23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
12 5 HAZİRAN 2020 CUMA EDİTÖR: HAKAN AKARSU TASARIM: BAHADIR AKTAŞ YORUM ‘65 yaş üstü’ Değerli dostlar, her ne kadar bütün dünya ile birlikte yaşamakta olduğumuz, “Pandemi Süreci”nde kimi yaşananları kabul etsek de, ülkemizdeki, “65 Yaş Üstü” olanlara uygulanan durumu, insan pek kabullenemiyor; hele her işini görebilen, dolaysiyle yalnız yaşayabilen onca 65 yaş üstü varsa.. Hele, pek çok resmi kurumun başında olanların bu yaşta, bu yaş sınırında oldukları düşünülürse... Kuşkusuz, devletimizi, TC Devleti’ni yönetenin üstelik de “Tek Kişilik Yönetim” ile yönetenin bu yaş sınırını aştığı düşünülürse... Kuşkusuz her “65 Yaş Üstü” olanın sorunlu olacağı şart değil ki... Kuşkusuz, bu sorunun gündeme oturmasına da en sevinen iktidar olmalı... Böylece “ekonomik durum”, çarşı, pazar, semt pazarlarından hemen hemen boş torbalarla eve dönenler gündemden uzak tutuluyor. Değerli dostlar, yıllar yılı oturduğum İstanbul’un Anadolu Yakasının Göztepe yerleşkesinin, yıllarca gittiğim semt pazarına, bir süredir gitmiyordum; geçen hafta sonu gittim; yarımşar kilo domates, kabak, biber, birer demet maydanoz, dereotu, bir kilo elma aldım; altmış (60) lira.. Bu durumda, gündeme oturan, “65 Yaş Üstü” sorunun, iktidar için ne büyük bir “nimet”, ne denli kurtarıcı olduğu ortada... Çünkü “Muhalefet”inde temel konusu “Ekonomi”... “CHP”nin Sözcüsü F. Öztrak, geçen ay yaptığı konuşmada, iktidarın halka vermek için ayırdığı, altı (6) milyar liradan, kişi başına düşen miktarı istememizi öneriyordu... (22.5.2020) Dışarıda da, “Dünyanın kırılgan beş ekonomisinden biri olduğumuz” vurgulanıyor... Ne var ki, ülkenin can alıcı başka sorunları olduğu da ne yapılırsa yapılsın örtülemez. Anayasasında, “çağdaş, laik bir hukuk devleti” olduğu yazılı olan ülkemizde “eğitim”i açıkça “Diyanet İşleri Başkanı” ile birlikte yürütmüyor mu Milli Eğitim Bakanı... Çığ gibi büyüyen sorunlar karşısında, ülkeyi, “65 Yaş Üstü” konusuyla bu denli meşgul etmek, alkışlanacak bir durum... Ehh!. “Helal Olsun!” Bakan Selçuk’tan uzaktan eğitim açıklaması: Yazın da devam edecek Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, uzaktan eğitime ilişkin, yaz aylarında EBA’nın yayına devam edeceğini ve uzaktan eğitimin bundan sonraki süreçte hep var olacağını belirtti. Bakanlıktan yapılan açıklamaya göre Selçuk, “Ziya Öğretmen ile Eğitim Buluşmaları” kapsamında, Çankırı ve Bitlis’teki öğretmenlerle dijital ortamda bir araya gelerek uzaktan eğitimin geleceği ve okullar açıldığında yapılacak uyum çalışmaları konusunda değerlendirmelerde bulundu. Selçuk, yaz aylarında EBA’nın yayına devam edeceğine ve uzaktan eğitimin bundan sonraki süreçte hep var olacağına ilişkin şunları söyledi: “Okulda, sürekli teorik dersler olmamalı. Bir boşluk olmalı ve o boşlukta da çocuklar sosyalleşmek, arkadaşlık ve atölyelerde vakit geçirmek için zamana ihtiyaç duyuyorlar. Uzaktan öğretimin altyapısını iyileştirmekle ilgili de büyük proje başlattık.” Başvurular 15 Haziran’da Ayrıca, güzel sanatlar liseleri, spor liseleri ile musiki, hafızlık, geleneksel ve çağdaş görsel sanatlar ve spor programı/projesi uygulayan Anadolu imam hatip liselerinin 9. sınıflarına öğrenci alınmasına ilişkin usul ve esasları içeren “Yetenek Sınavı ile Öğrenci Alan Okullara Başvuru eKılavuzu”, bakanlığın internet sitesinde yayımlandı. Buna göre, ortaokulu, imam hatip ortaokulu veya bünyesinde özel ilköğretim programı uygulanan Araştırma, Geliştirme, Eğitim ve Uygulama Merkezi’ni 20192020 eğitim ve öğretim yılında bitiren öğrenciler bu okullara başvuru yapabilecek. Yetenek sınavıyla öğrenci alan okullar 12 Haziran’da ilan edilecek. Sınav başvurularının 1529 Haziran tarihlerinde yapılmasının ardından, adayların yetenek sınavı giriş tarihleri 30 Haziran’da duyurulacak. l ANKARA / Cumhuriyet 5 HAZİRAN 2020 SAYI: 34572 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ALEV COŞKUN Genel Yayın Yönetmeni Aykut Küçükkaya Yayın Koordinatörü Serkan Ozan Yazıişleri Müdürleri İpek Özbey / Olcay Büyüktaş Akça (Sorumlu) Hakan Akarsu (Ek Yayınlar) Görsel Yönetmen Münevver Oskay Reklam Genel Müdürü Ayla Atamer Törün l Haber Merkezi: Murat Hantaş l Gece: Ayça Bilgin Demir l Dış Haber ler: Mine Esen l Ekonomi: Jale Özgentürk l İç Politika: Ali Açar l Kültür Sanat: Yazgülü Aldoğan l Fotoğraf: Uğur Demir l Spor: Sami Gürel l Ankara Temsilcisi: Sertaç Eş Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 l Ege Bölge Temsilcisi: Tuncay Mollaveisoğlu Halit Ziya Bulvarı 1352 sok. 2/3 Pasaport İzmir. Tel: (0232) 441 12 20 Yayın Kurulu: Alev Coşkun (Başkan), Ali Sirmen (Bşk. Yrd.), Aykut Küçükkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Kemal Işık Kansu, Orhan Bursalı, Mine Kırıkkanat, Miyase İlknur, Ataol Behramoğlu. l Mali ve İdari İşler Müdürü: Osman Selçuk Özer Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın Baskı: İleri Basım Mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş. Yenibosna Mah. 29 Ekim Cad. No:11A/41 Bahçelievler İstanbul Tel: (0212) 454 32 55 Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. NAMAZ VAKİTLERİ İmsak Güneş Öğle İkindi Akşam Yatsı İstanbul 03:28 05:26 13:08 17:07 20:40 22:28 Ankara 03:20 05:14 12:52 16:49 20:21 22:05 İzmir 03:53 05:41 13:15 17:09 20:39 22:19 Gençler bilmezler! Eskiden bahçelerde, su için kuyular bulunur du... Bazılarından kovay la, bazılarından tulumbayla su çekilirdi. Bazen su çeki lemeyince, kuyunun başın daki kişi, tulumbaya bir bar ‘Borçistan’ Cumhuriyeti! dak su dökerdi. Tulumba, kuyudan tekrar su çekmeye başlardı! HHH HHH Bir atasözü: “Değirmenin suyu, nere Yabancı sermaye çıkışı, “Korona (taç) den geldiği bilinmiyor!” Bu atasözünün Virüs” salgınından çok önceleri başla açıklaması şöyle: “Bir işin yürütülmesi mıştı, ancak, salgın ile hızlandı. Mer için harcanan giderlerin, hangi parayla kez Bankası’na göre, yalnız mart ayın karşılandığı bilinmiyor!”    da, Türkiye’den çıkan yabancı serma Günümüzde, elde avuçta para yok ye (tahvil, borsa ve banka mevduatı) 7.7 ken, düşük faizle verilen ve “değirme milyar dolardır... nin suyunun nereden geldiği bilinme Uzmanlara göre, yeni yatırımcılar yen ‘kredi paketleri’, kuyuya su dökmek gelmeyince, artan döviz istemi, ayrıca için!” açıldı... artmaya başlayan “cari işlemler açığı”, Toplumsal Yaşamı Destek amacıyla, kurlar üzerinde baskının oluşmasına ve “tatil”, “taşıt” ve “konut”, “kredi paketle riyle” yerli üretim yapan firmalara, destek olunması amacıyla “tulumbaya” biraz su döküldü, halk borçlandırıldı! HHH Hazine ve Maliye Nazırı Berat Al bayrak da “tulumbasına” bir bardak su koydu! 20 Mayıs’ta Resmi Gazete’de yayımlanan kararnameye göre, 800’den fazla ürüne “ek gümrük vergi si” uygulandı! İnşaat, demir çelik ve otomotiv sanayi inde kullanılan ürünleri kapsayan ek güm rük vergileri, yüzde 230 arasında değişi yor. Nisan ayında da yaklaşık 3 bin fark lı ürünün ithalatına ek vergi getirilmişti! Son birkaç ayda, ithal edilen 4 bi ni aşkın ürünün vergileri de artırıldı! Tabii bu arada, AKP iktidarı boyun ca doların 1 TL’den 7 TL’ye çıkışı da unutulmamalıdır! TL’nin değer kaybetmesine yol açıyor! Kurların yükselişini sınırlamak için “kamu bankalarının” döviz satışları sürüyor. Tüm bu gelişmeler; Merkez Bankası’nın rezervlerini olumsuz etkiliyor, rezervler hızla eriyor! HHH Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın yayımladığı, “2020 Hazine Finansman Programı’na” göre, 2020’de 129 milyar TL’si faiz olmak üzere, toplam 352 milyar TL borç ödemesi yapılacak! Bunun 287 milyar lirası “iç borçta”, 65.1 milyar lirası ise “dış borçta” kullanılacakmış!        HHH Bu arada, ekteki Merkez Bankası’nın, çizelgesine göz atarsak, AKP iktidarı dönemi boyunca nasıl borçlanıldığını ve ayrıca iktidarla Merkez Bankası arasında basına yansıyan tartışmaların temelini de görürüz... Hele Damat Paşa’dan sonra Merkez Bankası’nın borçlarının nasıl fırladığını görebilirsiniz... HHH Bir atasözünü anımsayalım! “Borçsuz çoban, yoksul beyden yeğdir!” Bu atasözünün açıklaması şöyle: “Varlıksız, sıkıntı içinde yüzen bir beyin sadece adı kalmıştır. Varlığı olmayan, yoksulları gözetme ve doyurma görevini yapamayan bir bey için bu durum acı vericidir. Böyle bir konumda bey olmaktansa; borçsuz, tasasız, kıt kanaat geçinen bir çoban olmak daha iyidir. Çünkü o yoksulluğa alışkındır!” Bizler yoksul çoban iken, Sultan ve Damat da varlıklı bey olarak sahnedeler! HHH Bir başka atasözünü anımsayalım: “Borç ödemekle, yol yürümekle tükenir...” Bu atasözünün açıklaması ise şöyle: “Borçlu olan kişi ödemesini aksatır, geciktirir, günü gününe ödemezse hiçbir zaman borçtan yakasını kurtaramaz! Birden ödenemeyecek kadar çok olan borcumuzu, azar azar ödeyerek, uzun bir yolu da sabırla yürüyerek bitirebiliriz!” HHH Bir atasözü de şöyle: “Borçlunun döşeği ateşten olur!” Anlamı ise Türkiye’de milyonlarca insanı anlatıyor: “Borçlu, borcunu ödeyinceye kadar yatağında döner durur; rahat uyuyamaz...” HHH Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu “Türkiye Cumhuriyeti”; günümüzde AKP Reisi Umumisi, Reisi Cumhuru ve Veziri Azamı Recep Tayyip Erdoğan ve Damat Paşası, Hazine ve Maliye Nazırı Berat Albayrak döneminde “Borçistan Cumhuriyeti’ne” doğru yol alıyor! 27 Mayıs harekâtına imza atanlar, Demokrat Parti iktidarının 27 Nisan Darbesi’ni durdurduktan sonra, benzerine ancak büyük devrimlerde rastlanabilecek ilerici bir anayasa getirdiler. Aklı başında insanlar, demokrasi ve özgürlük sever. Ne darbe, ne militarist baskıcı rejim, ne dini totaliter rejim ne Sovyetler’de yaşanmış totaliter rejim, ne de sivil faşizm isterler... Çünkü her biri, vatandaşa farklı gerekçelerle de olsa, yasak, tehdit, ceza ve ölümle yaklaşırlar. Şili darbesi ve Portekiz Karanfil Devrimi Yer, Şili’nin başkenti Santiago… Yıl, 1973. 11 Eylül günü sosyalist devrimci ve çalışkan Başkan Salvador Allende, faşist General Pinochet’nin CIA destekli kanlı darbesinde çatışarak kahramanca öldü. Allende’nin yerine geçen emperyalistlerin kuklası, zulümleriyle 17 yıl iktidarda kaldı. Sayısız muhalifi öldüren, işkenceden geçiren bir katildi. Bu kanlı askeri darbe, özgürlükleri yok eden bir rejim getirdi. Halkın seçtiği ve sevdiği lider indirildi, solcular stadyumlara dolduruldu, infaz edildi. Yer, Portekiz’in başkenti Lizbon. Yıl, 1974. 25 Nisan günü, faşist diktatör Salazar’ın 36 yıllık rejimi, General Antonio de Spinola’nın kansız Karanfil Devrimi ile son buldu. Sol görüşlü askerlerin kurduğu Silahlı Kuvvetler Hareketi, o gün stratejik noktaları kan dökmeden ele geçirdi. Ortada kurşun yağmuru yoktu; tank ve silahların namlularında karanfiller takılıydı. Aynen 27 Mayıs’ta olduğu gibi, darbe alt rütbeli askerler tarafından yapıldı. İhtilalden iki yıl sonra demokrasi tüm kurumlarıyla geldi. Portekiz’de her yıl 25 Nisan, “Özgürlük Günü” olarak parlamento ve ülke genelinde, resmi olarak coşkuyla kutlanmaya devam ediyor. Siz bugün gidip bir Portekizliye “Ama siz ne kadar faşistsiniz, askeri bir darbe hiç Karanfil Devrimi Pinochet Darbesi 61 Anayasası kutlanır mı?” deseniz, önyargınıza gülerek bakıp geçerler. 27 Mayıs 1960 İhtilali, Karanfil Devrimi’nde olduğu gibi hükmünü kendi eliyle yitirmiş siyasal rejime karşı yapılmış bir harekâttır. Üstelik demokrasinin meşru seçimler dahil tüm unsurlarının geri dönülmez şekilde yok edildiği bir ortama tekrar güneşi ve baharı getirmiştir. İlk günden itibaren, sokağa çıkma yasağına rağmen, her yaştan yüz binlerce insan tankların üstünde askerlerle marşlar söylemişlerdir. Tarihe geçen böylesi bir coşku, siparişle elde edilemez. Diğer taraftan, işleyen bir demokraside serbest seçimle iktidara gelen ilk Marksist Başkan Allende’ye karşı Pinochet’nin yaptığı saldırı, faşist bir darbeden başka bir şey değildir. 27 Mayıs tam tersine diktatörlüğe karşı özgür bir anayasa getiren, hapisteki aydınları serbest bırakan, kısa zamanda demokratik ufuklara açılan rejimi hazırlayan bir devrimdir. Bir hareketin öncesinde ülkenin nasıl bir siyasi yapıda olduğunu ve sonrasında nasıl bir yönetim anlayışına geçiş yaptığının göstergeleri, hamlenin faşist mi, devrimci mi olduğunu kanıtlar. 1961 Anayasası: 1923 Devriminin güncellenmesi 1961 Anayasası’nı, Türkiye’nin bu konudaki en değerli profesörleri hazırlamıştır. Orgeneral Cemal Gürsel’in onlardan tek talebi olmuştu: “Her konuda ne yazacağınızı siz bilirsiniz. Bir hususta sadece sizden ricada bulunuyorum. Lütfen anayasaya öyle hükümler koyun ki, politikacılar, dini istismar edemesinler!” Bugün hâlâ saygıyla anılan ve dünyaya örnek o anayasayı yazanlar, hukukta Türkiye’nin yüz aklarıdır: Sıddık Sami Onar, Tarık Zafer Tunaya, Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, Nail Kubalı, İsmet Giritli, Ragıp Sarıca, Naci Şensoy... 1961 Anayasası, Türkiye’nin geleceğini etkiledi. Sol kitaplar yayımlandı, sol dergiler çıkmaya başladı. Türk aydınlanması ikinci baharını yaşamaya başladı; 1923 Devrimi modern dünya ile buluşup güncel şeklini buldu. 27 Mayıs’ın topluma kazandırdığı en büyük yapıt olan 1961 Anayasası ile laik devlet yapısına, sosyal devlet ve hukuk devleti kavramları girdi. Bu çağdaş anayasa ile ülkemizde ilk kez Anayasa Mahkemesi ve Cumhuriyet Senatosu kurularak yasaların anayasaya uygunluğu denetlendi, anayasa ihlallerinin önüne geçildi. Devlet Planlama Teşkilatı, Yüksek Öğrenim ve Kredi Yurtlar Kurumu, Devlet Personel Dairesi, TSE, Basın İlan Kurumu, Ordu Yardımlaşma Kurumu gibi sosyal ihtiyaçlara cevap veren çok önemli teşekküller, yine 27 Mayıs’ın eseridir. 1961 Anayasası’yla yargı bağımsızlığını ve hâkim güvencesini sağlayacak Yüksek Hâkimler Kurulu oluşturuldu, sosyal devlet, sendikal haklar, grev ve toplusözleşme hakkı kurumsallaştırıldı, üniversiteye ve TRT’ye özerklik sağlandı. Sosyal güvenlik hakkı, idare işlemlerine yargı yolunun açılması, seçimlerde hâkim güvencesi gibi haklar kazandırıldı. Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Yasası, BasınFikir İşçileri Yasası, Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi Yasası, İlköğretim ve Eğitim Yasası, fen liselerinin açılması, üniversitelerde uzaktan eğitim gibi sosyal ve hukuk devleti ilkeleriyle bütünleşen demokratik düzenlemeler yapıldı. 1961 Anayasası’nın en önemli kurumlarından biri Milli Güvenlik Kurulu’ydu. Bu saye de, hükümet ve TSK arasında her ay yapılan toplantılarla doğal bir iyi niyet diyaloğunun oluşturulması ve gerilime mahal vermeden olası sorunların daha en başından çözülmesi sağlanmıştı. 1961 Anayasası, aydınlanmamızın bir iftiharıdır. Bir darbenin, faşist mi devrimci mi olduğunu gösteren üçüncü kriter, iktidarı elinde ne süreyle tuttuğudur. Gelir gelmez, ne zaman gideceğinin hesabını yapan bir müdahalenin uzaktan yakından başka bir emeli olamaz. Pinochet 17 yıl kalır, Spinola 2 yıl! İlki kanlı ve ağır bir bilançoyla ayrılır, ikincisi harika ve hâlâ kutlanan bir karanfil demokrasisi bırakarak. 27 Mayıs, faşizmi kullanıp iktidar elde etmek için gelmiş olsaydı, en az 67 yıl kalmaz mıydı? Bugüne dönersek, siyasetin sürekli darbelerden söz açması patolojik bir durum. Apayrı bir dönemdeyiz. Zaten bugünkü TSK ile geçmiş arasında da bir benzerlik yok. Yassıada’nın “Demokrasi Adası” olmasına itirazım yok; bir ülkenin gerilimlerinden kurtulması, geçmişiyle barışması sıhhatlidir. Ama bu yaklaşım, hiçbir zaman başka gerilimler yaratmamalı, tek bir mercekten konuya bakmamalı. 27 Mayıs’ın artı ve eksilerini biliyoruz. Fakat 27 Nisan Darbesi’ne karşı 27 Mayıs Harekâtı yapılmasaydı, Türkiye neler yaşayacaktı, onun maliyeti hangi idamlar, hangi iç savaşlar olacaktı, demokrasi ve Atatürk’ün partisi bu kaosta nasıl yok edilecekti? Bu soruların yanıtını verebilecek kimse yok. Halbuki o gün ölüme götürülen Atatürk’ün partisi ve devrimlerdi. Keşke Menderes’in istifa girişimlerine Bayar engel olmasaydı, keşke DP hükümeti seçim kararı alsaydı. Veya 27 Nisan Tahkikat Komisyonu darbesini yapmak yerine, ılımlı hareketlere gazetecileri serbest bırakarak başlasalardı. Dolayısıyla ne 27 Mayıs’a gerek kalsaydı ne de o korkunç üzücü idamlar olsaydı. 15 Temmuz’da yaşadığımız yobaz FETÖ çetesi kalkışmasının, 28 Nisan 1960’ta başlayan darbeler silsilesinin sonuncusu olmasını diliyorum. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI behicak@yahoo.com.tr kamilmasaraci@gmail.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1 1/ Altın ya da gümüşü ince teller durumuna 1 getirip örerek yapılan 2 kuyumculuk işi. 2/ Telefon sözü... Halk dilin 3 de bademe verilen ad... 4 3/ Kedi ya da köpek yiyeceği... Üstü kapalı 5 olarak anlatma. 4/ Pa 6 muk ve ipekle karışık dokunmuş hareli bir 7 kumaş... Koca. 5/ “Giz 8 lice söyleme” anlamında argo sözcük... Poker, 9 konken gibi oyunlarda aynı cins iki karta verilen ad. 6/ “Cezayirmenekşesi” de denen bir süs bitkisi... Ödeş me, razı olma. 7/ Bir renk... Karahindibanın sebze olarak yenen yaprakları. 8/ Önceden verilen güvence parası... Gizli görevli. 9/ 1905’te çarlık re jimine karşı ayaklanan ünlü Rus zırhlısı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Doğu Anadolu’ya özgü bir halk oyunu. 2/ Bir göz rengi... “En uygun durum, fırsat” anlamında argo sözcük. 3/ Taban suyunun yüzeye kadar yükseldiği gür ve sık bataklık ormanlarına verilen ad... Bir gıda maddesi. 4/ Havuçla yapılan, lokuma benzer bir tatlı. 5/ Bir avuç dolusu... Tantal elementinin simgesi. 6/ Eski Mısır’da güneş tanrı 23 4 5 6789 1 234 5 678 9 1 CEVR İ YE K 2 UFO YEREL 3 R EMB E T İ KO 4 N BU İ KON 5 AKALA AN 6 T A T AR İ OH 7 A Y MA L AMA 8 ANAL İ T İ K 9 SKEÇ KUKA sı... Kalın bükülmüş sicim... Güneydoğu Anadolu’da, daha çok kadınların çeşitli yerlerine yaptırdıkları bir tür dövme. 7/ “Ne kadar yalansız yaşarsak o kadar ” (Can Yücel)... Kâğıt ya da metal para üstündeki kafa resmi. 8/ Kaputbezi. 9/ Çıkar yol, çare... Güneş doğmadan önceki alaca karanlık.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear