23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
HABER EDİTÖR: ELİF TOKBAY 3 21 MAYIS 2020 PERŞEMBE 300/1 8 0 380/2 2 0 300/1 7 0 310/1 9 0 320/1 6 0 280/1 5 0 300/1 6 0 290/1 4 0 290/1 7 0 350/2 0 0 330/1 9 0 260/1 1 0 190/1 3 0 360/2 3 0 250/1 4 0 100/4 0 280/1 3 0 320/1 4 0 260/1 1 0 270/1 6 0 180/1 1 0 220/1 3 0 TARİHTE BUGÜN 1927: Amerikalı havacı Charles Lindbergh, “Sprit of St. Louis” adlı uçağıyla New York’tan Paris’e uçarak, Atlas Okyanusu’nu geçen ilk pilot oldu. 1981: Atatürk’ün doğumunun 100. yılı törenlerle kutlandı. Nadira’nın ağabeyi: Gelecek planları vardı, bu kesinlikle bir cinayet Hayat doluydu Nadira Nasıl Öldü? Özbekistan vatandaşı Nadira Kadirova, ev hizmetlisi olarak çalıştığı AKP İstanbul Milletvekili Şirin Ünal’ın Ankara’daki Nadira’yla hep sıkıntılarla büyüdük. O kadar zorluk çekmesine ve zor bir hayatı olmasına rağmen bir kere şikâyet etmedi. dershaneye gitmek üzere görüşme yapmıştı. Yazışmalara göre 14 Eylül’de dershane müdüründen kurs hakkında bilgi alan Kadirova, 1617 Eylül günlerinde de dershaneye giderek kayıt TUĞBA ÖZER evinde, 23 Eylül akşamı, Ünal’a ait silahtan çıkan Hep sabretti karde konusunda anlaştı. Kadirova ölşim. Çok masum bi meseydi 28 Eylül’de ders başı 1 tek kurşunla yaşamı riydi.” Özbekistan’da yapacaktı. nı yitirdi. Ankara Cum liseye kadar eğiti Cumhuriyet, ölümü halen tartışılan ve dosyası kapatılan göçmen kadın işçi, Nadira Kadirova’nın dosyasını huriyet Başsavcılığı, 2 Şirin Ünal mini tamamlayan Mart’ta Kadirova’nın Nadira, kuaförlük ölümünün intihar oldu yapmaya başladı. ğuna hüküm getirerek takipsiz Nadira’nın ölümünden bir süre ‘Hayatın lezzetini tatmak istiyorum!’ İntihar etmeyi düşünen bir kadın gelecek planları yapar yeniden açıyor. Kadirova’nın lik kararı verdi. Ailenin avukatı önce babası hastalanarak yaşamı mıydı? Bu sorunun yanıtını ölümüne ilişkin tüm bilinenleri aktarmaya çalışacağımız yazı dizisi kapsamında, tarafından takipsizlik kararına yapılan itirazın reddedilmesiyle Kadirova’nın ölümüne ilişkin soruşturma bir da nı yitirmişti. Nadira, Türkiye’de bir döner restoranında çalışan ağabeyine, Türkiye’ye gelerek çalışmak istediğini söyledi. Önce net olarak veremiyoruz. Ancak Nadira’nın günlüğünde yazanlar gelecekten hâlâ umudu olduğunu hissettiriyor: “1 Eylül Nadira’nın kısa vaya bile dönüşmeden kapatıl başka bir evde ardından da Şirin üniversiteye girme günü. Alla yaşam hikâyesine, mış oldu. Ünal’ın evinde çalışmaya başla hım lütfen girebilmem için tüm aile fertlerinin ifadelerine, tanık beyanlarına ve Şirin Ünal’ın Üniversiteye girmek, öğrenci olmak, hayatın Ev işçisi göçmen bir kadın Nadira Kadirova, ya da asıl adıyla Nodıra dı. Nadira, hem Ünal’ın hasta eşine bakıyor hem de evin bazı işlerini yapıyordu. Üniversiteye engelleri kaldır. Üniversiteye girmek, öğrenci olmak, hayatın lezzetini tatmak istiyorum. Artık kendi ayaklarımın üzerinde durmak isti avukatının lezzetini tatmak Kodırova, 1996 yılın gidecekti yorum. Bugüne kadar ne yap sorularımıza istiyorum. da Özbekistan’ın baş Türkiye’de üniversite oku tıysam ailem için yaptım, bun yanıtlarına yer Artık kendi vereceğiz. Bu yazı ayaklarımın dizisi hazırlanırken üzerinde durmak kenti Taşkent’te dünyaya geldi. 4 kardeşten en küçüğü olan Nadira’nın iki kız ve mak isteyen ve bunun için Şirin Ünal’ın evinde çalışıp para biriktiren Kadirova’nın hayalleri vardı. Üniversitenin ardından hos dan sonra da öyle olacak. Artık bu tarz işlerde daha fazla çalışmak istemiyorum. Ben okuyup büyük adam olacağım söz veri şu soru aklımızdan istiyorum. bir de erkek kardeşi tes olmak isteyen Nadira, evlenip yorum annem. Hepinize ben ba bir an olsun çıkmadı: vardı. Ağabeyi Muham Türkiye’de kalmak istiyordu. kacağım, hepinizi koruyacağım. met Ali, Nadira’yı çok sabır Nadira hayata veda etmeden Çünkü ben kendime güveniyo NADIRA’YA lı biri olarak tanımlıyor ve ekli yalnızca 6 gün önce üniversi rum. Hostes olmamı istersin ya NE OLDU? yor: “Aç kaldığımız günler oldu. te hayalini gerçekleştirmek için hostes de olacağım bak gör.” EMNIYET SORUŞTURMANIN BAŞINDA ‘INTIHAR’ DEDI 23Eylül 2019 günü akşam saatlerinde AKP İstanbul Milletvekili Şirin Ünal’ın Ankara, Çankaya’da bulunan evinden silah sesi geldi. Ses, Ünal’a ait olan Baretta marka 9 mm’lik silahtan geliyordu. Polisler olay yerine gittiklerinde Nadira Kadirova’yı kanlar içerisinde buldular. ‘İntihar eğilimi’ Olay günü Emniyet’in kayıtlarına şöyle geçti: “İntihar eden şahıs ikamette kaldığı üst kattaki odasında, ikamet sahiplerinden D.Ü’yü odanın dışına iterek kapıyı kilitledikten sonra intihar etmiştir. Bilgi sahibi Şirin Ünal ifadesinde kendisine ait taşıma ruhsatlı üç adet silahtan birini bulamamaları üzerine evi aradıklarını, akabinde olayın meydana geldiğini beyan etmiştir.” Nitekim; olaydan iki gün sonra, yani soruşturma henüz yeni başlamış, deliler daha tam olarak toplanmamışken Ankara Emniyet Müdürlüğü tarafından yapılan açıklamada şöyle deniliyordu: “Olay yerinde yapılan teknik ön incelemede intihar harici herhangi bir şüpheli durum müşahede edilmemiş, ayrıca müntehirenin odasında intihar eğiliminde olduğuna dair bulunan geçmiş tarihli notlar da dahil tüm bulgular soruşturma dosyasına eklenmiştir.” Dikkat çekici olan Ankara Emniyet Müdürlüğü’nün olayın “silahla gerçekleştirilmiş bir intihar” olduğunu açıklamasıydı. Çünkü Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, 2 Ekim günü yayımladığı açıklamada soruşturmanın titizlikle yürütüldüğünü açıklıyordu. Yani Emniyet, savcılık soruşturması henüz tamamlanmadan olayın intihar olduğuna kanaat getirmişti bile. Yarın: Dosya nasıl kapatıldı? Polislere ‘Şuna para verin de ‘Annemin yüzüne taksiye binsin’ dedi AİLE AİHM’YE GİDECEK Ağabeyi Kadirova, “Nadira’nın intihar ettiğine inanıyor musunuz” sorumuz üzerine, “Bu kesinlikle bir cinayet. Çünkü hayat dolu bir kızdı” yanıtı verdi. Aile konuyu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) kadar taşıyarak hukuki mücadelesini sürdürmeyi düşünüyor. Muhammet Ali Kadirova Gelin şimdi de burada bir parantez açarak Nadira’nın ağabeyi Mu bakamam’ hammet Ali Kadirova’nın olay günü Evde çalışan ‘Hilal’ ismini verdikleri ne ilişkin anlatımına yer verelim: “Şirin Ünal beni aradı. ‘Bizim evde bir silah kayboldu. Onu bulmaya çalışıyoruz. Nadira sana getirmiş olabilir mi o silahı’ diye sordu. Ben de ‘Benim silahla işim olmaz’ dedim. Daha sonra ise ‘Senin psikopat kardeşin silahımı alarak kendisini odaya ki bir diğer Özbek işçi savcılığa verdiği ifadede Nadira’nın olay günü kendisine ‘kendimi öldüreceğim’ dediğini söyledi. ‘Hilal’ ismini kullanan Özbek kadının ifadesinden bir bölüm şöyle: “Silah eğer onda ise vermesini söyledim. Nadira ağlayarak ‘Benim derdimi bilmiyorsun. Annemin, ağabeyimin yü litledi, kapıyı açmıyor’ dedi. Hemen züne bakamayacağım’ dedi. Ne ol taksiye atlayıp gittim. Evin önünde du anlat bana dediğimde, ‘Kimse polis ekipleri vardı. Beni içeri sok ye anlatmayacağım, kendimi öl madılar. ‘Kardeşime ne oldu’ di düreceğim’ yanıtını verdi.” ye sorduğum bir polis ‘sol elini kur şun sıyırmış’ dedi. O esnada Şirin Ünal ortaya çıktı ve ‘Psikopat, man ‘Ünal beni taciz etti dedi’ yak kendini vurdu’ dedi. Şimdi ne rede diye sorduğumda Bilkent Şehir Hastanesi’ne kaldırıldığını söylediler. Yanıma cüzdanımı bile almamışım. ‘Param yok’ dedim. Ünal polis ekiplerine dönüp ‘şuna para verin de taksiye binsin’ dedi. Polis çıkarıp 50 TL verdi. O şekilde hastaneye gittim. Nadira ameliyata alınmıştı. Hastaneye vardıktan 20 dakika sonra dok Bir diğer tanık Nadira’nın arkadaşı Leyla Niyazova’ydı. Niyazova ifadesinde şunları söylüyordu: “22 Eylül’ü 23 Eylül’e bağla yan gece telefonda görüştük. Bir gün odasında yatarken patronu Şirin Ünal’ın odaya gelerek kapıyı kilitlediğini ve arkasından kendisine sarıldığını, kendisinin tor, ‘Kardeşini kaybettik’ dedi.” de ona tepki gösterdiğini söy Hastane kayıtlarına göre ledi. Olayın ne zaman olduğunu Nadira’nın ölümü gerçekleştiğinde söylemedi ama Ankara’daki ev saatler 21.50’yi gösteriyordu. de olduğunu söyledi.” Unutmayın sonunda kahve kazanır “Bir kahve içelim mi” dedi oğlan. Fakültenin bahçesinde ağaçların altındaki tahta masada birbirlerinin gözlerine bakarak konuştular. Kelimeler önemsizdi. “Derse gitmem lazım” dedi kız, gitti. Oğlan ardından bakarken “kahve bahane” diye iç geçirdi. Kulağımızı çeker masaya vururuz, eğilir el öperiz, kalkar göbek atarız... Yüzyılların içinden süzülüp gelmiş, nedenini bilmediğimiz ne çok alışkanlığımız var. Korona bültenlerinde hep aynı haberi veriyor. Yasak ama onlar yine de kahveye gidiyor. Polis basıyor, ceza kesiyor. Ertesi gün yine gidiyorlar. Tekrar haber oluyorlar. Başka türlüsünü bilmiyorlar. Öteki klasik: Sosyal medya. Çalışmayan Meclis internete düzen koymak için yasa çıkarıyor. Bakanlık binlerce “fitneci” hesabı açıklıyor. Polis, “bozguncu mesaj” atanları gözaltına alıyor. AKP yönetimi sosyal medya kuralları açıklıyor. Uzatmayayım, bana bu iki mesele birbiri ile bağlantılı görünüyor. Asıl hedef kahvehane Kahve çekirdeklerini çiğnemek yerine öğütüp, pişirip, içme Yemen’den çıktı. Kökü, 15. yüzyılda yaşamış Muhammed elDhabhani isimli sufiye dayandırılıyor. 40 yılda kahve içmek kadar, kahvehaneler de Arap dünyasında yayıldı. Kimi oyun oynuyor, kimi dedikodu yapıyor, kimi de düzeni eleştiriyordu. Ne gazete, ne televizyon, ne radyo vardı. Bir haber önce kahvehaneye gelir, oradan yayılırdı. İktidar sahipleri bu işten hiç hoşlanmadı. “Kahve bahane”ydi, hedef kahvehanelerdi kuşkusuz. Mekke’de Kha’ir Beg’in başını çektiği iktidar sahipleri kahvenin günah olduğunu savundular. Kahve insanı sarhoş yapmıyordu ama değiştiriyordu. Onlara göre bu yeterliydi. Kahve yasaklandı, kahvehaneler kapatıldı. Söz dinlemeyenler sopalandı, kahveleri dökülüp yakıldı. Sahiden saçmaydı. Sonuçta soğan da gözleri yaşartıyordu. Üstelik kahve insanı dinç tutarak ibadetini de kolaylaştırıyordu. Kahve yasağı kalktı, Kha’ir Beg görevden alındı. Ancak kahvehane düşmanlığı bitmedi. 1524’te Mekke’de, 1539’da Kahire’de kapatma girişimleri oldu ama hep kahvehaneler kazandı. Kahve Avrupalı oldu İşin ilginci, Avrupa’da 17. yüzyılda kahve yayılırken kilise de bu işten hoşlanmamıştı. Tutucular kahveyi “İslam içkisi” diye damgalayarak karşı çıkıyordu. 1605’te Papa 8. Clemens, kahvenin tüketimine nihayet onay verdi. Bilim yazarı Tom Standage, “Altı Bardakta Dünya Tarihi” kitabında Londra’da ilk kahvehanenin 1652 yılında Amerikalı Pasque Rosee tarafından Ortadoğu’ya öykünerek açıldığını yazıyor. Kahve, yeni tanışan Avrupalılara ilaç gibi “her derde deva” diye satılıyordu. 17. yüzyıl sonunda Londra’nın her yerinde artık kafeler vardı. Aynı tarihte Arap içkisi bütün Avrupa’yı fethetmişti. Aydınlanmacı kahve Kahvehane, kahve içilen mekândan öteydi. Gazeteler, broşürler, bildiriler, ilanlar buralarda olurdu. Tüccarların, müzisyenlerin ya da bilim insanlarının takıldığı özel kahvehaneler ortaya çıktı. Haberler önce orada duyulur, dilden dile yayılırdı. Memleket meseleleri orada tartışılırdı. Kilisenin kutsal şarabının yarattığı hale karşı aklı ayakta tutan kahve Aydınlanmanın sembol içkisi ol du. “Bu kadar büyük üniversite görmedim, bir peniyle bilgin olabilirsin” şarkısı kahvehaneye yazılmıştı. Newton’un çekim yasaları, kafasına düşen elmadan değil, bilim insanlarının kahvehane tartışmalarından çıktı. Adam Smith, Ulusların Zenginliği’ni kahvehanede yazdı. Diderot, Ansiklopedi’yi Cafe de la Regence’ta hazırladı. Borsa bile brokırların toplandığı kahvehanelerden çıktı. Kahvehane evden sonraki adresti. İnsanların orada kiraladığı posta kutuları olur, mektupları gelirdi. Devrim ve kahve Haliyle kahvehaneler siyasal birer merkez de oldu. Fransız İhtilali öncesinde kahvehanelerde devrimciler halkı krala karşı eyleme çağırıyordu. Nitekim devrimin ilk silahı Cafe de Foy’un önünde çekildi. Bu güçleri sayesinde kahvehaneler, Osmanlı dahil tüm devletlerin gözetlendiği yerler oldu. Kafelerde devletin muhbirleri konuşulanları dinliyordu. İleri gidenler kodesi boyluyordu. II. Charles’ın İngiltere’deki kahvehanelerin kapatılması için yayımladığı bildiri tanıdık geliyor mu: “Bu tür yerlerde sahte, kötü niyetli ve rezil haberler tasarlanıp, majestelerinin hükümetini yıpratmak, ülkenin huzurunu ve rahatını bozmak için dışarıya yayılır...” Elbette hep kahve kazandı! Kahvehane eşittir sosyal medya “Kahve” neredeyse orada “ağ” vardı. Kahvehanenin yerini “web” aldı. Kahvehane ile 21. yüzyılın sosyal medyası eşdeğerdi. Starbucks zincirlerinin merkezi Seattle’ın aynı zamanda internet şirketlerinin üssü olmasına dikkat çekiyor kitabında Standage. Ya bizde “kıraathane” dediğimizin “kıraat”tan gelmesi, yönetmelik gereği de olsa kıraathanelerde küçük kitaplık kalıntıları olması? Ecevit’ten Erdoğan’a bir dönemin tüm siyasetçilerinin kahvehanelerde propaganda yapması? Solcuların ayrı, sağcıların ayrı kahvehanelerinin olduğu günler ya da provokasyonların hep “kahvehane taraması” ile başlaması? Bugün dahi “kitle gazetesi” olmanın “kahvehanelerde okunmak” ile ölçülmesi? “Geceleri kocası kahveye çıkardı Yalnız bırakıp dürdaneciği. O hanım kadın o annesinin bir taneciği Hoyrat ellerde körpe karanfil Pencerelerde sardunyalar gibi yalınız Kocası kahvede o evde Alışmışlardı...” (Turgut Uyar) Kuşkusuz korona tedbiri için kahvehane yasağı doğru. Evinden çok kahvehanede nefes alan eski kuşağın oturduğu sandalyeden kopamamasında kendisinin bile bilmediği bir tarih var. Ancak... AKP’nin Meclis’te, hükümette, yetmedi genel merkezde toplanıp kahvehane ağının yerini alan sosyal medyaya düzen koymak istemesi aslında bir korku ile ilgili. Dün kahvehanelerde oturanların çocukları, 21. yüzyılda düzene karşı hoşnutsuzluklarını “internet ağları”nda mayalıyor. Bütün iktidarlar gibi AKP de “Korona sonrası yeni dünya” korkusu yaşıyor. Medya virüslerinin işini bitirme tehdidi, gazetelere ilan cezaları, RTÜK’ün yayın durdurmaları, savcılık kapısındaki gazeteciler, bir zamanlar kahveyi yasaklayan iktidarların ruhunun yeni elbiselerle sürdüğünü gösteriyor. Kahvehaneler açılırken sosyal ağların boğazı sıkılmaya devam edecek. “Kahve bahane” onu biliyoruz, ancak tarihin akışına direnenlere karşı kahvenin hep kazandığını da.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear