22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
4 1 AĞUSTOS 2020 CUMARTESİ HABER Konuşmayalım mı? İyi bayramlar. Her kuşak, o kalabalık kahvaltı sofralarının etrafında büyükleriyle toplandığı günleri hatırladıkça, “nerede o eski bayramlar” diye hayıflanıyor; yaş aldıkça daha emin oluyorum bundan. Büyükleri yitirdikçe, bir şeyler eksiliyor içimizde. Arıyoruz, anıyoruz. Minnet ve rahmetle. Çocukken bayram buluşmalarında can sıkan konular uzakta tutulurdu. Yüzlerin asılması, sinirlerin gerilmesi engellenirdi. Aile içinde, sonra akrabalar ve komşular arasında tartışma yaratacak konular rafa kaldırılırdı. Buna siyaset de dahildi. Ağzımızın tadı kaçmasın, bayram sevinci tüm kötülüklere karşın yaşanabilsin diye. Şehir hayatının keşmekeşinin, geçim dertlerinin koşturmacasının üzerimizde yarattığı yılgınlığın zaten iyiden iyiye yok ettiği bağlar daha da aşınmasın diye. Günümüzde mümkün müdür, emin değilim. Futbol konuşsan konu iktidara ve desteklediği kulüplere, şampiyonundan küme düşmesi engellenenlere gelir; ağız tadıyla FenerbahçeGalatasaray rekabetini bile konu edemezsin artık. Şakalaşma konuları değişmiştir. Kurban fiyatlarındaki pahalılık desen, konu ekonomi yönetimine gelir. Yollar ücretsiz desen, “Ama bazıları ücretli ve geçmesek de parasını biz ödüyoruz” diyeceğimiz ortam kaçınılmaz olarak belirir. Bayramda televizyon kanalları birbiriyle yarışırdı bizim çocukluğumuzda. “Bayram özel” programları günler öncesinden duyurulur; güzel sohbetler, ruha dokunan şarkılar konuk olurdu evimize. Şimdi yok. Yozlaşma, tekseslilik, ezberlenmiş nakaratlar, bölen tutumlar, kendi kendini sansürleyen kanallar, din bezirgânları ağırlıkta. Bu eksiklikten söz etsen, konunun geleceği yer yine belli: “Televizyon kanalı mı kaldı, iktidar hepsine el attı.” Çocuklara da gelecek konu. Yakın, uzak akrabaları göreceğiz; çocukların eğitiminden, okul ve gelecek planlarından söz edeceğiz. “Parası olan özele gönderiyor da; parası olmayan çoğunluğun çocuklarını imam hatiplere gitmeye mecbur ediyorlar; ben çocuğuma dinini öğretirim, ama iş için, hayatı için okulda öğrenmesi gereken diğer bilgileri nasıl öğreteyim” diyen anneler çıkacak mutlaka. Kendi çocuklarını özellerde, yurtdışında okutanlar, “zengine han hamam, fakire din iman” anlayışıyla eğitim sistemini yapılandırırken nasıl gelmesin konu siyasete? Çocuklar, gençler Gençlerle konuşulacak. Hal hatır sorulacak, şakalar yapılacak. İyi de konu “Okul da bitti; ne yaptın iş durumunu” sorusuna hiç gelmeyecek mi? Sadece bunun baskısı nedeniyle, bu sorular sorulmasın diye kendini yalıtan, sosyal yaşamını sınırlayan, yakınlarıyla görüşmeleri kısan binlerce genç var. “Adamını bulan hak etmediği yerlere geliyor. Eğitimli gençlerse işsiz güçsüz geziyor, bunalıma sürükleniyor; çok üzülüyorum” dediğiniz anda, konu siyasete gelmeyecek mi? Esnaf, küçük işletme sahibi akrabalarınız da geldi. Hatırlar soruldu, bayram tebrik edildi. Güzel bir kahve eşliğindeki sohbet baktınız ki tıkandı. Çünkü sorulacak soruya geldi sıra: “İşler nasıl?” Yanıtı belli. Siftahsız kepenk kapatanlar, alım gücü düşen halkın tüketimi kısması; büyüklerle, tekellerle, zincir mağazalarla rekabet edilememesi; “çok şükür” desek de devamında bunları konuşmayalım mı? İktidara yanaşmaması, Ayasofya ile milleti uyutmaması, ağlayarak ihale peşinde koşmaması suç mu? Konunun ekonomi politikalarına gelmemesi mümkün mü? Uzun zamandır görüşmediğiniz yeğenleriniz, kuzenleriniz geldi. Birinin eylülde düğünü var. Masraflardı, pahalılıktı derken; konu takıya, altına gelmeyecek mi? “Millet takı takamıyor, altın uçmuş durumda, piyasa kötü; eskiden fakir gençler düğündeki dayanışmayla bir süre idare ederdi. Düğünlerin de eski tadı yok” diyen bir kişi de olmayacak mı? Altını, dövizi bu hale getirenler sizin ailenin bireyleri değilse, niye söylemesin ki? Her ailenin bayramı aynı mı? Asgari ücretle çalışıyorsunuz; çocuklarınız bayramdan bayrama et yiyebiliyor. Bir kişi de çıkıp “Nohutundan mercimeğine, etinden sütüne her şeyi üreten, ucuza sunan ülkeyi; dışarıdan alıma mahkum ettiler. Satılmadık fabrika, inşaata açılmadık tarım alanı, boruya hapsedilmedik dere bırakmadılar” demeyecek mi? Neyse ki iktidar ve ortağı bu sorular sorulmasın, bu konular konuşulmasın diye, medyayı bitirdikleri yetmemiş gibi, bir de sosyal medya sansür yasası geçirdi Meclis’ten. Apar topar, sabaha karşı. Bayram hediyesi. Niye? Konuştuğumuz konular keyfimizi kaçırmasın diye, hep bizi düşündüklerinden! Şakası bir yana; bugün et politik, süt politik; şampiyonluk politik, küme düşme politik; okul seçimi politik; işsizlik politik, siftahsızlık politik. Sosyal medyada konuşmayalım da; bayramda hazır yüz yüze gelmişken de bu konuları konuşmayalım mı? Tersine, siyaset konuşmanın zamanıdır. Daha güzel bayramlar görelim diye. ‘İsraf’ta usulsüzlük! AKP’li vekilin kurucusu olduğu vakıf, Sayıştay’ın uyarılarını dinlemedi SARP SAĞKAL Kütahya İl Özel İdaresi’nin, kendi sorumluluğunda olan yoksullara mikro kredi verilmesi görevini, kurucu başkanlığını eski AKP Diyarbakır Milletvekili Aziz Akgül’ün yaptığı Türkiye İsrafı Önleme Vakfı’na (TİSVA) devrettiği ve bu kapsamda vakfa 20122014 yılları arasında 90 bin TL verdiği ortaya çıktı. Vakıf ise aldığı 90 bin TL’ye karşın 4 yıl boyunca Kütahya’da herhangi bir faaliyette bulunmadı. İdare konuya ilişkin Sayıştay’ca defalarca uyarılırken, usulsüzlük 6 yılda ancak “kısmen” giderilebildi. Sayıştay Başkanlığı’nın Kütahya İl Özel İdaresi 2014 yılı denetim raporuna göre il özel idaresi, başkanlığını Akgül’ün yaptığı TİSVA ile 22 Ha Kütahya İl Özel İdaresi, kendi sorumluluğundaki mikro kredi verme görevini TİSVA’ya devretti. Vakıf ise aldığı paralara karşılık Kütahya’da faaliyette bulunmadı. Yaşanan usulsüzlük, Sayıştay’ın uyarılarıyla kısmen giderildi. ziran 2012’de protokol imzaladı ve kendi sorumluluğunda olan yoksullara mikro kredi verilmesi görevini bu vakfa devretti. İdare, protokol kapsamında vakfa 20122014 arasında 30’ar bin TL olmak üzere toplam 90 bin TL verdi. Ancak bu para, yasanın öngördüğü şekilde nihai kullanıcıya değil, vakfa verildi. Paranın, vakfın tespit edeceği yoksullara verileceği belirtildi. Vakfa yapılan ödeme de kurumun bütçesinin alacak hesabına yazılması gerekirken “doğrudan gider” yazılarak kaydedildi. Yani idare, vakfa verdiği yardım paralarının nasıl kullanıldığını takip etmedi. Vakfın faaliyeti yok Bu usulsüzlük üzerine Sayıştay, 2014’te idareyi uyardı ve verilen yardım paralarının kaydını tutması gerektiğini belirtti. İdare de Sayıştay’a verdiği yanıtta, 2015’te paraların kayıt altına alınacağını söyledi. Ancak Sayıştay’ın 2016 raporuna göre, idare paraları “alacak” olarak kaydetmemeye devam etti. Raporda, 2016’ya kadar 90 bin TL’nin geri dönüşünün sağlanamadığı belirtile rek “Vakfın halihazırda Kütahya’da herhangi bir faaliyetinin bulunmadığı da öğrenilmiştir” denildi. Yani, vakfın aldığı 90 bin TL’ye karşın Kütahya’da 4 yılda herhangi bir çalışma yapmadığı tespit edildi. Sayıştay’ın konuya ilişkin son olarak hazırladığı 2018 yılı denetim raporunda usulsüzlüğün kısmen giderildiği görüldü. Raporda, 90 bin TL’nin idare hesabına “alacak” olarak kaydedildiği belirtilerek “Vakıf aracılığı ile kullandırılan mikro kredilerin idare hesaplarında muhasebeleştirilmesi sağlanmış, kullandırılan tutarın iadesi hususunda gerekli girişimlerde bulunulmuştur. İade işlemi tamamen gerçekleşmediğinden kısmen düzeltilen husus olarak değerlendirilmiştir” denildi. l ANKARA Samsun Barosu, Diyanet İşleri Başkanı’nın sözlerine ve Hilafet çağrısına sert tepki gösterdi Savcılara soruşturma çağrısı CEMİL CİĞERİM Samsun Barosu Başkan Vekili avukat Pınar Gürsel Yıldıran, bir derginin kapağında kullanılan “Şimdi değilse ne zaman, sen değilsen kim? Hilafet için toparlanın” ifadeleri ile Diyanet İşleri Başkanı’nın “Bizim inancımızda vakıf malı dokunulmazdır. Dokunanı yakar. Vakfedilmiş şartını çiğneyen lanete uğrar” sözlerine tepki göstererek bir basın açıklaması yaptı. Yıldıran, “İfadeler anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı işlenmiş bir suçtur. Suç teşkil eden bu ifadeler aynı zamanda toplumsal barışa yönelmiş büyük bir tehdittir. Toplumun bir kesimi anayasal düzeni değiştirmeye, milyonlarca yurttaşın güvenle altında birleştiği ilkeleri yerle bir etmeye çağrılmaktadır. Toplumsal barışa ve huzura kasteden ilgili kişiler hakkında gerekli soruşturmanın yapılarak adalet karşısına çıkarılmasını istiyoruz” dedi. Erbaş kılıcı bırakmıyor! Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş’ın, 24 Temmuz’da Ayasofya’daki ilk cuma hutbesini okurken minbere elinde kılıçla çıkması tartışmalara neden olmuştu. Ayasofya’da, 86 yıl sonra ilk Kurban Bayramı hutbesini okuyan Erbaş’ın yine elinde kılıçla minbere çıkması dikkat çekti. Erbaş, bayram hutbesinde “Sizleri bayram süresince kurban kesiminde, ziyaretleşmede, bilhassa trafikte anlayışlı ve sabırlı olmaya davet ediyorum. Yüce Rabbimiz, bizleri her türlü kaza ve beladan muhafaza buyursun. Salgın hastalıklardan, savaş ve acılardan halas eylesin. Nice bereketli bayramlarda buluştursun. Allah’ın selamı, rahmeti, ikram ve inayeti üzerimize olsun” dedi. Ayasofya’da bayram namazı kılanlar arasında Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Mustafa Şentop da yer aldı. l Haber Merkezi İmamoğlu askıda kurban kampanyasına destek verenlere teşekkür etti ‘Komşusu açken tok yatan bizden değildir’ İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Kurban Bayramı ziyaretini doğduğu köye yaptı. İBB Başkanı İmamoğlu, bayramı memleketi Trabzon’da geçirdi. Çocukken bayram namazını kıldığı Ortahisar Camii’nde bayram namazını kılan İmamoğlu, Atatürk Meydanı’ndaki Atatürk anıtı önünden yaptığı açıklamada, İstanbul Vakfı’nın askıda kurban kampanyasına destek verenlere teşekkür etti. Yurttaşlara çevresindeki ihtiyaç sahiplerine duyarlı olması konusunda çağrıda bulunan İmamoğlu, “Komşusu açken tok yatan bizden değildir” dedi. Daha sonra doğduğu Akçaabat ilçesine bağlı Cevizli köyüne doğru yola çıkan İmamoğlu, sosyal medya hesabından “Uzun bir aradan sonra doğduğum toprakları ziyaret edip akrabalarımızla ve köy sakinleriyle bayramlaştık. Tüm hemşerilerime ilgileri ve sevgileri için teşekkür ederim” açıklamasında bulundu. l Haber Merkezi Bayramı Trabzon’da geçiren İmamoğlu, doğduğu köyde akrabalarını ve köy sakinlerini ziyaret etti. BAHÇELİ SOSYAL MEDYAYA GERİ DÖNDÜ 1Temmuz’da “Sosyal medyada yaşanan dehşet verici ve şiddet dolu kirlenme nihayete ermeden bir daha ne Twitter hesabımı kullanacağım ne de Facebook paylaşımı yapacağım” diyen MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, bir ay aradan sonra sosyal medya hesaplarını yeniden kullanmaya başladı. Bahçeli sosyal medya düzenlemesinin yasalaşmasının ardından ilk tweet’ini Süper Lig’e yükselen Karagümrük’ü kutlamak için attı. Öte yandan Bahçeli, bayramın ilk günü, MHP’nin kurucu genel başkanı Alparslan Türkeş’in Ankara Beştepe’deki mezarını ziyaret etti, Türkeş’in kabrine kırmızı ve beyaz karanfiller bıraktı, bakır ibrikle su döktü. Türkiye’nin, Covid19 salgını ile mücadelede “Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi, Sağlık Bakanı, Bilim Kurulu ve sağlık çalışanlarının üstün gayretiyle başarıya ulaştığını” söyleyen Bahçeli, şöyle devam etti: “Türkiye, dış politikada çok yönlü bir mücadele sürdürmekte ve başta komşular olmak üzere toplumu iknada başarılı olmakta. Bu bakımdan Cumhurbaşkanı hükümet sisteminin iki yıllık uygulamaları yakından incelendiğinden bu başarıyı net olarak görmek mümkün.” l ANKARA / İSTANBUL ‘Kabul etmiyoruz’ Diyanet İşleri Başkanı’nın sözlerini de eleştiren Yıldıran, “Bu topraklarda bağımsız ve özgürce yaşamımızın müsebbibi olan Cumhuriyetimizin kurucusu ulu önder Atatürk’ü bir lanet cümlesinde düşündürecek şekilde açıklama yapılmasını asla kabul etmiyoruz. Anayasa 136. maddesinde de belirtildiği üzere Diyanet İşleri Başkanlığı, laiklik ilkesi doğrultusunda milletçe dayanışmayı ve bütünleşmeyi amaç edinerek görevlerini yerine getirmelidir” diye konuştu. l SAMSUN ATATÜRK ANITI’NA ÇIÇEK BIRAKMAYA CEZA! Atatürkçü Düşünce Derneği’nin iki yöneticisi, Lozan Barış Antlaşması’nın 97. yıldönümünde Ata’nın huzuruna çıktı. Karacasu Kaymakamlığı, bu vefalı davranışı Kabahatler Kanunu’na aykırı bularak, 392’şer lira ceza kesti. Aydın Karacasu’da Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Şube Başkanı Halil Erdaş ile bir önceki dönem başkanı İsa Çetin, Lozan Barış Antlaşması’nın 97. yıl dönümünde Atatürk Anıtı’na gitti. İkisi de saygı duruşunda bulunup anıta bir demet kır çiçeği bıraktı. Sözcü’nün haberine göre; hem Erdaş’a hem Çetin’e, Karacasu Kaymakamlığı Kabahatler Kanunu’na aykırı davrandıkları için 392’şer lira ceza kesti. Erdaş, “Kaymakamlıktan bize yazılı izin verildi. Aynı gün öğlen izin iptal edildi. Biz de kurumsal değil bireysel olarak Atatürk’ün huzuruna çıkmak, saygı duruşunda bulunmak istedik. Bir demet çiçek alıp Ata’mızın huzuruna çıktık. Saygı duruşunda bulunduk, çiçeğimizi sunduk. Ertesi gün Kaymakam Ahmet Soley’in talimatıyla hakkımızda soruşturma açıldığını öğrendik. Ceza yazacak ne vardı? Anlaşılır gibi değil” dedi. ADD yöneticileri Erdaş ve Çetin sabah 10.00’da anıta gittiklerini, tebliğ edilen makbuzda ise suç saatinin 16.00 yazıldığını söyledi. Çetin, “Ben Cumhur’um. Atatürk’ün huzuruna çıkmaktan dolayı neden 400 lira ceza ödüyorum? Atatürk’ü sevmenin bedeli ölmekse, gerekirse ölürüm. Diyanet İşleri Başkanı Atatürk’e ihanet ediyor, neden harekete geçmiyorlar? Ben Atamın huzuruna gitmeyeyim de kim gitsin, biz gitmeyelim de kim gitsin” diye konuştu. l Haber Merkezi
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear