmut’un vakfiyesi. 200 yıldır Yasalarımızda “görevi kötü doğal hakkıdır!” diye siyasi fetva boğazı süsleyen en değerli ma ye kullanma” , “görevi savsak vermesi!! betlerimizden birisi. lama” gibi suçlar var. Huzur için yeni Bahçeliler lazım Eğer bu vakfiyeye ihanet eden Bu suçlardan yargılanan kendisine. her kim ise ona da ilk hutbesinde ve hüküm giymiş bir tek ikti HHH lanet okumazsa, Allah da onun dar yetkilisi ilgilisi duyup işit Reyiz’in halifelik hayali reyizgil belasını verecektir. tiniz mi? lerden menkul. (Sakın ola ki adliyeyi meşgul HHH Ama padişahlara özendiği sır etmeye falan da kalkmasın. Yar COVID NOTU: Ankara’da Sağ değil. gıtay, beddua niteliğindeki cüm lık Bakanlığı’nın virüs haritası kır Sansür ve astığı astık konu leleri hakaret suçu saymıyor. Bir mızının her tonuyla boyalı. sunda şimdilik 2. Abdülhamit’e kişiye “Allah belanı versin, evin Niyesini bir okur SMS ile açık rahmet okutmuyor. yıkılsın” gibi ifadeleri daha çok lıyor: “Ayasofya’ya, bizim Ma Ama “Ulu Hakan”ın 33 yıllık Allah’tan temenni niteliğinde ka mak dahil birçok ilçeden saltanat süresi onu kesmiyor. bul ediliyor. 1453’er kişi belirlendi. Kuman Gözü 46 senelik rekoru ile Kaynak: https://mihci.av.tr/ha yalı ve ikramlı otobüslerle o Kanuni’de! karetsucucezasi) cumaya götürüldüler getirildi İsteyenin bir yüzü demişler, HHH ler. Başkentin Covid19 birinci hem mucizelerden umut kesil Birlikte paralel paralel yola ko liği rastlantı değil.” CUMARTESİ ANNELERİ Acar için adalet istendi Gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini arayan Cumartesi Anneleri, dün internet üzerinden yaptıkları eylemde, 20 Ağustos 1994 yılında Diyarbakır’ın Bismil ilçesinde gri bir Toros’a bindirilerek kaçırılan 31 yaşındaki Mehmet Salim Acar için adalet istedi. Anneler, bu haftaki eylemlerinde gözaltında kaybedilişinin 26. yılında siyasi ve adli makamları Mehmet Salim Acar dosyasında etkili bir soruşturma yürütme yükümlülüğünü yerine getirme çağrısı yaptı. Basın açıklamasını okuyan Nuray Şimşek, “Olay günü Mehmet Salim Acar ve oğlu, bir çiftçi ile birlikte köy civarındaki tarlada çalışıyorlardı. Öğlen saatlerinde plakasız gri bir Toros ile gelen ve kendilerini polis olarak tanıtan silahlı kişiler Acar ve diğer çiftçinin kimliklerini istedi, ardından Acar’ı zorla otomobile bindirerek götürdüler. Acar’ın kaçırılmasından sorumlu oldukları gerekçesiyle Bismil İlçe Komando Tabur Komutanı İzzet Cural ve jandarma görevlisi Ahmet Babayiğit hakkında suç duyurusunda bulunuldu. Tüm baskı ve tehditlere rağmen yıllarca başvurularını sürdüren aile, iç hukuktan sonuç alamadı” dedi. Şimşek, etkin bir soruşturma ve adalet çağrısı yaptı. l İSTANBUL/Cumhuriyet KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr Harun Karadeniz mezarı başında anıldı 68kuşağının önderlerinden Harun Karadeniz, 45. ölüm yıldönümünde arkadaşları tarafından mezarı başında törenle anıldı. İstanbul Üsküdar’da Karacaahmet Mezarlığı’ndaki törende konuşan 68 kuşağının öncü isimlerinden Gökalp Eren, Karadeniz’in döneminin önemli gençlik liderlerinden olduğunu vurguladı. Eren, “Karadeniz şöyle diyor: ‘60 sonrasında bir hürriyet olursa kalkınırız sanıyorduk. 19641965 yıllarına kadar gördük ki, kalkınma soyut bir özgürlük sorunu değil, ekonomik bir sorundur. Ekonomik sorunların üzerine yürüdük. Her sorunda karşılaştığımız sömürüye karşı aldığımız tavır ise, bizi önce antiemperyalist sonra antikapitalist ve sonra sosyalist bir çizgiye getirdi. Bu çizgi her yurtsever gencin geleceği en doğal konumdur” dedi. 68’liler Birliği Vakfı’ndan Nigar Sancak’ın da katıldığı tören Karadeniz’in mezarına karafinler bırakılarak son buldu. l İSTANBUL/Cumhuriyet
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear